29/09/2014

Türkiye'nin Gerçekleşmeyen F-14 Tomcat Alımının Hikayesi

Benim gibi pek çok askeri havacılık meraklısının bu sevdaya düşmesinde, Top Gun filminin ve bu filmin esas başrolünde oynayan F-14 Tomcat savaş jetlerinin payı büyüktür. Grumman şirketi üretimi olan bu karizmatik savaş uçakları, büyük gövdeleri, açısı değişebilen kanatları, çift kuyruk dikmeleri ve hizmet verdikleri ABD Donanması'nın gösterişli filo amblemleri ile pek çok gencin odalarının duvarlarını, defter kaplarını ve hayallerini süsledi.

F-14 Tomcat'in, ABD haricindeki tek kullanıcısı İran. Bu ülke, uçakları Şah döneminde satın almıştı. Devrimden sonra Batı ile ilişkileri kopmasına ve ambargo altında olmasına rağmen halen kullanmaya devam ediyor.


Ancak belki de, F-14'lerin ABD dışındaki tek kullanıcısı Türkiye olacaktı. Satır aralarında, perde arkasında kalmış bir girişim sonuçlanmış olsaydı eğer...





İran'ın F-14 Tedarik Projesi: Persian King

Pehlevi Hanedanı yönetimindeki İran'ın, Batı ve özellikle ABD ile çok yakın siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri bulunuyordu. Ülkenin Sovyetler Birliği'ne ve Orta Asya'ya yakınlığı ve zengin enerji kaynakları, onu doğal olarak ABD'nin bölgedeki en yakın müttefiklerinden biri konumuna getirmişti. Bu ilişkinin bir parçası olarak da İran, ABD tarafından Sovyetler Birliği'ne karşı uygulanan askeri ve istihbari operasyonların ileri üssü olmuştu.

1950'li yıllardan itibaren İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri (نیروی هوایی شاهنشاهی ایران; Niruye Havaiye Şahanşahiye İran), ABD Hava Kuvvetleri ve CIA ile birlikte gizli bir keşif programı başlattı. Bu program kapsamında, ABD Hava Kuvvetleri’nin keşif – istihbarat görevli RF-4 uçakları, İran’daki üslerden havalanarak Sovyetler Birliği üzerinde uçuşlar gerçekleştirdiler. Daha sonra 1967’den itibaren İran, satın aldığı çok sayıda F-4D, F-4E ve RF-4E uçakları ile bu görevlere destek verdi (Toplam 32 F-4D, 208 F-4E ve 32 RF-4E teslim alınmıştır).

Bu uçuşlara karşılık olarak Sovyetler Birliği de, İran üzerinde Mikoyan Gureviç MiG-25R (NATO kodu “Foxbat”) jetleri ile keşif uçuşlarını artırmaya başladı. İran’ın elindeki F-4’ler ve kara konuşlu hava savunma sistemleri, yüksek irtifada sesten 3 kat hızlı uçabilen MiG-25’leri tespit etme ve önlemede yetersiz kalıyordu. İhtiyacını karşılamak için ABD hükümeti ve uçak üreticileri ile temaslara geçen İran’a, Grumman şirketi F-14A’yı, McDonnell Douglas ise F-15A Eagle’ı teklif ettiler. Şah Rıza Pehlevi’nin baş askeri danışmanı General Hasan Tufanyan, bu kapsamda 1971 yılı Mart ayında Grumman şirketini ziyaret etti ve kendisine F-14’ün tasarım ve performans özelliklerini kapsayan bir brifing verildi. Tufanyan’ın başkanlık ettiği değerlendirme heyeti, F-14 alımı yönünde bir değerlendirme içeren raporu Şah’a sundular. Değerlendirmelerinde öne çıkan hususlar F-14’ün hem yüksek irtifa – yüksek hız rejimlerindeki hem de alçak irtifa – yakın hava muharebesi koşullarındaki performansı, AN/AWG-9 adlı güçlü radarının, İran hava savunma radar ağındaki coğrafi kısıtlar nedeniyle mevcut bulunan açıkları kapaması ve Phoenix uzun menzilli füzelerin sağlayacağı avantajlardı.

İran heyetinin F-14 seçiminden habersiz olan ABD Deniz Kuvvetleri Grumman şirketi ile birlikte 1973 yılında, zaten ülkesinde çok da sevilmeyen F-14’ü İran’a satmak için bir pazarlama kampanyası başlattı. Bu kapsamda Rıza Pehlevi’nin ABD ziyareti sırasında Temmuz 1973’te Maryland’daki Andrews Hava Üssü’nde F-14’ler ile etkileyici bir hava gösterisi icra edildi. Bu gösteri ila Şah, kesin kararını vermişti: İran F-14’leri alacaktı.

07.01.1974 tarihinde imzalanan USD300 milyonluk sözleşme ile başlayan Persian King (İran Kralı) projesi, 30 adet F-14A-GR Tomcat uçağı, geniş bir yedek parça ve yedek motor stoğu, 424 adet AIM-54A Phoenix uzun menzilli havadan havaya füzenin teslimini kapsıyordu. Aynı yıl Haziran ayında imzalanan ikinci sözleşme ile 50 adet daha F-14A-GR Tomcat ve 290 adet AIM-54A Phoenix füzesi sipariş verildi. Persian King projesinin toplam mali boyutu USD2 milyarı bulacak ve ABD tarihinin en büyük savunma ihracatlarından biri haline gelecekti. İran için üretilecek uçaklar, ABD Deniz Kuvvetleri için üretilenlerle küçük ayrıntılar haricinde aynı kabiliyet ve donanıma sahipti. Radar, elektronik harp ve özsavunma sistemlerinde bir farklılık yoktu. Bilakis, İran F-14’leri o dönem son derece gizli olan AN/APX-81-M1E IFF dost düşman tanıma sistemi ile donatılmıştı. Uçaklar için İsfahan’da 8’nci Taktik Avcı Üssü adlı çok büyük bir üs inşa edildi. Bir yandan da çok sayıda pilot, silah sistem subayı ve teknisyen, eğitim için ABD’ye gönderildi.

F-14’lerin teslimatı, 1976 Ocak ayında ilk iki uçağın İran’a varması ile başladı. 79’uncu uçak 1978 yılında teslim edildi. Son uçak ise, silah ve sistem testleri için ABD’de kaldı. Siparişi verilen 714 AIM-54A füzesinden ise, 1979 Devrim’ine kadar 284 adedi teslim edilecekti (Devrim olduğu sırada 400 adet daha ilave füze siparişi görüşmeleri devam etmekteydi).

Persian King projesinin en önemli sorunu, uçakların güvenilirliği düşük Pratt Whitney TF30-PW-414 turbofan motorlarıydı. İran Hava Kuvvetleri, teslim aldığı F-14’lerin TF30’larının zaman içinde yeni motorlarla değiştirilmesi ve ayrıca yeni motorlarla donatılmış ilave 70 adet daha F-14A alımı için 1976 yılında görüşmelere başladı. Bu görüşmeler de, Devrim ile birlikte kesildi. [1] [2]


İslam Devrimi

Ülkeyi bir baskı rejimi ile ve adeta bir ABD kuklası gibi yöneten Şah Rıza Pehlevi'ye karşı toplumdaki memnuniyetsizlik, özellikle 1970'lerin ikinci yarısında hızla yükseldi. Şah yönetimine karşı geniş çaplı protesto gösterileri 1977 yılından itibaren tırmanışa geçti. Şah karşıtı cephe, zürgündeki Ayetullah Humeyni önderliğinde birleşerek, Şah rejiminin sert tedbir ve baskılarına rağmen kısa süre içinde ülke içinde çok geniş bir tabandan destek almaya başladı. 1979 Ocak ayından itibaren bir çığ gibi etkisini hissettiren protesto gösterileri, devrime dönüştü: 16.01.1979'da Pehlevi ve ailesinin ülkeyi terketmesi ve 1 Şubat günü Humeyni'nin İran'a dönmesi ile İran'da Şah hanedanı yıkıldı. [3]

İran Hava Kuvvetleri renklerinde bir F-16A'nın temsili resmi.
Proje iptal edildiği sırada üretim hattında bulunan uçaklar
İsrail'e teslim edilecektir
.
Ülkede yönetimi ele geçiren ve Şah'ı birlikte devirdiği diğer ideolojik grupları da kısa süre içinde ortadan kaldırarak İslam Devrimi'ni tamamlayan Humeyni yönetimi, önceki rejimin batı ile yürütmekte olduğu tüm ekonomik, askeri ve ticari ilişkileri iptal etti. İslam Devrimi ile birlikte iptal edilen sözleşmesi imzalanmış ya da görüşme aşamasındaki diğer bazı hava kuvvetleri projeleri şunlardı:

- ABD'deki Red Flag benzeri bir eğitim ve tatbikat merkezi kurulması
- 2 adet askeri iletişim uydusu
- 7 adet E-3A Sentry AWACS (USD1.267 milyar)
- 10 adet C-5A Galaxy stratejik nakliye uçağı
- 16 adet C-130H Hercules orta nakliye uçağı
- 6 adet Boeing 707 tanker uçak
- 160 adet F-16A/B (USD14.8 milyar). 140 adetlik opsiyon paketi, 250 adet Northrop F-18L alımı için ABD hükümetinin onay vermemesi üzerine işletilmişti. Toplamda 300 adet F-16A/B alınacaktı.
- 31 adet F-4G Wild Weasel hava savunma bastırma görevli taktik bombardıman uçağı ve bu uçaklarla birlikte kullanılmak üzere 1,000 adet AGM-45 Shrike radarsavar füze
- Çok sayıda AIM-7 ve AIM-9 havadan havaya; AGM-65A/B havadan karaya füze ile GBU serisi güdümlü bomba. AGM-65'lerin yurtiçinde üretimi için teknoloji transferi ve üretim hattı tesisi. [4]

Bu durumdan en büyük zararı gören ABD, yeni rejim ile de yakın temas ve ilişkiler kurmak için girişimler başlattı. Zira İran, ABD'nin en önemli savunma sanayii müşterisi idi ve ABD'deki üreticiler varlıklarını devam ettirmek için İran'ın siparişlerine önemli ölçüde ihtiyaç duymaktadaydılar. 

Humeyni yönetiminin askeri alanda aldığı en ilginç kararlardan biri, ordunun büyük ölçüde küçültülmesi idi. Şah döneminde yetişmiş personelin büyük kısmı ya devrim sırasında ülkeden kaçmış, ya tutuklanmış ya da infaz edilmişti. Bunlar arasında Batı ülkelerinde eğitim için bulunmuş, dolayısıyla İslam Devrimi gözünde "ajan" yaftası yemiş olan Hava Kuvvetleri personeli başı çekmekteydi.


Tomcat'ler İçin Müşteri Arayışları

Askeri kapasitesini önemli ölçüde küçültme kararı alan Humeyni rejimi, 1979 Nisan ayında envanterinin büyük kısmını satışa çıkardı. Bu dönemde de ABD ile heyetler bazında görüşmeler başladı. Görüşmelerin ana gündem maddeleri, Şah döneminde tedarik edilmiş araç - gereç ve sistemlerin ABD'ye geri satışı ile iptal edilen projelerin akıbeti idi. İlginçtir, Devrim'den kısa süre sonra İran'a F-14A yedek parça sevkiyatını durdurduğunu açıklayan Grumman şirketine, ABD yönetimi büyük tepki göstermişti, muhtemelen söz konusu görüşmelerin seyrine olumsuz etkide bulunabileceği korkusuyla.
Görüşmelerin odağında doğal olarak, İran'ın elindeki en gelişmiş sistemlerden olan F-14'ler bulunuyordu. Savunma Bakanı Ahmed Medeni başkanlığındaki heyet, uçak başına USD20 milyon gibi, dönemin piyasa fiyatının da üzerinde bir bedel talep etmekteydi. Ayrıca Amerikalı bir teknisyen grubunun İran'a gelerek bakım - onarım ve yenileme için yardım etmesi de görüşüldü. İranlılar'ın gayesi, ellerindeki F-4 ve F-5 jetlerini uçar durumda tutmak için azami gayret harcamak, bunun dışındaki uçak ve diğer platformları ise mümkün olan en yüksek fiyata satmaktı. [5]

Bu sırada F-14'ler için ilk müşteri çıktı: Kanada. Yeni savaş uçağı tedarik projesi kapsamında daha önce F-14'ü değerlendirmiş ancak fiyatı nedeniyle elemiş olan Kanada, İran'ın bu uçakları satışa çıkarması ile 1979 Haziran ayında girişimlerde bulunmaya başladı. Kanada'nın o sırada üzerinde durduğu çözüm, F-14A ve F-16 karmasının kullanılması şeklindeydi. Fiyat konusunda ilerleme sağlanan ve olumlu yönde ilerleyen görüşmeler, aynı sene Kasım ayında ABD Tahran Büyükelçiliği personelinden altısının Kanada hükümeti yardımıyla Ocak 1980'de ülkeden kaçırıldığının ortaya çıkması ile kesilecekti (Bu operasyon Argo adlı bir filmle beyazperdeye de aktarılmıştır). Nitekim Kanada 1980 yılında ABD yapımı F/A-18 Hornet'i seçecekti. [6] 

1979 Ağustos ayında İran hükümetinin toplam 70 adet F-14'ü satışa çıkarma niyetini açıkça beyan etmesinden sonra İngilitere de, bu uçakları satın almayı değerlendirdi. Yeni geliştirilen Tornado savaş uçağının av önleme versiyonu hizmete girene kadar F-14'leri almayı düşünen İngiltere, uçakların yeniden uçar hale gelmesi için harcanması gereken tutar nedeniyle bu projeden vazgeçti. [7]

İşte tam bu sırada, devreye Türkiye girdi.


Türkiye'nin Yeni Savaş Uçağı Arayışları

Türk Hava Kuvvetleri'nin modern savaş uçağı ihtiyacı, 1970'lerin ortalarında gündemin üst sırasına oturmuştu. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda, özellikle Ege ve Doğu Akdeniz üzerinde av - önleme gerçekleştirebilecek, ayrıca modern mühimmatlarla taktik bombardıman yapabilecek bir uçak gerekliliği görülmüştü. Yunanistan'ın F-4E siparişinin hemen akabinde başlatılan Peace Diamond projesi ile 1974 yılından itibaren aynı model uçaklar tedarik edilerek hava kuvvetlerinde kayda değer bir modernizasyon hamlesi başladı.

Ne var ki 1975 yılında uygulanan ABD ambargosu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, özellikle de Türk Hava Kuvvetleri'nin harbe hazırlık seviyesine büyük zarar verdi. Bu dönemde, modern savaş uçağı ihtiyacını karşılamak için ABD dışı kaynaklar değerlendirilmeye başlandı. Özellikle Almanya, İngiltere ve Fransa ile, başta savaş ve eğitim uçakları olmak üzere çeşitli doğrudan tedarik ve ortak üretim projeleri görüşüldü. Libya finansmanı ile Jaguar taarruz uçağı ortak üretimi, Alpha Jet ve MB339 eğitim jetlerinin alımı gibi konular gündeme geldi. Ancak bu süreçte yapılan en ciddi hamle, İtalya'dan 40 adet F-104S Starfighter alımı oldu.


"Kendi Uçağını Kendin Yap" kampanyası ile 1973'te TUSAŞ'ın kurulması ve akabinde yurtiçinde üretimi yapılacak yeni uçağın seçimi ile paralel olarak, Hava Kuvvetleri'nin acil ihtiyacını karşılamak için ayrıca çeşitli seçenekler de değerlendirilmeye başlandı. Ambargonun kaldırılmasından sonra ABD'den ve diğer NATO müttefiklerinden çok sayıda ikinci el uçak temin edildi. Ancak Hava Kuvvetleri bir yandan da ABD dışı kaynaktan yüksek performanslı bir savaş uçağı bulmak için arayışlarını devam ettirdi. Seçenekler kısıtlıydı, zira ülke ekonomisi ihtiyacı giderebilecek kadar kapsamlı bir alıma izin verecek durumda değildi.

Tam da bu sırada, sürgündeyken bir dönem Bursa'da bir istihbarat subayının evinde misafir olmuş Humeyni'nin İran'ının, Ağustos ayında 70 adet F-14'ü satışa çıkardığını açıklaması, ilaç gibi geldi.


Tomcat'ler İçin Yapılan Girişim

Türk F-14'leri nasıl görünürdü?
(Büyük hali için üzerine tıklayınız)
Açıklamadan hemen sonra aynı ay içinde Türk Hava Kuvvetleri, Türk Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişimler başlatarak talepte bulundu. Tahran'daki Türk Büyükelçiliği, İran yönetimine Türkiye'nin F-14'lerle ilgili isteğini iletti. (*) Hemen başlayan görüşmelerde, Türkiye'nin uçaklarla ilgili ödemenin bir kısmını, İran'ın acil ihtiyaç duyduğu döviz şeklinde, kalanını ise sanayi mamülleri ve buğday olarak yapması gündeme geldi. Bu dönemde Türkiye'ye düşük bedelli petrol satmaya başlamış olan İran'ın, uçakların satışı konusunda da kolaylık sağlayabileceği düşünülmekteydi. [8] 

Görüşmelere paralel olarak Eylül ayında Tahran'a giden bir Türk askeri heyeti, uçakları yerinde inceledi. Dönemin havacılık basınına yansıyan haberlere göre Türk Hava Kuvvetleri, F-14'ları 111, 132, 162 ve 171'nci Filo'larda bulunan F-100 Super Sabre jetleri ile değiştirmeyi planlamaktaydı. (**) Yine haberlere göre satış anlaşması kapsamında, İran Hava Kuvvetleri uçaklarına Türk Hava Kuvvetleri'nin Eskişehir 1'nci ve Kayseri 2'nci Hava İkmâl Bakım Merkez Komutanlıklarında bakım - onarım ve yenileme hizmeti verilmesi de gündeme gelmişti. ABD - İran ilişkilerinin henüz kopmamış olduğu 1979 Eylül ayında, ABD'nin izin ve onayının gerekeceği böyle bir mahsuplaşma seçeneği Türkiye açısından oldukça cazip gibi görünüyordu. [9]


Sonuç

Devrimden hemen sonra uçuştan çekilen ve bakım - onarımları yapılmayan, zaten sıkıntılı olan TF30 turbofan motorları da atıl hale gelmiş F-14'lerin, tekrar uçabilir duruma gelmeleri için 18 aylık bir çalışma ve ciddi bir yatırım gerektirdiği hesaplandı. Dahası, böyle bir çalışma ne Türkiye ne de bu uçağı satın alacak başka bir ülkenin kendi başına yapabileceği bir iş değildi. Bakım - yenileme programında ciddi ABD destek ve personel, parça ve ekipman katkısı gerekecekti. Tüm bu hususlar ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz, Tomcat alım girişiminden vazgeçilmesine neden oldu. [9]

F-14'leri almayan Türkiye, kısa süre sonra ihtiyacını karşılamak için Fransa ve İngiltere ile müzakerelere başladı. Fransa ile Mirage 2000, İngiltere ile de Tornado alımı gündeme geldi. Özellikle 1980'lerin ilk yarısında devam eden Tornado alım görüşmeleri, imza aşamasına gelmişken İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher'ın olumsuz tavrı ve ekonomik sorunlar nedeniyle sonuçsuz kaldı. [10]  1984 - 1986 arasında Mısır ile, bu ülkenin ABD'den satın aldığı ancak atıl durumda bıraktığı 34 adet F-4E Phantom II'nin alımı, bu ülkenin uçaklar için aşırı yüksek fiyat istemesinden dolayı iptal edildi. Paralelde devam eden proje ile TUSAŞ'ın montajını yapacağı yeni savaş uçağı için kısa listeye F-18 ve F-16 kaldı ve  sonuçta Türk Hava Kuvvetleri'nin yeni savaş uçağı olarak F-16C/D seçildi. F-4E filosu ise, ABD ve Almanya'dan alınan ikinci el uçaklarla güçlendirildi. 1990'ların sonunda ise 54 F-4E, İsrail tarafından modernize edildi.


Değerlendirmeler
Türkiye F-14'leri alabilseydi ne olurdu? 70 adet uçağın, başta motor ve aviyonikleri olmak üzere yeniden uçabilir duruma getirilmeleri için ciddi kaynak ayırılması ve emek harcanması gerekecekti. Bu husus bir yana, yaklaşık 4 filoya yetecek bu sayıda, böylesine gelişkin ve kabiliyetli bir uçağın hizmete alınması, hava savunmasını hatırı sayılır ölçüde geliştirebilirdi. Bilhassas Ege ve Akdeniz üzerinde uzun süre havada kalabilecek, AN/AWG-9 gibi güçlü bir radar ile uzun menzilde hedef tespit ve teşhisi yapabilecek bir uçak, Yunanistan'a karşı önemli bir kuvvet çarpanı olabilirdi. Benzer şekilde Türk Tomcat'leri, Karadeniz Kuzeydoğu Anadolu üzerinde Sovyet hava unsurlarına karşı caydırıcılığı artırabilirdi. Dahası, bu yakışıklı uçaklar, dünya çapında havacılık meraklılarının ilgisini Türkiye'ye çekebilirdi. (***)

Türkiye, yüksek performans ve menzile sahip bir savaş uçağı ihtiyacını uzun süre gideremedi. Bu ihtiyaca yönelik olarak tasarlanan F-4E modernizasyonu ancak 1990'ların sonunda hayata geçebildi. 1998'de (yine Yunanistan'ın girişimlerine cevaben) değerlendirilen F-15 alımı ve 2005'ten itibaren İtalya'nın yoğun pazarlama çabaları ile gündeme getirilen Eurofighter Typhoon alımları, teknik ve ekonomik nedenlerle hayata geçmedi. Bunun yerine Türkiye, F-16 filosunu modernize edip, F-35 Lightning II tedariğine yöneldi, yerli imkânlarla yeni nesil savaş uçağı geliştirme projesine başladı.


Notlar

*: Konu ile ilgili olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bu yıl Şubat ayında yapmış olduğum Bilgi Edinme Başvurusu'na gelen yanıtta, konuyla ilgili herhangi bir bilgi ya da belgeye ulaşılamamış olduğu bildirildi.

**: Flight International'ın haberinde yer alan filo bilgilerinde hata olması olasıdır. Zira 1979 yılında söz konusu filoların hepsi F-100 kullanmamaktaydı: 111 ve 171'nci filolar, yeni gelen F-4E'lerle donatılmıştı; 162 ise F-5A ve RF-5A kullanıyordu.

***: Bu konudan ilk kez, 2003 - 2005 yılları arasında faaliyet gösteren Turkish Defence dergisinin internet forumunda, Hava Kuvvetleri mensubu bir kullanıcının, kuvvetteki ağabeylerinin zamanında İran'a F-14'leri yerinde incelemek için gittiği ancak uçakların kötü durumları nedeniyle alımdan vazgeçildiğini yazdığı zaman haberdar olmuştum. O günden bu yana konuyu takip ediyorum. Yeni bilgi ya da belgelere ulaşırsam, buradan paylaşacağım.




Kaynaklar

[1]: Cooper, T., Bishop, F., "Iranian F-14 Tomcat Units in Combat", Osprey Publishing, Oxford, 2004
[2]: "F-14", Imperial Iranian Air Force web site, http://www.iiaf.net/aircraft/jetfighters/F14/f14.html
[3]: "Iranian Revolution", Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Iranian_Revolution
[4]: Air Combat Information Group (ACIG) forum: www.acig.info
[5]: "What Price ex-Iranian F-14s?", Flight International, 07.04.1979, Vol: 1038
[6]: "The CF18 Hornet fighter aircraft – In Detail (Part 3)", http://www.casr.ca/id-cf18-1-3.htm
[7]: "First Tornado Interceptor Rolls Out", Flight International, 1979, http://www.flightglobal.com/pdfarchive/view/1979/1979%20-%203003.html
[8]: "Türkiye, F-14'leri Almak İçin İran'a Başvurdu", Milliyet, 01.09.1979
[9]: "Tomcats for Turkey?", Flight International, 22.09.1979
[10]: 
Mevlütoğlu, A., "Türkiye'nin Gerçekleşmeyen Tornado Alımının Hikayesi", http://www.siyahgribeyaz.com/2010/11/turkiyenin-gerceklesmeyen-tornado-alm.html

7 yorum:

Unknown dedi ki...

Temsili resmi gördüğümde irkildim, bu uçak biraz kuş serisi gibi ne taksan yakışıyor ama bu bile hill kamuflajla ne kadar olmuş...?

Bununla ilgili merak ettiğim konu envanterdeki herşeyi hill'e boyamanın nedeni maddi kaynaklı mı yoksa teorik pratik taktik başka bir nedeni de var mı - ya da bu ihtiyaç neye göre belirleniyor bizim hvk.de?

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Sinan merhaba,

Mesajın, dikkatin ve ikazın için teşekkür ederim. "414" yerine "412"'yi hem de onu da yazmayı beceremeyerek "142" şeklinde yazmışım. Bilgiyi aldığım kaynak olan Cooper'ın "Iranian F-14 Units in Combat" kitabındaki cümleyi tersinden anlayarak.

Doğrusu senin dediğin gibidir, İran F-14'leri TF30-PW-414 motoru ile donatılmıştır. Her ne kadar -412'ye oranla daha güvenilir olsa da, TF30'un kronik sorunlarını taşıyan bu motorların F100 ya da F401 motorları ile değiştirilmesi, Devrim ve müteakip ambargo nedeniyle gerçekleşmemiştir.

Yazıdaki ilgili kısmı düzelttim.

Selamlar,

Adsız dedi ki...

2 tane uçak gemisi alıp, 50-60 adet F18 alsak şu anda harika olurdu. İlave olarak 40 tane Rafale, 30 tane de Typhoon.

Adsız dedi ki...

Parasını baban mı verecek ?

Adsız dedi ki...

Pazardan 2 kg domates, 1 kg biber yarım kg elma mi alıyorsun brooo :))

Adsız dedi ki...

Ordumuz oyuncakci dükkanı mi ki her markadan olsun

Adsız dedi ki...

Herbir eşyanın tabiatı ve amacı farklı olur kıt zekanın ürünü amaçsızca eleştirmek olur