İngiliz Savunma Bakanlığı, hazırlanmakta olan yeni Stratejik Savunma ve Güvenlik Gözden Geçirme (SDSR; Strategic Defence and Security Review) ve Ulusal Güvenlik Strateji (NSS; National Security Strategy) belgelerine kamunun katkısını almak amacıyla bir 5 Ağustos günü internet üzerinde bir forum sitesi açtı. Site üzerinden 18 Eylül gününe kadar görüş bildiriminde bulunulabilecek. Katkı sağlamak için herhangi bir koşul bulunmuyor.
2010 yılında kurulan Ulusal Güvenlik Kurulu (NSC; National Security Council) tarafından hazırlanan SDSR ve NSS belgeleri, İngiltere'nin ulusal savunma ve güvenlik stratejisini, bu strateji doğrultusunda alınacak kararların çerçevesini belirliyor (Ayrıntılar için Milli Güvenlik Kurulu'nun hazırlamış olduğu İngiltere'nin "Yeni Ulusal Güvenlik Yaklaşımı" başlıklı raporu tavsiye ederim). Her iki belge de 5 yılda bir güncelleniyor.
SDSR, İngiliz hükümetinin "belirsizlik çağında" İngiltere'nin güvenliğini nasıl sağlayacağını belirleyen bir belge olarak tarif ediliyor. Bu belge içinde yer alan karar ve eylem planları, NSS'nin çizdiği çerçeve içinde şekillendirilmiş. Başka bir ifadeyle SDSR, NSS'nin bir ürünü.
2010 yılında kurulan NSC'nin ilk ürünleri olan bu iki belge, İngiltere'nin ulusal güvenlik mekanizmasında bir reform ve yeniden yapılanmanın da yan ürünleri aslında. Nitekim NSS'de, halihazırda mevcut ulusal güvenlik anlayışının 10 - 20 yıl öncesine göre ciddi farklılıklar içerdiği, ulusal güvenlik algılarında ciddi bir değişim ve dönüşümün gerekli olduğu, bu dönüşümün de ancak uygun bir yapısal modernizasyon ile mümkün olduğu vurgulanıyor. Ayrıca SDSR, savunma tedarik, geliştirme ve modernizasyon programlarının yapısını da çatıyor, savunma bütçesinin dengeli kullanımının koşullarını belirliyor. Siyah Gri Beyaz'ın sadık okurları, 2010 yılında açıklanmasından kısa süre sonra içeriğini özetlediğim ilk SDSR'nin epey ses getiren kararlarını hatırlayacaktır (Bkz: İngiltere'de Yer Yerinden Oynuyor).
Burada esas dikkati çekmesi gereken husus, İngiltere gibi dünya siyasetinde belirleyici rol oynayan bir nükleer güç olan ülkede devletin, ulusal savunma ve güvenlik stratejisinin temel belgelerini hazırlarken kendi kamuoyunun görüş ve katkılarına başvuruyor olması. Bu katkıların, belgelerin hazırlanmasında ne derece belirleyici rol oynayacağı tartışılabilir, ancak ortada bir geribesleme mekanizmasının bulunuyor olması dikkat çekici. Zaten geribesleme, sağlıklı işleyen bir demokrasi için ön koşuldur.
Peki Türkiye'de ulusal savunma ve güvenlik stratejisi nasıl belirleniyor?
NSS'nin Türkiye'de tam bir muadili bulunmamakla birlikte, milli savunma ve güvenlik stratejisinin temelini, "Kırmızı Kitap" olarak da bilinen "Milli Güvenlik Siyaset Belgesi" (MGSB) teşkil eder. Bu belge, bakanlar kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ile eşgüdümlü olarak hazırlanıyor. Uygulama sorumluluğu da MGK'ya ait.
MGSB'nin içeriği kadar hazırlanma süreci de tamamen gizlidir. Asker ağırlıklı bir bürokrasi tarafından hazırlanır. Bu belge temel alınarak devletin ilgili kurumları politikalarını icra ederler. Örneğin savunma ArGe ve tedarik programları, MGSB'de çizilen çerçeve uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hazırladığı Türkiye'nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) belgesinin ürünü olan Harekât İhtiyaç Planı (HİP) ve On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) belgeleri doğrultusunda şekillenir. Bu sürecin hiç bir aşamasında geribesleme veya kamuoyundan katkı söz konusu değildir (Bu konuda kısa süre önce ODTÜ'de düzenlenen Türk Dış Politikasının Güncel Sorunları Paneli'nde eski Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar bilgi ve düşüncelerini aktarmıştı).
Aşağıdaki grafikte, söz konusu sürecin akışı görülüyor:
Kaynak: SSM web sitesi |
Halbuki politika geliştirmek, geribeslemeli bir süreçtir. Konunun tüm paydaşlarının girdisi ile tasarlanması gerekir. Sürecin öncesinde, sırasında ve sonrasında devamlı surette ölçme - değerlendirme ve düzeltici girdilerin yapılması gerekir. Örnek bir politika çevrimini aşağıda ekledim:
Ulusal savunma da, doğası gereği sadece askeri boyuta sahip olmayan bir alandır. Ekonomik, ticari, kültürel pek çok farklı alanda, iç içe geçmiş politikaların bir bileşkesidir. Dolayısıyla ulusal savunma ve güvenliğe ilişkin strateji belirlenirken tüm bu alanların ihtiyaç, öncelik, kapasite ve öngörüleri göz önüne alınmalıdır. Bu durumun somut bir yansıması söz gelimi bir LPD projesinin başlatılması arefesinde, böyle bir geminin sağlayacağı ekonomik fayda, kültürel - psikolojik etkisi, "yumuşak güce" (soft power) etkisi ve benzeri çok sayıda çalışma olmalıdır. Böyle bir süreç de, doğal olarak sadece askeri bürokrasinin değil, devletin tüm kurumları ile sivil toplum örgütlerinin, akademinin ve alan uzmanlarının birlikte çalışmasını gerektirir.
İngiliz NSS ve SDSR belgelerinde sık sık "belirsizlikler çağı" vurgusu var. Tehditlerin niteliği hızla değişebiliyor. Bunun en güncel örnekleri Irak ve Suriye'deki IŞİD ile Ukrayna'daki çatışmalar olarak verilebilir. Bu yeni tehdit ortamına uygun bir ulusal savunma ve güvenlik mekanizmasını geliştirmek ve idame ettirmek de, strateji ve politika yapım süreçlerinde ciddi değişim ve dönüşümleri gerektiriyor.
Ulusal güvenlik, sadece askeri bürokrasiye bırakılamayacak kadar karmaşık bir konudur.
3 yorum:
Tamamen katılıyorum.
Almanlar yeni Tank ve Namlu yapıyorlarmış.
http://www.autobild.de/artikel/mbt-technologietraeger-neuer-panzer-4203368.html
Katiliyorum. Bizdeki bazi aksakliklarin ve verimsizligin azaltilmasina yardimci olabilir.
Ote yandan, bizdeki (milli!) basinin ve bazi cevrelerin savunma konularindaki cahilligi tembelligi ve yalanciligi gozonunde tutulunca [F15 resmini THK ucagi olarak basmak, alakasiz balon haber yayinlamak, en hafifinden] bu konularda yetkin sivil/askeri teknige, gozleme ve bilime dayali goruslerin bu tur yayinlarla daha da etkisiz hale getirilebilecegini de ongorebiliyorum. Bunun simdiki orneklerini de zaten goruyoruz.
Yorum Gönder