Cumhurbaşkanı daha önce de 23 Ağustos 2020 tarihinde Tuzla'da çeşitli gemilerin Türk Deniz Kuvvetlerine teslim töreninde, "...Önümüzdeki yıl çok maksatlı amfibi hücum gemimiz Anadolu denizlerimizde göreve çıkacak. Gemi inşaat sektörü burada. Buradan sesleniyorum, diyorum ki, Anadolu'yu inşa ettik, gelin bir de artık şöyle bir, iki veya daha fazla uçak gemisi de inşa edelim. Herhalde yaparız değil mi? Çünkü denizlerde bu caydırıcılığa ihtiyacımız var. Sadece Anadolu yetmez, bu adımı da atmamız lazım..." diyerek bir çağrıda bulunmuştu.[2]
Cumhurbaşkanı Erdoğan uçak gemisi projesini son beş yıldır çeşitli vesilelerle gündeme getiriyor. Bu konudaki ilk somut açıklaması, Ada sınıfı TCG Burgazada korvetinin 18.06.2016 tarihindeki denize indiriliş töreninde olmuştu. Törendeki konuşmasında Erdoğan, “…Amfibi türü Anadolu gemisinden sonra artık biz kendi uçak gemimizi yapar hale geleceğiz ve uçak gemimizi inşallah yapacağız. Türk Silahlı Kuvvetleri kendi uçak gemisine de sahip olacak, bunu da başaracağız…” demişti.[3]
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın 23 Ocak konuşmasıyla birlikte, son beş yıldır giderek artan hararette tartışılan uçak gemisi projesi yeniden çeşitli boyutlarıyla tartışılmaya başlandı. Bunlardan biri de böyle bir geminin aslî unsuru olacak savaş uçağının tipi. Bu kapsamda son zamanlarda hem böyle bir gemide hem de Anadolu’da kullanılacak uçak tipine dair de çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Türkiye'nin ABD ile yaşamakta olduğu sorunlardan dolayı da F-35B alımı, Türkiye'nin Rusya Federasyonu'ndan S-400 hava savunma sistemi alması sonucu ABD'nin uyguladığı yaptırım nedeniyle en azından görünür gelecekte imkansız görünüyor. Öte yandan deneyim elde edilmesi, eğitim ve doktrin altyapısının çatılması için ikinci el Harrier alımı da sıkça dile getirilmekte.
Gemi güvertesinden iniş - kalkış yapabilen muharip uçak sahibi olması hem o donanmayı hem de ülkeyi askeri ve siyasi bakımdan farklı bir konuma taşıyan bir kuvvet çarpanı. Son yıllarda askeri ve siyasi olarak daha geniş bir nüfuz alanına sahip olmayı hedefleyen Türkiye için de bu kabiliyet stratejik bir öncelik olarak belirlenmiş. Bu kabiliyete sahip olmanın askeri, siyasi, ekonomik ve endüstriyel boyutlardan muhasebesinin yapılması da şart, zira söz konusu olan sadece bir platformun tedariki değil bir askeri-stratejik bir dönüşümün ta kendisi.
Bu yazı, böyle bir çok katmanlı muhasebeyi hedeflemiyor.[4] Amacım, son günlerde hem
Anadolu hem de zikredilen uçak gemisi için gündeme gelen uçak tipi tartışmalarına
katkıda bulunmaktır. Bu yazıda verilerle destekleyerek sunacağım görüşlerim
ise: İkinci el Harrier alımının fiilen neredeyse imkansız olduğu; F-35B
alımının siyasi sebeplerle alımının mevcut koşullarda imkansız olduğu; siyasi
koşullar elverse dahi F-35B alımının yapılmaması gerektiği ve TCG Anadolu'nun
vesilesi olacağı askeri - kültürel deneyim birikimi ve dönüşüm üzerine,
ekonomik ve endüstriyel imkanlar elverirse klasik kalkış - iniş yapabilen uçaklara
uygun (Hindistan ve Çin'in uçak gemileri gibi) bir gemi projesinin Türkiye için
daha doğru olduğudur.