Son yıllarda terör eylemleri, çatışma ve savaşlar ile uluslararası krizlerin meydana gelme sıklığında ve boyutunda büyük artış oldu. Bunların çoğu da Türkiye'nin yakın coğrafyasına yaşandı. Benzer şekilde Türkiye'de de son 10 - 15 yıllık süreçte iç güvenlik, siyaset ve ekonomi alanlarında çok sayıda kriz, dönüm noktası ya da travmatik olay yaşandı, yaşanıyor. İlaveten iç ve dış siyaset arasındaki sınırlar iyice muğlaklaştı: İç siyaset, başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda ve sektörde izlenen politikalar ile ticari faaliyetlerde uluslararası ilişkilerin ve dış siyasetin etki gücü hissedilir derecede arttı.
Tüm bu etkenler, karar alıcı ve uygulayıcılar kadar sıradan vatandaşların da yoğun bir "son dakika gelişmesi" bombardımanı altında kalması sonucunu doğurdu. Türkiye zaten ezelden beridir uzay - zaman eğrisini bükecek bir gündem yoğunluğuna sahip bir ülke, bu yeni bir şey değil. Ancak son yıllarda sanki biraz daha da koyulaştı ülke gündemi.
Bu sürecin en doğal ve en belirgin yansıması da gündemi yorumlayan, açıklayan, tartışan uzmanların basın - yayın organlarında, internette görünürlüklerinin artması oldu. İstisnasız her akşam haber kanallarında her biri birkaç saat süren tartışma programlarına uzman sıfatı ile katılan kişiler, Rusya - Ukrayna Savaşı'ndan iç siyasete, Ortadoğu'daki krizlerden savunma sanayiindeki projelere pek çok konuyu, ellerindeki uzun çubuklarla büyük ekranlara yansıtılan görüntüler önünde izah eder oldu. Gerek televizyondaki bu tür programlarda gerekse basılı yayınlar ve sosyal medyada yer alan bu analist ve yorumcuların, ele aldıkları konulara dair deneyim ve yetkinlikleri ile verdikleri bilgilerin doğruluğunun çoğunlukla, en hafif tabiriyle "sakat" olduğunu görüyoruz. Nitekim bu nedenle kendilerini zaman zaman gülünç duruma düşürmeleri, ellerinde tuttukları uzun çubuklardan mülhem, "oklavalılar" olarak anılmalarına neden oldu.
O halde şu soruları sorabiliriz: Bu oklavalılar, ne işe yarıyor? Pek çoğu uzmanlık alanları içine girmeyen konularda bile nasıl ve neden kamuoyunu yönlendirebilecek görüşler belirtebiliyorlar? Ve belki de en önemli ve en zor soru: Nasıl uzman olunur?
O halde şu soruları sorabiliriz: Bu oklavalılar, ne işe yarıyor? Pek çoğu uzmanlık alanları içine girmeyen konularda bile nasıl ve neden kamuoyunu yönlendirebilecek görüşler belirtebiliyorlar? Ve belki de en önemli ve en zor soru: Nasıl uzman olunur?