02/10/2013

Yüksek İrtifa, Uzun Menzil, Karışık Kafalar - II


Savunma Sanayii İcra Kurulu'nun 26 Eylül tarihli toplantısı [1], savunma kamuoyu tarafından uzun yıllardır sonucu merakla beklenen bir projede karara sahne oldu.

T-LORAMIDS (Turkish Long Range Air and Missile Defence System; Türk Uzun Menzilli Hava ve Füze Savunma Sistemi) olarak da bilinen Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi'nde [2], Çin Halk Cumhuriyeti'nden  China Precision Machinery Import and Export Corporation (Çin Hassas Makina İthalat ve İhracat Şirketi; CPMIEC) firmasının seçildiği duyuruldu. Darısı başta ağır nakliye ve genel maksat helikopterleri olmak üzere diğer projelerin başına diyelim.

Yüksekirtifa - uzun menzil hava savunma sistemi gibi kritik bir sistemin Çin'den seçilmesi siyasi, askeri ve stratejik ölçekte çok sayıda soru işareti doğurdu. Bu normal ve beklenen bir durum, zira savunma sistemlerinin ölçek ve boyutu büyüdükçe ekonomik ve siyasi özkütleleri de artıyor.

Siyah Gri Beyaz'da ihalelerin kime ve neden, nasıl verildiğinden ziyade, geri plandaki konsept, felsefe ve stratejilere odaklanmaya çalışıyorum. Bu nedenle LORAMIDS de dahil olmak üzere yürürlükteki projelerle ilgili çok fazla yorum yapmıyorum. Daha ziyade bu projelerin ya da projelere konu sistemlerin varlık nedenleri ve kullanım felsefeleri ile ilgileniyorum. LORAMIDS projesindeki bu çok tartışma yaratan karara ilişkin de bir süredir herhangi bir değerlendirme kaleme almamış olmamın nedeni bu idi. Ancak Siyah Gri Beyaz okurundan gelen talepler o kadar arttı ki, kararı, mümkün mertebe teknik sınırlar içinde kalarak, nasıl gördüğümü paylaşmak farz oldu.


Projenin Tarihçesi

Türkiye'nin stratejik seviye hava savunması uzun süredir "yok" niteliğinde idi. Uzun menzil - yüksek irtifa hava savunması, Soğuk Savaş'ın son yarısı ve 2000'lerin başına kadar Nike Hercules sistemleri ile karşılandı. 1960'lı yılların ürünü ağır ve hantal Sovyet bombardıman uçağı dalgalarına karşı belirli bir etkinlikleri olabilecek bu sistemlerin, modern hava savaşı ortamında herhangi bir hükmü ve değeri yoktu. (Ayrıca bkz: Yüksek İrtifa, Uzun Menzil, Karışık Kafalar)

Bu eksiklik, 1. ve 2. Irak harekâtları ile Suriye İç Savaşı sırasında, Türkiye'nin NATO'dan yardım talebine neden oldu. ABD, Hollanda ve Almanya PATRIOT bataryalarını göndererek yardımda bulundular. Ancak bu, hem yetersiz hem de geçici bir çözüm idi - stratejik caydırıcılık açısından belli bir avantaj içermesine rağmen (Nedeni için bkz: http://www.siyahgribeyaz.com/2013/01/caydrclk-uzerine.html)

Böyle bir projede bırakın karar almayı, başlama kararının alınması bile çok kolay olmamıştır muhakkak. Zira hava savunma sistemleri, özellikle yüksek irtifa ve uzun menzil kabiliyetine sahip olanlar son derece maliyetli sistemler. Türkiye gibi geniş bir coğrafyayı hakkı ile kapsayabilmek ve stratejik hedefleri koruyabilmek için tedarik edilmesi gereken sistem sayısı da oldukça yüksek. Dolayısıyla projenin bütçesi rahatlıkla birkaç milyar doları bulabiliyor. Böyle bir ihtiyaca bütçe ayırmak ve sadece tedarik planını yapabilmek bile çok zordur, ki LORAMIDS projesinde belli bir seviye yerli sanayi katkısı da gündemde. Yerli sanayi katılımının belirlenmesi ve planlanması da çok önemli bir başka husus.

Uzun süren hazırlık ve planlama aşamasından sonra LORAMIDS projesine Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından başlanması kararı 30.06.2006 tarihli SSİK toplantısında alındı. 01.03.2007 tarihinde yayınlanan Bilgi İstek Dosyası'nda (BİD) ihtiyaç miktarı olarak 4 batarya (+ 4 opsiyon) belirtilmişti. BİD'de tarif edilen sistemin etkili menzili en az 40km, irtifa ise en az 30,000ft (yaklaşık 9,145m) olarak belirlenmişti. 

LORAMIDS, hava savunmasına yönelik başlatılan tek proje değildi. Alçak ve irtifa hava savunmasına yönelik olarak da sırayla LALADMIS ve MALADMIS projeleri ile kundağı motorlu hava savunma topçu sistemi projeleri başlatıldı. LORAMIDS projesinde yurtdışı hazır alım; diğer projelerde ise milli geliştirme modeli benimsendi.

08.04.2009 tarihinde yayınlanan Teklife Çağrı Dosyası'na yanıtlar için mühlet 15.01.2010 olarak belirlenmişti, ancak süre 01.03.2010'a kadar uzatıldı. Bu süre uzatımında Rusya ile yarışa sonradan dahil olan MBDA - Alenia - Thales ortaklığı olan EuroSAM'ın yenilenmiş fiyat teklifi hazırlama taleplerinin etkili olduğu kaydedildi. Bu süreçte Çin de, Çin Halk Kurtuluş Ordusu tarafından kullanılmakta olan HQ-9 sisteminin ihrac türevi olan FD-2000'i içeren bir teklif hazırlamaya karar verdi. [3] , Dolayısıyla yarışta adaylık durumu,

ABD: Raytheon - Lockheed Martin ortaklığı: PATRIOT PAC II / PAC III,
Rusya: Rosoboroneksport S-300,
Çin: CPMIEC FD-2000
EuroSAM: SAMP-T (Sol AirMoyenne Portée - Terrestre)

şeklinde gerçekleşti. Rusya'nın ihalede hangi sistemi önerdiği uzun süre spekülasyonlara neden oldu ancak Temmuz 2012'de Rus yetkililerin basına yaptığı açıklama ile S-400 değil, S-300 sisteminin bir türevi olan Antey-2500'ün teklif edildiği ortaya çıktı. [4]

Proje adaylarından Lockheed Martin, yabancı askeri satışlar (Foreign Military Sales; FMS) kredisinin fiyat avantajını ve ABD hükümetinin lojistik desteğini arkasına aldı. Bu kapsamda ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Kurumu (Defense Security Cooperation Agency; DSCA), 09.09.2009 tarihinde ABD Kongresi'ne bir bilgi notu iletti. Türkiye'ye LORAMIDS projesi kapsamında yapılabilecek muhtemel bir FMS satışı için onay talebi anlamına gelen bu bilgi notunda, 13 adet PATRIOT atış birimi, 72 adet PATRIOT Advanced Capability (PAC III) füzesi, 197 adet MIM-104E PATRIOT Guidance Enhanced Missiles-T (GEM-T) füzesi ve diğer tipte muhtelif PATRIOT füzeleri ile 8 adet AN/USQ-140V(2) ya da AN/USQ-140V (11) MIDS/LVT-2 (Multifunctional Information Distribution System /Low Volume Terminal) veri iletim ve dağıtım terminalleri, 13 adet AN/MPQ-65 Radar sistemi, 4 adet taktik komuta sistemi, 13 adet batarya komuta merkezi, 6 adet muhabere röle sistemi, 13 adet angajman kontrol merkezi, 48 adet M902 fırlatma birimi, 52 adet anten direk grubu ile ilgli muhabere ve destek sistemi yer aldı. Muhtemel satışın azami tavan fiyatı USD7.8 milyar olarak bildirilmişti. [5]

Teklif değerlendirme çalışmaları devam ederken bir yandan da aday firmalar, sanayileşme ve yerli katkı stratejileri kapsamında Türk savunma sanayii firmaları ile işbirlikleri kurmaya başladılar. MBDA firması, 2010 Kasım ayında ROKETSAN, ASELSAN ve Aydın Yazılım (AYESAŞ) ile işbirliği anlaşması imzalarken [6], Lockheed Martin de ROKETSAN ile PATRIOT sisteminin alt bileşenlerinin üretimi için 2012 Haziran ayında bir anlaşma imzaladı. [7]

2012 yılı, projede karar beklentisi içinde geçti. 5 Ocak ve 17 Temmuz tarihlerinde yapılan SSİK toplantılarından karar çıkmadı. 2013 yılı başında ise basında, Çin'in özellikle fiyat avantajı ile öne geçtiğine dair haberle yer aldı. [8] Beklentileri ve heyecanı artıran bu haberlerin ardından 13.01.2013 tarihinde gerçekleştirilen SSİK'ten de karar haberi gelmedi. Ve nihayet maraton, 26 Eylül'deki toplantıda sona erdi. Şimdi CPMIEC firması ile sözleşme görüşmeleri başlayacak.


Değerlendirmeler

LORAMIDS, Türkiye ve Çin'in füze sistemleri konusundaki ilk işbirliği projesi olmayacak. Türkiye daha önce 1990'ların sonlarında karadan karaya roket ve füze sistemleri konusunda Çin ile işbirliği yapmıştı. Çin üretimi WS-1 topçu roketleri ile B611 taktik balistik füzelerinden bir miktar satın alınmış, bu sistemler sırasıyla T-300 Kasırga ve J-600T Yıldırım isimleri ile ROKETSAN tarafından lisans altında üretilmişti. [9] Türk Kara Kuvvetleri tarafından başarı ile kullanılan bu sistemler aynı zamanda ROKETSAN tarafından ihracat pazarlarında da teklif ediliyor.

Kararın oldukça ilginç bir özelliği bulunuyor. Bir NATO üyesi ülke ilk kez bu denli stratejik bir silah sistemi için ABD ya da Batı ürününü değil, Çin'i seçti. Türkiye de dahil olmak üzere çok sayıda ittifak üyesi ülke, çeşitli zamanlarda helikopter, zırhlı araç, piyade silahı gibi stratejik özkütlesi yüksek olmayan sistemlerde Rusya'yı tercih etmişti. Ancak uzun menzil - yüksek irtifa hava savunma sistemi gibi bir alanda ilk kez bu denli radikal bir karar alınıyor.

Hava savunması, iç içe geçmiş katmanlardan örülü bir yapıdır. Hiç bir sistem tek başına geçilmez bir hava duvarı inşa etmez, edemez. Hava savunması, hedefi olan insansız hava araçları, helikopterler, uçaklar, seyir füzeleri ve balistik füzelere karşı namlulu ve namlusuz silahlar (füzeler) ve bunları tevcih eden tespit / teşhis / algılama sistemleri ile bir bütündür. Tüm bu sistemler, bir komuta - kontrol - muhabere - istihbarat (C3I: Command, Control, Communications, Intelligence) ağı ile birbirlerine bağlanırlar. [10]

Yani Türkiye'nin tüm sınırları boyunca onlarca, hatta yüzlerce füze bataryası da kurulsa, etkili bir hava savunma şemsiyesinin mevcudiyetinden bahsedilemez. Tüm bu silahlar, etkili ve hızlı bir komuta kontrol ve erken ihbar ağı ile birbirine bağlanmak zorundadır.

Türkiye'nin hava savunma sisteminin omurgasını, milli imkânlarla geliştirilen Hava Savunma Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemi (HERİKKS) oluşturmaktadır. [11] Modüler bir mimariye sahip olan HERİKKS, farklı hava savunma silah sistem ve sensörleri arasındaki iletişim ve komuta kontrolü sağladığı gibi, hava, deniz ve kara birimleri arasında da bir veri bağı yolu teşkil eder. HERİKKS ayrıca ACCS üzerinden müttefik ülke hava savunma unsurları ile de eşgüdümü sağlar. [12] [13]

Dolayısıyla, Türkiye'nin satın alacağı ve / veya geliştireceği

LORAMIDS
LALADMIS
MALADMIS
Korkut kaideye monteli uçaksavar topçu sistemi
Kalkan
ÇAFRAD / TF-2000
E-7T Barış Kartalı

gibi sistemler, HERİKKS ile tümleşik görev yapmak durumundadır. Aksi takdirde bu sistemler, merkezi sinir sisteminden kopuk, münferit çalışmak durumunda kalacaklardır. Bu da etkinliklerini kısıtlayacağı gibi, hava savunmasında ciddi gedikler ve zafiyetler oluşmasına neden olur.

Yani başka bir ifade ile, seçimin hangi sistemden yana yapılırsa yapılsın, LORAMIDS'in, HERIKKS'e entegre olarak çalışması gerekecektir.

Burada Çin sisteminin görünürdeki dezavantajının, yazılım ve donanım olarak NATO / Batı standartlarına uyumlu olmayan mimarisi gösterilebilir. Ancak bu durumun çok büyük bir zafiyet yaratmayabileceğini düşünüyorum.

Eğer LORAMIDS doğrudan hazır alım projesi olsa idi, Çin (ya da Rus) yapımı bir sistemin seçimi önemli bir sorun teşkil edebilirdi. Nitekim Yunanistan, S-300'ler ile bu sıkıntıyı yaşamaktadır. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Rusya'ya sipariş verdiği, Türkiye'nin ise caydırıcılığı ile Kıbrıs adasına sevkiyatlarını engellediği S-300 sistemlerini Yunanistan devralmış, Girit adasına konuşlandırmıştı. Ancak bu sistemlerin Yunan hava savunma ağına entegrasyonunda ciddi sıkıntılar yaşanmıştı.

Projede belirli bir seviyede yerli katkının gerçekleşmesi bekleniyor. Bu katkının niteliği ve oranı konusunda bir bilgi paylaşılmış değil: Füzelerin ve / veya sensörlerin üretimi, iki ülke tarafından ortaklaşa daha üst modellerinin geliştirilmesi, yerli kritik sistemlerin entegrasyonu şeklinde olabilir. Türkiye'nin bu boyut ve nitelikteki bir sistemi raftan hazır alacak olması beklenemez.

Yani özetle, Çin'den alınacak füze sistemleri, kuvvetle muhtemel Türkiye için özgünleştirilmiş / türetilmiş sistemler olacaklardır.

Burada, FT-2000 (ya da FD-2000) sistemlerinin komuta - kontrol ve iletişim sistemlerinin, HERİKKS ile "konuşturulmasının" sağlanması ihtiyacı öne çıkıyor. Hava savunma, komuta - kontrol, iletişim sistemleri alanlarında çok sayıda başarılı projeye imza atmış ASELSAN, HAVELSAN, Aydın Yazılım (AYESAŞ) gibi şirketlerin bu görevlerin altından kalkmamaları için bir neden göremiyorum. Bilakis, böyle bir çalışma, Türk savunma sanayiine çok ilginç ve değişik bir tecrübe sahası olma potansiyeline de sahip gibi görünüyor.

Çin sisteminin Kürecik ya da başka bir sisteme entegre edilmesi gibi bir sorun göremiyorum, çünkü: 1. Kürecik, ABD'nin balistik füze savunma ağının bir parçasıdır, mimarisinde LORAMIDS'e ya da başka bir yabancı sisteme ihtiyacı yoktur; 2. LORAMIDS HERİKKS üzerinden ittifak hava savunma şemsiyesine bağlanabileceği için böyle bir sorun zaten olmayacaktır.

LORAMIDS projesinde hangi sistem seçilirse seçilsin, Scud ve türevi kısa menzil taktik balistik füzelerden daha büyüklerine (ve daha uzun menzilli olanlarına) etkili bir savunma sağlayamazlar.  Aday sistemlerin tamamı, balistik füzelerin kısa menzilli olanlarına ve "terminal" aşamada önleme sağlayabilirler; bunun dışında aslî hedefleri değişik tipte uçak ve helikoperler, İHA'lar ve seyir füzeleridir. Başka bir deyişle, aday sistemler, orta - uzun menzilli balistik füzeleri önleme imkânına sahip değillerdir.

Orta - uzun menzilli balistik füzeler uçuşlarının büyük kısmında atmosfer dışına çıkarlar, dolayısıyla onları önlemek için ateşlenecek füzenin, önleme işlemini atmosfer dışında gerçekleştirmesi gerekecektir. Bu görevi de dünyada halen yapabilen yegâne kombinasyon, AEGIS BMD ve AN/TPY-2 tarafından desteklenen ABD yapımı SM-3 ve THAAD füzeleridir. [14] AN/TPY-2 radarlarından bir tanesi Kürecik'te konuşlu; AEGIS BMD, Arleigh Burke sınıfı destroyerlerde bulunuyor. [15]

Proje ile ilgili önemli bir risk faktörü Çin ile çalışmanın zorluğu olabilir. Çin, teknoloji paylaşımı ve ortak proje yönetimi konusunda pek parlak bir sicile sahip olmayan bir ülke. Eğer bu konulardaki riskler bertaraf edilebilirse, LORAMIDS projesinin Türkiye için çok önemli fırsat ve açılımlara gebe olabileceğini düşünüyorum.

Proje ile ilgili yakından takip etmeye çalışacağım bir konu ise, TF-2000 hava savunma firkateyni ile muhtemel etkileşimi olacak.


Not: Füze savunması ile ilgili olarak daha ayrıntılı ve sağlıklı bilgi edinmek isteyen okura, Sıtkı Egeli'nin "Füze Tehdidi ve NATO Füze Kalkanı" başlıklı kitabını şiddetle tavsiye ederim (http://www.idefix.com/kitap/fuze-tehdidi-ve-nato-fuze-kalkani-sitki-egeli/tanim.asp?sid=MEWFF08VKT6TX11J5TLX)




Kaynaklar

[3]: "Turkey sets new deadline for T-LORAMIDS": Jane's Defence Weekly, 05.02.2010
[4]: http://www.network54.com/Forum/248068/thread/1341903754/1341932124/
[5]: http://www.dsca.mil/major-arms-sales/turkey-patriot-advanced-capability-3-guided-missiles
[6]"MBDA, Aselsan'la anlaşma imzaladı": Borsa Gündem, 11.11.2010: http://www.borsagundem.com/haber/mbda_-aselsan_la-anlasma-imzaladi/457881
[7]"Lockheed Martin partners with Turkish Industry for training opportunities and PAC-3 missile canister production": YourDefenceNews.com, 11.06.2012: http://www.yourdefencenews.com/lockheed+martin+partners+with+turkish+industry+for+training+opportunities+and+pac-3+missile+canister+production_78645.html
[8]: "Füze savaşında Çin bir adım önde": Yeni Şafak, 01.01.2013: http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/fuze-savasinda-cin-bir-adim-onde-02.01.2013-442353
[9]: Türkiye'nin karadan karaya roket ve füze projelerinin 2008 yılında kaleme almış olduğum bir özeti için: http://www.acig.info/CMS/index.php?option=com_content&task=category&sectionid=5&id=33&Itemid=47
[10]: Irak'ın bu konuda yapmakta olduğu çalışmalar için bkz: Irak Hava Savunma Şemsiyesini Yeniden Kuruyor: http://www.siyahgribeyaz.com/2013/08/irak-hava-savunma-semsiyesini-yeniden.html
[11]: Sistem ile ilgili ayrıntılı bilgiler için bkz:
http://yazilimcorbasi.blogspot.com/2011/11/aselsann-herikks-projesi.html
[12]: HERİKKS ile ilgili ayrıntılı bilgiler için bkz: ASELSAN Dergisi, Sayı: 84, Sayfa 16 - 19: http://www.aselsan.com.tr/dergiler/sayi84/index.html
[13]: ACCS ile ilgili ayrıntılı bilgiler için bkz: http://yazilimcorbasi.blogspot.com/search/label/ACCS
[14]: ABD'nin füze savunma mimarisi ile ilgili olarak bkz: http://www.mda.mil/system/system.html
[15]: Yeni yapılan bir test: MDA Live Fire Test Proves Mettle of THAAD Battery with Help from 94th AAMDC: http://www.army.mil/article/112212/





16 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam bir risk daha var... Stratfor'a göre "If Ankara follows through on a purchase of a Chinese-made air defense system, NATO probably will not integrate it into its early warning network set".

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Merhaba

Öyle sanıyorum ki konunun o boyutu muhtemelen siyasi - politik ağırlıklı olacaktır. Sonuçta her halukarda Türkiye'nin kendi hava savunma ağına entegre olabilmesi gerekli bu füzelerin. Bu da dolaylı olarak zaten NATO ACCS ağı ile uyumluluk demek. NATO'nun bu sistemi kendi ağının bir parçası olarak kabul edip etmemesi politik bir karar olacaktır.

Adsız dedi ki...

Arda bey. Tebrik ederim, isabetli bir analiz olmus. Kabiliyetten ziyade muhtemel teknoloji transferini bizim icin orta/uzun vadede daha önemlidir diye düsünüyorum. Sizin bu konuda fikriniz nedir? Saygilarimla

Adsız dedi ki...

MIDS/LVT-2 esasen bir Link16 terminali. Bu terminalin kriptoları ülkemizin kontrolünde değil maalesef. Çin sisteminde durum ne olacak acaba ?

murat inceer dedi ki...

Öncelikle Balyoz kararından ötürü milletimize başsağlığı diliyorum.

Ben esasen Rus bir sistem temin edilmesini isterdim, fakat s-400 konusunda anlaşma yapılamadı galiba. Ruslar bu konuda haksız değiller, s-300 sürümlerini de geliştiriyorlar ve onları ihracat pazarlarına sürüyorlar. s-400 ve uzaydada önleme yapabilecek denemeleri yapılmış 2015 teslimli s-500 ler ise, yeni bir donanım-yazılım altyapısı ile (framework) çalışıyor. Ve kodları-yapısını muhtemel düşmana! aktarabilecek hiç bir riskli! ülkeye satışı yapılmadı daha. Türkiye'den de bunun garantisini alamadılar. O yüzden s-300 ü tercih ettiler. Fakat s-300 dede yerli tedarik konusunda farklı düşündüğümüzden anlaşamadık sanırım. (Yunanistan'ın kendi kullandığından daha eski sürüm verilmesini talep etmiş olması da muhtemel.)

Neden Rus derseniz, Suriye'deki gelişmelere mercekle bakarsak, Özellikle hava savunma silahlarında Rusların sistemlerini son 15-20 yıldır olağanüstü derecede geliştirdiklerini görebiliriz. Suriye sistemlerini denemek gibi bir işe bizi maşa yapmaları sonucunda düşürülen Türk F4 ü, 1 Eylül de Ürdün-Suriye sınırında tipi belirtilmeyen bir Amerikan uçağının düşürülmesi, Orta Akdeniz'den Suriye'ye ateşlenen 2 balistik füzenin (bu da hava savunması denemesi amaçlıydı) akdenizde düşürülmesi. vs. Rusya'nın Suriye'ye transfer ettiği Pantsir türevi sistemlerin ne kadar başarılı olduğunun kanıtıdır. Adamların manpadi 9M133 KORNET-E nin 2006 Hizbullah-İsrail savaşında ne denli başarılı olduğu hayretler içinde izlenmiştir. Öte taraftan sadece İran'ın kontrollü olarak indirdiği ABD İHA sayısı bile Nato şemsiyesini oluşturan milyarlarca dolar akıtılan arayüz ve haberleşme sistemlerinin eskidiğini ve çatırdamaya başladığının işareti sayılabilir. ABD Lazer topu çalışmaları dışında aynı başarıyı yakalayamamıştır...

Ama yinede batı kaynaklı olmayan onlarca tatbikatta kendini kanıtlamış HQ-9 un ihracat versiyonununda karar kılınmış olması da güzel. Ve bu tercihin füze altyapımıza vaadettiği kazançlar, sistemin ucuzluğundan çok çok daha önemlidir.

Adsız dedi ki...

Hava savunmamızın omurgasını NATO tarafından geliştirilen MASE yazılımı sağlamakta. HERİKKS şu anda bu görevi ifa etmiyor. Bu bilgiyi teyit edebilir misiniz ?

murat inceer dedi ki...

Gerçekten HERİKKS kullanımı hakkında bilgi verebilirseniz bende sevinirim. Ben onu çok alçak irtifa hava savunma entegrasyonu olarak biliyorum. Tüm ülkeyi kapsıyormu gerçekten, Yada yeni sürümler üzerinde çalışılıyormu? Sadece stinger ile mi çalışıyor yoksa hawk larla da entegre mi?...

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Merhaba

HERIKKS ile ilgili olarak, yazıda atıfta bulunduğum ASELSAN dergisindeki makaleden faydalanabilirsiniz.

Adsız dedi ki...

Hava savunmasının omurgasını NATO terminolojinde CRC (Control Reporting Center) olarak adlandırılan merkezler oluşturur. CRC'ler birbirlerine bağlanarak tüm hava resmi çıkarılır. Herikks CRC seviyesinde bir sistem değil. Nokta savunma sistemi. Dolayısıyla omurgada bir sinir ucu gibi düşünülebilir. Dergide de görüldüğü gibi şu anda Link11B ve gelecekte de Link16 ile omurgaya bağlanarak kendi sensörü hariç diğer sensörlerin verileri ile beslenebilir.

murat inceer dedi ki...

Boş vaktim vardı, şimdi bu bizim üzerinde anlaştığımız Çin FD-2000 sisteminin HT-233 radarını araştırdım biraz. Zira çinliler bu radarla çok övünüyorlarmış. AN/MPQ-53 ve 30N6E ile karşılaştırıldığında daha basit ve az sayıda anten dizisi ve faz kaydırıcı barındırmakla birlikte (10000e 5000 gibi bir fark var) daha yeni bir sistem olmasından kaynaklı daha yoğun elektronik ve veri işleme ile daha yüksek performans iddaasındalar. Bir de çok görevlilik konusu var tabi. Bu radarı bizimkiler karşılaştırmalı olarak test etmişler midir teyid edebilir misiniz? (Çok yeni başarılı bir radar denip tufaya mı getiriliyoruz yoksa :) )

Adsız dedi ki...

geçen bi gazetede ricciardone’nin -bana birazda aba altından sopa gösteriyor gibi gelen- LoRADMiS ihalesi sonucuyla ilgili ifadelerini okudum.Konu hakkında önceden biraz araştırma yapmıştım.Gördüğüm kadarıyla HQ-9 pek yeni bir teknolojiye sahip değil. muhtemelen rusyadan aldıkları S-300V kopyası bir sistem. geçenlerde bir başka haber daha okumuştum, çin 64N6E (Nato kod adı Big Bird) olan S-300 sisteminin uzun menzilli radarını kopyalayıp denemeye başlamış.bunlara binaen diyorum ki; HQ-9, belki rus ve amerikan rakiplerinden 15 yıl teknolojik olarak geride. abd 15 yıl önceki patriot teknolojisini (PAC-2 GEM) vermez mi? Zaten kendisi israille beraber PAAC-4 için kolları sıvamış. Şöyle bir çözüm olamaz mıydı?
Almanya (belki hollanda’da) kuvvet indirimi çerçevesinde elindeki PAC-2’lerin bir kısmını envanter dışına çıkarıyor, bunları makul bir fiyata alıp PAC-2 GEM seviyesine yükseltmek, bunun karşılığında gerek füze (UFS konusunda olmaz belki de hava hava füzeleri gibi konularda) gerekse diğer savunma projelerinde çinin önerdiği teknoloji transferi seviyesine denk bilgi paketleri talep etmek(Çin 3.5G$ fiyat ve %30 iş payı teklif ediyor).Özellikle israilin türk hava sahası ihlallerini ve EH konusundaki becerilerini göz önünde bulundurarak gerek füze üzerindeki gerekse sistem bünyesindeki diğer radarların karekteristiklerini (frekans, genlik, patern gibi) dilenirse değiştirebilecek bir kabiliyet seviyesine ulaşmayı temin de elzem olmalı.tabi abd bunu sağlar mı bilmem?Belki konuyu dallanıp budaklandırıyorum ama dünya çapında bilinirliği olan bir tabanca markamız bile yok, güya kendi tüfeğimizi tasarlıyoruz ama anladığım kadarıyla HK417’nin kötü bir kopyasından öte değil Mehmetçik tüfeği.Yani madem yiyecek çok fırın ekmeğimiz var daha mütevazi teknolojiler karşılığında bu elemanlarla zıtlaşmamak mümkün olmaz mı?yoksa çok mu eziğim?:)
uygur

Murat İnceer dedi ki...

Hak veriyorum uygur, avrupada envanter dışına çıkan PAC-2 olduğunu bilmiyordum. Onlar olabilirmiş gibi görünüyor.

Radar görünmezliği, Elektronik harp ((benzersiz)radar aldatma tarafı), ve özgün radar geliştirme konuları çok acil ve elzem bence.

Bu hafta T129 ATAK'ların iptali gerçekleşti. KKK bunları almayacakmış. Acaba yerine Super Cobra mı alacaklar. Bu da ABD ye bir pay vermek midir??
Yada "T129 için honeywell - p&w motoru almıyoruz sizden" diyerek rest mi çektik bilmiyorum.

Bu arada T129 helisininde kafalarda artık yerli olmadığı, iptal haberini veren spikerin italyan helikopteri demesinden anlaşılıyor :)) İşimize geldi mi 'yerli teknoloji' gelmedi mi 'gavur icadı' oluyor aynı alet...

Ah ah, bütün dünya bize ancak teknoloji ürettiğimiz zaman saygı duyacak. Savunma dışındada tüm sektörlerde; Ara mal alıp, ithal tezgahta son ürün yaparak uzakdoğunun avrupadaki fabrikası gibiyiz. Birde ihracatla övünürüz...

Adsız dedi ki...

Şu adreste alman kuvvet indirmleriyle ilgili bir yazı okumuştum.
http://www.savunmasanayi.net/ikinci-el-alman-silahlari-gorucuye-cikiyor/ikinci-el-alman-silahlari-gorucuye-cikiyor/
yeni bir yazı değil, fakat 2013 yılında yeni bir silah indirimi söz konusu olmuştu.maliyetleri düşürmek adına Alman ve Hollanda silahlı kuvvetleri eğitim ve lojistik gibi alanlarda imkanlarını birleştirme üzerine çalışıyormuş.
anlı şanlı basınımızın birçok konuda bilgi/uzmanlık seviyesi gerçekten yerlerde sürünüyor.yerli katkı ve Türk Savunma Sanayiinin kabiliyetleri de sistem bütününden alt kırılımlara inildiğinde görülüyor.Murad Bayar'ın dediği gibi, Ar-Ge değil taahhüt işi yapıyoruz aslında.ya da başka bir deyişle "sistem mühendisliği" yapıyoruz. şüphesiz bu da bir şey, bunu da yapamayanlar var.ama hala büyük bir güç olmaktan uzağız.üzücü...uygur

Adsız dedi ki...

Merhabalar Herkese

Öncelikle merak ettiğim şey şu madem biz kısa ve orta menzilli hava savunma füzelerini geliştiriyoruz. Hisar A ve Hisar B adında neden bu projelerin olgunlaşması ardından uzun menzilli hava savunma füzesi geliştirmiyoruz. Sanırım bu konuda çok aceleci davrandık. Dış politikadaki hatalı tutumlar bizi malesef güvenlik konusunda endişe ve telaşa düşürmüş gibi gözükmektedir. Ayrıca Şam'a 3 saatte gireriz derken NATO'dan uçaksavar füzesi istemekte ayrı komik bir durum. Biz en iyi füzeyi artı full kodları ilede alsak sonuçta askeri caydırıcılığımız darbe yemiş gözükmektedir. Ar-Ge için ayırdığımız kaynaklarada dönüp bakarsak ne TF-X ne de diğer porjeler yabancı ortaksız ve katkısız olma ihtimali pek ufukta görülmemektedir. Tank yapıyoruz motor Alman silah sistemi gene G.Kore üzerinden Alman menşeli , Zırh yine G.Kore destekli milgem motor aynı şekilde Alman, silah sistemleri geminin gene yabancı,atak yukarıda ifade edilmiş ama neyse moral olsun ne de İtalyan helikopteri :dd Savunma sanayinde çalışan 12 bin kişi ile anca bu kadar olur. En önemli sermaye bu işte insan yapacak olan insanlar olunca ekipmanlar bir şekilde sağlanır. Son tahlilde yukarıdaki arkadşın ifade ettiği noktaya gelmedikçe patinaj çekmeye devam ederiz. :(((((((

kilit parketaşı makinası dedi ki...

merhaba, yazınız gerçekten çok başarılı

Adsız dedi ki...

Merhaba arda bey,
Ocak ayının sonu geldi uzun menzilli hava savunma görüşmeleri ile bir açıklama dahi yok ortada.
Bu konu hakkındaki fikirlerinizi merak ediyorum.
saygılar.