2015 Kasım ayında bir Su-24 savaş
uçağının düşürülmesinin ardından Türkiye – Rusya ilişkileri kopma noktasına
gelmişti. Bu gerilim, geçtiğimiz yıl 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre
sonra yerini yakınlaşmaya ve ilişkilerin tamirine bıraktı. Bu sürecin en medyatik
yansımalarından biri de S400 hava savunma sistemi alımı için yürütülen
görüşmeler oldu.
S400, Türk kamuoyunu yalnızca hava
savunma sistemi ihtiyacına yönelik alınması düşünülen bir sistem olması
nedeniyle ilgilendirmiyor. Bu sistem aynı zamanda Rusya’nın Karadeniz Havzası’nda bir süredir uygulamakta olduğu A2/AD (Anti Access – Area Denial; Erişimi Engelleme / Alan Hakimiyeti) stratejisinin temel unsurlarından biri. Rusya
A2/AD’yi, çeşitli uzun menzilli füze sistemleri ile deniz ve hava gücünün
modernizasyonu ile Karadeniz’de uygulamakta.
Ve dolayısıyla Karadeniz’de Türkiye
ile belli bir mesafeyi korumaya özen gösteren bir rekabet yürütmekte.
Türk Deniz Kuvvetleri bu yıl 27 Mart
ile 7 Nisan tarihleri arasında Karadeniz’de “Deniz Yıldızı 2017” adlı geniş
kapsamlı bir tatbikat düzenledi. Bu seneki tatbikata on firkateyn, üç korvet,
sekiz karakol botu / hücumbot, iki mayın avlama gemisi, dört denizaltı ve üç
destek gemisi katıldı. Gerçek mühimmatlarla yapılan atışlara ilaveten Bulgaristan’ın
Varna, Romanya’nın Köstence, Ukrayna’nın Odesa, Rusya’nın Novorossisk ve
Gürcistan’ın Batum limanları ziyaret edildi.
15 Temmuz’un ardından yaralarını saran
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve donanmanın ciddi bir gövde gösterisi olma
niteliği taşıyordu Deniz Yıldızı. Ancak aynı zamanda karşı kıyıdaki komşuya da
bir yanıt idi.
Güney Askeri Bölge Komutanlığı’nın
2016 Eylül ayındaki tatbikatının kapanış konferansında konuşan Rus Genelkurmay
Başkanı Valeri Gerasimov, Rus Karadeniz Filosu’nun artık Türk Deniz Kuvvetleri’nden
daha güçlü olduğunu iddia etmişti. “Türkiye Karadeniz’in efendisi konumundaydı, ancak artık her şey farklı” şeklinde konuşan Gerasimov, Rus donanmasının
taarruz menzilinin Boğazlar’a kadar eriştiğini de iddia etmişti. Rus
Genelkurmay Başkanı’nın bu sözleri, tam da o günlerde yeniden tesis edilen iki ülke
ilişkilerindeki ılımlı havayla tamamen zıt bir tondaydı.
Gerasimov, bahsi geçen konuşmasında özel
bir yer ayırdığı ve kabiliyetlerini övdüğü Kalibr füzeleri, S400 hava savunma
sistemi ve Bastion kıyı konuşlu gemisavar füzeleri ile birlikte Rusya’nın A2/ADstratejisinin sacayaklarından birini teşkil ediyor. Rusya bir süredir deniz
kuvvetlerindeki pek çok farklı muharip gemiyi Kalibr füzeleri ile donatmakta. Bu
kapsamda özellikle Karadeniz Filosu için inşa edilen Proje 636.3 Varşavyanka
sınıfı denizaltılar, Proje 11356 Admiral Grigoroviç sınıfı firkateynler ve Proje
21631 Buyan-M sınıfı korvetler, Kalibr füzeleri ile donatıldılar (Karadeniz
Filosu’ndaki iki Buyan-M korvetin geçtiğimiz Kasım ayında Baltık Filosu’na
kaydırıldığını eklemekte fayda var). Ancak yürütülen iddialı gemi inşa
programları, Ukrayna’dan gemi gaz türbinleri başta olmak üzere pek çok alt
sistemin sevkiyatının durması nedeniyle ciddi zarar görmüş durumda.
Karadeniz Filosu, Rusya’nın Suriye’de
yürüttüğü harekâtın merkezinde yer alıyor: Filoya bağlı çıkarma ve destek
gemileri, “Suriye Ekspresi” adlı lojistik destek görevi kapsamında bu ülkeye
teçhizat, personel ve malzeme taşımakta.
Karadeniz Filosu’nun
gemileri aynı zamanda aktif olarak taarruzlarda da görev almakta. 19 Ağustos
2016 günü Doğu Akdeniz’deki Rus görev gücü bünyesindeki, her ikisi de Karadeniz
Filosu’na bağlı Buyan M sınıfı korvetler Zeleni Dol ve Serpuhov, Halep’teki el
Nusra hedeflerine üç adet Kalibr NK füzesi ateşledi. Aynı bölgeye ertesi ay, 20
Eylül günü de üç Kalibr NK ateşlendi. Kalibr NK taarruzları 15 Kasım’da Doğu
Akdeniz’deki Proje 1135.6M sınıfı Admiral Grigoroviç firkateyninden İdlib ve
Humus’taki hedeflere atılan üç füze ile devam etti. Filo için inşa edilen B-237
Rostov-na-Donu denizaltısı, Karadeniz’e geçiş yapmadan önce Doğu Akdeniz’de
iken 8 Aralık’ta Suriye’deki Rakka’daki bir IŞİD karargâhına dört adet 3M-14K
Kalibr PL tipi, denizaltıdan fırlatılan seyir füzesi ateşledi. Bu yılın 31
Mayıs günü, bir başka Proje 1135.6M sınıfı firkateyn olan Admiral Essen Kalibr
NK; Proje 636.6 sınıfı Krasnodar denizaltısı ise Kalibr PL füzeleri ile
Palmira’daki IŞİD hedeflerini vurdular.
Rusya ayrıca
Karadeniz’deki hava gücünü de takviye ve modernize etmekte. Kırım’ın 2014
yılında ilhakından hemen sonra yarımadaya Suhoy Su-27 ve Su-30SM savaş uçakları
ile Tupolev Tu-22M3 stratejik bombardıman uçakları konuşlandırıldı. Donanma
havacılığına bağlı Su-24MR taktik keşif uçakları, Karadeniz üzerindeki
uçuşlarını artırdılar; bu uçaklar sık sık bölgedeki Amerikan gemilerinin
yakınında uçarak ABD’nin protestolarının hedefi oldular.
2016 yılında önce
Ağustos, ardından da Kasım aylarında Rusya'nın Kırım'ın doğusuna Bastion tipi
kıyı konuşlu gemisavar füzeleri konuşlandırdığına dair haberler yer almıştı.
Sesten yaklaşık 2.5 kat hızla uçabilen ve deniz hedeflerine karşı 350km
civarında bir menzili olduğu kaydedilen Bastion füzesi, 250kg yüksek infilaklı
harp başlığı taşıyabiliyor. Seyyar bir fırlatıcı araç ile taşınan füze, kara
hedeflerine karşı da kullanılabiliyor. Yine Ağustos ayında Kırım'a konuşlandırılan bir S400 bataryası, personel eğitimlerinin tamamlanmasının ardından bu yıl Ocak
ayında faal duruma geçmişti. S400, arama ve takip radarının menzili itibariyle
Karadeniz'in neredeyse tamamını; kullandığı füzeler ile de büyük kısmını
kapsayabiliyor.
Rus birliklerinin,
ilhaktan hemen sonra Kırım'a Iskander tipi taktik balistik füzeleri
sevkettiğini eklemekte de fayda var.
Rusya’nın
Karadeniz Havzası’ndaki bu yığınağının tek hedefinin Türkiye olduğunu iddia
etmek doğru olmaz. Türkiye’ye karşı, 1990’ların başlarında kaybedilen askeri
üstünlüğün tekrar kazanılması için yoğun bir çaba olduğu muhakkak. Öte yandan
2008 Savaşı’ndan alınan dersler ile Karadeniz Filosu’nun hareket ve atış
kabiliyetinin geliştirilmesine de ağırlık verilmiş durumda. Ancak tüm bu
faaliyetlerin öncelikli amacının, “dış güçlerin”, yani özellikle ABD’nin bölgedeki hakimiyetini artırmasını önlemek olduğu not edilmelidir.
Burada ise ilginç
bir şekilde, Türkiye ve Rusya’nın çıkarları açısından bir kesişim olduğu
görülmekte: Her iki ülke de, Karadeniz’in güvenliğinin, kıyıdaş ülkeler tarafından
sağlanması konusunda ortak bir görüşe sahip. Her iki ülke de BLACKSEAFOR’a
büyük önem vermekte. Yine her iki ülkenin, Karadeniz’in güvenliğinin teminatı olarak
Montrö’yü gördüğü, en azından açık kaynaklara yansıyan beyanlara dayanarak
iddia edilebilir.
Dolayısıyla Rusya’nın
Karadeniz’de Türkiye’ye karşı “düşük profilli” bir rekabet politikası yürüttüğünü
söylemek mümkün. Ülkenin sanayisinin ve ekonomisinin durumu, bu rekabetteki
performansını doğrudan etkileyecektir.
Not: Bu makaleyi, Jane's Aerospace Defense and Security Blog'da 01.08.2017 tarihinde yayımlanan "Peshrev over the Black Sea: The silent competition between Turkey and Russia" başlıklı makalemi esas alarak yazdım. Bu konuda daha önce Kırım Haber Ajansı'na verdiğim mülakata da buradan erişebilirsiniz.
5 yorum:
TR'nin S400 alımını neden Rusya'nın A2/Ad stratejisi kapsamında değerlendiriyorsunuz?
Merhaba,
Böyle bir değerlendirmem olmadı. S400, hem Türkiye'nin gündeminde hem de Rusya'nın A2AD stratejisinde yer alan bir sistem. Bu ortak noktayı vurguladim sadece.
Şu an Rusya donanması Ukrayna'dan Türbin temini yerine ne yapmamaktır? Tabii Halihazırda mevcut sistemler için yedek parça temininde durum nedir ? elinizde bu konuda bir bilgi var mı acaba? Çünkü bu durumun Karadeniz donanmasının hazırlık durumuna menfii etkisinin gözardı edilmemesi lazım.
Rusyanın sadece karadenizde değil tüm alanlarda bir üstünlük kurma, soguk savaş dönemindeki etkisini tekrar göstermek istemesi gibi değerlendirelecek bir tutum içinde. ABD etkisini kırmaya çalışıyor. Bu yarış bizim gibi bölgesel güç sınıfındaki ülkeler için sürekli tedirginlik ve askeri yatırım olarak geri dönüyor. Ayrıca Karadeniz de Türk donanmasının Rusyaya karşı üstün olduguna çok şaşırdım bilmiyordum . Sebebini bilmemekle beraber Milgem projesindeki gemi sayısını konusundaki öngörünün eksik hesaplandıgını düşünüyorum. Birde neden bu kadar uzun zaman alıyor bizim gemi inşaa etmemiz anlam veremiyorum. Arda bey tespitleriniz için teşekkürler.
Aslında rus s 400 ve s500 sistemleri fazla sıkınntı değil. Yapmamız gereken Sadece som füzesini MALD füzesine çevirmek. Bakın bir anda havaları sönecek. Hele bir de 10 yıllık projemiz sealth harpy2 muadilini yapabilirsek o genel kurmay başkanının dili lal olur. Hele hele som u 2000 km ye çıkarırsak, bize gardaş demeye başlarlar.
Yorum Gönder