30/06/2021

Savunma ve Havacılık Sanayii 2020 Performans Raporu ve Bazı Değerlendirmeler

Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD), 2020 Performans Raporu'nu yayımladı.

Sektörün üretim ve gelir seviyesi, harcamaları ve psikolojik – ekonomik durumu ile ilgili net bir izlenim imkânı sağlayan bu rapor, SASAD üyesi firmaların dernek tarafından kendilerine iletilen sorulara verdikleri yanıtlardan derleniyor. Dolayısıyla raporun içerdiği veri, gösterge ve değerlendirmeler, bu yanıtlara dayanıyor. Dernek üyesi olmayıp savunma – havacılık sektöründe faaliyet gösteren ya da dernek üyesi olmasına rağmen ankete katılmayan firmaların verileri, haliyle dahil değil.

Giriş kısmında belirtildiğine göre rapor, 85   firma/kurum  tarafından  verilen  cevaplar  ile hazırlanmış. Geçen yılki ankete yanıt veren firma sayısı 76 imiş. Rapor, derlenen yanıtların sektörün perfromansını %90 oranında temsil ettiğini kaydediyor.

Raporun sunduğu verilen ve yer verdiği değerlendirmelerde, COVID-19 salgınının Türk savunma sanayiini olumsuz etkilediği net şekilde görülüyor. Hemen hemen tüm göstergelerde düşüş yaşanmış.

Ancak sektörün performans ve çıktılarındaki bu sert düşüşün ne kadarı COVID-19’un doğrudan ve dolaylı etkilerinden kaynaklanıyor, tespit etmek zor. Raporda da buna dair net bir ayrım ya da tespit yer almıyor. Bu konuya ayrıca değineceğim.

Rapora göre 2020 yılında Türk savunma sanayiinin temel performans göstergeleri şu şekilde gerçekleşmiş (parantez içindekiler 2019 verileri)

  • Alınan siparişler: USD6.175 milyar (USD10.671 milyar)
  • Ciro: USD 8.856 milyar (USD10.884 milyar)
  • İhracat: USD 2.266 milyar (USD3.068 milyar)
  • İthalat: USD2.161 milyar (USD3.088 milyar)
  • Ürün/teknoloji geliştirme harcamaları: USD1.241 milyar (USD1.672 milyar)
  • İstihdam: 77,566 kişi (73,771 kişi)
  • Kişi başı ciro: USD114,171 (USD147,539)
  • Kişi başı ihracat geliri: USD29.212 (USD41,595)

Toplam ciro değerine, yurt içi sanayiciye yapılan satışlar da dahil. Bu meblağ çıkarıldığında, son kullanıcıya yapılan satışlardan elde edilen net gelir USD7.822 milyar olarak çıkıyor. Yurt içi satışların kabaca %16'sı, yurt dışı satışların da yaklaşık %33'ü sanayiciye yapılıyor. Yurt dışı satışlardaki sanayiciye yapılan satışları, off set olarak ele alırsak, savunma sektörü ihracatının kabaca üçte birinin off set olduğu sonucuna varabiliriz. Sektör ihracatında off set'in oranının düşmüş olması sevindirici.

Alt sektör kırınımlarına bakıldığında kara sistemlerinin %29.06'lık payla birinci olduğu görülüyor. Onu %22.38 ile askeri hava sistemleri takip ediyor.

Mavi Vatan doktrinin en yoğun şekilde gündeme geldiği 2020 yılında deniz sistemleri sektörünün savunma sanayiinin toplam cirosunda %7.60 ile, bakım - onarım - yenileme (MRO) alt sektörüne yakın bir paya sahip olması oldukça düşündürücü.

Uzay sektörünün toplam ciroya katkısının yaklaşık binde 6 olması ise, sektörün geleceğine dair parlak bir manzara sunmuyor.

İhracatın bölgesel kırınımına bakıldığında, Avrupa ve ABD'ye yapılan satışların toplam ihracatın %43'ü olduğu görülüyor.



2020 yılında kaydedilen en sert düşüş, yeni siparişlerde: 2020 yılında alınan siparişler, bir önceki yıla göre %42 azalarak USD6.175 milyar olarak gerçekleşmiş. En fazla sipariş alınan sektörler sivil havacılık ile kara sistemleri. Raporun dikkat çektiği bir konu, sektörün önünde 1 yıllık bir iş potansiyelinin olduğu; bir an önce yeni sipariş alınması gerekliliği. Başka bir ifadeyle sektörün elinde uzun vadeli çok fazla iş ve proje bulunmuyor.

Alınan siparişlerin bölge ve müşteri dağılımında ilginç bir tablo var. Siparişlerin %54'ü yurt içinden. 2020 ihracatının %43'ünün yapıldığı Avrupa ve ABD'den alınan siparişlerin toplam oranı %24. Raporda da tespit edildiği üzere, COVID-19 sonrası ülkelerin harcama önceliklerinin değişmesi, küresel ekonomik ortam ve tedarik zinciri değişimleri ile birlikte sektörün 2021 sonrasına dair alarm zillerinin çaldığı net şekilde görülüyor.  Raporun tavsiyesi yerinde: Sektörün başta tıbbi cihaz ve ürünler olmak üzere "çift kullanımlı" (İngilizce tabiriyle "dual use") ürün ve teknolojilere odaklanması gerekiyor.

İthalat ile ihracat değerleri bu sene de neredeyse birebir aynı. Sektörün üretimde, ara mamûl, hammadde ve üretim teknolojilerinde yurt dışına bağımlılığında bir değişme yok. Nitekim raporda da kaydedildiği üzere bir önceki yıla göre ithalatın %30 kadar düşmüş olmasının esas nedeni üretimin düşmüş olması. Bu da maalesef önceki yıllarda yüksek ithalatı açıklamak için kullanılan "olası yaptırımlara hazırlık için stok yapmak için harcama yapılması" argümanının geçerliliğini zayıflatıyor.



2020'de sert düşüş yaşanan bir diğer kalem, ürün ve teknoloji geliştirme faaliyetleri. Bu alanda yapılan harcamalar bir önceki yıla göre %25.79 düşmüş. Yapılan USD1.242 milyarın yaklaşık %14'ü teknoloji geliştirmeye; %86'sı ise ürün geliştirmeye harcanmış.

Ürün ve teknoloji geliştirme (ÜG/TG) harcamalarının kırınımı incelendiğinde çok rahatsız edici ve sektörün geleceği için umut kırıcı bir durum ortaya çıkıyor.

Rapor, ÜG/TG'ye yönelik devlet teşviklerinin bir önceki yıla göre %25.79 azaldığını belirtmiş. Bu oran, sektörün toplam ÜG/TG harcamalarındaki azalma ile virgülüne kadar aynı! Zaten sektörün özkaynakları ile yaptığı ÜG/TG harcamaları da 2019'a kıyasla neredeyse aynı kalmış. Sektörün toplam cirosundaki sert düşüşe rağmen ÜG/TG harcamasının aynı kalması, çok iyimser bir bakış açısı ile olumlu bir gösterge olarak ele alınabilir. Ancak geniş perspektifte bu manzara, sektörün ArGe ve ÜrGe'de devlete bağımlılığı ve dolayısıyla rekabetçi gücü konusunda çok ciddi bir tablo ortaya koymaktadır. Bu durumun, özellikle COVID-19 sonrası dönemde önemli kırılmalar yaşayacak küresel savunma - havacılık sektör dinamikleri de göz önünde bulundurularak iyileştirilmesi gerekmektedir.



Savunma ve havacılık sektörünün bir önceki yıla göre gelişme gösteren tek verisi, toplam istihdam. Rapora göre 2020 sonu itibariyle sektörün toplam işgücü 77,566 kişi. Çalışanların eğitim ve görev bazında dağılımlarında önceki seneye göre çok büyük bir değişiklik görünmüyor; bu da istihdamın dağılımını koruyarak artmasının sonucu.

Sektörün cirosunun %72'sinin Ankara'daki şirketler tarafından oluşturulduğu görülüyor. %19'u İstanbul, %2.79 ise İzmir. Rapor, çalışanların eğitim bazında illere göre dağılımını da ayrıntılı olarak vermiş.

Raporun bu yılki sürümünde büyük ölçekli firma ile küçük ve orta ölçekli işletme (KOBİ) özellerinde ciro ve ihracat kırınımları da sunulmuş. KOBİ'lerin ihracatının %41'inden fazlasının deniz sektöründe oluşu dikkat çekici.



Raporun "Gelecek Beklenti Analizi" başlıklı kısmında anketi yanıtlayan firma yöneticilerinin çeşitli sorulara verdikleri yanıtların analizleri yer alıyor. Firma yöneticilerinin yaklaşık %79'u firmalarının gelişip büyüyeceği konusunda emin; %43 kadarı büyüme oranlarını %15'ten fazla olarak tahmin ediyor. Benzer şekilde sektör oyuncularının %93'ünün gündeminde birinci öncelik büyüme. Bu da yaşanan olumsuzluklara rağmen yüksek özgüven ve umut göstergesi.

Firmaların %52.4'ü mevcut ürünlerinde güncelleme ve gelişme yapmayı planlarken %45.7'si ise yeni ürün yatırımı planlıyor. COVID-19 sonrası döneme dair değişebilecek ihtiyaç ve öncelikler göz önüne alındığında, yeni ürün yatırımı planlayan firma oranının daha yüksek olması beklenebilirdi. Ancak bu da ilave yatırım ve teşvik gerektirebileceği için kolay değil elbette.

Rapor, sektörün performans ve çıktılarındaki düşüşün ana nedeni olarak COVID-19’u gösteriyor. Bu, doğru bir tespit. COVID-19 tüm dünyada sadece savunma ve havacılık değil, tüm sektörleri şiddetli şekilde sarstı. Ancak COVID-19 tek etken midir?



TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2020 yıl sonu itibariyle reel gayrı Safi Yurt içi Hasılası (GSYİH) yaklaşık USD717 milyar. 2020 reel GSYİH’si ise yaklaşık USD760 milyar. GSYİH’deki azalma oranı yaklaşık %4.0. Savunma ve havacılık sektör cirosundaki azalma oranı ise %18.64. 2016 – 2017 civarına kadar GSYİH ile savunma sektör ciro değişim oranları paralel seyretmekteydi. İki grafik arasındaki uyum 2017’den sonra bozuldu ancak 2020’de makas çok ciddi oranda açılmış görülüyor. Tek başına bir tespit yapmaya yeterli olmasa da bu büyük fark, sektör cirosunun gerilemesinin tek nedeninin COVID-19 olmayabileceğini düşündürüyor.

Burada COVID-19’un doğrudan ve dolaylı iki etkisinden bahsedilebilir:

i. Doğrudan etki, salgınla mücadele kapsamında işyerlerinin kapanması, çalışanların yaşadıkları sağlık sorunları gibi etkenler nedeniyle faaliyetlerin ve üretimin yavaşlaması ve hatta durması nedeniyle yaşanan ciro kaybıdır.

ii. Dolaylı etki ise, benzer şekilde etkilenen yurt dışındaki tedarikçilerin, yurt içindeki üreticilere teslimat yapamaması nedeniyle yurt içi firmaların üretim ve teslimatlarının aksamasıdır. Ayrıca salgından dolayı yurt dışı seyahat, toplantı, fuar vb faaliyetler de kesildiği için, iş geliştirme, pazarlama ve tanıtımlarda da büyük sıkıntılar yaşanmış, bunlar da özellikle yeni siparişlerin azalmasında etkili olmuştur.

Salgının doğrudan etkisi (i) ile ilgili yapabilecek çok fazla bir şey yok; dünyanın tamamı benzer şekilde etkilendi. Ancak yurt dışı tedarikçilere bağımlılık oranında dolaylı etkilerin olumsuz etkisi ağır hissedilmiş olsa gerek. Sektörün kritik alt sistem, bileşen ve teknolojilerde yurt dışına bağımlılığının neden olduğu risk, burada daha net görülüyor.

COVID-19’a ilaveten bir diğer önemli etken de, bir süredir karşı karşıya bulunulan yaptırım ve ambargolar olmalı. 



Barış Pınarı Harekâtı ile birlikte ABD ve pek çok Avrupa ülkesi Türkiye’ye yönelik yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. Bundan önce de çeşitli siyasi sebeplerle teslimat ya da ihracat izni gibi konularda sıkıntılar yaşanmaktaydı. ABD yönetiminin 2020 Aralık ayında S-400 alımından dolayı CAATSA yaptırımlarını devreye alması; Kanada’nın Wescam MX15 kameralarla ilgili ihracat izni ihlali nedeniyle ambargo uygulaması gibi gelişmeler de bu süreçteki önemli gelişmeler. Sonuç olarak Türk savunma sanayiinin ABD ve Avrupa ülkelerinin büyük kısmı ile tedarik ilişkilerinde son birkaç yılda önemli sıkıntılar yaşanması, üretimde aksamalara neden oldu. Bu ülkelerden temi edilen ürünlerin tamamı olmasa da bir kısmının alternatif ülke ve firmalardan temini olsa da, özellikle kompleks platformlara dair bileşen ve alt sistemlerde ikamenin yapılabilmesi her zaman kolay olmamaktadır. Bu hususu, başta motor ve aktarma organı olmak üzere bazı kritik alt sistemlerde tecrübe ediyoruz.

Tüm bunların üstüne, son yıllarda vahameti giderek artan ekonomik darboğazın ve bunun bir sonucu olarak yaşanan nakit sıkıntısının da vurgulanması gerekir. COVID-19’un bu sıkıntılara bir çarpan etkisi yaratmış olduğu kesindir ancak nakit sıkıntısı 2019’da dahi etkisini göstermekteydi.

Bu veri ve tespitler ışığında şu değerlendirmeleri yapmak mümkün:

1. Türk savunma sanayii sektörünün istikrarlı şekilde yükseliş gösteren tek verisinin, çalışan sayısı olduğu görülüyor. Hem sektör istihdamının hem de sektörün ülkedeki toplam işgücü içindeki payının düzenli şekilde artıyor oluşu sevindirici. Zira savunma ve havacılık sektörü, doğası itibariyle en kalifiye personelin çalıştığı sektörlerin başında geliyor. Bu alanda her kademede çalışanın artması, nitelikli işgücü potansiyeli açısından önemlidir. Öte yandan nitelik ve nicelik açısından gelişen insan kaynaklarının otomotiv, medikal, enerji gibi komşu sektörlere de büyük katkısı olmaktadır. Bu olumlu etkiyi bir ölçüde TOGG otomobil girişiminde görmekteyiz.

2. Çalışan başına ciro, son 10 yılın en düşük seviyesine düşmüş durumda. Bunun nedeni çalışan sayısının atması ve cironun sert şekilde düşmesi. Ancak bu göstergenin yıllara bağlı değişimine bakıldığında, 2019 istisnası hariç zaten bir süredir düşüş eğiliminde olduğu görülüyor. Dolayısıyla, sadece 2020 ile sınırlı bir durum olmayabilir: Önemli bir verimlilik ve rekabet gücü göstergesi olan bu oranın artırılması için ciroda ciddi yükselme gerekiyor.

3. Sektörün toplam cirosu 2018 ve 2019 yıllarında büyük sıçramalar kaydetmişti. Şu anda 2018 seviyesine gerilemiş durumda. COVID-19 sonrası savunma ve güvenlik sektörü, pazarın hem Türkiye’deki hem de dünyadaki yapısının, ihtiyaçların ve üretim ve tedarik ağlarının yapısının değişimine bağlı olarak, 2019 seviyesine yeniden ulaşması zaman alacaktır. Sektörün ciro bağlamında ne kadar zamanda kendisini toparlayacağı, yanıtı zor bir soru ve askeri, siyasi ekonomik ve teknolojik etkenlere fazlasıyla bağlı.

4. İthalatın ve cironun aynı anda bu kadar sert düşmesi, üretimde özellikle ara mal ve hammaddede dışa bağımlılığın çok net bir göstergesi. Bu düşüş döneminde bile ithalat ve ihracatın başa baş gitmesi ayrıca dikkat çekici.









Hiç yorum yok: