"İt dalaşı" olarak tabir edilen hava muharebesi terminolojide "Within Visual Range" (Görüş Menzili Dahili) olarak adlandırılır. Genelde üst sınırı IR öz savunma / kısa menzil hava-hava füzelerinin menzili kadardır ki, ortalama olarak 10 km'dir. Ne var ki yeni nesil kısa menzil füzelerle birlikte artık bu üst sınır 15 km civarlarına yaklaşmıştır.
"İt dalaşı" tabirinin çıkış nedeni malum, köpekler kavga ederken birbirinin etafında dönerler. Uçakların silah olarak sadece makineli tüfek ve makineli top kullandıkları dönemlerde (1. ve 2. Dünya Savaşı) de hasım uçağı vurmak için onun arkasına geçmek, uygun atış pozisyonuna girmek mecburiyetinden dolayı iki düşman uçak devamlı surette kaçınma ve saldırma manevraları icra ederlerdi. Bu tür mücadelede dönüş yarıçapı kısa olan, yani daha dar alanda dönen uçak hasım uçağın arkasına geçeceğinden, uçağın ve daha önemlisi plotun fiziksel dayanım sınırlarının zorlanması gerekmekteydi.
Kore Savaşı'ndan sonra 1960'lara kadar uzanan süreçte havadan havaya füzelerin gelişmesiyle makineli toplara ve kısa menzil hava muharebesine artık gerek olmayacağı düünülüyordu. Ancak Vietnam Savaşı sırasında makineli topa sahip olmayan F-4 Phantom II jetinin ilk modellerinin, küçük ve yüksek manevra kabiliyetini haiz Kuzey Vietnam MiG-17/19/21'leri karşısında ağır kayıplara uğraması bu kanıyı değiştirdi. Bu konsept değişikliğine bir diğer sebep de 1967 Arap - İsrail Savaşı'ndaki (6 Gün Savaşı) İsrail hava zaferlerinin neredeyse tamamının makineli top ile kazanılmış olmasıdır.
1960'ların sonlarından itibaren savaş uçaklarına makinalı top tekrar takıldı ve pilotların sert manevralara dayanımını artıracak ekipmanlar (G-giysisi gibi) daha da geliştirildi.
İt dalaşları pilotu biyolojik ve uçağı yapısal sınırlarının sonuna kadar zorlayabilir. Fizyolojik olarak normal insan vücudu 9g'den yukarısını kaldıramaz, eğitimli, kondüsyonlu bir pilot ise 10g'ye bir iki saniye dayanabilirse, bu muharebede hayatta kalmasını sağlayabilir - 1-2 saniye hava muharebesi için muazzam uzun bir zamandır. Bu sebeple uçakların yapısal dayanım sınırları pilotların fizyolojik sınırlarına yakındır. Burada da insansız hava araçlarının önemi ortaya çıkıyor, zira içinde kırılgan bir insan olmadan bir uçak çok daha sert manevralar yapabilir.
Rus Su-27 (ve türevleri) ve MiG-29 savaş uçakları ile dünyaya tanıtılan ve havacılık meraklıları arasında son derece ilgi çekici olan "Cobra Manevrası" (Pugaçev Cobrası da denir, bu manevrayı ilk olarak uygulayan test pilotu Viktor Pugaçev'e ithafen) uçuş gösterileri için son derece etkileyici ve kozmetik olmakla birlikte, halihazırda hava savaşı için etkin bir manevra veya taktik değildir. Bunun sebebi manevranın tatbik ediliş yöntemidir:
Cobra manevrasından önce pilot uçağı saatte yaklaşık 350 km/s sürate indirir ve uçak dengesini kazanana kadar bir kaç saniye bu hızda ve irtifayı koruyarak uçar. Daha sonra uçuş kontrol bilgisayarını kapatır ve levyeyi tüm tazyiği ile kendine doğru çeker. Uçuş kontrol sistemi yazılımı normalde bu derecede sert bir manevraya izin vermez; uçağın tüm kontrol yüzeyleri (flap, aileron vs) bilgisayar kontrolünde çalışmaktadır. Bilgisayarı kapatarak pilot, bu sert manevrayı olanaklı kılar. Uçak bir kaç saniye yaklaşık 120 derecelik hücum açısıyla uçar ve daha sonra pilotun levyeyi serbest bırakmasıyla öne doğru uçuşuna devam eder. Hava savaşı gibi saniyelerin bile önemli olduğu bir ortamda, uçağı uzun süre düz tutmak ve uçuş kontrol sistemini olduğu gibi devre dışı bırakmak pilot açısından büyük dezavantajdır.
İt dalaşında esas gaye, silahları ateşleyebilecek pozisyona en kısa sürede girmektir. Bu, her halükarda düşman uçağının tam arkasına girmek demek değildir. Gelişen teknoloji sonucu üretilen hava - hava füzelerinin güdüm sistemleri, 90 derece yukarıdaki hedeflere de saldırılabilmesine olanak sağlamaktadır. Pilotun baktığı yöne ateş etmesini sağlayan kaska monteli hedefleme sistemleri (Helmet Mounted Cueing System) ile pilot hava muharebesinin hengamesi içinde kokpitteki gösterge ve düğmelere konsantrasyonunu yöneltmeden sadece düşman uçağına odaklanabilmektedir. Yeni nesil füzelerin artırılmış yapısal dayanımları ile çok zor pozisyondaki düşman uçaklarına saldırılması mümkündür. Yeni nesil havadan havaya kısa menzil füzelere örnek olarak IRIS-T, AIM-9X Sidewinder, AA-11 (R-73) Archer, Python-5, Magic II gösterilebilir.
Savaş pilotunun hava muharbesinde uyması gereken bazı temel kaideler bulunmaktadır. Bu kaideler, yıllar boyunca çeşitli ülkelerin çeşitli savaşlarda edindikleri tecrübeler ışığında ortaya çıkmış, br çeşit yazısız kanun olmuştur. Bu kaideler silsilesi yeni tecrübeler ve teknolojiler ışığında her gün güncellenmeye müsaittir. Esasen her türlü savaş ortam ve vasıtasına tatbik edilebilecek bu kaideler özet olarak şöyledir:
1) Savaş pilotu, uçağını ve silahlarını iyi tanımalıdır. Uçağını, düşmana karşı atış pozisyonuna en kısa sürede sokacak biçimde yapısal limitlerine kadar zorlayabilmelidir.
2) Dolayısıyla pilot, uçağının ve silahlarının zayıf yönlerini tanımalıdır. Zorlayabileceği limitlerin farkında olmalıdır.
3) Uçağın ve silahların üstün yönleri olası bir çatışmada etkin biçimde kullanılabilmeli, kullanılan uçağa göre en iyi taktikler uygulanabilmelidir.
4) Düşman uçağının (ve mümkünse düşman pilotunun) kabiliyetleri bilinmelidir. Muharebenin düşmana avantaj sağlayabilecek ortam ve şartlarda gelişmesi önlenebilmelidir.
5) 1 ve 4 no'lu kurallara ters düşmeyecek biçimde, mümkün olan en saldırgan (ve dolayısıyla kendinden emin) biçimde yaklaşma yapılmalıdır. "Yapabileceğini düşünüyorsan yapabilirsin"
6) Pilot, düşmanın hareketlerini öngörebilmeli, bir sonraki hamlesini tahmin edebilmelidir. Bu tahmine göre önlemini almalı ve uçağını kendine avantaj sağlayacak biçimde kullanmalıdır.
7) Pilot, düşmanı, farkedilmeden önce farketmelidir.
8) Her zaman için o anda görülmeyen bir başka düşmanın var olabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Kural 8, bir gözün daima, bu henüz ortaya çıkmamış düşmanı aramasını gerektirir. Savaş uçakları bu yüzden hava savaşı esnasında ikili formasyonda uçar, birbirlerinin arkasını kollarlar (örnek: 2. Dünya Savaşı Luftwaffe'de kullanılan "Rotte" düzeni).
Son olarak, nispeten düşük kalitedeki uçağı kullanan yüksek eğitimli pilot, her zaman için daha kaliteli uçağı kullanan ortalama pilottan daha avantajlıdır.
"İt dalaşı" tabirinin çıkış nedeni malum, köpekler kavga ederken birbirinin etafında dönerler. Uçakların silah olarak sadece makineli tüfek ve makineli top kullandıkları dönemlerde (1. ve 2. Dünya Savaşı) de hasım uçağı vurmak için onun arkasına geçmek, uygun atış pozisyonuna girmek mecburiyetinden dolayı iki düşman uçak devamlı surette kaçınma ve saldırma manevraları icra ederlerdi. Bu tür mücadelede dönüş yarıçapı kısa olan, yani daha dar alanda dönen uçak hasım uçağın arkasına geçeceğinden, uçağın ve daha önemlisi plotun fiziksel dayanım sınırlarının zorlanması gerekmekteydi.
Kore Savaşı'ndan sonra 1960'lara kadar uzanan süreçte havadan havaya füzelerin gelişmesiyle makineli toplara ve kısa menzil hava muharebesine artık gerek olmayacağı düünülüyordu. Ancak Vietnam Savaşı sırasında makineli topa sahip olmayan F-4 Phantom II jetinin ilk modellerinin, küçük ve yüksek manevra kabiliyetini haiz Kuzey Vietnam MiG-17/19/21'leri karşısında ağır kayıplara uğraması bu kanıyı değiştirdi. Bu konsept değişikliğine bir diğer sebep de 1967 Arap - İsrail Savaşı'ndaki (6 Gün Savaşı) İsrail hava zaferlerinin neredeyse tamamının makineli top ile kazanılmış olmasıdır.
1960'ların sonlarından itibaren savaş uçaklarına makinalı top tekrar takıldı ve pilotların sert manevralara dayanımını artıracak ekipmanlar (G-giysisi gibi) daha da geliştirildi.
İt dalaşları pilotu biyolojik ve uçağı yapısal sınırlarının sonuna kadar zorlayabilir. Fizyolojik olarak normal insan vücudu 9g'den yukarısını kaldıramaz, eğitimli, kondüsyonlu bir pilot ise 10g'ye bir iki saniye dayanabilirse, bu muharebede hayatta kalmasını sağlayabilir - 1-2 saniye hava muharebesi için muazzam uzun bir zamandır. Bu sebeple uçakların yapısal dayanım sınırları pilotların fizyolojik sınırlarına yakındır. Burada da insansız hava araçlarının önemi ortaya çıkıyor, zira içinde kırılgan bir insan olmadan bir uçak çok daha sert manevralar yapabilir.
Rus Su-27 (ve türevleri) ve MiG-29 savaş uçakları ile dünyaya tanıtılan ve havacılık meraklıları arasında son derece ilgi çekici olan "Cobra Manevrası" (Pugaçev Cobrası da denir, bu manevrayı ilk olarak uygulayan test pilotu Viktor Pugaçev'e ithafen) uçuş gösterileri için son derece etkileyici ve kozmetik olmakla birlikte, halihazırda hava savaşı için etkin bir manevra veya taktik değildir. Bunun sebebi manevranın tatbik ediliş yöntemidir:
Cobra manevrasından önce pilot uçağı saatte yaklaşık 350 km/s sürate indirir ve uçak dengesini kazanana kadar bir kaç saniye bu hızda ve irtifayı koruyarak uçar. Daha sonra uçuş kontrol bilgisayarını kapatır ve levyeyi tüm tazyiği ile kendine doğru çeker. Uçuş kontrol sistemi yazılımı normalde bu derecede sert bir manevraya izin vermez; uçağın tüm kontrol yüzeyleri (flap, aileron vs) bilgisayar kontrolünde çalışmaktadır. Bilgisayarı kapatarak pilot, bu sert manevrayı olanaklı kılar. Uçak bir kaç saniye yaklaşık 120 derecelik hücum açısıyla uçar ve daha sonra pilotun levyeyi serbest bırakmasıyla öne doğru uçuşuna devam eder. Hava savaşı gibi saniyelerin bile önemli olduğu bir ortamda, uçağı uzun süre düz tutmak ve uçuş kontrol sistemini olduğu gibi devre dışı bırakmak pilot açısından büyük dezavantajdır.
İt dalaşında esas gaye, silahları ateşleyebilecek pozisyona en kısa sürede girmektir. Bu, her halükarda düşman uçağının tam arkasına girmek demek değildir. Gelişen teknoloji sonucu üretilen hava - hava füzelerinin güdüm sistemleri, 90 derece yukarıdaki hedeflere de saldırılabilmesine olanak sağlamaktadır. Pilotun baktığı yöne ateş etmesini sağlayan kaska monteli hedefleme sistemleri (Helmet Mounted Cueing System) ile pilot hava muharebesinin hengamesi içinde kokpitteki gösterge ve düğmelere konsantrasyonunu yöneltmeden sadece düşman uçağına odaklanabilmektedir. Yeni nesil füzelerin artırılmış yapısal dayanımları ile çok zor pozisyondaki düşman uçaklarına saldırılması mümkündür. Yeni nesil havadan havaya kısa menzil füzelere örnek olarak IRIS-T, AIM-9X Sidewinder, AA-11 (R-73) Archer, Python-5, Magic II gösterilebilir.
Savaş pilotunun hava muharbesinde uyması gereken bazı temel kaideler bulunmaktadır. Bu kaideler, yıllar boyunca çeşitli ülkelerin çeşitli savaşlarda edindikleri tecrübeler ışığında ortaya çıkmış, br çeşit yazısız kanun olmuştur. Bu kaideler silsilesi yeni tecrübeler ve teknolojiler ışığında her gün güncellenmeye müsaittir. Esasen her türlü savaş ortam ve vasıtasına tatbik edilebilecek bu kaideler özet olarak şöyledir:
1) Savaş pilotu, uçağını ve silahlarını iyi tanımalıdır. Uçağını, düşmana karşı atış pozisyonuna en kısa sürede sokacak biçimde yapısal limitlerine kadar zorlayabilmelidir.
2) Dolayısıyla pilot, uçağının ve silahlarının zayıf yönlerini tanımalıdır. Zorlayabileceği limitlerin farkında olmalıdır.
3) Uçağın ve silahların üstün yönleri olası bir çatışmada etkin biçimde kullanılabilmeli, kullanılan uçağa göre en iyi taktikler uygulanabilmelidir.
4) Düşman uçağının (ve mümkünse düşman pilotunun) kabiliyetleri bilinmelidir. Muharebenin düşmana avantaj sağlayabilecek ortam ve şartlarda gelişmesi önlenebilmelidir.
5) 1 ve 4 no'lu kurallara ters düşmeyecek biçimde, mümkün olan en saldırgan (ve dolayısıyla kendinden emin) biçimde yaklaşma yapılmalıdır. "Yapabileceğini düşünüyorsan yapabilirsin"
6) Pilot, düşmanın hareketlerini öngörebilmeli, bir sonraki hamlesini tahmin edebilmelidir. Bu tahmine göre önlemini almalı ve uçağını kendine avantaj sağlayacak biçimde kullanmalıdır.
7) Pilot, düşmanı, farkedilmeden önce farketmelidir.
8) Her zaman için o anda görülmeyen bir başka düşmanın var olabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Kural 8, bir gözün daima, bu henüz ortaya çıkmamış düşmanı aramasını gerektirir. Savaş uçakları bu yüzden hava savaşı esnasında ikili formasyonda uçar, birbirlerinin arkasını kollarlar (örnek: 2. Dünya Savaşı Luftwaffe'de kullanılan "Rotte" düzeni).
Son olarak, nispeten düşük kalitedeki uçağı kullanan yüksek eğitimli pilot, her zaman için daha kaliteli uçağı kullanan ortalama pilottan daha avantajlıdır.
1 yorum:
Bu tarz yazılar yazmaya devam etmeniz dileğiyle. Teşekkürler.
Yorum Gönder