18 Mayıs günü, ODTÜ Teknokent İkizler Binası Konferans Salonu’nda, Teknokent
Savunma Sanayii Platformu’nun (TSSP) Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile
birlikte düzenlediği bir etkinliğe katıldım. Etkinlikte SSM’den Sanayileşme
Daire Başkanı Sedat Güldoğan ve aynı daireden Dinçer Batırbek, bu sene Nisan
ayında yayınlanan yeni Sanayi Katılımı ve Offset (SK/O) Yönergesi’nin
ayrıntılarını ve SSM’nin savunma sanayiinin yapılanmasına ilişkin strateji ve
vizyonunu paylaştılar.
IDEF 2011 izlenimlerimin ikinci kısmını kısa süre içinde
yayınlayacağım. Ancak SSM’nin SK/O açılımını incelemek, geniş resmi anlamak
için faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
SSM Sanayileşme Daire Başkanlığı'na yaklaşık 4 ay önce atanan Sedat
Güldoğan konuşmasında gelinen noktayı özetledi. IDEF 2011’in, son 7 – 8 senelik
yolculuğun ete kemiğe büründüğü fuar olduğunu söyledi. Savunma Sanayii İcra
Komitesi’nin (SSİK) 2004 yılında aldığı ATAK helikopteri, İHA ve tank
projelerinin iptal edilip yerli çözümlere yönelinmesinden sonra Powerpoint
sunumlarında aktardıkları “yaparız, ederiz”lerin artık cisimleştiğini, o
günlerde umut pazarladıklarını ancak artık o vaatlerin ve pazarlanan umutların
ete kemiğe büründüğünü söyledi.
2004 civarında yaklaşık $1.3 milyar civarında olan sektör cirosunun
bugün $3.5 milyara ulaştığını belirten Güldoğan, bugün tam olarak istenilen
seviyeye ulaşılamadığını ancak bir ekosistemin oluştuğunu ifade etti. Bundan
sonraki aşamanın ise kaydedilen gelişmelerin tabana yayılması olduğunun altını
çizdi.
Güldoğan, savunma sanayiinde faaliyet gösteren birinci seviye
kuruluşların milyar dolarlık ciroların eşiğine geldiğini, ancak ikinci ve
üçüncü seviye yüklenicilerin çift haneli milyon dolarlara zar zor ulaştığını
hatırlattı. Küçük ve Orta Boy İşletmelerin (KOBİ) ikinci ve üçüncü seviyeye
ulaşmaları gerektiğini, KOBİ’lerin halen olmamaları gereken bir yerde,
yüklenmemeleri gereken yüklerin altında olduğunu belirtti.
Sedat Güldoğan, Türkiye’deki sınai gelişme ile ilgili bir başka
sıkıntıya da işaret etti: Savunma sanayii gelişmiş ülkelerin incelendiğinde, bu
ülkelerin sivil sanayilerinin de oldukça güçlü olduğunu, Türkiye’de bu durumun
söz konusu olmadığını, sivil ve askeri sanayilerin karşılıklı etkileşiminin ve ekosistemin
olması gerektiği seviyede olmadığını söyledi.
Güldoğan’ın konuşmasındaki dikkat çekici bir tespit, “elbisenin artık
dar geldiği” idi. “Biz, 6 senede kendi oyun alanımızda bu gelişmeleri sağladık
ama artık yetmiyor. KOBİ, üniversite ve TÜBİTAK ile daha iyi çalışmamız lazım”
diye ekledi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile tedarik mekanizmasını nasıl daha
etkin işler hale getirebileceklerini devamlı tartıştıklarını söyledi.
“IDEF gösterdi ki, bu yolun geri dönüşü yok. Köprüden önceki son
çıkışı geride bıraktık” diyen Güldoğan, yüklenicilere baskıyı her geçen gün
artırdıklarını, kültürel bir değişimi empoze ettiklerini ve boyutu, içeriği ve
kapsamı ne olursa olsun projelerde yüklenicileri “sanayi katılımının boyutu ne,
ne kadar yaygın” soruları ile sıkıştırdıklarını söyledi. Nisan ayında
yayınlanan yeni SK/O yönergesinden sonra tüm yüklenicilerin SSM’ye feryat figân
ettiklerini ancak bunun aşılması gereken bir süreç olduğunu söyledi. Sivil
sektörden, otomotiv sanayiinden örnek verdi ve tabana yayılmanın bu sektörde bile
tam olarak başarılamadığını söyledi.
Sedat Güldoğan’dan sonra konuşan Dinçer Batırbek ise SSM’nin yapısı,
işleyişi ve yeni SK/O Yönergesi ile ilgili ayrıntıları paylaştı.
Batırbek, 2011 itibariyle SSM’nin yürüttüğü toplam 249 adet projenin malî
tutarının yaklaşık $27 milyar civarında olduğunu, buna $10 - $12 milyar’a mal
olması beklenen JSF ve $3.5 milyarlık Genel Maksat Helikopteri projelerinin
dahil olmadığını söyledi. Hali hazırda yürütülen bu projelerin sözleşme bedeli
üzerinden 24%’ünün yurtiçi geliştirme, 9%’unun uluslararası konsorsiyum, 57%’sinin
ortak üretim ve 10%’unun hazır alım projesi olduğu bilgisini verdi. Hazır alım
projelerinde ise mutlaka offset kanalı ile yerli sanayi katkısının sağlanmasına
çalışıldığını ekledi.
Batırbek, ulaşılan seviyede kara araçlarında artık yurtdışı hazır
alımın gerçekleştirilmeyeceğini, aynı noktaya suüstü savaş ve yardımcı
gemilerde de ulaşılmak üzere olduğunu belirtti.
Batırbek sektöre ilişkin bazı verileri de paylaştı. Buna göre 2010
yılında toplam cirosu $2.7 milyar olan Türk savunma sanayiinin 2009 cirosu
yaklaşık $2.3 milyar idi. Gerçekleştirilen toplam ihracat $853.5 milyon ve 2011
hedefi bu sayının $1 milyara çıkartılması. Gerçekleştirilen ihracatın yaklaşık
$250 milyonluk kısmı sivil havacılık kalemlerinden oluşuyor. Gelinen seviyede
TSK’nın ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı 52.1%. Yapılan toplam Araştırma
Geliştirme (ArGe) harcama tutarı $666 milyon; bunun $143 milyonu kuruluşların
kendi özkaynaklarından yaptıkları harcama ve yatırımlar (bu da sektör cirosunun
yaklaşık 5.30%’unun özkaynak ArGe harcamasına ayrıldığı anlamına geliyor)
Batırbek SK/O politikasının geçmişi ile ilgili bilgiler de verdi.
Aktardığına göre offset ile ilgili ilk düzenleme, 1991 yılında yapılmış. Offset
el kitabı olarak hazırlanan bu düzenlemenin bir direktif halini alması 2000
yılına tekabül ediyor. Bu direktif ile birlikte imzalanan offset sözleşme
sayısı 12. 2003 yılında offset yönergesi yayınlanıyor ve bu sene yürürlükte
olan toplam offset sözleşme sayısı 23. 2006 yılında yönergenin adı “Sanayi
Katılımı ve Offset Yönergesi” olarak değişiyor, daha kapsamlı hale geliyor ve
takip edilen sözleşme sayısı 46’ya çıkıyor. Ve nihayet Nisan ayında en son SK/O
yönergesi yayınlanıyor. Halihazırda mevcut offset sözleşme sayısı 143; bunların
41’i başarıyla tamamlanmış. Türk savunma sanayiinin offset başarı oranı 114%;
yani başka bir deyişle offset kapsamında iş alan KOBİ ve yan sanayi
kuruluşlarının yerli ve yabancı yüklenicilerle ilişkisi offset ile sınırlı
kalmamış; yüklenicilerin yükümlülüğü sona erdikten sonra da devam etmiş.
Halen devam eden SK/O sözleşme bedeli yaklaşık $13.3 milyar civarında;
bu miktarın $8 milyarlık kısmı henüz gerçekleştirilmemiş. Gerçekleştirilen $5.3
milyarlık kısmın $3 milyarı ise ihracattan oluşuyor. Başka bir deyişle KOBİ ve
yan sanayii kuruluşlarına önümüzdeki dönemde dağıtılacak yaklaşık $8 milyarlık
proje ve iş paketi mevcut.
SSM, SK/O’ları kategorilere ayırmış. Bunlar; Yerli Katkı, İhracat ve
Teknoloji İşbirliği şeklinde sıralanıyor. Yeni yönerge ile ihracat
kategorisine, savunma, havacılık ve uzaya ilaveten anayurt savunması (homeland
security) da eklenmiş.
Yeni yönergenin en önemli yeniliği, artık SSM ile imzalanan
sözleşmenin mali bedeli, içeriği, kapsamı ne olursa olsun, yüklenicinin bir
SK/O planı sunmak zorunda olması. Başka bir deyişle, SSM, verdiği istisnasız
tüm sözleşmelerde SK/O şartı koyuyor. Eski yönerge ile tanımlanmış $10
milyonluk limit kalkmış durumda; yabancı yükleniciler söz konusu ise, bazı
istisnai durumlarda $5 milyonluk bir limit konabilecek.
SSM, SK/O politikasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın KOBİ tanımını
esas alacak. Buna göre KOBİ’ler, 250’den az çalışanı ve $25 milyondan az yıllık
cirosu olan şirketler şeklinde tanımlanıyor. Öte yandan yan sanayi tanımında da
KOBİ’leri koruyan bir seçime gidilmiş. Söz gelimi, Y firmasının kazandığı bir
projenin şartnamesinde, belli iş paketlerini X firmasının yapacağı baştan tanımlanmışsa
X firması yan sanayi olarak kabul edilmiyor; X firmasının alt yüklenicileri yan
sanayi olarak tanımlanıyor. Bir örnekle açmak gerekirse; TAI’nin kazandığı bir helikopter
ihalesinin şartnamesinde başlangıçta telsizlerin ASELSAN’dan alınacağı tanımlanmışsa,
ASELSAN yan sanayi kuruluşu olmuyor.
Son yönergenin bir başka yeniliği ise SK/O oranını artırması. Eski
yönergede 50% olan offset oranı 70%’e çıkarılmış durumda ve orta / uzun vadeli
hedef 100%. Başka bir deyişle, SSM’den proje alan yüklenici, proje bedelinin
70%’ini SK/O olarak dağıtmak zorunda. Batırbek bu oranın çoğu Avrupa ülkesinde
zaten 100% olduğunu, bazı ülkelerde 110% gibi oranların söz konusu olduğunu
ekledi. SK/O’da yan sanayi iş payı ise 20%’den 30%’a çıkarılmış durumda. Bu
30%luk kısmın 15%’inin ise KOBİ’lere dağıtılması zorunluluğu getirilmiş.
Batırbek, yeni yönergenin getirdiği kazanımları ise şöyle sıraladı:
1. Daha
fazla yurtiçi katılım
2.
Teknolojide uzmanlaşma ve sanayide derinleşme
3.
Yan sanayi / KOBİ katılım zorunluluğu ve teşviki
4.
Yerli sanayi payının niteliğinin daha iyi
değerlendirilmesi
5. Sanayi
faaliyetlerinin daha sağlıklı koordinasyonu ve yakından takip edilmesi
SSM’nin yeni yönerge ile KOBİ’leri koruyucu tedbirleri de artırılmış
durumda. Söz gelimi bir ana yüklenici, dağıttığı iş paylarına ilişkin ödemeleri
ilgili KOBİ’lere yaptığını dekontla belgelemeden yükümlülüğünü yerine getirmiş
sayılmayacak. Bu, özellikle sık sık karşılaşılan ödeme sıkıntıları ve proje
gecikmelerine karşı getirilmiş önemli bir koruyucu uygulama.
SSM ayrıca, sektörde faaliyet gösteren tüm kuruluşların, faaliyet ve
çözüm alanlarının kayıtlarının tutulacağı bir sanayi portalı kuruyor.
Önümüzdeki hafta kurum içi test yayınına başlayacak olan portal ile irili
ufaklı tüm ana ve alt yükleniciler, KOBİ, araştırma kurumları ve yan sanayii
şirketlerinin kabiliyet, tecrübe ve çözümlerinin bilgileri yer alacak.
Batırbek son olarak Kazan Havacılık Kümelenmesi ile ilgili bazı
bilgiler sundu.
İlgili kararın Nisan ayındaki SSİK’de alındığı Kazan Havacılık
Kümelenmesi, TAI tesislerine komşu 3 milyon metrekarelik bir alanda kurulacak. Maliye
Bakanlığı tarafından 49 yıllığına SSM’ye devredilen hazine arazisi üzerine
kurulacak kümelenmede kaç firmanın yer alacağı henüz belli değil. Firma seçim
kıstaslarını SSM belirleyecek. Kümelenme ile ilgili önümüzdeki Salı günü Ankara
valiliği, belediye başkanlığı, DPT, Kazan kaymakamlığı gibi konu ile ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının katılacağı bir toplantı düzenlenecek ve ayrıca bir
koordinasyon kurulu kurularak altyapı yatırımı faaliyetleri planlanacak.
Değerlendirme
Türk savunma ve havacılık sanayiinin küresel çapta bir aktör ve önemli
bir ihracatçı olmasının yegâne yolunun, ana yüklenicileri besleyen, destekleyen
ve hatta iten güçlü bir yan sanayiden geçtiğine inanıyorum. Araştırma kurumları
ve KOBİ’ler, savunma ve havacılık gibi sofistike, ileri teknoloji içeren
sektörlerdeki itici güçlerdir. Bu zincirin sağlıklı bir şekilde kurulması ve
daha da önemlisi korunması, güçlü, gerçekçi ve etkili yasal bir mevzuata ve bu
mevzuatın doğru uygulandığını denetleyen etkin bir mekanizmaya bağlıdır. Yeni
SK/O yönergesini bu anlamda önemsiyorum.
Öte yandan, savunma ve havacılık yan sanayiinin güçlenmesi için, SSM’nin
risk ve maliyeti ana yüklenicilere yaymayı hedeflediğini düşünüyorum. Dolayısıyla
KOBİ ve yan sanayiinin tecrübe, birikim ve teknoloji alanlarında güçlenmesini,
yetkin hale gelmesini devlet değil, özel kuruluşlar sağlayacaklar. ASELSAN –
OSTİM ilişkisi güzel bir örnektir; benzer bir yapı yakın gelecekte TAI – Kazan ve
Alp Havacılık / TEI ile Eskişehir yan sanayii arasında gelişebilir.
Arkasında güçlü bir yan sanayi desteği olmadan TAI, ASELSAN, HAVELSAN
ve benzeri büyük şirketler hem Türk pazarında hem de uluslararası arenada
ayakta kalamazlar. SK/O Yönergesi bu anlamda önemli bir adımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder