17/03/2009

Haftalık Bakış #1: MiG-21'in Halefi Kim Olacak?

Savunma Sanayi Haftalık Haber Gazetesi'nde, "Haftalık Bakış" adı altında bir köşede yazmaya başladım. Amatör bir ruhla savunma sanayiine yönelik haber ve yorum sunmayı hedefleyen bu internet gazetesindeki ilk köşe yazımın başlığı, "MiG-21'in Halefi Kim Olacak?"...

Her türlü yorum ve eleştiriye açığım, hatta açım.





MiG-21'in Halefi Kim Olacak?


Hava savaşının temel kaideleri tamamen olmasa bile büyük ölçüde değişmekte.

Denklemin içine görüş ötesi menzil (Beyond Visual Range – BVR) hava – hava füzeleri girmekte, kaska monteli görüş sistemleri neredeyse standartlaşmakta, Link 11 / Link 16 gibi taktik veriyolları kullanılmakta, silahlı ve silahsız İHA’lardan alınan gerçek zamanlı veriler, Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HEİK) uçakları, GPS güdümlü mühimmat vs olmazsa olmaz haline gelmekte… “Ağ Merkezli Muharebe” kavramı her bir muharip unsuru, ki buna taktik savaş uçakları da dahil, birbirine bir çeşit çift yönlü iletişim ağı ile bağlayarak silahlı kuvvetleri tek ve entegre bir savaşan vücut haline getirmeyi öngörmekte. 21. Yüzyıl’ın “savaş uzay”larının modern hava kuvvetlerine dikte ettirdiği ihtiyaçlar, gittikçe kabaran maliyet faturalarını da beraberinde getiriyor: İngiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkeler bile bu yapıyı kurmakta maddi ve teknolojik olarak büyük güçlüklerle karşılaşmaktalar.


Ancak bu dönüşüm, “modern” hava kuvvetleri için geçerli. Çok az ülke gittikçe pahalılaşan savaş uçaklarını yeteri kadar hizmete alabiliyor. Bütçeler Soğuk Savaş’taki kadar sınırsız değil, kamuoyları savunma harcamaları konusunda daha duyarlı. Öte yandan çok sayıda yerel ve sınırlı ölçekli çatışmayla boğuşan 3. Dünya’nın koşulları ve ihtiyaçları çok farklı.

Bu noktada, 3. Dünya’nın koşullarına ve ihtiyaçlarına şimdiye kadar görece en iyi cevap veren sistemlerden biri olan MiG-21’e göz atmakta fayda var.

İlk uçuşunu 1956 yılında gerçekleştiren ve 1959 yılında hizmete giren, bugüne kadar çok sayıda türevi ile 10,000’in üzerinde üretilen MiG-21 “Fishbed”, 50 yılı geride bırakmasına karşın pek çok 3. Dünya ülkesinin hava kuvvetlerinin belkemiğini oluşturmaya devam etmekte. En yaygın ihrac modelleri MiG-21F-13, MiG-21MF, MiG-21PFM ve MiG-21bis olan Fishbed, özellikle Hindistan’ın MiG-21-93 ve Romanya’nın LanceR modernizasyon programları ömrünü epey uzatmış durumda. MiG-21 ÇHKOHvK için J-7 adı altında ve yine çok çeşitli türevleri kapsayacak şekilde üretildi, F-7 olarak çok sayıda ülkeye ihrac edildi. MiG-21 / J-7 / F-7 halen 30’dan fazla ülkede uçmakta.

MiG-21’in en önemli özellikleri olarak üretiminin, bakımının ve işletilmesinin kolay ve ucuz oluşu sıralabilir. İlk seri üretim modelinin hizmete girişinin üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen halen değişik versiyonlarının çeşitli modernizasyon projeleri ile uçurulması ve farklı silah silah ve aviyonik sistemleri taşımak üzere tadil edilmesi dikkat çekicidir: Orijinal MiG-21 sadece iki adet K-13 (NATO kod adı AA-2 “Atoll”) hava – hava füzesi taşımak üzere tasarlanmıştı. Bugün Hindistan’ın MiG-21-93 “Bison” örneğinde olduğu gibi, R-73 (NATO kod adı AA-11 “Archer”) kısa menzil ve R-77 (NATO kod adı AA-12 “Adder”) orta menzil hava hava füzeleri, güdümlü füze ve bombalar ya da Romanya’nın LanceR A modelinde olduğu gibi Litening hedefleme ve seyrüsefer podları taşıyabilmektedir.

MiG-21, 1960’lardan bu yana, Vietnam, Arap – İsrail, Hint – Pakistan savaşları ve Afrika’daki tüm çatışmalarda kullanıldı. Bilhassa Batı yapımı sistemlere karşı çok parlak bir sicilinin olduğunu söylemek mümkün değil, ancak bakımının son derece kolay oluşu, karmaşık sistemlere sahip olmadığı için pilot ve yer personeli için uzun ve pahalı bir eğitim sürecine ihtiyaç duyulmaması, işletim masraflarının düşüklüğü gibi etkenler nedeniyle, kısıtlı bütçeye sahip ülkeler tarafından oldukça tutulan bir uçak olmuştur. MiG-21 için, “AK-47’nin savaş uçağı versiyonu” benzetmesini yapmak herhalde çok yanlış olmayacaktır.

Ne var ki zaman akıp geçiyor; alüminyum gövdeler tozun, bakımsızlığın ve uzun uçuşların etkisiyle yoruluyor; turbofanın palleri yıpranıyor: MiG-21 de ömrünün sonuna –hızla olmasa bile- yaklaşıyor. MiG-21 kullanıcısı ülkelerin önünde, envanterdeki uçakların modernizasyonu haricinde hava kuvvetlerini yenileştirmek için genel olarak dört farklı seçeneğin bulunduğunu söylemek mümkün:

1.    Hafif, çok rollü, jet motorlu taktik savaş uçağı (F-16, Gripen, JF-17 vb),
2.    Jet motorlu eğitim / taarruz uçağı (M-346, T-50 Golden Eagle, L-159 ALCA, K-8 Karakorum vb),
3.    Turboprop eğitim / taarruz uçağı (EMB-314 Super Tucano, PC-7, KT-1 vb),
4.    Taarruz ve/veya silahlı genel maksat helikopteri (Mi-24 / 35, Mi-171 vb)

Çin – Pakistan ortak üretimi olan JF-17 Thunder (Yıldırım), birinci seçeneğe yönelen ülkeler için bir seçenek olarak gündeme gelmeye başladı.

Tek motorlu, klasik bir kanat – kuyruk konfigürasyonuna sahip bir çok rollü savaş uçağı olan ve Çin’de FC-1 kodu ile üretilen JF-17’nin doğuşu, Çin Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri (ÇHKOHvK) envanterindeki MiG-21 türevi olan J-7’lerin (ihracat kodu F-7) yeni aviyonik, motor ve silah sistemleri ile modernizasyonunu içeren “Super 7” projesinin iptaline dayanıyor. Bir CATIC ve Grumman (ABD) ortak projesi olan ve Ekim 1988’de imzalanan anlaşma ile yürürlüğe giren Super 7 modernizasyon projesi, 1989 yılında Tienanmen Meydanı’ndaki olayları takiben ABD’nin Çin’e uygulamaya başladığı yaptırımlar çerçevesinde Grumman’ın işbirliği anlaşmasını tek taraflı feshetmesi ile rafa kalktı. Bunun üzerine Çin, J-7’lerin yerini almak üzere kendi imkânları ve başta Klimov RD-33 turbofan motoru olmak üzere bazı alt-sistemlerde Rus desteği ile 1991 yılında FC-1 projesine başladı. Pakistan’ın projeye dahli, 1995 yılında imzalanan bir mutabakat muhtırası ile gerçekleşti. 2003 yılında ilk uçuşunu gerçekleştiren JF-17 için PAC’ta seri üretim hattı resmen Ocak 2008’de açılmıştı.

JF-17, kısa süre önce Pakistan’dan gelen bir haberle tekrar gündeme geldi.

Pakistan’ın uçak üreticisi Pakistan Aeronautical Complex (PAC) ile Çin’in CATIC (China Aviation Technology Import & Export Corporation) şirketleri arasında 7 Mart günü JF-17 savaş uçağının ortak üretimine dair bir anlaşma imzalandı. Anlaşma, Pakistan Hava Kuvvetleri (PHvK) için ilk parti 42 adet JF-17’nin, PAC – CATIC ortaklığında ve PAC tesislerinde üretilmesini kapsıyor. PHvK’nin uzun vadede 250 civarında JF-17’yi hizmete alması bekleniyor. Bu hedefe ulaşılması planlanandan uzun sürebilir; zira Pakistan ekonomik açıdan oldukça zor bir dönemden geçmekte.

PHvK komutanı Tanvir Mahmud Ahmed’in basına yaptığı açıklamaya göre başlangıçta yılda 15 uçak olarak gerçekleştirilecek üretim hızı daha sonra yılda 30 uçak şeklinde artacak. Ahmed ayrıca ilk seri üretim uçaklarının 2009 sonunda uçuşa hazır hale geleceğini ifade etmiş. Pakistan ayrıca Çin’den yaklaşık 1,5 milyar Dolar karşılığında 36 adet J-10 savaş uçağı satın alıyor. PHvK kod adı FC-20 olan uçakların 2014 dolaylarında hizmete girmeye başlaması planlanıyor.

JF-17, 20 milyon Dolar olarak belirtilen birim maliyet hedefi tutturulabilirse ve Çin ile Pakistan’da hedeflenen sayılarda hizmete girebilirse, ihracat şansı ciddi biçimde yüksek bir uçaktır.

Nitekim Thunder, kısa süre önce Bangladeş, Mısır, Nijerya ve Azerbaycan’ın da aralarında bulunduğu ülkelere teklif edildi. Çin’in F-6, F-7 ve A-5 müşteri listesi göz önüne alındığında, JF-17’nin ilk ihrac müşterilerinin Afrika ve Güney Asya’dan çıkması kuvvetle muhtemeldir. Buna ilaveten envanterindeki MiG serisi ya da F-5 gibi savaş uçaklarını ucuz, maliyet – etkin ve görece son teknoloji bir taktik savaş uçağı ile değiştirmek isteyen -yani yukarıda sıralanan dört seçenekten birincisini seçen- ülkeler için F-16 ya da Gripen’dan daha ucuz ve politik olarak daha “sorunsuz” bir alternatif olabilir. MiG-29 ise, özellikle MiG-35 versiyonu ile birlikte “orta / ağır sıklet”e kaymış durumda. Dahası özellikle Cezayir fiyaskosu sonrasında ihracat için çok da parlak bir konumda da değil, Hindistan’ın ilk etapta 126 adet uçağın tedariğini içeren MRCA ihalesi en önemli sınavı olacak.

Eurofighter Typhoon, Rafale, Gripen, F-16E gibi ilkalım ve işletme maliyetleri oldukça yüksek, nitelikli personele ihtiyaç duyan ve diğer unsurlarla iletişim ve eşgüdüm içerisinde çalışan uçakların liginden ayrı olarak, MiG-21’in temsil ettiği düşük maliyetli, “her yola giden” ve basit çözümlere ciddi bir talep bulunmakta. JF-17, bu talebe cevap verebilecek bir alternatif olarak görünüyor. Ancak F-16, Tejas LCA ve EMB-314 gibi ciddi rakipleri bulunuyor.

Onlar da diğer yazıların konusu olsun…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sizin yazınıza yorum yapmak haddimi aşar ancak hoşgörünüze sığınarak ve kıt bilgimle benim düşündüklerim şunlar.

1-Mig-21'in ABD ya da Batı menşeili sistemler karşısındaki parlak olmayan sicili bu uçağın kullanıcısı ülkelerin pek umurunda değil gibi zira bu uçağı hava kuvvetlerinin belkemiği olarak gören ülkelerin ABD ya da Batı ile münakaşa etmeye pek niyeti yok gibi.En azından bir süre için.

2-Siyasi konjonktür değişirse.söz gelimi Arap baharı sonrası Libya,Tunus ve durumu belli olmayan -şu an için- Suriye gibi ülkelerin yönetimleri Rus koruyuculuğunu tercih eder ve Batı müdahalesine set çekmek isterse ibre J-17 'ye döner aksi durumda yeni bir F-5 ile karşlılaşacağız gibi görünüyor-ki bu yeni F-5'in muadili olacbilcek uçağın en fazla F-16 C serisinden olabileceğini düşünüyorum.

Saygılarımla.