31/05/2010

Doğu Akdeniz'de Kriz

İsrail, "Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım" başlıklı kampanya ile, abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yardım malzemeleri taşıyan konvoya, Doğu Akdeniz'de saldırı düzenledi. Olayda en az 10 kişi hayatını kaybetti.

Söz konusu yardım kampanyası, İHH İnsani Yardım Vakfı önderliğinde düzenlenmişti.




1. İHH, aynı MazlumDer gibi radikal İslamcı köklere sahip bir sivil toplum kuruluşu. Ümmet mantığı ile hareket ediyorlar ve aslında çok da masum bir dernek değildir.

2. Yükümüz Yardım Rotamız Filistin kampanyası, İHH öncülüğünde düzenlenmiş uluslararası bir girişim. Konvoyun yola çıkışı ile ilgili İHH basın açıklamasının girişi şu şekilde:
"9 gemiden oluşan rotamız filistin yükümüz insani yardım filosu, 50 farklı ülkeden 35 milletvekili, çok sayıda medya mensubu, sanatçı, aydın, yazar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kadın ve çocukların da yer aldığı aktivistlerden oluşan toplam 750 yolcu ve 15 bin ton miktarındaki insani yardım malzemesi taşımaktadır."

"Çocuk aktivist" ne demektir Allah aşkına? Çocuktan nasıl aktivist olur? İntifada'ya taş atıcı çocuk mu taşıyor gemiler? Gül bahçesine mi gidiyorlar bunlar? 1 yaşındaki bebekten bahsediliyor, o bebeğin bu gemide işi nedir?

3. Öte yandan gemilerde 35 adet farklı ülkelerden gelen milletvekili olduğu söyleniyor. Hangi ülkeler? Bu şahısların akıbeti ne oldu?

4. İHH bal gibi biliyordu ki bu gemiler ve içindki yükler asla Gazze'ye ulaşmayacaktı ve bal gibi biliyordu ki İsrail son derece orantısız bir güçle sağlayacaktı bunu.

5. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun konvoyla ilgili açıklamaları:
"Son günlerde Gazze'ye ablukayı protesto için hareket eden gemiler, her şeyden önce sivil bir girişimdir. Aralarında Türk sivil toplum kuruluşlarının da yer aldığı uluslararası sivil örgütlerin düzenlediği bir sivil inisiyatiftir.''

"Gazze'deki ablukası kalkmalıdır. İlkesel olarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin politikası budur."

"Gemiler ise uluslararası bir sivil inisiyatiftir. Bunun bu çerçevede değerlendirilmesi lazım. Biz bir sorun olmaması için elimizdeki bütün diplomatik imkanları tabii ki kullanırız. Elimizden geleni yaparız. Bölgede yeni bir gerilim istemiyoruz. Biz ümit ederiz ki bunda bir gerginlik çıkmasın. Biz bir gerginlik olmasını beklemiyoruz ve ümit etmiyoruz. İsrail'in de sivil toplum kuruluşlarının da bu konuda sağduyulu davranacağını umuyoruz.''

Bakanın sözleri, inisiyatifi destekler içeriğe sahip. Eğer böyle ise, gemilere koruma olmasa bile gözlem maksadı ile Deniz Kuvvetleri'nden bir gemi tahsis edilebilirdi. Kişisel tahminim, en azından bir denizaltı muhtemelen konvoyu takip etmiştir. İşler burada karışıyor:

Türk bayrağı taşıyan bir gemiye uluslararası sularda yabancı bir devlet tarafından müdahale ediliyor, gemiye el konuluyor. Bu, açıkça Türk toprağına saldırıdır. Gemideki insan ve yükün niteliği, amacı vb ne olursa olsun, hukuki olarak İsrail, Türk toprağına saldırmıştır. Anayasa ve kanunlar önünde her Türk vatandaşı eşit ise eğer, İHH mensubu olsun olmasın, radikal İslamcı hatta HAMAS sempatizanı olsun olmasın, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan, sivil şahıslar, Türk toprağı üzerinde iken başka bir ülkenin saldırısına maruz kalmışlardır.

Bu kadar açık.

Bu eylem kesinlikle bir cevap gerektirmektedir.

6. Kontrol edilmezse bu gerilimin ucu sert ültimatomlara, diplomatik ilişki kesilmesine ve hatta ufak çaplı çatışma / sürtüşmelere varabilir.

7. İşin bundan sonrasında ABD muhtemelen "ölümlerden üzüntü duyduğunu" belirten bir açıklama yapacaktır. O gemilerde vatandaşı olan hiç bir ülkeden sert bir tepki beklemiyorum; Avustralya'nın mesela İsrail'e ültimatom vereceğini düşünmek safdillik olur. İhale Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin eline kalacak, halkın patlayan tepkisi ve uluslararası konjonktür arasında sıkışacak, sert bir cevap vermeye zorlanacaktır.

4 yorum:

Emre Güney dedi ki...

Merhabalar Arda Bey
Benim bir sorum var Türkiye - İsrail ilişkileri ile ilgili .İlişkilerin kötüleşmesi bizim savunma sanayimizi nasıl etkiler? Yanılmıyorsam bazı firmalarımız(Mikes) İsrail aviyoniklerini lisans altında veya (emin değilim bu konuda tam olarak) bir şekilde ortak projelerde üretiyor veya üretiyordu, bu konularda nasıl bir gelişmeler olur acaba?Bizim bu tip konularda İsrail'e her hangi bir bağlılığımız var mı?

Teşekkürler

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Merhaba,

Bildiğim ya da açık kaynaklarda yer aldığı şekli ile İsrail ile bir lisans anlaşması mevcut değil. Yine de kontrol etmek gerekir.

İsrail ile halihazırda yürüyen bazı irili ufaklı savunma projeleri var. Bunların başlıcaları hedefleme ve keşif podu tedariğini içeren TARP projesi, ki sözleşmesi 2008 Aralık ayında imzalanan 300 Milyon Dolarlık bir projedir. Diğeri ise Özel Kuvvetler S-70 BlackHawk helikopterlerinin aviyonik modernizasyonunu kapsayan Yarasa Projesi. Yarasa projesi tamamlanmak üzere diye biliyorum. Son helikopterin testleri yapılıyor ya da başlanacak sanırım. TARP projesinde nasıl bir gelişme olur, bilemiyorum. Projenin henüz ilk safhaları. İptal söz konusu olabilir.

Heron projesi 10 adet İnsansız Hava Aracı sisteminin tedariğini kapsıyordu. Savunma basınına yansıyan bilgilere göre ilk 6 sistem teslim edilmiş ve kullanımda. Savunma Bakanı Vecdi GÖnül'ün önceki günkü beyanatına göre kalan 4 sistem Haziran ya da Temmuz ayı içinde teslim edilecek. Bu tür kompleks sistemlerin satış sonrası eğtiim ve destek paketi de olur. Bir ihtimal bu destek sağlanmasında sıkıntılar olabilir. Emin değilim.

M-60 Sabra tank modernizasyon projesi de son tankın teslimatı ile tamamlanmış durumda.

Bunun dışında elektronik harp ya da benzeri muhabere sistemleri konusunda eskisi gibi İsrail ya da başka bir ülkeye bağlı olduğumuzu sanmıyorum. Bu alanlarda yavaş yavaş kendi kendimize yetecek konuma geldik.

Dolayısıyla İsrail ile savunma sanayii ilişkilerinin sekteye uğraması ya da tamamen kesilmesi TSK'nın modernizasyon faaliyetlerine kısmen olumsuz etkide bulunabilir. Ancak çok büyük bir zararı olmayacaktır diye düşünüyorum. Bu kriz mesela bir 10 sene önce gerçekleşmiş olsaydı çok daha olumsuz etkilenebilirdik.

Sevgi ve saygılarımla,

Adsız dedi ki...

Blogunuzu ilgiyle takip ediyorum.

Mavi Marmara gemisi Komoros bandirali cikmis, bu da ilginc bir ayrinti, ne dersiniz? Bunun yazinizdaki bu gemi Turk topragiydi argumanina etkisi olur mu?

Saygilar,

Serdar, Melbourne, Avustralya

Muammer Şenlik dedi ki...

"1. İHH, aynı MazlumDer gibi radikal İslamcı köklere sahip bir sivil toplum kuruluşu. Ümmet mantığı ile hareket ediyorlar ve aslında çok da masum bir dernek değildir." demişsiniz.
Öncelikle insani yardım faaliyetinde bulunan kişi yada kuruluşların kökeninin,menşeinin ne olduğunun kanaatimce hiçbir önemi yoktur.İnsani hassasiyetler paydasında hareket ediyor olmak başlı başına takdire şayan olup,islami köklere sahip olması ibaresinin eleştiri ve bir eksiklik gibi anlaşılmasına sebebiyet veren ifadenize böyle bir olayda yer verilmesinin niyetiniz bu ise hata,aksi takdirde de gereksiz olduğunu ve olayın vurgulanması ve üzerinde durulması gerekli bir çok yönünü bir kısım okurlar açısından görülmesine engel ve bahse konu insiyatifte bulunan ve insani hassasiyetlerinin sonunda hayatını kaybeden ve yaralanan onlarca kişiye haksızlık olabileceği düşüncesiyle tashih etmek maksadıyla yazdım.Mağdur,mazlum ve haksızlığa maruz kalması sebebiyle yardıma ihtiyacı olan dünya üzerinde kimliği ve kökeni ne olursa olsun kim varsa,Türk milletinin birer ferdi olarak milli hassasiyetlerimize uygun olarak durumdan vezife çıkararak gereğini yapma erdemini gösterebilenlere selamlarımla...