Manevra kabiliyetine hangi etkenler katkıda bulunur? Pek çok şey. Uçağın çeşitli ağırlık değerleri (boş ağırlık, azami kalkış ağırlığı, silah taşıma kapasitesi vb). Ayrıca dönüş hızları: Ani (instantenous) dönüş hızı ve daimi (sustained) dönüş hızları, saniyede kaç derece dönülebildiği. Yetmedi, azami irtifa değerleri, irtifaya bağlı olarak azami süratler... Motor toplam itki gücü ve daha önemlisi "thrust-to-weight ratio", yani ağırlık başına itki oranı... Kanat yükleme (wing loading) değerleri... Tırmanma değerleri. Gövdenin dayanabileceği azami + ve - "g" gücü değerleri.... Bunların hepsi bir araya gelerek uçağın manevra kabiliyetini ölçmemizi sağlarlar. Bazı uçakların thrust-to-weight oranı çok iyidir ama azami kalkış ağırlıkları çok yüksektir, tırmanma oranları çok iyi değildir ya da tersi. Av - önleme görevli uçakların tırmanma süratlerinin yüksek olması beklenir ama dönüş süratleri çok yüksek olmaz... gibi.
Bir savaş uçağının hava muharebesinde zafer kazanmasını ya da en azından hayatta kalmasını sağlayan esas faktör manevra kabiliyeti değil, bir durumdan başka bir duruma geçme hızı, başka bir deyişle reaksiyon süresidir. Manevra kabiliyeti, bu sürenin kısalmasına etki eden en önemli etkendir, ama tek değildir.
Şöyle ki:
Mübalağa edelim: Farzedelim ki, bir F-100 Super Sabre kullanıyoruz. 1950'lerin teknolojisi ile üretilmiş, modern herhangi bir radar ve benzeri sensörü olmayan bir savaş uçağı. Bu uçakla kalkış yaptık ve her nasılsa kendimizi bir F-22'nin arkasında bulduk. F-22 ise en son teknoloji kullanarak üretilmiş, dünyadaki en gelişmiş savaş uçağı. F-22'nin pilotu, arkasına geçtiğimizi çok geç farketti. Biz makinalı topumuzu uygun pozisyona getirmek için ince manevralar yaparken, F-22 pilotu bir türlü hangi manevrayı uygulayacağına karar veremedi ve sonucunda düz uçuşuna devam etti. Bu esnada uygun atış pozisyonuna girdik, ateş ettik ve F-22'yi düşürdük.
F-22, düz uçuş durumundan, sakınma ve saldırma durumuna geçmekte çok yavaş kaldı, ancak öte yandan F-100 kalkıştan sonra atış konumuna hızlı girdi. Yani F-100 bir durumdan diğer duruma, F-22'den çok daha hızlı geçiş yaptı.
İşte bu, meşhur "OODA Döngüsü"nün temelidir.
20'nci Yüzyıl'ın gördüğü en iyi askeri stratejlerden olan John Boyd'un geliştirdiği OODA (Observe, Orientate, Decide, Act; Gözle, Konumlan, Karar ver, Uygula) döngüsü, itdalaşlarından kurumsal yönetime kadar neredeyse tüm "süreçlerin" başarıyla yönetilmesinde anahtar rol oynar. Bu döngüyü "The New Face of War: How War will be Fought in the 21st Century" adlı kitabında Bruce Berkowitz, Vietnam Savaşı sırasında gerçekleşen bir hava muharebesi ile örnekler:
Vietnam Savaşı sırasında, Nisan 1965'te, Thanh Hoa köprüsüne F-105 Thunderchief'lerle çok büyük bir hava saldırısı düzenlendi. Bu saldırıya karşılık veren Kuzey Vietnam MiG-17 Fresco jetleri, çok sayıda F-105'i düşürdü. MiG-17'lerden biri, 4 uçaklık bir Thunderchief koluna dalış yaptı ve 3 adedini çabukça safdışı bıraktı, sonuncusunun peşine düştü. F-105 pilotu, dezavantajlı konumdayken, kendisine silah ve taktikler filosunda öğretilen bir tekniği uyguladı: Levyeyi tüm gücüyle kendine ve sağa doğru çekerken bir yandan da sol pedala azami tazyik uyguladı. Bunun sonucunda uçak deyim yerindeyse "şaha kalktı". Arkasındaki çok daha hızlı olan MiG-17, havada birdenbire bir tuğla gibi yavaşlayan F-105'in önünden hızla geçip gitti; avı kadar hızlı yavaşlayamadığı için şansını kaybetti. Nitekim F-105 evine sağ salim dönmeyi başardı.
MiG-17 kadar kıvrak ve atik bir uçak olmayan F-105 Thunderchief, bir durumdan diğer duruma çok hızlı bir şekilde geçebilmesi ve düşmanının bu değişim hızıyla başedememesi nedeniyle zor durumdan kurtuldu. Başka bir ifadeyle F-105 pilotu, MiG-17'nin pilotundan çok daha hızlı bir şekilde OODA döngüsünü tamamladı.
Yani asıl mesele hız değil, ivmedir.
Bir savaş uçağının hava muharebesinde zafer kazanmasını ya da en azından hayatta kalmasını sağlayan esas faktör manevra kabiliyeti değil, bir durumdan başka bir duruma geçme hızı, başka bir deyişle reaksiyon süresidir. Manevra kabiliyeti, bu sürenin kısalmasına etki eden en önemli etkendir, ama tek değildir.
Şöyle ki:
Mübalağa edelim: Farzedelim ki, bir F-100 Super Sabre kullanıyoruz. 1950'lerin teknolojisi ile üretilmiş, modern herhangi bir radar ve benzeri sensörü olmayan bir savaş uçağı. Bu uçakla kalkış yaptık ve her nasılsa kendimizi bir F-22'nin arkasında bulduk. F-22 ise en son teknoloji kullanarak üretilmiş, dünyadaki en gelişmiş savaş uçağı. F-22'nin pilotu, arkasına geçtiğimizi çok geç farketti. Biz makinalı topumuzu uygun pozisyona getirmek için ince manevralar yaparken, F-22 pilotu bir türlü hangi manevrayı uygulayacağına karar veremedi ve sonucunda düz uçuşuna devam etti. Bu esnada uygun atış pozisyonuna girdik, ateş ettik ve F-22'yi düşürdük.
F-22, düz uçuş durumundan, sakınma ve saldırma durumuna geçmekte çok yavaş kaldı, ancak öte yandan F-100 kalkıştan sonra atış konumuna hızlı girdi. Yani F-100 bir durumdan diğer duruma, F-22'den çok daha hızlı geçiş yaptı.
İşte bu, meşhur "OODA Döngüsü"nün temelidir.
20'nci Yüzyıl'ın gördüğü en iyi askeri stratejlerden olan John Boyd'un geliştirdiği OODA (Observe, Orientate, Decide, Act; Gözle, Konumlan, Karar ver, Uygula) döngüsü, itdalaşlarından kurumsal yönetime kadar neredeyse tüm "süreçlerin" başarıyla yönetilmesinde anahtar rol oynar. Bu döngüyü "The New Face of War: How War will be Fought in the 21st Century" adlı kitabında Bruce Berkowitz, Vietnam Savaşı sırasında gerçekleşen bir hava muharebesi ile örnekler:
Vietnam Savaşı sırasında, Nisan 1965'te, Thanh Hoa köprüsüne F-105 Thunderchief'lerle çok büyük bir hava saldırısı düzenlendi. Bu saldırıya karşılık veren Kuzey Vietnam MiG-17 Fresco jetleri, çok sayıda F-105'i düşürdü. MiG-17'lerden biri, 4 uçaklık bir Thunderchief koluna dalış yaptı ve 3 adedini çabukça safdışı bıraktı, sonuncusunun peşine düştü. F-105 pilotu, dezavantajlı konumdayken, kendisine silah ve taktikler filosunda öğretilen bir tekniği uyguladı: Levyeyi tüm gücüyle kendine ve sağa doğru çekerken bir yandan da sol pedala azami tazyik uyguladı. Bunun sonucunda uçak deyim yerindeyse "şaha kalktı". Arkasındaki çok daha hızlı olan MiG-17, havada birdenbire bir tuğla gibi yavaşlayan F-105'in önünden hızla geçip gitti; avı kadar hızlı yavaşlayamadığı için şansını kaybetti. Nitekim F-105 evine sağ salim dönmeyi başardı.
MiG-17 kadar kıvrak ve atik bir uçak olmayan F-105 Thunderchief, bir durumdan diğer duruma çok hızlı bir şekilde geçebilmesi ve düşmanının bu değişim hızıyla başedememesi nedeniyle zor durumdan kurtuldu. Başka bir ifadeyle F-105 pilotu, MiG-17'nin pilotundan çok daha hızlı bir şekilde OODA döngüsünü tamamladı.
Yani asıl mesele hız değil, ivmedir.
Ayrıca bkz: Maneuver Warfare
2 yorum:
OODA Dongusu = John Boyd = Fighter Mafia = F-16
OODA Dongusunun ozu ayni zamanda F-16'nin, en azindan orjinal F-16'nin, tasarim felsefesi.
* Bubble Canopy: F-16nin tek parca kanopisi pilota neredeyse 360 derece kesintisiz gorus alani sunmakta, BFM'in ilk kurali dusmani o sizi gormeden once gorebilmektir denir, o halde F-16 kanopisinin avantaji ortadadir.
* FLCS: Ucak aerodinamik olarak stabil olmadigi icin, kisaca ucak duz ucmayi sevmedigi icin manevra kabiliyeti yuksek ancak insan tarafindan kontrol altinda tutulmasi mumkun degil bu yuzden bilgisayarli bir ucus kontrol sistemi mevcut. Bunun avantaji ise pilot ucagi ucurmakla degil savasmakla mesgul. F-16'nin **akranlari** arasinda bu tarz, tamamen bilgisayar kontrollu bir sistemle ucan baska bir ucak yoktu.
* E-M Theory: John Boyd ayni zamanda bir bilim adami ve Energy-Maneuverability Theory'yi gelistiren kisi. E-M Chartlari yardimiyla bir ucagin tum hiz, irtifa, agirlik, g, hucum acisindaki mevcut ve potensiyel enerji, yani hizinin olculmesi ile ucagin hangi ucus rejimlerinde rakibine karsi iyi veya kotu oldugunun degerlendirilip, pilotun ucurdugu ucagin avantajlarini bilerek bunlari azami olcude kullanarak carpismadan basariyla cikmasi esasi.
F-16, tasarim olarak bu 3 faktorun azami olarak uygulandigi bir platform.
Burada unutulmamasi gereken, yazinizdan da anlasilabilecegi gibi, herkesin ama herkesin OODA dongusunde oldugudur.
Ancak kazanan, OODA Dongusunu rakibinden daha hizli isletebilen olacaktir.
Bunun icin de rakibi ondan once goren VEYA ondan daha once saldiri pozisyonu alan VEYA pozisyonu rakipden daha rahat/kolay/yorulmadan alan taraf donguyu daha cabuk tamamlamis yani sonuca daha once ulasmis olacaktir.
Sonuca ulasmasi galip gelmesi anlamina gelmeyebilir, boyle bir durumda OODA dongusune tekrar bastan baslayacaktir taa ki istenen netice elde edilinceye veya firlatma koltugu kullanilincaya kadar.
Saygilar.
Değerli katkınız için çok teşekkür ederim.
Sizin de belirtmiş olduğunuz gibi, F-16, Boyd'un teorilerine uygun olarak tasarlanmış bir savaş uçağı.
Hızlı düşünüp, hızlı karar verip hızlı tepki göstermek savaş pilotu için de, yönetici için de, öğrenci için de başarının garantisi.
Çeviklik, kof kas gücünden çok daha kıymetli bir silah.
Arda Mevlütoğlu
Yorum Gönder