18/05/2012

Uludere Olayı ve ISR Savaşı

28 Aralık 2011 gece saatlerinde Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü'nden kalkan F-16 savaş uçakları, Şırnak'ın Uludere ilçesi yakınlarında sınırdan geçen bir kafileyi, lazer güdümlü bombalarla vurdu. İnsansız Hava Araçları (İHA) ile desteklenen ve yaklaşık 45 dakika süren görevin sonuçları ve etkileri ise insanî boyutu bir yana, giderek karmaşıklaşan bir hal almış durumda.

Sonradan kaçakçı olduğu anlaşılan 34 vatandaşın hayatını kaybettiği olayda tüm dikkatler doğal olarak, görevden önceki istihbarat oluşturulması ve akışına yoğunlaştı. Grubun ilk olarak ne zaman ve nasıl tespit edildiği, kafilenin PKK'lı teröristlerden oluştuğu istihbaratının nasıl oluşturulduğu, vur emrinin nasıl verildiği gibi sorular, konunun içeriği itibariyle siyasi içeriği de haiz olarak sorulmaya başladı. O kadar ki, olay AKP hükümetinin Kürt açılımını ve Kürt kökenli vatandaşlarla kurmaya çalıştığı iletişimi tehdit eder hale geldi.

Tüm bu karmaşa, hafta ortasında iyice içinden çıkılmaz bir hale gelmiş görünüyor.

WSJ Haberi ve Yankıları

ABD'li Wall Street Journal gazetesinin 16 Mayıs tarihli, "Turkey's Attack on Civilians Tied to U.S. Military Drone" (Türkiye'nin Sivillere Saldırısı ABD Askeri İHA'sıyla İlişkili) başlıklı habere göre, toplam 38 kişi ve yanlarındaki yüklü katırlardan oluşan kafileye ilişkin ilk görüntü, ABD tarafından kullanılan Predator tipi İHA tarafından elde edildi. ABD Savunma Bakanlığı'nın olaydan sonra hazırladığı rapor (After Action Report; AAR) ve Pentagon'daki ismi verilmeyen kaynağa dayandırılan habere göre, Ankara'daki "Combined Intelligence Fusion Cell"de (Birleşik İstihbarat Toplama Merkezi) Predator'u kullanan ABD'li yetkililer, görüntü alır almaz Türk yetkilileri uyardı. ABD'li yetkililer terörist - kaçakçı ayrımını yapabilmek için grubu daha fazla izlemeyi önerdi ancak Türk yetkililer Predator'un rotasının değiştirilmesini istedi.

Haberin sözlerini aktardığı Pentagon kaynağı ise, saldırı için, "Bu bir Amerikan kararı değildi" diye konuştu. Makalenin ayrıca bir ABD istihbarat yetkilisine atfen, Türkiye ve ABD arasında var olan anlık istihbarat paylaşımı sayesinde aslında sivil ölümlerinin azaldığı ancak Uludere olayının "korkunç, trajik bir istisna" olduğu kaydedildi ("That is going to be the exception. It is a horrible exception. It's a tragic exception").

WSJ'nin haberine Türkiye'nin yanıtı gecikmedi. Genelkurmay Başkanlığı 17 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, söz konusu haberin gerçeği yansıtmadığını, grubun ilk görüntü tespitinin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait İHA sistemi tarafından yapıldığını belirtti. WSJ'nin bu açıklamaya cevabî haberi ise, "Turkey Aims to Damp Drone-Report Furor" ("Türkiye İHA Rapor Sansasyonunu Bastırmaya Çalışıyor") başlığı ve yine aynı muhabirlerin imzası ile yayınlandı. Haber, Pentagon raporunun sadece Predator'ün görevini tarif ettiğini, Türkiye'nin de ayrıca kafileyi takip edip etmediğine ilişkin bilgi sunmadığını yazdı. Ayrıca Genelkurmay açıklamasında, ABD'nin rolüne ilişkin bir atfın bulunmadığı, konuyla ilgili diğer Türk resmî makamlarının herhangi bir yorumda bulunmadığı ifade edildi. Haberi kaleme alan gazetecilerin tekrar görüşlerine başvurdukları ABD askeri yetkilileri ise, söz konusu raporun, Predator'un görevini ele aldığını ifade ettiler. Haberde ayrıca, konunun Türkiye ve ABD için hassas olduğu, Türkiye'nin ABD'nin sağlayacağı İHA'lara muhtaç görünmek istemediğini, söz konusu satışın ABD Kongresi'nde, kritik teknolojinin yayılması ve vur emrinin alınma şekli ile ilgili kaygılarından dolayı muhalefetle karşılaştığı yorumu yapıldı.

Tüm bu heyula içinde Pentagon sözcüsü George Little, basın toplantısında sorulan soruya verdiği cevapta, "Bu haberin nereden geldiğini bilmiyorum. İstihbarat konusunda yorum yapmayacağım. Sızdırmalar olur mu? Ne yazık ki olur. Hem PKK ile mücadele çabalarında hem de diğer zorluklarda Türkiye ile çalışmaya devam edeceğiz" dedi. İçeriğinde çok fazla bir ayrıntı olmayan bu konuşmanın, sızdırma ile ilgili atfı dikkat çekici.

Konu tam bu noktada iki ana başlığa bölünüyor:

1. Uludere istihbaratının kaynağı,

2. Haberin zamanlama ve amacı.

İlk başlık oldukça spekülatif. Çok kabaca özetlemek gerekirse: Genelkurmay Başkanlığı olaydan hemen sonra yaptığı açıklamada, Irak'tan Türkiye'ye doğru bir grubun İHA'lar tarafından tespit edildiğini, örgütün özellikle o bölgeye takviye yaptığını ve çeşitli kaynaklardan alınan istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucu grubun terörist olarak değerlendirildiğini ifade etti. Taraf gazetesinde  30 Aralık günü, söz konusu istihbaratın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kaynaklı olduğu iddiasına ise bu kurumdan aynı gün yalanlama geldi. Daha sonra kurulan TBMM Uludere Komisyonu ise, harekat sırasında alınan İHA görüntülerini, askeri ve ASELSAN'ın sivil uzmanları eşliğinde inceledi. WSJ'nin haberi tüm bu manzaraya farklı (ve büyük) bir bulmaca parçası ekliyor.

Ancak ben özellikle ikinci soruya odaklanıyorum. Bunun için ise bakış açısını bir miktar genişletmek gerekiyor:


Perde Arkası

Halihazırda İncirlik Hava Üssü'nde konuşlu ve ABD tarafından kullanılan 4 adet Predator, kısmen Türkiye'nin ihtiyaçlarına tahsis edilmiş durumda. Ancak Türkiye, uzun süredir ABD nezdinde MQ-1 Predator ve MQ-9 Reaper İHA sistemlerini tedarik etmek için girişimlerde bulunuyor. Öte yandan Savunma basınından takip edilebildiği kadarıyla görüşmeler olumlu bir eksende seyrediyor ve belli bir seviyeye kadar mutabakata varılmış durumda. ABD'nin başta Irak, Afganistan ve Cibuti olmak üzere farklı bölgelerde çok yoğun şekilde kullanmakta olduğu bu İHA sistemleri, özellikle Reaper'ın taşıma kabiliyetine sahip olduğu elektrooptik ve lazer güdümlü bomba ve füzelerle birlikte, bölücü terörist örgüte karşı büyük bir ISR (Intelligence, Surveillance, Reconnaissance; İstihbarat, Gözetleme, Keşif) avantajı sağlama potansiyeline sahip.

Türkiye'nin havadan ISR kabiliyetinin belkemiğini halen yerli imkânlarla modernize edilerek RF-4ETM Işık olarak adlandırılan keşif uçakları ile Israel Aircraft Industries (IAI) üretimi Gözcü 1 (Heron) İHA sistemleri teşkil ediyor. RF-4ETM'ler için İsrail ile birlikte yürütülen TARP (Turkish Aerial Reconnaissance Program; Türk Havadan Keşif Programı) projesi, iki ülkenin diplomatik ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi akabinde iptal edildi. Havadan, gerçek zamanlı elektrooptik ve yüksek çözünürlüklü radar keşif podu tedariğini ve görüntü kıymetlendirme merkezinin kurulmasını kapsayan TARP projesi, Türk Hava Kuvvetleri'nin envanterindeki RF-4ETM uçaklarının ISR kabiliyetini büyük oranda artıracaktı. Öte yandan hizmetteki Gözcü 1'lerin yedek parça ve bakımında, kesilen ilişkiler nedeniyle sıkıntılar yaşadığı iddiaları bulunuyor; Türkiye ise bu sistemlerin bakım onarım ve idamesini kendi olanakları ile gerçekleştiriyor. Kısa sürede hizmete girecek olan TAI tasarımı Gözcü 2 (Anka) milli İHA sisteminin bu açıdan da önemi büyük.

Devam eden diğer önemli ISR projeleri arasında Barış Kartalı havadan erken ihbar ve kontrol (HEİK) uçağı ile Göktürk keşif gözetleme uydusu projeleri bulunuyor. 4 adet Boeing 737-700 uçağının MESA tipi radar ve elektronik istihbarat (ELINT) sistemleri ile donatılmasını kapsayan Barış Kartalı projesi, entegrasyon ve geliştirme sorunları nedeniyle büyük bir gecikmeye uğradı. İlk uçağın yıl sonunda teslim edilmesi öngörülüyor. Ancak projede ESM (Electronik Support Measures; Elektronik Destek Sistemi) ELINT sistemini sağlayan İsrailli Elbit firmasının konumu spekülasyonlara neden oluyor. Projede ana yüklenici ABD'li Boeing firması; ancak ana alt sistemler GFE (Government Furnished Equipment; hükümet tarafından sağlanan ekipman) statüsünde olduğu için, Elbit'in sözleşme hükümlerine bağlılığı ve projenin en azından ESM bölümünün İsrail - Türkiye ilişkilerinden ne derece etkilenmiş olduğu muallakta. İlk uçak Boeing tarafından donatılmış, diğer üç uçak ise donatım için TAI'ye teslim edilmişti. Söz konusu sistemlerin siyasi krizden önce teslim edilmiş ve uçaklara takılmış olmaları kuvvetli bir ihtimal. Ancak yine de bakım, onarım, eğitim gibi kalemlerde sıkıntı yaşanması söz konusu olabilir.

Diğer en önemli ISR projesi ise, Göktürk 1 uydusu. HvKK için bir adet 0.80m çözünürlüklü EO istihbarat uydusu tedariğini kapsayan projede İtalyan Telespazio ana, Thales-Alenia, ASELSAN ile TAI ise alt yüklenici konumundalar. Türkiye ayrıca Göktürk 2 ile milli EO, Göktürk 3 ile ise milli SAR radar istihbarat uydusunu geliştiriyor. Göktürk, Türkiye'nin bölgesineki ISR kabiliyetini ve durumsal farkındalığını büyük ölçüde geliştirecek, son derece kritik önemi haiz bir program.

Ne var ki bu program da İsrail'in ciddi engellemeleri ile karşılaştı.

Zaman Gazetesi'nden Emre Soncan'ın 31.10.2011 tarihli haberine göre, İsrail, Göktürk 1 uydusunun kritik alt sistemlerini üreten Fransa'ya, Telespazio ile birlikte çalışmaması yönünde baskı yaptı. Göktürk'ün kendi ülkesi üzerinden de yüksek çözünürlüklü görüntü alacağından kaygı duyan İsrail, projenin ihalesi sırasında Ofeq tasarımı ile teklif verirken İsrail topraklarından görüntü alınmayacağının taahhüdünü istemiş ancak bu isteği reddedilmişti.

Ancak İsrail'in bu kaygılı ısrarının aslında güçlü bir dayanak noktası da var: Kyl - Bingaman Yasa Değişikliği (Kyl - Bingaman Amendment).

1997 tarih ve 4321 numaralı ABD Savunma Yetkilendirme Yasası'na senatörler Jon Kyl ve Jeff Bingaman teklifi ile yapılan ekleme uyarınca, ABD'ye, sınırları dışındaki bölgelerin uydu görüntülerine sansür getirme yetkisi veriliyor. Bu ek ile örneğin DigitalGlobe ve GeoEye uydularının İsrail'den aldıkları görüntülerin çözünürlüğü büyük ölçüde (2m'ye kadar) düşürülüyor. Göktürk 1 uydusu, 0.8m çözünürlüğe sahip EO algılayıcıları ile Kyl - Bingaman ekinin sınırlarını açıkça delme kapasitesine sahip. Bu hali ile İsrail'in tepkisini çeken Göktürk uydusunda ayrıca ihtiyaç fazlası kapasitenin ticari olarak pazarlanması da planlanıyor. Dolayısıyla Göktürk, Kyl - Bingaman ekini delebilecek, İsrail'in güvenlik kaygılarını tavan yaptırabilecek bir proje niteliği kazanmış durumda.


Sonuç ve Değerlendirme

WSJ'nin haberinin arka planında, Preador ve Reaper İHA sistemlerinin Türkiye'ye satışı aleyhinde bir kamuoyu oluşturma amacının yatıyor olması muhtemeldir. Bu doğrultuda, haberin İsrail ya da İsrail'e yakın kişi veya gruplar tarafından servis edilmiş olduğu değerlendirilebilir.

İsrail, gerilen ilişkiler ve Doğu Akdeniz, Filistin ile İran gibi konularda giderek artan şiddette yaşanan çıkar çatışmaları doğrultusunda, Türkiye'nin özellikle ISR kabiliyetini geliştirmesi aleyhinde çaba sarfetmektedir. Dolayısıyla, büyük bir kabiliyet sıçraması teşkil edecek Predator ve Reaper alımının İsrail'i rahatsız ettiği, alımın gerçekleşmesinin istenmediği iddia edilebilir.

Dolayısıyla İsrail'in, Türkiye'nin bu gibi kritik bir teknolojiye erişimini engelleme yönünde kamuoyu oluşturma gayreti içinde olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Eğer durum bu ise, WSJ'nin haberinin satır arasındaki iki gizli anafikir (Türkiye'nin kritik teknolojiye erişimi ve vur emrinin verilmesi sürecindeki hatalar sonucu masum sivillerin katledilmesi) üzerinden, ABD Kongresi'ndeki muhalefetin güçlenmesi sonucu oluşabilir.

Dahası, çok sayıda farklı ISR projesi yürütmekte olan Türkiye'nin önünü kesmek veya en azından yavaşlatmak üzere İsrail'in artan gayretleri gözlenebilir. Bu kapsamda ana ve alt sistem ve teknoloji sağlayan yabancı firma ve ülkeler üzerinde baskı kurulması, karşılaşılabilecek bir zorluk olarak ön plana çıkmaktadır.

Türkiye, bölgesindeki etkinlik ve ağırlığını artırmak için hayati önemi haiz ISR kabiliyetini, öngörülenden çok daha dikenli bir yolu yürüyerek geliştirecek gibi görünmektedir.

4 yorum:

icoolmar dedi ki...

İşin aslı bu ve Türkiye'nin çevresindeki ve dünyadaki güçlenişini durdurmak sanırım.
HIK; 2007 de bitmesi gerekirken hala teslim edilemedi, sebepleri malum. Uçtuğunu görmek milat olacak.
TARP; projesi iptal oldu, uçaklarımız yarım uçarak, hala ıslak filmlerle uğraşıyorlar.
ANKA; umarım haziranda uçmaya başlar.
GÖKTURK 1;2013 te uçabilecek mi bilmiyoruz, en büyük korkum sabotaj.
MELTEM 1-2; Hala kıyametler kopuyormudur.
Sanırım ASELSAN'ın ve elektronik firmalarımızın bu projeleri tamamlayacak ürün çıkarmaları.
Selamlar

Adsız dedi ki...

Kendi teknolojimizi kendimiz geliştireceğiz başka yolu yok

Adsız dedi ki...

34 vatandaşı öldürüyorsun,
haftalardır bir sorumlu yok, genelkurmayın özür diliyor, ne ala,

istihbarat kimden, nerden gelmişse gelmiş, vur emrini veren kim ? asıl soru bu

Adsız dedi ki...

Aslında ben bu girişimlere seviniyorum, çünkü her böyle engelleme çabasından yerli savunma sanayimiz güçlenerek ve başarı hikayeleriyle çıktı. Umarım ABD bu sistemleri satmaz da, 3-5 yıl gecikmeyle de olsa yerli sistemlerimizle yola devam ederiz.