13/11/2024

Rapor: Adapting Security: Turkiye’s Defence Industry: Which Way Forward?

Türk savunma sanayii, ülkenin dış politika tercih ve yönelimlerinden doğrudan etkilenmekte ve benzer şekilde bir yol ayrımına gelmiş bulunmakta. Önümüzdeki birkaç yıl içinde alınacak kararlar, sonraki on yıllar boyunca savunma sektörünün geleceğini şekillendirecektir. Karar alıcıların değerlendirmesi gereken iki kritik husus bulunuyor: Hangi ülkeler Türkiye'nin en işbirliği ortakları olacak ve hangi savunma sanayi sektörlerine ya da alt başlıklarına öncelik verilmeli?

Ankara'nın izleyebileceği genel olarak beş olası dış politika tercihi bulunmakta. Bunların her birinin kendi tarihsel bağlam ve gelişim süreci var.Bu beş alternatif, "İzolasyonist", "Yeni Ufuklar", "Yön Değiştirme", "Koruma" ve "Batı'ya Dönüş" olarak sınıflandırılabilir.

İzolasyonist bir yaklaşım, Türkiye'nin savunma sanayii için en zararlı yaklaşım olacaktır ve onu İran ve Kuzey Kore'ninkilerle benzer bir konuma yerleştirecektir. Sektör Batı savunma-endüstriyel ekosistemine oldukça entegre olduğundan, Batılı ortaklarla ilişkilerin kesilmesi ülkenin savunma-endüstriyel kapasitesini ciddi şekilde akamete uğratacaktır.

Yeni Ufuklar yaklaşımı, 1960'ların ortalarında başlayan ve daha yakın zamanda askeri diplomasi ve savunma ihracatı ile inşa edilen Küresel Güney -özellikle Orta Doğu, Afrika ve Asya- ile etkileşime dayanacaktır. Bunun ileride Türk politikasının bir parçası olarak kalması oldukça olasıdır.

Türkiye, rotasını değiştirerek Batılı müttefiklerinden uzaklaşabilir ve Rusya, Çin veya her ikisine daha yakınlaşabilir. Ancak, bu tercihin savunma sanayiine pozitif etkisi çok sınırlı olacaktır.

Ankara, bir denge yaklaşımıyla Doğu ve Batı arasında daha nüanslı bir duruş benimseyebilir. Bu, Türkiye'nin 1920'ler ve 1930'lardaki dış politikasının izlerini taşıyacaktır. Ancak uluslararası siyasi ortamın son birkaç yılda daha da iki kutuplu hale geldiği, ABD ve Çin'in önderlik ettiği iki blok arasında giderek daha fazla bölündüğü göz önüne alındığında, bu yaklaşım özellikle savunma sektöründe çok zor olacaktır.

Türkiye'nin Batılı müttefikleriyle ilişkilerini iyileştirmek için çalışacağı "Batı'ya Dönüş", zorluklarla karşılaşmadan daha ulaşılabilir ve daha az riskli görünüyor. İlerleme, yalnızca Türkiye'nin değil, aynı zamanda bu konuda geçmiş performansları Türk bakış açısından pek de cesaret verici olmayan Batılı ortakların olumlu ve yapıcı tavrına bağlı olacaktır. Ankara için bu yaklaşımın iki bölümü olabilir: Batılı güvenlik kurumları aracılığıyla çok taraflı iş birliğini sürdürmek ve daha istekli Batılı müttefiklerle ikili ilişkilerini geliştirmek. Çok taraflı yolu izleyen Türkiye, NATO aracılığıyla iş birliği yaparken Avrupa Birliği aracılığıyla olduğundan daha fazla başarı elde etti. İkili olarak, ABD ile ilişkileri son 20 yılda önemli ölçüde kötüleşti ve önümüzdeki birkaç yıl içinde tamamen toparlanması pek olası görünmemekte. Öte yandan Fransa ve Almanya dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin gergin kalması son derece muhtemeldir - ancak İtalya, Polonya, Romanya, İspanya ve Birleşik Krallık ile işbirliği ve ilişkilerin seyri umut vericidir.

İkinci önemli karar savunma-endüstriyel alanda uzmanlaşma ya da önceliklendirme ile ilgilidir. Ankara'nın 2004'ten bu yana tüm gereksinim yelpazesinde giderek daha sofistike ekipman geliştirme stratejisinin sürdürülebilirliği şüphelidir. Türkiye'nin büyüyen yeteneklere sahip olduğu bazı sistem ve platform alanları umut vericidir. Ancak bu çabalar, teknoloji transferini düzenlemek ve savunma-endüstriyel iş birliğinin genel örüntüsünü yönlendirmek için kapsamlı ve tutarlı bir ihracat çerçevesiyle birleştirilmelidir.

Prof. Dr. Serhat Güvenç, Doç. Dr. Sıtkı Egeli ve Dr. Çağlar Kurç ile birlikte, "National Defence Industry: From an Enabler of Turkey’s Pursuit of Strategic Autonomy to a Bridge between Turkey and Europe" projesi kapsamında kaleme aldığımız ve International Institute for Strategic Studies (IISS) tarafından yayımlanan "Turkiye’s Defence Industry: Which Way Forward?" başlıklı raporumuz, yaklaşık 1.5 yıl süren bu kapsamlı projenin sonunda Türkiye'nin önündeki tercihleri ve bu tercihlerin arka planını analiz ediyor.

Rapora buradan ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok: