31/03/2020

Bahar Kalkanı Harekâtı’na Dair Gözlemler: Türk Tipi Keşif – Taarruz Kompleksi mi?

27 Şubat akşam saatlerinde Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib ilçesi yakınlarındaki Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait birliğe Rusya Federasyonu ve Suriye rejim ordusu tarafından düzenlenen saldırıya karşılık verilen ve 1 Mart’tan itibaren Bahar Kalkanı Harekâtı adıyla devam eden harekât, pek çok açıdan modern askeri literatüre girmeye hak kazandı. Harekâtta TSK’ya ait silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) yoğun kullanımının yanında, topçu unsurları ve elektronik harbin etkinliği; hava savunma sistemlerinin varlıklarının, etkinliklerinin (ya da zafiyetlerinin) harekâtın gidişatına etkisi; hava – topçu eşgüdümü ve mekanize birlik manevrasına etkisi gibi farklı başlıklara yönelik pek çok veri ve vaka çalışması malzemesi ortaya çıktı.

Bahar Kalkanı Harekâtı, 5 Mart günü Moskova’da düzenlenen zirve ile Türkiye ve Rusya’nın İdlib’de ateşkes hükümleri üzerinde anlaşması ile sona erdi. 27 Şubat – 5 Mart arası 39 Türk askeri şehit düştü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı verilere göre 3,400 asker etkisiz hale getirilirken üç uçak, sekiz helikopter, sekiz hava savunma sistemi, 156 tank, 108 top, 24 zırhlı araç, 49 adet uçaksavar monteli pikap, 99 adet askeri araç ile 10 mühimmat deposu imha edildi; İki hava üssüne de ağır hasar kaydedildi.[1]

Harekâtta başrolü, TUSAŞ ürünü Anka-S ve Baykar Savunma ürünü Bayraktar TB2 SİHA’ları oynadı. Bu SİHA’ların bıraktığı güdümlü mühimmatlar ile kaydedilen isabetler, Suriye ordu unsurlarının İdlib ve civarındaki kuvvet yapısına büyük darbe indirdi. Yapılan başarılı atışların, “Clash Report” adlı sosyal medya hesabıyla yayılması da psikolojik harekât boyutunda kayda değer bir etki yarattı.

Bahar Kalkanı Harekâtı askeri ve teknik bakımdan pek çok vaka çalışması ve analize kaynak teşkil edebilecek nitelikte. Harekâtın seyri ile çeşitli sistem, araç ve cihazların kullanım şekillerinin incelenmesi ile, taktik, operatif ve stratejik ölçeklerde bazı ders ve uyarıları tespit etmek mümkün.


Harekâtta İnsansız Hava Araçlarının Kullanımı

Türkiye İHA ve SİHA'ları ilk kez Bahar Kalkanı Harekâtı ile kullanmış değil. 1990'ların ortalarında envantere giren ABD yapımı GNAT ve I-GNAT tipi İHA’larla elde edilen ilk deneyimlerin ardından, 2000’lerin başlarından itibaren hazır alım ile temin edilen Heron (Gözcü 1) İHA’lar ile bu alanda deneyim ve altyapı kurulmuştu. Heron tedarik projesine paralel olarak başlatılan ve TUSAŞ’ın ana yükleniciliğinde yürütülen Türk İnsansız Hava Aracı (TİHA) geliştirme projesinin meyvesi, Anka oldu. 24.12.2004 tarihinde Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile TUSAŞ arasında imzalanan geliştirme sözleşmesiyle başlatılan TİHA projesinde Anka Blok A olarak adlandırılan ilk prototip ilk uçuşunu 30.12.2010 tarihinde gerçekleştirdi. Şubat 2013'te tamamlanan kalifikasyon sürecinin ardından Blok B olarak adlandırılan ve elektrooptik kameraya ilaveten sentetik açıklıklı radar (Synthetic Aperture Radar - SAR) sistemi ile donatılan modelin prototipinin geliştirilmesine başlandı. Blok B ilk uçuşunu 30.01.2015 tarihinde gerçekleştirdi. Hava Kuvvetleri Komutanlığının (HvKK) ihtiyacı için geliştirilen, elektrooptik kamera, uydu muhabere sistemi (Satellite Communications - SATCOM), UHF/VHF telsiz rölesi ve PLS sistemleriyle donatılan Anka-S için SSM ile TUSAŞ arasında 25.10.2013 tarihinde sözleşme imzalandı. İlk uçuşunu 25.09.2016 tarihinde gerçekleştirmesinin ardından Anka-S, 2018 Şubat ayında hizmete girmeye başladı.

Anka üzerinde geliştirme çalışmalarının bir parçası da silah kabiliyeti ile ilgiliydi. Bu kapsamda Blok A prototipi 2013 Mayıs ayında Cirit yarı aktif lazer güdümlü füzesi ile deneme atışları gerçekleştirdi.[2] Müteakiben Anka S'nin de silahlandırılması için çalışma başlatıldı ve 2017 Mart ayında Anka S ilk silahlı uçuşunu yaptı.

"Pistten iniş kalkış özellikli taktik İHA tedarik projesi" adı ile başlatılan program kapsamında ise, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) için taktik sınıf İHA geliştirilmesi için SSM ile Kale - Baykar iş ortaklığı ile 20.12.2011 tarihinde bir sözleşme imzalandı. Proje kapsamında geliştirilen Bayraktar TB2 ilk uçuşunu 29.04.2014 tarihinde yaptı. Aynı yılın sonlarında hizmete girmeye başlayan TB2, MAM-L lazer güdümlü bombalar ile ilk atış denemelerini 2015 Aralık ayında gerçekleştirdi.

2015 - 2016 Hendek Operasyonları ile Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki PKK faaliyetleriyle mücadelede, İHA'lar yoğun şekilde kullanıldı. 2016 başından itibaren SİHA kabiliyetinin kazanılması, sahada kullanımları ile elde edilen deneyim ve yaratılan etki, envantere giren İHA / SİHA sayısının hızla artmasını; bunların kullanımı ile ilgili olarak çok değerli bir deneyim havuzunun oluşmasını sağladı. Bu bakımdan, TSK'nın İHA / SİHA kabiliyeti için 2016'nın kritik bir dönüm noktası olduğunu iddia etmek yanlış olmaz.

SİHA'ların taktik ölçekte kullanımını üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi, İHA'ların en eski görevlerinden biri olan görüntü istihbaratıdır. İHA'lar, taşıdıkları elektrooptik kameralar ve bunlara dahil olan lazer hedef işaretleyici sistemler ile, keşif - gözetleme ve hedef koordinatlarının belirlenmesinde çok uzun yıllardır kullanılmaktalar. Teknolojideki gelişmelerin sonucunda, bu kameraların çektiği görüntülerin çözünürlüğü hızla gelişti; lazerle daha hassas işaretleme mümkün oldu. SATCOM sistemleri ile de elde edilen görüntü istihbaratı (Imagery Intelligence - IMINT) çok uzak mesafelere gerçek ya da gerçeğe yakın zamanlı olarak aktarılabilir oldu. Ayrıca SAR gibi farklı sistemlerin de eklenmesiyle IMINT kabiliyetinde büyük sıçramalar kaydedildi. Nitekim artık 20kg civarında ağırlığa sahip SAR sistemleri ile ufak boyutlardaki taktik İHA'lar dahi gece ve gündüz, sis vb ortam koşullarında yüksek çözünürlüklü görüntü toplayabiliyor.

İkinci görev grubu, SİHA'ların üzerlerinde taşıdıkları silahlar ile taarruz gerçekleştirmeleridir. Bu alanda ilk denemeler Vietnam Savaşı’nda yapıldı. Ryan Aeronautical üretimi AQM-34 model insansız keşif uçağının, AGM-65 Maverick modeli güdümlü füzeler ile donatılan türevi olan BGM-34 FireBee’ler, düşman hava savunmasının imhası gibi yüksek riskli görevlerde kısıtlı ölçekte kullanıldı. Bu tarihten sonra İsrail ve İran tarafından da bazı denemeler yapılmış olsa da silahlı İHA’ların (SİHA) bir aktör olarak sahaya çıkmaları 2000 yılını bulacaktı. ABD Hava Kuvvetleri tarafından 2000 Haziran ayında başlatılan bir program kapsamında RQ-1 Predator tipi bir İHA ilk kez 2001 Şubat ayında AGM-114 Hellfire tipi bir güdümlü füze ateşledi. Aynı yıl, 11 Eylül Saldırıları’nın ertesinde başlatılan Afganistan harekâtında silahlı RQ-1’lerin elde ettiği başarı, bu alana odaklanılmasını sağladı. Libya, Yemen, Irak ve Suriye'de Reaper, Wing Loong I/II, CH-4 gibi SİHA'lar yoğun olarak kullanıldı, kullanılıyor.

İHA'ların yaygın olarak kullanıldığı üçüncü görev grubu ise hava kuvvetleri ve topçu unsurları için hedef işaretlemesi. Bu da İHA'ların en eski görevlerinden biri. Uçaklarda taşınan elektro optik kameraların lazer hedef işaretleyici (laser designator - LD) ve hedef mesafe bulucu (laser range finder - LRF) sistemleri ile vurulacak hedefin konum bilgileri hassas şekilde tespit edilebilir. Oluşturulan veri, İHA'dan yer kontrol istasyonuna (YKİ), oradan da komuta kontrol ve muhabere ağı ile topçu bataryalarına ve/veya hava unsurlarına (savaş uçakları, taarruz helikopterleri vb) aktarılabilir.

Bu noktada İHA, hedefin anlık konum bilgileri tespit etme ve aktarma görevinde kullanılabileceği gibi aynı zamanda hedefe taarruz ederken kullanılan güdümlü mühimmatın tevcih edilmesini de sağlayabilir. Söz gelimi savaş uçağından ateşlenen lazer güdümlü bombayı hedefe, İHA'nın LD sistemi yönlendirir. Savaş uçağında hedef işaretleme podu yoksa ya da uçağın hedef bölgesinden hızla ayrılması gerekiyorsa, bu kabiliyet büyük önem kazanır. Zira uçağın, mühimmatını bıraktıktan sonra hızla riskli bölgeden ayrılması gerekebilir. Bu, bilhassa düşman hava savunma tehdidinin yüksek olduğu görevlerde önemli bir ihtiyaçtır.

Bu kullanım şeklinin daha ileri bir türü de bir SİHA/İHA'nın, mühimmat taşıyan diğer SİHA'lar ve/veya savaş uçakları ve topçu bataryaları için ileri gözcülük yapmasıdır. İHA, belli bir bölgede turlar atarak, o bölgede tespit edilebilecek fırsat hedeflerinin bilgilerini harekât komuta yerine anlık olarak aktarabilir; muharip unsurlara hedef bilgisi sağlayıp attıkları güdümlü bomba / füzeleri hedefe yönlendirebilir. Böyle bir kullanım ancak, harekât sahasındaki unsurların, komuta - kontrol merkezleri ve karargâh ile gerçek zamanlı veri alış verişi yapabildiği bir ağ şebekesinin mevcut olması ile mümkündür.

Açık kaynaklara yansıyan bilgi ve verilere göre Bahar Kalkanı Harekâtı'nda TSK SİHA'ları bu şekilde kullanmış görünüyor.

Predator, Reaper, Wing Loong gibi SİHA'ların bugüne kadar daha ziyade nokta operasyonlarda, tekil olarak kullanımları söz konusuydu. Ancak harekâtta Anka S ve Bayraktar TB2'ler “avcı” rolü ile uçarken bir yandan da TSK’nın topçu birlikleri ve hava kuvvetlerine hedef tespit ve işaretlemesi görevlerini de icra ettiler. İdlib ve çevresi gibi dar bir bölgeden ibaret olan harekât sahasında aynı anda çok sayıda SİHA uçuruldu. Anka S'ler SATCOM üzerinden; TB2'ler de görüş hattı (Line of Sight – LoS) veri bağı ile elde ettikleri görüntü ve koordinat verilerini; TSK Entegre Muhabere Sistemi (TAFICS) altyapısı üzerinden hava ve topçu unsurlarına ilettiler. Topçunun atış planlama, eşgüdüm ve icrası da yine milli olarak geliştirilmiş ADOP-2000 ile yönetildi. Dolayısıyla SİHA'lar topçu ileri gözetleyici, ileri hava kontrolörü ve avcı olarak görev yaptılar.

Keşif – Taarruz Kompleksi

1980'lerin sonlarında Sovyetler Birliği, olası bir savaşta NATO'nun nükleer taarruz kapasitesini kullanıma sokmadan önce imha etmek için yeni yöntemler aramaya başladı. Ancak böyle bir önleyici taarruzun başarıya ulaşabilmesi için öncelikle NATO'nun komuta kontrol, muhabere ve istihbarat şebekesi; hava kuvvetleri ve hava savunma unsurlarının bertaraf edilmesi gerekiyordu. NATO'nun sahip olduğu algılayıcı sistemler ve silahların menzil, isabet ve hassasiyetinin hızla gelişmesi karşısında SSCB'nin yapması gereken ise, tüm komuta kontrol, istihbarat, keşif ve taarruz sistemlerini birbirine bağlamak idi.[3] [4] Kurulacak bu tümleşik yapıya da "keşif - taarruz kompleksi" (KTK - Разведывательно-Ударный Комплекс) adı verildi.[5]

KTK'nın keşif bileşeni, keşif - gözetleme sistemleri, elektronik istihbarat ve elektronik taarruz sistemleri ile komuta - kontrol ve muhabere altyapısı; taarruz bileşeni de namlulu ve namlusuz topçu, muharip uçaklar ve taarruz helikopterlerinden oluşur.[6] Kuşkusuz, cephe hattının derinliğinde düşmanın kritik üs, tesis ve sistemlerine nüfuz etmek için uzun menzilli ve hassas güdüm / isabet yeteneğine sahip silah ve mühimmat sistemleri gereklidir.

SSCB'nin KTK'yı kurgulamasında ana itici güç, ABD'nin 1980'lerde geçirmekte olduğu askeri - teknolojik dönüşüm idi. Nitekim 1991 Körfez Savaşı'yla bu dönüşümün ne denli etkili, sonuç alıcı bir güç yarattığı gözlendi. Ancak tam da o dönemde SSCB dağıldı ve Soğuk Savaş sona erdi. KTK'nın inşası yolunda atılan adımlar da akamete uğradı; pek çok proje rafa kalktı ya da iptal edildi.

Rusya'da 1990'lar boyunca yaşanan ekonomik ve siyasi kriz ve karmaşalar, diğer tüm savunma proje ve planları gibi KTK konusunda da bir gelişme yaşanmasını önledi. Ancak 2000'lerin başlarında ekonomi ve bütçedeki görece iyileşmelerin etkisiyle mevcut sistemlerin modernizasyonu bağlamında adımlar atılmaya başlandı. 2008 Rusya - Gürcistan Savaşı'nda tespit edilen zafiyetler, hassas güdümlü silah sistemleri ve özellikle İHA alanına odaklanılmasını sağladı. Bu kapsamda, o dönem Batı ile ılımlı seyreden ilişkilerin de yardımıyla Avrupa ülkeleri ve İsrail'den teknoloji ve ürünler temin edildi. Bunların en çarpıcılarından biri, İsrailli IAI firmasının Searcher II İHA'sının Forpost adı ile lisans altında üretimine başlanmasıdır. Paralel olarak Orlan serisi başta olmak üzere çeşitli mini ve taktik sınıf İHA'ların üretimine başlandı. Nihayet 2015 Eylül ayından itibaren Rus ordusunun Suriye İç Savaşı'na fiilen müdahil olmasıyla birlikte, KTK konusunda o döneme kadar yapılmış yatırım, hazırlık ve eğitimler sınandı; süreç boyunca sürekli geliştirildi.

Nitekim Kara Kuvvetleri Keşif Birliklerinden Sorumlu Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Vladimir Marusin, 2017 Kasım ayında verdiği bir mülakatta Rus ordusunun keşif - taarruz döngüsünü 10 saniye içinde tamamlayabildiğini açıkladı. Marusin'in açıklamalarında dikkat çeken hususlardan biri, muhaberenin artık sesten ziyade verilerle yapıldığı ve otonom / otomatik sistemlerin KTK içindeki artan rolü idi.[7]

Rus KTK yaklaşımı
(Kaynak: Russian Artillery Fire Control for Large Scale Combat Operations)

Rus ordusu ve askeri kapasitesi konusunda önde gelen uzmanlardan Lester W. Grau ile Charles K. Bartles'ın, aktardığına göre, Rus askeri uzmanları, muharebe sahasında tugay topçularının oynadığı hayati rolün devam ettiğini ve hatta artacağını tespit etmiş bulunuyor. Rus değerlendirmelerine göre müşterek harekât ortamında, topçunun sağladığı hızlı ve keskin atış desteği, düşmanın gerçek (ya da gerçeğe yakın) zamanlı imhası için şart. Bu bağlamda da yeni nesil topçu unsurlarının zırhlı ve mekanize birliklerle birlikte, onlara uyum sağlayabilecek şekilde, nehir vb maniaları geçiş de dahil intikâl ve manevra yeteneğine; düşman personeli ve araçlarını mevzi ve toplanma alanlarında tespit edildiği anda süratle imha edebilme kabiliyetine; hedefte zaman ve atış eşgüdümünü sağlayabilme imkânlarına sahip olması gerekiyor.[8]

Obüs ve çok namlulu roket sistemlerini (ÇNRS) ön plana koyan bu Rus yaklaşımında İHA'lar, hedef bilgisi elde etme ve topçu tabur / tugaylarına iletmede kullanılan ileri gözcüler olarak görev görmekte. ABD yaklaşımında ise muharip uçak ve helikopterlerin; hassas güdümlü mühimmatlar ile gerçekleştirilen yakın hava desteğinin (YHD - Close Air Support) ön planda olduğunu görüyoruz.

Rusya hem teknolojik ve ekonomik etkenler hem de kısa süre önce yürürlükten kalkan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması'nın (Intermediate Range Nuclear Forces - INF) hükümleri uyarınca zayıf kalan SİHA kabiliyetine prototip seviyesine daha yeni ulaşmak üzere. Kara kuvvetlerinin taktik İHA kabiliyeti Forpost 1 ve 2 ile Orlan serisi keşif - gözetleme görevli uçaklardan oluşuyor.

Türkiye'nin ise, Bahar Kalkanı Harekâtı'nda, Rus yaklaşımına benzer ancak kendisine özgü bir KTK yeteneği sergilediğini söylemek mümkün.

Bahar Kalkanı Harekâtı'nda kullanılan KTK'nın taarruz bileşeni üç ana unsurdan oluşmaktaydı. Bunlar:

i. F-16C/D ve F-4E 2020 savaş uçakları

ii. Anka-S ve Bayraktar TB2 SİHA'lar

iii. T-155 Fırtına kundağı motorlu obüsler ile T-122 Sakarya ve T-300 Kasırga ÇNRS'ler.[9]

Burada Rus ve ABD yaklaşımlarının bir bileşiminin mevcut olduğu iddia edilebilir: Rus KTK’sında SİHA’lar mevcut değil. Ayrıca Rus ordusunun elindeki Forpost ve Orlan tipi İHA’ların havada kalış süreleri, Anka-S ve TB2’ye kıyasla oldukça az. Bir diğer önemli fark da Rusya’nın elinde, Anka-S gibi çok uzun mesafelerden kriptolu veri iletişimi yapabilecek SATCOM donanımlı İHA bulunmaması.

ADOP 2000 (Kaynak: ASELSAN)

Ancak bunlara karşın, KKK envanterinde de yaklaşık 40 yıllık terörle mücadele deneyimine rağmen hala güdümlü topçu ve ÇNRS mühimmatı bulunmadığını not etmek gerekir. Bu zafiyeti akıl ve mantık sınırlarında açıklayabilmek, en azından bu satırların yazarı için mümkün değildir.

Türk tipi KTK’nın temelini, ADOP-2000’in teşkil ediyor. ASELSAN tarafından geliştirilen ADOP-2000, ateş desteğinin planlama, icra ve eşgüdümünü sağlayan ağ merkezli bir sistem. Bu kapsamda, hedeflerin tespiti, yönetimi, taktik ve teknik ateş idaresi faaliyetlerini sayısal ortamda otomatik olarak gerçekleştirebilmekte. ADOP-2000, uygun hedefin uygun zamanda, uygun silah sistemi ve uygun mühimmat ile ateş altına alınması için gerekli plan ve uygulamayı sağlayabiliyor. Sistemin önemli bir kabiliyeti de hedef tespit vasıtalarından ateş destek koordinasyon merkezlerine; ateş idare merkezlerinden silahlara kadar bütün ateş destek unsurları arasında hızlı ve güvenilir veri akışını kurması.[10] ADOP-2000’in keşif bileşenlerinden biri de keşif – gözetleme sistemleri entegre edilmiş M113 zırhlı personel taşıyıcı araçlar.[11]

Sonuç olarak Bahar Kalkanı Harekâtı'nda, TSK'nın dikkatli çalışılmış bir doktrini, yerli savunma sanayiinin ürün ve çözümleri ile uygulamaya soktuğunu söylemek mümkün. Özellikle SİHA'ların dar bir harekât alanında yüksek sayıda kullanılması; avcı - gözcü rolünü üstlenmeleri, daha önce örnekleri olmayan uygulamalar. Ancak bunlara karşılık, düşman hava savunmasına karşı İHA'ların hala ciddi zaaflarının da olduğu bu harekâtta da görüldü. Her ne kadar bölgedeki Suriye ordusuna ait hava savunma sistemlerinin önemli bir kısmı imha edilmiş ve etkili bir elektronik harp uygulanmış olsa da, bir miktar Anka-S ve TB2 düşürüldü. Daha iyi donanımlı, elektronik harp ve gelişmiş komuta kontrol sistemleri ile desteklenmiş bir hava savunma şemsiyesi karşısında İHA'ların daha da zorlanacağı aşikâr.

Burada da elektronik harbin işlevi devreye giriyor.



[1] "Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Yunanistan'a çağrı: Sen de kapılarını aç", Milliyet, 08.03.2020: https://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-cumhurbaskani-erdogandan-yunanistana-cagri-sen-de-kapilarini-ac-6161126
[2] "Dünden Bugüne Anka", TUSAŞ Dergi, Sayı 110, Sayfa 31: https://www.tusas.com/uploads/2019/05/dergi-110.pdf
[3] "Recce-Strike Complexes in Soviet Theory and Practice": https://apps.dtic.mil/dtic/tr/fulltext/u2/a231900.pdf
[4] Brisky, Larry A. "The reconnaissance destruction complex: A Soviet operational response to Airland Battle." The Journal of Soviet Military Studies 3.2 (1990): 296-306.
[5] Rus askeri terminolojisinde “kompleks” kelimesi, birbirine tümleşik sistemlerden oluşan yapıyı; başka bir ifadeyle “sistemler sistemini” ifade eder.
[6] "РАЗВЕДЫВАТЕЛЬНО-УДАРНЫЙ КОМПЛЕКС (РУК)": https://encyclopedia.mil.ru/encyclopedia/dictionary/details_rvsn.htm?id=10459@morfDictionary
[7] "Найти и уничтожить за секунды: как работает военная разведка": https://www.mk.ru/politics/2017/11/02/nayti-i-unichtozhit-za-sekundy-kak-rabotaet-voennaya-razvedka.html
[9] KKK envanterindeki diğer topçu unsurlarının da kullanılmış olduğu bilinmekle birlikte yaygın ve yoğun olarak kullanılmış sistemler olarak bu üçü sayılabilir.

6 yorum:

Mesut dedi ki...

Arda Bey,

Roketsan web sayfasında (https://www.roketsan.com.tr/urun/trg-122-gudumlu-roketi/?current_ajax_id=25&current_ajax_page_type=product ) güdümlü mühimmatların üretildiği belirtiliyor. Siz farklı bir mühimmattan mı bahsediyorsunuz?

Adsız dedi ki...

"...hala güdümlü topçu ve ÇNRS mühimmatı bulunmadığını..."

sanırım yazarın kastı "yeterli miktarda bulunmadığı". Tabii kendisi daha iyi yanıt verecektir.

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Merhaba,

Esas kastım güdümlü obüs ve havan mermileriydi. ÇNRS'ler için ise öncelikle lazer güdümlü olmak üzere güdümlü roketlerin yaygınlaşmasını kastediyorum tabi ki.

Adsız dedi ki...

Makale için ayakta alkış. Udt

Unknown dedi ki...

güdümlü mühimmat pahalı olabilir lakin 10 tane sıradan mühimmatla yapacağınız işi 1 tane akıllı mühimmatla yapabilirsiniz. namluların yıpranmasını, zamanı, lojistiği vs hesaba katarsanız az ama nitelikli çok ama sıradana galip geliyor.

Adsız dedi ki...

Trg-122 ve trg-300 Güdümlü topçu roketlerini duyunca, roketsan 'bu teknolojiyi kullanarak üç vakte Güdümlü top mermisi' üretir diye düşünmüştüm.sonradan anladım ki önce Çinlilerin yapması gerekiyormus:(
bu yazi uzerine arastirinca cinlilerin rus lisansi ile krasnopol turevi bir mermi urettiklerini gordum.acaba KK boylesi bir muhimmat icin ihtiyac belirlemedi mi ve neden belirlemedi diye dusundum.
nicedir, excalibur kadar hassas olmasalar da bariz daha ucuz olan israil menseli top gun ve amerikan m1156 gudum kitlerinin bize daha uygun oldugunu dusunuyorum ama ne sav. sanayimizde boylesi bir girisim ne de KK'nde bunlara bir yonelim var.
uygur