31/01/2017

TFX Projesi: Ne? Ne İçin? Nasıl? - 4

İngiltere Başbakanı Theresa May'in Ankara ziyareti sırasında 28 Ocak günü, iki ülke başbakanları huzurunda İngiliz BAE Systems ve TUSAŞ şirketleri genel müdürleri, bir anahat anlaşması imzaladılar.

Müzakereleri bir süredir devam eden ve imza aşamasına gelmiş GBP100 milyonluk (yaklaşık USD125.15 milyon) anlaşmanın ilk aşaması olan bu imza ile, TFX olarak da bilinen Milli Muharip Uçak (MMU) projesinde önemli bir aşama tamamlanmış, uzun ve çetrefilli bir yolun ilk adımı da atılmış oldu.

Bu proje ile ilgili daha kaç "Ne? Ne İçin? Nasıl?" yazısı yazılacağını tahmin etmek çok zor. Yolun bundan sonrasının nasıl olacağına dair fikir yürütmeden önce, geriye bakıp şimdiye kadar kat edilmiş kısmını hatırlamakta fayda var.

Proje dört ana safhadan oluşuyor. "Dönem" olarak adlandırılan bu safhalar şunlar:
  • Kavramsal Tasarım Dönemi (Dönem 0)
  • Dönem 1: Tasarım ve Prototip Kalifikasyon
  • Dönem 2: Başlangıç Harekât Kabiliyeti ve Tam Harekât Kabiliyeti Kazanımı
  • Dönem 3: Seri Üretim
Başlangıç kararı 15.12.2010 tarihli Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK) toplantısıyla alınan projede, TUSAŞ ile SSM arasında 23.08.2011 tarihinde Kavramsal Tasarım Dönemi sözleşmesi imzalandı. USD20 milyon bütçeli bu safhada ana hedef, yeni nesil bir savaş uçağından beklentileri, bu uçağın sahip olması gerek temel kabiliyetleri belirlemekti.

TUSAŞ, bu süreçte danışmanlık hizmeti almak için İsveçli uçak üreticisi Saab ile bir anlaşma imzaladı. Eylül 2013'te tamamlanan çalışma ile, MMU için farklı tasarım alternatifleri belirlendi; harekât konsepti (CONOPS; Concept of Operations) tanımlandı ve genel isterler şekillendirildi.

Bir sonraki aşama olan Ön Tasarım Dönemi'ne yönelik olarak yapılan hazırlıklar kapsamında SSM tarafından Saab (İsveç), BAE Systems (İngiltere), Airbus, CASIC (Çin), Aermacchi (İtalya) ve Sierra Nevada Corporation (ABD) şirketlerine 2015 Mart ayında bir Bilgi İstek Dosyası (BİD) yayımladı. BİD'e yanıtlarını Nisan ayında sunan Airbus, Saab ve BAE Systems şirketlerine Haziran 2015'te Yabancı İşbirliği Firması (YİF) için bir Teklife Çağrı Dosyası yayımlandı. Ağustos ayında toplanan yanıtlar üzerinden hazırlanan kısa listede birinci BAE Systems, ikinci Airbus ve üçüncü Saab olarak sıralandı.

Paralel olarak motor konusunda yürütülen çalışmalarda ise Ocak 2014'te EuroJet (Almanya - İngiltere - İtalya - İspanya), General Electric (ABD), Pratt & Whitney (ABD), Rosoboronexport (Rusya) ve Snecma (Fransa) şirketlerine 2014 Ocak ayında bir TÇD yayımlandı. Bunlardan General Electric (F414-GE-400 ve F110-GE-129), EuroJet (EJ200)  ve Snecma (M88-4E) şirketleri, aynı yıl Haziran ayında tekliflerini sundular.

BAE Systems ile sürdürülen görüşmelergeçtiğimiz yıl içinde büyük oranda tamamlanmıştı. Savunma ve Havacılık dergisinin 176'ncı sayısında, kısa listede ikinci sırada yer alan Airbus ile görüşmelere Ekim ayında başlandığı bilgisi paylaşılmıştı.

28 Ocak günü imzalanan anlaşmanın bir bağlayıcılığı olmasa da, hemen hemen tüm hususlarda mutabık kalındığının ve yola BAE Systems ile devam edileceğinin kesin olduğu söylenebilir.


Bundan Sonra Ne Olacak?

Tasarım ve Prototip Kalifikasyon döneminin ana aşamaları, Mühendislik Geliştirme ve Ön Tasarım; Kritik Tasarım; Prototip Üretimi ve Kalifikasyonu. BAE Systems ile imzalanması beklenen anlaşma, Mühendislik Geliştirme ve Ön Tasarım aşamasını kapsıyor. Bu denli geniş kapsamlı ve büyük bir projede bu işbirliğinin, büyük bir aksilik olmazsa sonraki safhalarda da devam edeceği muhakkaktır.

Kavramsal tasarım sürecinde, Türk Hava Kuvvetleri (HvKK), yeni nesil bir savaş uçağından beklentilerini ayrıntılı bir şekilde tanımlamıştı. Savunma basınına yansıyan bilgilere göre bu süreçte üç tasarım alternatifi ön plana çıktı. HvKK'nin tercihini çift motorlu bir uçaktan yana yapmış olduğu biliniyor. Uçağın tasarım özelliklerinin, daha basit bir ifadeyle dış görünüşünün ön tasarım sürecinde değişeceği kesindir: Zira dış görünüşü, uçağın sistemleri, performans parametreleri gibi hususlar belirler. Ön tasarımda, bu kalemlerde daha detay çalışmalar gerçekleştirilecektir.

FX1, FX5 ve FX6 olarak adlandırılan söz konusu üç tasarım alternatifine ilişkin bazı teknik bilgiler, savunma basınında yer almıştı. Bu bilgiler ışığında, güncel modern savaş uçağı modelleri ile şöyle bir karşılaştırma yapmak mümkün:



Uçak Tipi
Azami Kalkış Ağırlığı
Motor
lb
kg
Sayısı
Tipi
Gripen NG
    36,400  
    16,511  
1
F414-GE-400
F-16E/F Block 60
    44,000  
    19,958  
1
F110-GE-132
FX-5
    50,000  
    22,680  
1

Eurofighter Typhoon
    51,810  
    23,501  
2
EJ200
Rafale C
    54,000  
    24,494  
2
M88-2
FX-6
    60,000  
    27,216  
1

FX-1
    70,000  
    31,751  
2

F-35A Lightning II
    70,000  
    31,751  
1
F135-PW-100
Su-35
    75,000  
    34,019  
2
AL-35F
F-22A Raptor
    80,000  
    36,287  
2
F119-PW-100
PAK FA T-50
    81,600  
    37,013  
2
AL-41F1


HvKK'nin tercihinin FX1 alternatifi olduğuna dair bilgiler var. Eğer bu tercih, Ön Tasarım sürecinde de devam ederse, boyut olarak Su-35 veya F-22A'ya yakın, çift motorlu ve cüsseli bir uçak ortaya çıkacaktır. Yine açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre uçaktan beklentinin, hava - hava görevi ağırlıklı olduğu anlaşılıyor.

Tek motor - çift motor seçimi, harekât isterlerine bağlı ve karmaşık bir konu. Benim kişisel tercihim her zaman için tek motorlu, hafif ve çevik uçaklardan olmuştur. Çift motorun maliyeti, uluslararası pazardaki satış başarısını da etkileyebilecek bir unsur olarak, böyle bir projede son derece önemli bir husustur. Buradaki tercihi eleştiremem, HvKK'nin harekat isterlerinin oldukça titiz bir şekilde hazırlanmış olduğu bellidir. Ancak bu tercihin, uçağın teknik ve ticari performansına ciddi bir olumsuz etkisi olabileceğine dair kaygımı da kaydetmek isterim.

TFX'in hava - hava ağırlıklı bir görevde tasarlanmasını ise anlamlandırmakta zorlanıyorum. Burada kastedilen manevra kabiliyeti, ivmelenme, tırmanma performansı gibi parametreler ise eğer, bu kalemlerdeki isterler hava - yer görevleri için de daha az zorlayıcı değildir. Kaldı ki, ağ merkezli muharebe, sensör füzyonu gibi kavramların ön plana çıktığı yeni nesil hava muharebesinde, çok rollülük (multirole) bile artık demode hale gelmeye başlamış "her-rollülük" (omnirole) yani bir uçağın bir sortide farklı tipte görevleri aynı anda icra edebilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Hassas güdümlü silah sistemlerinde, menzil ve isabet yeteneği başta olmak üzere yaşanan gelişmeler, bu silahların boyutlarının çok daha küçülmesi; heded tespit, teşhis, takip ve seyrüsefer sistemlerinin yeteneklerinin artarken boyutlarının küçülmesi; dağıtık ortamda çalışabilme, insansız sistemlerle müşterek görev yapabilme gibi kavramlar, "av-önleme", "bombardıman", "yakın hava desteği" gibi tek bir göreve özgü ya da öncelikli görevi bunlardan biri olan uçakları geride bırakmıştır. Tasarım sürecinde, bu konudaki endişelerimin yersiz olduğunu görmeyi umut ediyorum.

İşbirliği yapılacak olan BAE Systems, dünyanın en büyük savunma ve havacılık sanayii şirketlerinden biri. DefenseNews verilerine göre 2015 yılı itibariyle 85,000'e yakın çalışanı ve USD27.35 milyar cirosu ile dünyanın en büyük üçüncü savunma şirketi (karşılaştırma için Türk savunma sanayiinin toplam çalışan sayısı 33,000 dolaylarında; toplam cirosu ise yaklaşık USD5 milyar). Şirket, Eurofighter Typhoon, Hawk, Harrier, Jaguar, Tornado gibi çok sayıda savaş uçağını üretti ya da geliştirilmesinde rol aldı. Savunma ve havacılık sektörünün hemen hemen tüm alanlarında ürün ve çözümleri bulunuyor. Dolayısıyla, iyi kurgulanmış bir model ile TUSAŞ - BAE Systems işbirliği, projenin başarısında katalizör rolü oynayabilir.

TFX'in teknik (genel tasarım, aviyonik, motor, silahlar vb) ve taktik (harekât ortamı, CONOPS) özellikleri, ayrı ve derin konular. Beni, MMU Projesi'nde en çok endişelendiren husus, insan kaynakları konusudur.

Türkiye'de savunma ve havacılık sektöründe bugün 33,000 - 35,000 civarında çalışan bulunuyor. Bu sayının tamamı mühendis ve ArGe personeli değil: İdari kadrolar ve teknisyenler de dahil. En fazla 35,000 çalışan ile Türkiye istihbarat uydusundan ana muharebe tankına, firkateynden hava savunma füzesine bir silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olabilecek her türlü sistem, araç, gereç ve teçhizatı geliştirmeye, üretmeye, modernize etmeye ve bakımını / desteğini sağlamaya çalışıyor. MMU Projesi olmasa dahi sektörün bu görevlerin altından kalkabilmesi için çalışan ve şirket sayısının misliyle artması; savunma ve havacılık alanına ayrılan bütçenin katlanması gerekiyor.

Ancak sorun, sadece çalışan sayısının (kelle sayısının) artması değil. Üniversitelerin uçak, havacılık ve uzay mühendisliği başta olmak üzere ilgili bölümlerinden her yıl mezun olan mühendis sayısı tek başına bir kıstas değil. Esas sorun, liderlik sorunudur.

Sektörde, belli bir seviyede teknik bilgi, donanım ve tecrübeye sahip lider mühendis zafiyeti mevcuttur. Bu sıkıntı sektörün tümünde etkisini hissettirmektedir. Genç mühendislerden kurulu çalışma ekiplerini yönetecek, onları motive edecek, araştırma ve çalışmalarını yönlendirecek; konusunda uzman, sektörü ve dünyayı bilen, takip eden lider sayısı, özellikle MMU Projesi özelinde konuşacak olursak ne yazık ki kısıtlıdır.

Türkiye'nin bugüne kadar,

- Tasarım
- Geliştirme
- Üretim
- Bakım - onarım
- Hizmetten alma

süreçlerini kendi başına tamamladığı son uçak MKEK-4 Uğur'dur (1955 - 1963).

Teknoloji, parlak beyinleri bir araya toplayıp, onlara astronomik maaşlar ve geniş imkânlar sunularak geliştirilemez. ArGe ve inovasyon, sosyal süreçlerin ürünleridir. Liderlik, çevre şartları, bilim ve teknoloji politikası bu sosyal sürecin yapıtaşlarıdır. Yani Türkiye'nin MMU Projesi'nde teknoloji transferinden çok tecrübe ve liderlik transferine ihtiyacı bulunmaktadır. Sağlam kurgulanmış, uzun vadeli bir bilim ve teknoloji politikası ile desteklenen bir işbirliği modeli ile bunu gerçekleştirmek mümkün olabilir.

Aksi takdirde 2023 yılında hangardan çıkacak şey ne yerli, ne milli ne de uçak olacaktır.

19 yorum:

Unknown dedi ki...

Bu şekilde bir tutum izlenir ise 2023 yılında hangardan çıkacak şey neyi nasıl yapıldığını bilmeden şuursuzca parça üretilip monte edilen ne yerli, ne milli ne de ihtiyacımız olan uçak olacaktır. BAE müthiş know how'ı olan bir şirket sadece mevcut bilgisi ile dosyadan copy paste yaparak bu işin altından kalkar. Bizde verilen dataların işçiliğini yaparız.

Bölgesel uçak projesi, Hürkuş, Atak benzerlerini çoktan yapmış olan Embraer'in 20bin çalışanı vardır. En az 3500 kadarı AR-GE kısmında çalışır.

HAKAN KILIÇ dedi ki...

Arda Bey, Tek motor olması konusunda ki görüşünüze kesinlikle katılmıyorum. F-16 gbi tek motor bir uçağımız varken bu derece maliyetli bir projede yeniden bir tek motor yapmak bence havada kalış süresi, harekat yarıçapı ve silah kapasitesi göz önüne alındığında kaynak israfı olacaktır. Hava-hava görevli olacağı aşikar olan uçağın çift motorlu ve büyük gövdeli olması manevra kabiliyeti açısından çok fazla bir etken olmayabilir. Kaldıki geleceğin savaşlarının BVRAAM (AR) ve high-off-boresight (IR) çerçevesinde olacağını düşündüğümüzde menzil ve silah yükü manevranın önüne geçmektedir. Zaten F-22'nin kobra manevrasına yakın demoları, T-50'nin Su-35 geri kalmadığı iddiaları ve son Çin fuarındaki J-20 performansı geniş gövdeli çift motorlu bu üç uçağında tek motorlu uçaklardan çok çok geri kalmadığını göstermekte. Hele J-20'nin gövde içindeki 3 adet silah istasyonu Çinlilerin neyi önemsediğinin bir göstergesi ki, ben kişisel olarak manevra kabiliyeti açısından J-20'nin mevcut tüm 5.nesil uçaklardan geri kaldığını düşünüyorum.
Saygılarımla.

Adsız dedi ki...

İngilizlerle bir anlaşma yapılacaksa 2 defa düşünmek lazım. bu heriflerle senelerce savaşmış olan napolyon, 'Tüccar Millet' diye tanımlamış bunları.hatırlanacağı üzere ingilizler bu konuda istekliler, çünkü dünya çapında daralan iktisadi durum onlarında savunma bütçelerini vuruyor ve typhoon'dan sonra 2030'lara kadar ellerinde başka bir proje yok. bu proje olmazsa elde mevcut savaş uçağı tasarlayabilir seviyedeki beyaz yakalıları nasıl finanse edecekler, mevcut bilgi birikimlerinin üzerine nasıl tuğla koyacaklar, nasıl rakipleriyle başabaş gidecekler? madem bizim paramızla kendi ar-ge'lerini finanse edecekler bari anlaşma türkçe yapılsa ve 'anlaşmazlık durumunda ankara mahkemelerine başvurulur' gibi bir ifade olsa. uygur

Cemal KALINTAŞ dedi ki...

İngilterenin Türk kamuoyunda bir güvensizlik oluşturacagı aşikar fakat farklı sebeplere de dikkat etmek getrekir bence. Bir veye daha kısa bir süre önce İngilterenin typhoonun yerine geçecek yeni nesil bir uçak konusunda aryış içerisinde oldugunu duymuşdum. Bu açıgı ABD'den alacakları F-35 lerle kapatma düşüncesinde olamadıkları konusunda görüşler vardı haberde. Haberin ne derece dogru oldugunu bilmiyorum. Fakat düşünüldügünde dogru olma ihtimali yüksek bir haber. İngiltere gibi küresel aktör sayılabilecek bir ülke tek kaynaktan hava kuvvetlerinin ana omurgasını oluşturması beklenemez ki bu ülke ABD bile olsa. Bu sebeplere bakıldıgın da aslında İngiltere'nin bu projeye typoon sonrası yerli yeni nesil uçak arayışı içinde oldukları için destek vermiş olmaları kuvvetle muhtemel. Kaldıki yine kaynagının güvenilirliği konusunda emin olmadıgım bir haberde TFX projesine daha öncelerdende İngilterenin ortak olmak istemiş oldugudur. Sonuç olarak İngilterenin ihtiyaç duydugu yeni nesil muharip uçak ihtiyacının bu projeyle finansal, üretim hemde muhtemel kullanıcıların çok olması ki en az 2 ülke (Türkiye ve İngiltere) olaması bu projeyi hem stratejik hemde ticari açıdan çok cazip kılıyor. E birde BAE'nin kesinlikle bize göre tartışmasız derecede ütün oldukları havacılık alt yapıları var. Biraz kazan-kazan projesi gibi bence. Tabiki olumsuz boyutlarıda var bence en önemli olanıda; İngiltere gibi bir ülke bu konuyu diplomatik koz olarak kullanması. İngiltere diplomasi konusunda ne kadar meşhur bir ülke oldugunu söylemek gerek. Gerçekci olursak bizim destek almamız malesef şart.

Kayhan GÜMÜŞ dedi ki...

Uzun süre havada kalma,uzun harekat yarıçapı ve yüksek mühimmat taşıma kapasitesi gibi kriterlerin tek motorla karşılanması çok zor.İlla tek motor olacaksa F-35 in çok güçlü F135 motru olması gerekir ki zaten ABD bu motoru teklif etmemiş.Hem elimizde F-16 ve yeni gelevcek F-35 gibi tek motorlu uçaklar varken TFX i de tek motorlu tasarlamak gereksiz bir uğraş olacaktır düşüncesindeyim.Bu uçağın ihracat hedefi körfez ülkeleri olacaksa onlar için maliyet çok sorun olmayacaktır.F-15 den EF-2000 e çift motorlu pahalı uçaklar kol geziyor o bölgede zaten...

murat dedi ki...

Kesinlikle çift motorlu olmalıdır. Tek motor 110 adet F35 vardır. F35 adet sayısı da artabilir. Filomuzda çift motorlu uçakla olmalıdır.

murat dedi ki...

Kesinlikle çift motorlu olmalıdır. Tek motor 110 adet F35 vardır. F35 adet sayısı da artabilir. Filomuzda çift motorlu uçakla olmalıdır.

Adsız dedi ki...

şunu unutmayalım arkadaşlar..herşey matematik değildir..kader denen rüzgarla yol alırsan 2*2=4 değil 40 olur, 400 olur..mühendis açığı olabilir, altyapı yetersiz olabilir, umutsuz olanlar da olabilir..vs.vs..yaşayan herkes görecektir ki 2023 te 2030 da planlanan hedeflerin kat kat üstüne çıkılacaktır..uçak meselesine gelirsek öncelikle çift motorlu olmak üzere ilerleyen dönemde tek motorlu ayrı bir uçak yapımıda başlayacaktır..aklın yolu birdir..öncelik çift motordur..bize sukhoi su-37 veya f-15 özelliklerinde bir uçak lazım..türkiye deki üssünden kalkan uçaklarımızın avusturya, türkmenistan, basra körfezi, mısır, tahran a kadar rahatlıkla gidip gelecek menzile ulaşması lazım..güdük düşünmekten pısırık psikolojiden sıyrılıp dünyaya nizam verecek güçlü bir cihan devletine dönmek için uğraşmalıdır..hedefin olacak ki umudun olsun..bu yolda fazla mesai şart..laf değil..iş üretmek lazım..önce inanmak lazım..kader bizden yana..takdir bizden yana..ALLAH yardımcımız olsun

Adsız dedi ki...

konusundaki*

Rak dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş. Elinize, aklınıza sağlık. İnşallah bir yol alma konusunda çabaların sonucu güzel olur. Teknolojik bir çok işin başındayız. Biten sanayi devrimini ne yazık ki kaçırdık. Akabinde başlayan teknoloji devrimini de başını kaçırdık ancak ortalarında girme fırsatı bulduk gibi. Umuyorum yakın zamanda ektiklerimizin meyvelerini inşallah alacağız. Akıl ve bilimi ön planda tutalım varsa eksikliğimiz yada gücümüzün yetmeyeceği şartlar bizi engelleyecek olursa onda da Allah yardımcımız olur aşarız.

Ek bir not; çift motorlu uçak tercih edilmesi bir çok anlamda fayda olacaktır. Tahmin ediyorum bu teknoloji anlaşmasından sonra jet motoru yapımı konusunda edineceğimiz tecrübe ticari anlamda bir değer oluşturabilecek tek motorlu bir model de ürettirebilecektir.

Adsız dedi ki...

Ülkemizin geçtiği bu zor dönemler de yapıcı eleştiri nasıl yapılır örneğidir yazılarınız. Konu hakkında ki bilgileri paylaşıp aralara serpiştirdiğiniz yorumlar, her zaman aynı görüşte olmasam da sevdiğim bir şey. Keza yorum yapan kişiler de aynı seviyede karşılık veriyor. #PalavraDedektörü'nde olduğu gibi tebessümle takibe devam. Şu ülkede saygıya ihtiyacımız var hem de çok.. Yazılarınızın devamı dileğiyle saygılar.

Adsız dedi ki...

Çift motorlu itki ile çalışan bir uçağın hızından bahsetmeniz gerekirdi. Çeviklik olacaksa tek motorlu uçağa nazaranla %50 daha fazla cruise hızı sunuyor.

Adsız dedi ki...

Yazılarını uzun zamandır takip ettiğim Arda bey in tek motorlu uçak tercihi beni şaşırttı. Hakan KILIÇ ın yorumundaki gibi 5 nesil uçaklara baktığımızda hep çift motorlu, iri yapılı, uzun menzilli uçaklar görüyoruz. İrfan SARP ın eski bir yazısı belki okuyuculara bir fikir verebilir.
http://www.kokpit.aero/yerli-ucak-uzerine-bir-degerlendirme

Adsız dedi ki...

ingilizlerin typhoon'dan sonrası, belki 2030-2040'lar için yeni bir savaş uçağı arayışı içerisinde olduğunu ima ettim zaten.ama bu, TFX alımı yapılacağı anlamına gelmez.ihtiyaçların THvK'leriyle aynı olmama ihtimali var.belki onlarda çift motor isteyecek ama 30t'luk daha ufak bir uçağı yeterli görecekler.adamlar kendi havacılık sanayii için 'kayıp yıllar' olmasın diye uğraşıyor.sanırım HvK, amerikalıların F-15/F-16, F-22/F-35, rusların Su-27/MiG-29 uçak çiftlerinde yaptığı gibi 'ağır-hafif' 2 tipli bir muharip kuvvet kurguluyor.Hafif uçak tercihini F-35'den yana kullanınca ve abd'nin kimseye F-22 satmama tercihi nedeniyle ağır uçak için yeni bir tasarım yapmak seçeneğine yöneliyor.yani, 'seçilen doktrinin gereği yapılmış bir tercih' anladığım kadarıyla.her iki tipin adet dağılımı F-22/F-35 çifti için abd HvK'lerinde 1'e 10 iken bizde belki 1-1 olacak.ne de olsa TFX, F-35'ten 'daha' yerli olacağı umulan bir uçak.uygur

Adsız dedi ki...

Dedeleride ingiliz hayranıydı,genetik bu işler.95 YIL SONRA İNGİLİZ KUÇAĞINA TEKRAR OTURDULAR.

Adsız dedi ki...

"TFX'in hava - hava ağırlıklı bir görevde tasarlanmasını ise anlamlandırmakta zorlanıyorum. Burada kastedilen manevra kabiliyeti, ivmelenme, tırmanma performansı gibi parametreler ise eğer, bu kalemlerdeki isterler hava - yer görevleri için de daha az zorlayıcı değildir. Kaldı ki, ağ merkezli muharebe, sensör füzyonu gibi kavramların ön plana çıktığı yeni nesil hava muharebesinde, çok rollülük (multirole) bile artık demode hale gelmeye başlamış "her-rollülük" (omnirole) yani bir uçağın bir sortide farklı tipte görevleri aynı anda icra edebilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Hassas güdümlü silah sistemlerinde, menzil ve isabet yeteneği başta olmak üzere yaşanan gelişmeler, bu silahların boyutlarının çok daha küçülmesi; heded tespit, teşhis, takip ve seyrüsefer sistemlerinin yeteneklerinin artarken boyutlarının küçülmesi; dağıtık ortamda çalışabilme, insansız sistemlerle müşterek görev yapabilme gibi kavramlar, "av-önleme", "bombardıman", "yakın hava desteği" gibi tek bir göreve özgü ya da öncelikli görevi bunlardan biri olan uçakları geride bırakmıştır. Tasarım sürecinde, bu konudaki endişelerimin yersiz olduğunu görmeyi umut ediyorum."

F22 hakkında yapılan tartışmaları okuyunca yazdıklarınıza hak veremiyorum. "Her şeyi" yapan uçak olur olmasına da "her şeyi" ne kadar iyi yapar orası tartışılır.

http://nationalinterest.org/blog/the-buzz/air-force-pilot-proclaims-the-10-warthog-the-most-rugged-he-17991

ve hatta

Can We Learn Something From The Defunct A-7F "Strikefighter?"
http://foxtrotalpha.jalopnik.com/can-we-learn-something-from-the-defunct-a-7f-strikefig-1591155307

Adsız dedi ki...

çağrıya cevap veren firmaların teklif ettiği motorlar 22-23 en fazla 27 klb itki veriyor. hava-hava optimize bir uçağın itki/ağırlık oranının 1'den büyük olması gerektiğine göre f-22 gibi 70 klb'lik bir uçak için ya 3 motorlu bir tasarım yapmak gerek ya da F-35'in çift motorlusunu. ki zaten çift motor olacağı resmen ifade edildi.
uygur

Unknown dedi ki...

Anladığım kadarı ile uçağın görünmemezlik özelliği yok, ingilizlerin typhoon dansonra 5.nesil bir uçak isteği makul, zayıf kalan ordu-donanma güçlerini takviye edeceklerdir eğer bu uçağa yatırım yaparlarsa. Bize dönünce, çift motorlu uçağın bize katacağı çok şey olur, uçak gemisine kadar menzili ve silah yükünü geliştirmiş oluruz. Eğer herkesle başetmek istiyorsak, üst ligde oynamak istiyorsak, üst ligde oynayacak ekipmenlara sahip olmamız lazım çünkü üst ligin diğer oyuncuları bize bu ekipmanları istediğimiz şekilde satmaz, vermez.

Unknown dedi ki...

Hersey matematiktir....
Kadri mutlak ta kimdir bir bak bence...ana yazinin sonunu iyi kapatmissin...Adam savunma projesi yazmis yola kararsiz cikiyor...Neyden korkuyor...Bu kadar mi insan pisirik olur...