Türkiye’nin hava savunma şemsiyesi
kurma yönündeki çalışmaları, özelikle son birkaç yıldır gündemin üst
sıralarında yer alıyor. Bu konunun bu kadar yoğun tartışılmasının belki de en
önemli sebebi, T-LORAMIDS (Turkish Long Range Air and Missile Defence System)
ihalesinde Çin’in teklifinin seçilmesi oldu. Bu seçim, Türkiye – NATO ilişkilerinde
ciddi bir gerilime neden oldu ve zaten ihale 2015 Kasım ayında iptal edildi.
Ancak bu ihaleyi doğuran
ihtiyaçlar, 1970’li yıllardan bu yana sürüyor. Türkiye ne yazık ki, başta uzun
menzil yüksek irtifa olmak üzere çok katmanlı, etkili bir hava savunma sistemi
ağı kurabilmiş değil. Bu şemsiyeyi yerli olanaklar kurmak için çok ciddi
atılımlar yapıldı; Korkut, Hisar ailesi, önce TKRS (TRS-22XX) ve ardından EİRS
radar projeleri gibi. Görünen o ki, bağımsız ve etkili bir hava savunma ağının
işler duruma geçmesi, 2020’lerin ilk yarısını bulacak.
Burada, geçmişe göz atıp, stratejik
hava savunma sistemi ihtiyacımızı doğuran balistik (ve akabinde seyir) füze
tehdidinin yıllar içinde gelişimini incelemekte fayda var. Zira böylelikle,
Türkiye’nin bu konuda aldığı (ve almadığı) tedbirleri, bunların muhtemel
nedenlerini anlamak kolaylaşıyor.