20/05/2011

IDEF 2011 İzlenimleri - 2

IDEF 2011 izlenimlerimi tek bir yazıda aktarmam pek mümkün değildi, hem zaman hem okuyucunun sabrını zorlamamak adına. Devam ediyorum:


OTOKAR

Fuarın yıldızlarından bir diğeri şüphesiz, Otokar’dı. Firma fuarda, Altay ana muharebe tankının prototipi, Arma 6x6 ve 8x8 araçlar ile Mızrak insansız taret tasarımlarını görücüye çıkardı.

Altay’ın şu anki tasarımını yansıtan birebir ölçekli modeli büyük bir gizlilik içinde fuara getiren firma, tankın etrafındaki siyah perdeleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli Savunma Bakanı Vercdi Gönül, Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar ve diğer üst düzey yetkililerin karşısında indirdi. Son hali merakla beklenen Altay’ın görüntüsü, savunma sanayii çevrelerinde yoğun tartışmalara neden oldu; çoğu kişi tasarımı tatmin edici bulmadı. Bunda, fuarda ASELSAN standında sergilenen Leopard 2NG’nin görsel olarak çok daha çekici görünmesinin de etkisi var. Fuarı gezenler ister istemez görsel olarak her iki tankı birbiri ile karşılaştırmaya başladı. Dürüst olmak gerekirse Leopard 2NG’nin görünüşünü ben de Altay’a göre daha “yakışıklı” buldum. Ancak görsellik ve dış görünüş, savunma sistemlerinde sıfır öneme sahiptir. Bu sistemler görünüşleri ile değil, varlıkları, onları üreten sanayinin kapasitesi ve kabiliyetleri ile caydırıcılık sağlarlar.

$500 milyonluk geliştirme sözleşmesi Temmuz 2008’de imzalanan Altay projesinde Güney Koreli ADD/Rotem firması teknoloji desteği sağlıyor. Otokar’ın yerli alt yüklenicileri arasında ASELSAN, MKEK ve ROKETSAN bulunuyor. Tasarım, geliştirme, prototip üretimi ve testlerin tamamlanması için yaklaşık 7 yıllık bir süre öngörülmüş durumda. Eğer testler başarı ile tamamlanırsa, seri üretim aşaması için de ayrı bir ihale açılacak ve ilk pakette 250 adet tankın üretilmesi planlanıyor.

Proje kapsamında Otokar tankın genel tasarım ve entegrasyonundan sorumlu iken, ASELSAN atış kontrol, komuta, kontrol ve muhabere sistemleri, MKEK ise 120mm/55 yivsiz setsiz namlu üretimini üstlenmiş durumda. ROKETSAN ise ROTEM lisansı ile modüler zırh üretimini gerçekleştirecek. Prototip tankların motorları, 1,500bg’lik Alman MTU üretimi MT 883 Ka-500, aktarma organı ise yine Alman Renk üretimi olacak. 120mm ana silaha ilaveten tankın taretinin üzerinde ASELSAN üretimi 12.7mm makinalı tüfekle donatılmış SARP uzaktan kumandalı sistem de bulunuyor. Altay tankında lazer ikaz sistemi, aktif ve pasif koruma sistemleri de bulunacak. Bu çerçevede ASELSAN AKKOR (Altay Aktif Koruma Sistemi) projesi üzerinde çalışıyor.

Benim Altay konusundaki izlenimim genel olarak olumlu ancak sağlıklı bir değerlendirme yapmak için testlerde kullanılacak prototip tankı beklemek gerekir. Sergilenen modelin nihai hali olup olmadığını henüz bilemiyoruz. Ancak şurası bir gerçek ki, bu tankın tüm fikri mülkiyeti, alt sistemlerin tasarımı ve entegrasyonu Türkiye’ye ait. Sadece bu açıdan bile Altay çok önemli bir aşamadır. Önümüzde Hindistan’ın Arjun projesi gibi kabuslara yaraşır bir örnek bulunmakta. Ne var ki taretin ve gövdenin ön kısmının eğimi konusunda şüphelerim bulunmuyor değil. Fuarda sergilenen tam ölçek bir maket üzerinden tüm projeye eleştiri getirmek insafsızlık olur, bunu da unutmamak gerekli.

Otokar standında Altay’dan sonra en çok ilgiyi kuşkusuz ilk kez sergilenen Mızrak insansız tareti çekti. Bilindiği gibi halihazırda ASELSAN ve FNSS’in birlikte yürüttükleri bir uzaktan kumandalı taret projesi bulunuyor. Daha önce kamuoyuna duyurulmamış bu çalışmanın kısa sürede tamamlanıp sergilenmesi dikkat çekici.

8x8 Arma taktik tekerlekli zırhlı araca monteli olarak sergilenen Mızrak kulesinin tamamen Otokar tarafından tasarlanmış, özgün bir sistem olduğu bilgisi verildi. 30mm Rheinmetall MK30-2/ABM topunun maketi ile sergilenen sistemin mekanik, elektronik ve yazılım bileşenleri Otokar tarafından gerçekleştirilmiş. CCD ve soğutmalı tipte termal kameralar ile lazer mesafe ölçer ile donatılmış kulede ayrıca eşeksenli 7.62mm makinalı tüfek de bulunuyor. Atışa hazır 210 adet mühimmat (105+105) taşıyan kulede, birbirinden bağımsız komutan ve nişancı görüş sistemleri bulunuyor; otomatik hedef takip, namlu stabilizasyonu ve yan/ön eğim algılama kabiliyetine sahip. Toplam 2,300kg muharebe ağırlığına sahip Mızrak’ın isteğe bağlı donanımı arasında taktik komuta kontrol, lazer ikaz ve “soft-kill” sistemleri ile 30mm top yerine 40mm’e kadar farklı çap ve kalibrelerde silahların entegrasyonu yer alıyor.

IDEF’ten kısa süre önce kamuoyuna tanıtılan Arma 8x8 aracı için ise ihracat çalışmalarının devam ettiği bilgisi verildi. Firma Arma 6x6 ile Özel Maksatlı Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç (ÖMTTZA) ihalesine girmişti; ancak fuarda aldığım (ve akabinde SSM web sitesinde de duyurulan) bilgiye göre bu ihale dondurulmuş durumda. İhtiyacın miktarı ve niteliğine ilişkin çalışmaların devam ettiği ÖMTTZA ihalesinin sene sonuna kadar tekrar açılabileceği konuşuluyordu.

Altay’ın hemen yanında, kıyıda kalmış bir araç ise, Arma 6x6 üzerine şekillendirilen patlayıcı ve mühimmat imha (EOD; Explosive Ordnance Disposal) aracı idi. Sol tarafında oldukça haşmetli bir robotik kol taşıyan aracın fuardaki en dişli rakibi CSI firması üretimi olan Husky idi. Firma yetkilileri, Husky’nin fuardan sonra Güneydoğu’ya testlere gönderileceğini söylediler. İptal edilen ÖMTTZA ve STA ihaleleri bir yana, mayın ve tuzak imha edici araç projesinde rekabet hızlı bir şekilde devam ediyor görüldüğü kadarıyla.


FNSS

Otokar’ın “ezeli rakibi” FNSS standının gözbebekleri Samur Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü (SYHK), Pars 6x6 ve 8x8 araçlar ile ASELSAN ile birlikte geliştirilen Pençe uzaktan kumandalı kule idi.

Pars aracının geçirdiği evrim karşısında dürüst olmak gerekirse oldukça etkilendim. Araç, ABD’li GPV firmasının ilk tasarladığı halden bir hayli uzaklaşmış, FNSS’nin kendi birikimi, teknolojisi ve emeğini kattığı, özgün bir tasarım haline gelmiş. Kaydedilen gelişme, bilhassas bağımsız süspansiyon teknolojisinin uygulanmış olması etkileyici. İç donanım ve ayrıntı tasarımları beni etkiledi.

ASELSAN ile birlikte geliştirilen Pençe’de 25mm Rheinmetall KBA topu kullanılmış. Eşeksenli 7.62mm makinalı tüfek (MG3) de taşıyan kulede, atışa hazır 160 adet mühimmat, 80+80 şeklinde bulunuyor. Kuledeki elektrooptik görüş sistemleri ASELSAN üretimi; -10 / +50 derece yükseliş açısına sahip. Söylendiğine göre Pençe’nin, komutan için bağımsız görüş sistemine sahip bir türevi de geliştirme aşamasında.

Ancak şurası bir gerçek ki, Pençe, Mızrak kadar sükse yapamadı. Bunda sanırım Otokar’ın Mızrak’ın geliştirilmesini sır gibi saklamasının etkisi var. Ancak ben her iki kule tasarımını da oldukça başarılı buldum.


BMC

Mayına karşı korumalı taktik tekerlekli araç (MKKTTA, MRAP; Mine Resistant Ambush Protected) araç projesinde teslimatları başlayan BMC-350 Kirpi’nin seri üretim versiyonunu, BMC-250 10Z Vuran 4x4 silah taşıyıcı araç prototipini ve BMC-185 09B Efe 2.5t taktik tekerlekli aracı (TTA) sergileyen BMC, beni olumlu anlamda şaşırttı.

Taktik Tekerlekli Araç ihalesinin MRAP kısmını kazanan BMC, bir önceki fuara İsrailli Hatehof firmasının tasarımı olan Navigator MRAP aracını getirmişti. Son derece kaba ve “olmamış” bir tasarım izlenimi uyandıran bu aracı yakından incelemiş ve yine bir “Türkçe isim koyup 100% Türk işçisinin emeği reklamı yapma” örneği ile karşı karşıya olduğumuzu düşünmüş, üzülmüştüm. Ancak BMC yüzümü kara çıkarttı; araç üzerinde hatırı sayılır tasarım değişikliği yapılmış. Gerek iç aksam, tasarım ve yerleşim, gerekse dış tasarım önemli ölçüde geliştirilmiş. Kullanıcının geri beslemelerinin etkisi ve ciddi ArGe mesaisi harcandığı her halinden belli oluyor. Bunlara ilaveten konuştuğum BMC yetkililerinin alçakgönüllü, gerçekçi ve yüksekten uçmayan tavırlarını takdir ettim (benzer yaklaşımı ne yazık ki diğer zırhlı araç üreticisi firmaların standlarında, bilhassa nezaket açısından bulmak son derece zordu)

Kirpi ile birlikte sergilenen diğer araç ise, BMC’nin STA ihalesinde teklif ettiği Vuran. Hatehof firmasının XTREAM aracı türevi olduğu izlenimi uyandıran Vuran, ihaledeki en önemli rakibi Cobra’dan oldukça yüksek bir profile sahip. STA ihalesinin kaderi belli olunca bu araç üzerinde de Kirpi’dekine benzer tasarım değişiklikleri beklenebilir.

BMC standındaki üçüncü araç olan Efe ise, TTA projesi kapsamında 706 adet üretilmekte. Bu araç aynı zamanda Azerbaycan ve Gürcistan’a da ihrac edilmişti.


TÜBİTAK

INS/GPS güdümlü Hassas Güdüm Kiti’ni (HGK) bir önceki fuarda kamuoyuna açarak büyük sükse yapan TÜBİTAK-SAGE’den bu fuarda benzer yeni mühimmatlar bekleniyordu. Olmadı ancak bu fuarda HGK’nin F-35 JSF’nin Block4 versiyonu için sertifiye edildiği bilgisi paylaşıldı. Öyle sanıyorum ki savunma meraklıları, TÜBİTAK standındaki SAGE yetkililerini Menzil Dışı Mühimmat (MDM), Kanat Güdüm Kiti (KGK) ve benzeri hassas güdümlü silah sistemi projeleri ile ilgili bir hayli soru bombardımanına tutmuştur. Nitelikleri gereği bu projelerle ilgili net, açık bilginin açıklanmasının kolay olmadığı bu projelerle ilgili bir SAGE yetkilisinin şu sözü yeterince açıklayıcı kanımca: “ABD’nin envanterinde hangi tipte hassas güdümlü silah sistemi varsa bizde de aynen olacak”. Bunun Türkçe’si, INS/GPS, IIR, data-link, çift mod, kanatlı, motorlu tipte hassas güdümlü silah sistemlerini SAGE’den rahatlıkla bekleyebiliriz. Eğer F-35 siparişi gerçekleşirse bu sistemlerin entegrasyonu da beklenebilir.

Yine önceki IDEF’te ilk kez sergilenen ısıl piller, stratejik önemlerinin tam tersine gösterişsiz bir biçimde meraklılara gösterilmişti. Isıl piller, esas olarak güdümlü silah sistemlerinde, güdüm – kontrol sistemi, eyleyiciler ve benzeri alt sistemlerin enerji ihtiyaçlarını karşılıyorlar. 20 yıla varan raf ömürleri ile birlikte depolama, yenileme, bakım gibi sıkıntıları yok ve eskiyen ısıl pillerin yenisi ile değiştirilmesiyle rahatlıkla raf ömrü uzatılabiliyor. Farklı boy ve güç konfigürasyonunda üretilen ısıl piller, hassas güdümlü silah sistemi geliştirmek için hayati öneme sahip bir teknoloji kalemi.

TÜBİTAK standında sergilenen bir başka önemli sistem ise, “Dead Reckoning Table” (DRT) olarak adlandırılan sayısal plotlama masası idi.

DRT Masası, savaş gemilerinin savaş harekat merkezlerinde bulunan, geminin taktik ve seyir bilgilerinin izlendiği, PC tabanlı bir sistem. Sistemde geminin ve hedeflerin seyir bilgileri, sayısal harita üzerinde takip edilebiliyor; konum, hız, yön ve rota bilgileri geminin seyir sensörlerinden alınarak ekran üzerinde işleniyor. Buna ilaveten geminin seyir radarından gelen  temas bilgileri de ekrana beslenebiliyor.


Gate Elektronik

Fuarda beni en çok etkileyen standlardan bir diğeri Gate Elektronik’e aitti. Deniz Kuvvetleri’ne yönelik uzaktan kumandalı araç (Remote Operated Vehicle; ROV) ve otonom sualtı araç (Autonomous Underwater Vehicle; AUV) ve tek kullanımlık ROV (Single Shot ROV; SSR) çözümlerini sergileyen firmanın standındaki en önemli sistem, Gelibolu ROV idi.

Öncelikle denizaltı kurtarma ve yedekleme gemisi projeleri (MOSHIP / RATSHIP) projeleri için geliştirilen Gelibolu, 2.50m x 1.50m x 1.30m ebatlarında, 1,100kg ağırlığında ve iki adet manipülatör ile donatılmış bir uzaktan kumandalı araç. Bir adet düşük ışık seviyeli siyah beyaz, bir adet de yüksek çözünürlüklü renkli kamera taşıyan Gelibolu’nun taşıyabileceği faydalı yük ise yaklaşık 150kg. Dört adet yönlendirilebilir yatay ve üç adet dikey itki motoruyla yönlendirilen araç, sualtındaki hassas onarım, bakım, inşa ve benzeri operasyonlara uygun bir denge ve kontrol sistemi ile idare ediliyor. Muadillerinin yurtdışından $8 - $10 milyona ancak alınabileceği bu tip bir aracın 97%’ye varan yerli katkı ile yurtiçinde geliştirilmiş olması takdire şayan.

Gate Elektronik’in sergilediği diğer araçlar Çanakkale SSR ve Barbaros AUV idi.

Çanakkale, özellikle mayın avlama görevlerinde kullanılmak üzere geliştirilmiş, harcanabilir bir ROV. 2.50m uzunluğunda ve 100kg ağırlığındaki Çanakkale’de bir adet yüksek çözünürlüklü kamera, bir adet sonar ve diğer tespit ve seyrüsefer sensörleri bulunuyor. Aracın faydalı yük taşıma kapasitesi 25kg.

Barbaros AUV ise, önceden belirlenmiş bir hedef bölgede keşif ve istihbarat toplama amacı ile kullanılan bir sualtı aracı. Sonar, yüksek çözünürlüklü renkli ve siyah beyaz düşük ışık kamerası ile donatılan aracın 2kt sürat ile menzili yaklaşık 50km; azami derinliği ise yaklaşık 300m. Barbaros’un azami sürati ise 3kt.


HvKK

100’ncü yılını kutlayan HvKK, müze konsepti ile hazırladığı standına bir adet F-16 getirmişti. İlk kez önceki IDEF’te sergilenen ve geçirdiği kırım sonucu servisten çekilen 89-0032 seri numaralı F-16’nın kanat altlarında çeşitli güdümlü silah sistemleri sergilendi. Kuyruktaki seri numarası yerine bir tarafta “1911”, diğer tarafta da “2011” işlenen uçağın kokpitine ziyaretçilerine oturması ve poz vermesine izin verilince standda uzun kuyruklar oluştu. Uçağın kanatlarında sergilenen mühimmatlar ise şöyleydi: 1 ve 9 numaralı istasyonlarda AIM-120B AMRAAM; 2 numarada AIM-9M ve 8 numarada AIM-9X Sidewinder; 3 numarada AGM-154A1 JSOW; 7 numarada AGM-88 HARM; 6 numarada HGK ve 4 numarada ise GBU-38 JDAM.

F-16’nın kanat altında HGK’nın sergilenmesi güçlü ve önemli bir mesajdı.

HvKK standında sohbet etme fırsatı bulduğum bir subay, kuvvetin yerli sanayii ile ilgili duruşu ve tedarik sürecince karşılaşılan sıkıntıları paylaştı.

“Çantacı” olarak tabir edilen ve sadece kağıt üzerinde şirket sahibi olan şahısların önemli güven erozyonuna sebep olduğunu söyleyen mühendis subayımız, Kamu İhale Kanunu’nun bazı maddelerinin ellerini bağladığını, en ufak bir parça üretiminde dahi ihaleye çıkmak zorunda oldukları için çoğu zaman düşük maliyete ve hızlıca gerçekleştirilebilecek projelerin bile çıkmaza girebildiğini, çantacıların bu tür durumlarda süreçlere zarar verdiğini söyledi. “ABD’nin tüm kanunlarını alıyoruz ama bir türlü oradaki gibi tercih edilen (preferred supplier) üretici sistemine geçemedik, sözümüzü dinletemiyoruz, dinleyen yok. Zaten bir yere kadar konuşabiliyoruz” diye konuşan subay; A, B ve C tipi üretici sınıflandırmasına gidilse ve belli koşullar için bu kriterleri sağlayan üreticilerlee doğrudan çalışılmasına olanak sağlansa maliyet ve zamandan önemli tasarrus edilebileceğinden bahsetti. Uçaktaki bir parçanın üretilmesi için, bu konuda tecrübesi olmayan firmaların hatırı sayılır yatırım yapması gerektiğini, bundan sonra da ihalenin sonucunun garanti olmadığını, bu nedenle de çoğu üreticinin daha baştan işe el atmadığından yakındı. Yan sanayi şirketlerine sık sık yazılım ve EPROM alanlarına yönelmeleri gerektiği tavsiyesini verdiklerini ,JSF projesinde de halen en önemli sıkıntının yazılım haklarına erişim olduğunu söyledi. “Belki de olmayacak şeyleri istiyoruz ancak eğer JSF alımı gerçekleşirse anlayın ki istediklerimizi almışızdır” diye de ekledi.

Bu subayımızla olan sohbetimiz, TAI standını ziyaret eden bir kurmay albayımızdan dinlediklerimle birlikte daha da anlamlı hale geldi. “Gerekirse kendi yaptığımız pırpıra güdümlü bombayı takar, öyle uçururum” diyen subayımıza yönelttiğimiz “JSF konusunda ne düşünüyorsunuz komutanım” sorumuza aldığımız yanıt, “az önceki sözlerim JSF içindi zaten” şeklinde oldu.


Yurtdışı Katılımcılar

IDEF’in yabancı katılımcılarının katılım şekil ve içeriklerini tamamen Türkiye’nin gündemindeki projeler şekillendirmişti. Bunlar arasında İHA ve deniz çözümleri ile alt sistem önerileri ağırlıktaydı. Şurası artık anlaşılıyor ki Türkiye’ye hazır komple sistem satışı artık kolay değil ve yabancı yükleniciler bunun farkında olarak teknoloji ortaklığını daha sık gündeme getiriyor.

Fuarda dikkatimi çeken başlıca yabancı menşeili sistemler şunlardı:

Oto Melara standında, 120mm yivsiz setsiz tank topundan ateşlenen İHA sistemi olan Horus sergileniyordu. Kanatları katlanabilen ve gerektiğinde özel tasarlanmış fırlatıcı tüplerden de kullanılabilen Horus, önceden belirlenmiş bir rota üzerinde 30dakikaya kadar uçabiliyor. Rotasını, üzerindeki mini GPS ile kendisi koruyan Horus’un gövdesinin alt-yan tarafında minik bir gündüz kamera sistemi var. Tank topundan basınçlı hava yardımıyla fırlatılıyor.

MBDA standında, Fire Shadow Loitering Munition mühimmat sistemi dikkatimi çekti. Görünüm olarak bir İHA’yı andıran Fire Shadow, belli bir hedef bölge üzerinde uzun süre serbest uçabiliyor ve data linkle kontrol merkezine aktardığı görüntüden hedef seçimi sonrasında belirlenen hedefe (target of opportunity; fırsat hedefi) saldırabiliyor. Burundaki FLIR sistemini düşüncek olursak pek düşük maliyetli bir sistem olmadığı aşikar.

Çinli ALIT firması, CH-3 taktik İHA sistemi ve kanat altında ikişer adet AR-1 kısa menzilli havadan karaya füzeden müteşekkil muharip İHA (Unmanned Combat Aircraft; UCAV) çözümü ile birlikte FT-6 kanatlı hassas güdümlü bomba sistemini sergiliyordu.

Fuarın deniz alanında ilgimi çeken iki yabancı kaynaklı çözüm, Bae Systems’in Tip 26 firkateyn tasarımı ile Rolls Royce’un Norveç DzK için önerdiği denizde ikmâl ve destek gemisi tasarımı idi. Firma, 14,000t deplasmana sahip 173m boyundaki gemi ile oldukça iddialı.

Bae Systems yetkilileri değerli dostum, turkishnavy.net sitesinin sahibi araştırmacı Cem Devrim Yaylalı ile birlikte benimle Tip 26 firkateyni ve Türkiye’ye önerdikleri ortaklık modelinin ayrıntılarını paylaştılar. Bu konuyu ayrıca bir yazımda ele almaya çalışacağım.

Yabancı katılımcılar arasında Pakistan’ın katılımının içeriği beni oldukça şaşırttı. Sergilenen ürünlerin teknolojik seviyesi ve tasarımların “hamlığı” beni hayal kırıklığına uğrattı. Öyle görünüyor ki dost ve kardeş Pakistan’ın savunma teknolojileri alanında ülkemizden faydalanması gereken çok yer var.

AgustaWestland, GMH projesinde T-70’e karşı kaybeden AW149’u fuara getirmemişti. Proje kararının açıklanmasından kısa süre sonra “Türkiye eski teknolojiyi seçti, 8,000 helikopterlik pazar var” şeklinde açıklama yapan firmanın bu tavrını son derece saçma ve komik buldum. Madem 8,000 helikopterlik pazar var, neden Türkiye’nin komşularına ve bölge ülkelerine pazarlama şansını tepiyorsunuz? Madem bu helikopter son teknoloji ürünü, neden hem ASELSAN, hem TAI hem de Sikorsky standlarında sergilenen “eski teknoloji” ürünü (?) S-70 / T-70’e karşı gövde gösterisi yapmıyor, Türk yetkililerine ne kadar hatalı (?) bir karar aldıklarını göstermiyorsunuz? AW109 ve AW139’un bile farklı versiyonlarını sergileyip AW149’un esamesinin bile okunmaması, firmanın bu helikoptere güvensizliğinin göstergesidir.

Türkiye’ye teklifini ısrarla ve inatla yineleyen Eurofighter ise, THvKK renkleri ile boyanmış bir EF-2020 resmi ile “ben hala buradayım” mesajı veriyordu adeta. Firma yetkilisi tekliflerinin hem teknoloji / alt sistem bazında hem de EF-2020’nin kendisi şeklinde geçerli olduğunu, çok kısa sürede ve düşük altyapı maliyeti ile uçağın hizmete girebileceğini ısrarla vurguladı. İtiraf etmeliyim ki Korsan filo renkleri ve köpekbalığı ağzı motifi ile EF-2020 oldukça yakışıklı görünüyor ancak kriterler sadece bununla sınırlı değil doğal olarak.

Türkiye’nin özgün muharip / eğitim uçağı projesine ilgi duyan bir başka firma ise Saab idi. Gripen NG maketini sergileyen firmanın adı bazı yabancı basın kaynaklarında muhtemel ortak olarak geçmekte. Sergilenen modelin üzerinde IRST sistemi, CFT yakıt tankları, ikmal prob’u ve iki tane ikili NSM füzesi dikkat çekiyordu.

Güney Afrika holünde sohbet ettiğim Reutech firma yetkilisi, sundukları uzaktan kumandalı silah istasyonları ile ilgili samimi itiraflarda bulundu. “Bu pazara çok geç girdik ve şu anda segmentin en altındayız, pek umudumuz yok” diyen yetkili, küçük çapta Güney Afrika emniyet unsurlarına satış yapabildiklerini söyledi. Ancak sergiledikleri sistemler arasında Missile Rouge özellikle ilgimi çekti. Thales LMM füzesi ile donatılmış bu taret deniz platformları için öneriliyor. LMM füzesinin kullanımının bu şekilde yaygınlaşması ilgi çekici.


IDEF’te İmzalanan Anlaşmalar

Fuarda bazı önemli anlaşmalar ve mutabakat muhtıraları (MoU) da imzalandı. Başlıcaları olarak,

TAI ile EADS Cassidian arasında, TAI’nin Talarion İHA projesine katılımı ile ilgili MoU

TAI ile ROKETSAN arasında, Cirit lazer güdümlü roketleri için akıllı pod sistemi (CAPS; CİRİT Akıllı Pod Sistemi) işbirliği anlaşması

TAI ile Pratt Whitney arasında F135 motorlarının bakımı için işbirliği anlaşması

TAI ile Sierra Nevada arasında uydu ve uzay projeleri ile ilgili işbirliği anlaşması

HAVELSAN ile Lockheed Martin arasında, AEGIS sistemi ile ilgili işbirliği anlaşması

TAI ile Rockwell Collins arasında, Anka İHA için Athena 511 anlaşması

ROKETSAN ile Eurocopter arasında, Cirit lazer güdümlü roketin EC635 helikopterlerine entegrasyonu ile ilgili MoU

Sayılabilir.


Değerlendirme

IDEF fuarlarını uzun süredir takip eden benim için bu seneki fuar tartışmasız en dolu ve en başarılı olanı idi. Bunu sadece sergilenen sistemlerin sayı ve niteliğine bakarak söylemiyorum. Yerli savunma sanayii üreticilerimizin belli bir olgunluk seviyesine ulaştığını, önceki fuarlarda sık sık görmekten hicap duyduğum “verin bize, biz her şeyi tek başımıza 100% milli üretiriz” tarzı Türk’e Türk propagandası türü söylemlerin terkedildiğini, yerine daha aklı başında, olgun, ayakları yere basan ve belli bir vizyon çerçevesinde geliştirilen çözümlerin sunulduğunu memnuniyetle gördüm. Türk savunma sanayiinin belli bir seviyeye ulaştığını, bir eşipe geldiğini ve bir kat yukarı çıkmak için adım atmaya hazırlandığını gösterdi IDEF 2011. Bu yönüyle de, şahsımdaki sektörün geleceğine dair karamsar algıyı önemli ölçüde bozdu.

İki sene sonraki fuarda neler göreceğiz, şimdiden merak etmeye başladım.



Not: Sayfalar kendi kendini yazdırıyor ancak zaman kısıtlı. İzlenimlerimin bu kısmında yerli yan sanayi ve KOBİ’lerin katılımından da bahsetmek istiyordum ancak tek başına ayrı bir yazıyı hak ediyor bu önemli husus.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

TEK KALEMDE VERİLEN EMEK,İYİ GÖZLENEN FUAR,SADE VE KALİTELİ ANLATIMIYLA SUNMUŞ OLDUĞU YORUMLAR. EMEĞİNE SAĞLIK ARDA'CIM...

deliriumcordia dedi ki...

Arda Bey;

Yazılarınızı okumak çok keyifli, teşşekkür ederiz bu keyif için.

İleriki zamanlarda acaba bir tank komutanıyla Altay hakkında bir röportaj yapmanız mümkün mü?

Adsız dedi ki...

IDEF 2011'i orada bulunan onlarca muhabiri olan tv ve gazetelerden iyi yorumlamışsınız.Emeğinize sağlık..

tabya dedi ki...

Kendim gitmiş kadar oldum.Okumak bile çok keyif verdi.Eline sağlık

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Çok teşekkür ederim takdirleriniz için, beğenildiğini öğrenmek güzel.

Sn deliriumcordia,

Listemde çeşitli röportaj konuları var ve yerli ve yabancı bazı isimlere taleplerimi iletmiştim. Ancak ne yazık ki henüz hiç bir talebime olumlu ya da olumsuz yanıt alamadım. Altay ile ilgili bir röportaj çok güzel olurdu ancak sanırım bunu ayarlayabilmek, bu gibi amatör bir hobi sitesi için biraz zor olacak. İlginize teşekkürler.