12/12/2005

Türkiye, Ulusal Güvenlik Sorunları ve TSK Modernizasyon Stratejisi Üzerine bir Denemeye Giriş Denemesi

Türkiye'nin ajandasındaki belli başlı güvenlik sorunları / konuları şu şekilde özetlenebilir:

1. Komşularla ve bölge ülkeleri ile ilişkiler
2. Terörizm
3. Kitle İmha Silahları
4. Uyuşturucu ticareti, insan ticareti / yasadışı göç, kaçakçılık vs.

Bu çerçevede:



1. Türkiye üç kıtanın buluştuğu bir yerde, kavşak pozisyonunda bulunmanın her açıdan bedelini ödemiştir, ödemektedir. Din, tarih, kültür, coğrafya ve bilumum etkenler sebebiyle tarihte her dönem istisnasız birden fazla ülkeyle değişik ölçülerde çatışmıştır. Bu çatışmalar, diplomatik laf sokma desenli mektuplardan meydan savaşlarına, Kurtuluş Savaşı'ndan terörizmle mücadeleye kadar,mümkün olabilecek her şekilde vücut bulmuştur. Ne AB üyeliği ne de başka bir gelişme, kanımca, geleceğe dair bu yöndeki güvenlik sorunlarının bir ya da daha fazlasını ortadan kaldırmaz; sadece öncelik listesindeki yerlerini değiştirebilir (olasılıklarını azaltabilir) Dolayısıyla Türkiye'nin bölgesel anlamda daima belli bir caydırıcılık seviyesini tutturması gerekmektedir. AB ve NATO'nun doğuya doğru genişlemesi ve gelişen ekonomik, kültürel vs bağlar sayesinde, Almanya'nın doğu sınırına dair güvenlik sorunu büyük ölçüde azalmıştır. Bu da Alman Silahlı Kuvvetleri'nde büyük ölçüde niceliksel azalmaya imkan tanımaktadır. Ancak Türkiye'nin içinde bulunduğu gözü kör olmayasıca coğrafya buna izin verecek kadar cömert değildir.

Bu konuda ileriki dönemde Türkiye'ni bolca karşılaşacağı bir başka durum da savaş dışı operasyonlardır. Barışı koruma ve barışa zorlama, insani yardım gibi görevler, gittikçe artan sıklıkta günümüz ordularının sırtına binmektedir. Çevresinde pek çok dini, etnik vb sebeple kaynaklanan kriz ve/veya çatışma bulunan, ilgi ve etki alanı son derece geniş olan Türkiye'nin bu tarz görevlerden kendini soyutlaması mümkün değildir. Savaş dışı operasyon görevleri pek çok kendine has özelliği içinde barındırır. Empati kurma yeteneği bunların başında gelir ve bu, ancak ve ancak bilgiye etkili şekilde ulaşıp onu verimli kullanabilen askerlerin başarabileceği bir şeydir.

Gelişen teknoloji ve evrim geçiren askeri strateji ve doktrinler çerçevesinde 21. yüzyılın orduları da metamorfoza uğramaktadır. Ağ Merkezli Muharebe (Network Centric Warfare) doktrini uydu ve C4I2 teknolojileri, hassaslıkları metre mertebesinin bile altına inen güdüm sistemleri, insansız keşif ve savaş platformları, gerçek zamanlı veri aktarım mimarileri vb artık günümüzün, daha doğrusu geleceğin ordularının başlıca silahları olacaktır. Bu sayede ordular, sayıca çok daha az, ancak son derece iyi yetişmiş ve aynı zamanda birer mühendis-operatör olan askerlerden oluşacak, reaksiyon süreleri büyük ölçüde kısalacak, minimum risk alıp maksimum verimi minimum maliyetle sağlayabilecektir. 21. yüzyılda güçlü ordular caydırıcılıklarını, bilgiye hükmetme ve onu kontrol etme ölçüsünde kazanacaklardır.

Türkiye bölgesel anlamda caydırıcı bir askeri güce sahip olmayı hedefliyorsa bilgi teknolojilerine yatırım yapmalı, bilgiye hükmedecek ve onu en etkin şekilde kullanabilecek askerleri yetiştirmeli, teknoloji-yoğun sistemlere yönelmelidir.

2. Terörizmle mücadele, doğası gereği son derece girift ve karmaşık bir konudur. Sorunun sosyal, ekonomik, kültürel, uluslararası ve askeri gibi pek çok boyutu bulunmaktadır. Dış destek olmadan varlığını devam ettiremeyecek terörist hareketler aynı zamanda güçlü siyasi irade olmadan da kurutulamazlar. Ancak konuya askeri açıdan bakacak olursak terörizmle mücadele ancak ve ancak terörist strateji ve taktiklerin sağlıklı çözümlenmesi ve değerlendirilmesi ile mümkün olabilir. Kırsal veya meskun mahaldeki asimetrik savaş sentezli operasyonların icrası, yoğun bir analiz ve strateji ArGe sürecinden geçtikten sonra yapılabilir. Mücadele de karşı tarafın, yani terörist örgüt veya örgütlerin her adımlarının dikkatle izlenmesini, esnek ve güçlü karşı darbelerin vurulmasını gerektirir. Karakolda veya mevzide piyade tüfeği ile nöbet tutarak terörizmle mücadele edilemeyeceği aşikardır, Türk Silahlı Kuvvetleri bu gerçeği çok acı tecrübelerle öğrenmiştir.

Türkiye terörizmle mücadele için, bu mücadelede en etkili silahların başında bulunan bilgiye ve teknolojiye yatırım yapmalıdır. Askeri açıdan C4I2 hakimiyeti, dağda veya şehirde terörist kovalayan güvenlik güçlerinin elindeki en büyük koz olacaktır. Bu spektrum, mini İHA'lardan uydu görüntüleme ve haberleşme sistemlerini kapsayacak kadar geniştir.

3. Günümüzün küresel anlamda en büyük tehdit unsurları arasında yer alan Kitle İmha Silahları, hem politik hem de askeri açıdan son derece önemli bir güvenlik sorunudur. Bunun en başta gelen sebebi, bu silahların etkilerinin askeri, ekonomik, sosyal ve politik gibi geniş bir yelpazeye yayılabilmesi; buna karşılık maliyetlerinin (etkilerine kıyasla) son derece düşük olmasıdır. 20. yüzyıl, Kitle İmha Silahları'nın son derece vahşice kullanılmalarına sahne olmuştur.

Uzun menzilli füzelerin de yayılmasıyla KİS tehdidi bir ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir. Türkiye'nin bazı komşularının da bu tür silahlara dair teknolojilere yoğun kaynak aktardıkları bilinmektedir. KİS'na karşı tam olarak etkin bir savunma halihazırda mevcut değildir. Bu konuda kanımca ancak iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşan bir topyekün savunma yarıküresi" caydırıcı olur. Bu savunma yarıküresinin elemanları istihbarat, haberleşme ve erken uyarı uyduları, uydu - yer haberleşme ve kontrol altyapısı, yer ve hava (AWACS, AGS) konuşlu uzun menzilli tespit-teşhis-komuta-kontrol istasyonları, insansız keşif / gözlem platformları, kısa - orta - uzun menzil ve alçak - orta - uzun menzilli hava savunma sistemleri, C4I2 sistemleri, komuta-kontrol füzyon merkezleri sayılabilir.

Türkiye, hem bölgesel hem de küresel bir tehdit niteliğindeki Kitle İmha Silahları'na karşı etkili bir savunma oluşturmak için komuta-kontrol-tespit-teşhis ve istihbarat sistem ve teknolojilerine, kısaca bir savunma sistemi ve stratejisi olarak bilgi teknolojilerine yatırım yapmalıdır.

4. Günümüzün en büyük sosyal sorunlarından biri olan uyuşturucu, nakliyesi ve ticareti açısından büyük bir güvenlik sorunu arz etmektedir. Türkiye uyuşturucu ticareti güzergahında yer almakta ve bu konuda bir kavşak noktası teşkil etmektedir. Bu, doğrudan ulusal güvenliğimiz açısından bir tehdittir.

Benzer durum insan ticareti ve yasadışı göç konusunda da geçerlidir. Avrupa'nın yüksek refah seviyesine sahip oluşu ve doğudaki savaşlar, düşük yaşam standartları, rejim baskıları vs gibi sebepler, her geçen yıl daha fazla miktarda insanı yasadışı yollardan göçe zorlamaktadır. Bu hem bu göçün yapıldığı güzergah üzerindeki ülkeler, hem de hedef noktaları açısından önemli bir güvenlik sorunudur.

Çoğu açıdan benzer nitelikte bir güvenlik sorunu olan silah ve diğer madde / malzemelerin kaçakçılığı da ekonomik yönden olduğu kadar ulusal güvenlik yönünden de dikkate değer bir tehdittir. Bu trafik, ülkenin ekonomik bekasına ev sosyal yapısına zarar vermektedir. Önlenmesi ve yok edilmesi, kanımca, silahlı kuvvetlerin dolaylı ve çoğu durumda doğrudan müdahalesini gerektirecek kadar çok yönlü ve büyük ölçekli eylem gerektirir.

Bu konuda en başta sınırların fiziki güvenliğinden, deniz ticaretinin ve trafiğinin izlenmesine, kaçakçılık hareketlerinin ekonomik ve fiziki hareketlerinin tespitinden, kaynakları yok etmek için kullanılacak uygun kuvvet yapısına kadar pek çok konuda insanlı ve insansız erken tespit ve teşhis sistemleri, gerçek zamanlı veri aktarımı, gelişmiş C4I2 mimarisi, hızlı, çevik ve yukarıda anılan mimariye entegre platformlar ve konularında son derece yetkin bilgilerle donanmış, profesyonel personele ihtiyaç bulunmaktadır.

Türkiye her türlü kaçakçılıkla ve insan ticaretiyle mücadele etmek ve bölgesindeki ve kendi sınırları dahilindeki "situational awareness"ini artırmak ve idame ettirmek için bilgi teknolojilerine ve bu teknolojileri etkili kullanabilecek personele yatırım yapmalıdır.

Hiç yorum yok: