Eylül ayının başında ABD istihbarat kaynakları tarafından Amerikan basınına, Rusya'nın Suriye'deki iç savaşa daha yoğun şekilde müdahil olmaya başladığına dair bilgiler servis edildi.
Uydu fotografları ile desteklenen bu iddialar, Lazkiye'de Basel el Esad Uluslararası Havaalanı'nda yoğun bir askeri faaliyete işaret etmekteydi. Aynı dönemde, Rus Deniz Kuvvetleri'ne ait bir çıkarma gemisi, İstanbul Boğazı'ndan güvertesinde kamyon ve BTR-82A zırhlı muharebe araçları ile yüklü şekilde güney istikametinde seyrederken görüntülenmiş; söz konusu gemi ve yükleri kısa süre sonra Suriye'de ortaya çıkmıştı. Rus askeri personelinin sadece Tartus'taki üs ile ilgili ya da danışman olarak değil, bilfiil Esad rejimi güçleri ile birlikte muharip olarak iç savaşa dahil olmaya başladıkları anlaşılıyordu.
Nitekim kısa süre sonra Rusya'nın Suriye İç Savaşı'na müdahalesine ilişkin daha fazla bilgi akmaya başladı. Suriye rejimine sağlanan desteğin nitelik ve niceliği, sadece iç savaşın değil, bölgedeki güç mücadelelerinin de seyrini değiştirebilecek boyutlarda.
Uydu fotografları ile desteklenen bu iddialar, Lazkiye'de Basel el Esad Uluslararası Havaalanı'nda yoğun bir askeri faaliyete işaret etmekteydi. Aynı dönemde, Rus Deniz Kuvvetleri'ne ait bir çıkarma gemisi, İstanbul Boğazı'ndan güvertesinde kamyon ve BTR-82A zırhlı muharebe araçları ile yüklü şekilde güney istikametinde seyrederken görüntülenmiş; söz konusu gemi ve yükleri kısa süre sonra Suriye'de ortaya çıkmıştı. Rus askeri personelinin sadece Tartus'taki üs ile ilgili ya da danışman olarak değil, bilfiil Esad rejimi güçleri ile birlikte muharip olarak iç savaşa dahil olmaya başladıkları anlaşılıyordu.
Nitekim kısa süre sonra Rusya'nın Suriye İç Savaşı'na müdahalesine ilişkin daha fazla bilgi akmaya başladı. Suriye rejimine sağlanan desteğin nitelik ve niceliği, sadece iç savaşın değil, bölgedeki güç mücadelelerinin de seyrini değiştirebilecek boyutlarda.
Rusya'nın yaz başlarından bu yana Suriye'de artan askeri faaliyetleri, Ağustos ayının ortasında çıkan bir haberle gündemde ilk sıraya yerleşmişti. Haberlere göre Rusya, Suriye Hava Kuvvetleri'ne altı adet MiG-31 (NATO kodu "Foxhound") modeli av - önleme uçağı teslim etmişti. Şam yakınlarındaki Mezze Hava Üssü'ne konuşlandığı iddia edilen uçakların, Suriye'nin hava savunmasına hatırı sayılır bir katkı sağlayacağı aşikar; bu nedenle de bu haber dikkat çekici idi.
Suriye halihazırda 2012 Haziran'ında Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir RF-4E/TM keşif uçağını düşürerek Batı'ya bir caydırıcılık mesajı vermişti. Eğer MiG-31 sevkiyat haberleri doğru ise bu, hava kuvvetleri iç savaş kayıpları ve bakım - onarım sorunları nedeniyle iyice yıpranmış olan kuvvet için tam bir can suyu olmuş demektir.
MiG-31 haberinden kısa süre sonra da Rusya'nın artan silah ve teçhizat sevkiyatına ilişkin görsel belgeler gün yüzüne çıkmaya başladı. Rus askerî personelin internette sosyal medyada çok da çekinir gibi görünmeden paylaştığı video ve fotograflarda, özellikle Lazkiye yöresinde yoğun bir Rus yığınağının yapılmakta olduğu anlaşılıyordu. Yığınağın boyutları, Eylül ayı ortalarında yayılan haberlerle anlaşıldı: Birkaç gün içinde ülkeye en az 15 Antonov An-124 (NATO kodu "Condor") stratejik nakliye uçağı uçuşu gerçekleştirilmişti. Ayrıca aynı süre zarfında Tartus deniz üssü üzerinden altı T-90S ana muharebe tankı, 12 adet kundağı motorlu obüs ve 35 adet zırhlı muharebe aracının da ulaştığı bildiriliyordu.
Eylül ayının 18'inde ise, Suriye'ye Rus savaş uçaklarının konuşlandığına dair ilk haberler çıktı. Buna göre dört Su-24 savaş uçağı Lazkiye'ye intikal etmişti. Kısa süre sonra uydu fotografları ile ülkeye sevkedilen Rus hava gücünün boyutu gözler önüne serildi: Dört adet Su-30SM av - bombardıman uçağı, 12 adet Su-24 (NATO kodu "Fencer") taktik bombardıman uçağı ve 12 adet Su-25 (NATO kodu "Frogfoot") yakın hava desteği uçağı olmak üzere 28 uçaklık bir filonun varlığı, ABD'li yetkililer tarafından açıklandı. Lazkiye yakınlarındaki Basel el Esad Havaalanı'na konuşlanan Rus filosunda, Mi-17 genel maksat ve Mi-24/35 saldırı helikopterleri ile İHA'ların da bulunduğu ortaya çıktı. Nitekim kısa süre sonra da Suriye, Rusya'dan IŞİD ile mücade kapsamında "savaş ve keşif uçakları" temin edildiğini kabul etti.
Rusya ile Suriye sınır komşusu olmadığına, aralarında Türkiye gibi NATO üyesi bir ülke bulunduğuna göre, bu kadar hava aracı nasıl birden ortaya çıkabilirdi? Uçakların bir kısmının An-124'ler ile taşındığı kesin. Ancak Rusya'dan 14 Eylül günü havalanan Su-30SM'lerin (Seri numaraları RF-93670, RF-93686, RF-90935 ve RF-90959), An-124 ve/veya Il-76 ağır nakliye uçaklarına yakın şekilde uçarak, bu büyük gövdeli uçakların radardaki aynı derecede büyük izlerini kamuflaj olarak kullanmış olmaları ihtimali söz konusu.
Bu muharip uçaklardan sonra Rusya'nın Suriye'ye bir adet de İlyuşin Il-20 (NATO kodu "Coot") elektronik istihbarat uçağı sevkettiği iddia edildi. Bu uçaklar zaman zaman Karadeniz üzerinde Türk hava sahasına yakın uçuyorlar.
Son olarak 26 Eylül günü altı adet yeni nesil Su-34 taktik bombardıman uçağının Lazkiye'ye ulaşması ile, Rusya'nın bu ülkedeki hava gücünün büyüklüğü en az 35 uçaklık bir filo haline geldi.
Suriye Hava Kuvvetleri'nin ana muharip uçakları MiG-21, MiG-23BN, MiG-29, Su-22M, Su-24M/M2 ve L-39. Bunların tamamı, iç savaşta yoğun olarak yakın hava desteği ve bombardıman görevlerinde kullanılıyorlar. Savaşın başlangıcından kısa süre sonra eğitim görevlerinden çekilen L-39'lar alçak irtifa yakın hava desteği görevlerinde kullanıldılar ancak yoğun kayıplar sonucu gündüz saldırılarından gece taarruzu görevlerine kaydırıldılar. Önemli hava üslerinin büyük kısmının muhalifer ve IŞİD tarafından ele geçirilmesi ile personel kayıpları ve bakım / onarım sıkıntıları, uçakların etkinliğini önemli ölçüde düşürdü.
İşte bu ortamda, Rus uçakları, özellikle Su-24, Su-25 ve Su-34 tipi 30 adet taktik bombardıman ve yakın hava desteği uçağı, IŞİD ve isyancılarla mücadelede Esad rejimine büyük güç sağlayacaktır. Bu uçakları kullanan Rus personelin eğitim ve harbe hazırlık oranının yüksek olması olasıdır. Bakım, onarım ve yedek parça açısından da sıkıntı yaşanmaması beklenebilir. Başka bir deyişle Suriye'ye intikal etmiş Rus uçakları, Esad rejimi için taktik anlamda sürdürülebilir bir kuvvet çarpanı olma potansiyeli taşımaktadırlar.
Bu hava gücünün stratejik bir önemi daha bulunuyor.
Suriye'nin kuzeyinde insani yardım ve güvenlik maksadıyla bir tampon bölge ve/veya uçuşa yasak bölge (No Fly Zone) teşkil edilmesi, özellikle Türkiye tarafından uzun süredir uluslararası cmiada savunulan bir fikirdi. Suriye ordusunun ve özellikle hava kuvvetlerinin ülkenin kuzeyindeki etkinliğinin düşük olması, bu bölgedeki PYD/YPG ve IŞİD etkinliği, sınırda yaşanan mülteci dramı gibi etkenler nedeniyle, bir koridor açılması ve burada tampon bölge kurulması, bölgenin de Suriye hava kuvvetlerine yasaklanması savunulmaktaydı. Bu doğrultuda Türkiye, sınır boyunca hava savunmasında oldukça katı bir duruş sergilemiş, sınır ihlali gerçekleştiren Suriye hava kuvvetlerine ait bir Mi-17 helikopteri ile MiG-23BN jetini düşürmüştü.
Ancak artık, sınıra tehlikeli biçimde yaklaşan bir hava aracının Suriye'ye ait olup olmadığını 100% kesinlikle teyit etmek gerekecek. Zira bir Rus uçağının sınır ihlali gerçekleştirmesi durumunda vurulması, olası misillemeyle birlikte hızla kontrolden çıkabilecek bir gerilimi ateşleyebilir. Böyle bir krize yol açmamak için, önceki olaylarda gösterilen aşırı katı tutum gevşetilirse, bu da zafiyet anlamına gelecektir.
Meselenin çok daha ciddi başka bir boyutu daha mevcut:
Suriye'den yönelebilecek olası bir füze tehdidine karşı savunma desteği kapsamında Almanya, ABD ve Hollanda silahlı kuvvetleri tarafından Türkiye'nin güneyine 2013 yılında, "Etkin Çit Harekâtı" (Operation Active Fence) PATRIOT hava savunma füze bataryaları konuşlandırılmıştı. Hollanda sistemleri bu yıl Temmuz ayında İspanyol bataryaları ile değiştirilmişti. Ancak Ağustos ayında, Alman ve Amerikan sistemlerinin Ekim ayında görev sürelerinin dolmasından sonra geri çekileceği açıklandı. İspanya ise, eğer başka ülkeler tarafından konuşlandırma yapılırsa sistemleri Türkiye'de tutmaya devam edeceğini bildirdi.
Bu durum, Türkiye'nin hava ve füze savunmasında ciddi bir zafiyet doğurmuş durumda. Halihazırda modern orta ve yüksek irtifa hava savunma sistemine sahip olmayan Türkiye'nin, hava savunma erken ihbar, komuta ve kontrol sistemlerinin balistik füzelere karşı herhangi bir tespit, teşhis ve takip yeteneği de bulunmuyor. Başka bir deyişle Türkiye'nin, balistik füzelere karşı elindeki tek kabiliyet, NATO PATRIOT'ları idi.
Söz konusu PATRIOT'lar, eğer siyasi ve hukuki destek ve altlık sağlanabilirse, olası bir tampon bölge ya da NFZ teşkilinde de kullanılma potansiyeline sahipti. Zira uçuşa yasak bölgeyi teşkil etmek ve korumak için hava savunma sistemlerinin şemsiyesini kullanmak, bölge üzerinde savaş uçaklarını kullanmaya kıyasla teknik ve hukuki açıdan çok daha risksiz ve ekonomik.
Ancak şimdiden sonra sınırın Türkiye tarafındaki herhangi bir hava savunma sisteminin, sınırın öte tarafındaki bir uçağa sadece kilit atması bile, çok ciddi riskler taşıyacaktır. Zira kilitlenilen uçağın Rus hava kuvvetlerine ait olması ve buna saldırı ile karşılık verilmesi riski mevcut. Türkiye uzun süredir kendi uçaklarına karşı Ege ve Suriye'de atılan kilitlere aşırı sabır göstermekte, ancak aynı hoşgörü ve sabır bir Rus uçağı tarafından gösterilmeyebilir. Aynı durum, sınır boyunca devriye uçuşu gerçekleştiren uçaklar için de geçerlidir.
Böylesine bir ortamda, NATO ülkelerinin Türkiye'ye PATRIOT konuşlandırma konusunda ne kadar istekli davranacağı soru işareti. Dolayısıyla Suriye içinde bir tampon bölge kurulma projesinin kadük hale gelmiş olduğunu iddia etmek mümkün.
Benzer şekilde ABD öncülüğündeki koalisyonun, Suriye'deki IŞİD hedeflerine karşı gerçekleştirmekte olduğu hava harekâtının da etkilenmesi söz konusu olabilir. Rusya, IŞİD'e karşı hava saldırılarına katılabileceğini açıkladı ve hatta Irak, Suriye ve İran ile IŞİD'e karşı istihbarat paylaşımı konusunda anlaşmaya varıldı. Teslim alındığı iddia edilen MiG-31'ler ve Rus Su-30SM'leri ile hava savunmasını güçlendiren Suriye, müttefik uçaklarının ülkesi üzerinde uçmasını engelleyebilir ya da böylesi bir tehdide karşı müttefik uçakları, sortilerini azaltabilirler.
Sonuç olarak Rusya'nın bu son hamlesi, Suriye İç Savaşı'nın gidişatı ve bölgedeki dengeleri ciddi biçimde değiştirmiş bulunuyor. Sevkedilen uçakların teknolojik gelişmişlik düzeyleri veya performansları ya da sayıları burada ikinci derecede önemlidir. Taktik anlamda zaten oldukça ciddi bir kuvvet aktarımı anlamına gelen bu sevkiyat, siyasi ve hukuki olarak da Batı'nın ve Türkiye'nin Suriye politikası üzerinde önemli etkiler doğuracaktır. Motor üretemediği için askeri gemi projeleri tıkanan Rusya, bir iki filo uçağı bir noktadan diğerine hareket ettirerek başarılı bir askeri - politik operasyon icra etmiştir.
Silahlı kuvvetlerin politika icrasında kullanımına güzel bir örnek...
Suriye halihazırda 2012 Haziran'ında Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir RF-4E/TM keşif uçağını düşürerek Batı'ya bir caydırıcılık mesajı vermişti. Eğer MiG-31 sevkiyat haberleri doğru ise bu, hava kuvvetleri iç savaş kayıpları ve bakım - onarım sorunları nedeniyle iyice yıpranmış olan kuvvet için tam bir can suyu olmuş demektir.
MiG-31 haberinden kısa süre sonra da Rusya'nın artan silah ve teçhizat sevkiyatına ilişkin görsel belgeler gün yüzüne çıkmaya başladı. Rus askerî personelin internette sosyal medyada çok da çekinir gibi görünmeden paylaştığı video ve fotograflarda, özellikle Lazkiye yöresinde yoğun bir Rus yığınağının yapılmakta olduğu anlaşılıyordu. Yığınağın boyutları, Eylül ayı ortalarında yayılan haberlerle anlaşıldı: Birkaç gün içinde ülkeye en az 15 Antonov An-124 (NATO kodu "Condor") stratejik nakliye uçağı uçuşu gerçekleştirilmişti. Ayrıca aynı süre zarfında Tartus deniz üssü üzerinden altı T-90S ana muharebe tankı, 12 adet kundağı motorlu obüs ve 35 adet zırhlı muharebe aracının da ulaştığı bildiriliyordu.
Basel el Esad'da park etmiş Rus jetleri: Solda dört adet Su-30SM, sağda 12 adet Su-25 |
Rusya ile Suriye sınır komşusu olmadığına, aralarında Türkiye gibi NATO üyesi bir ülke bulunduğuna göre, bu kadar hava aracı nasıl birden ortaya çıkabilirdi? Uçakların bir kısmının An-124'ler ile taşındığı kesin. Ancak Rusya'dan 14 Eylül günü havalanan Su-30SM'lerin (Seri numaraları RF-93670, RF-93686, RF-90935 ve RF-90959), An-124 ve/veya Il-76 ağır nakliye uçaklarına yakın şekilde uçarak, bu büyük gövdeli uçakların radardaki aynı derecede büyük izlerini kamuflaj olarak kullanmış olmaları ihtimali söz konusu.
Bu muharip uçaklardan sonra Rusya'nın Suriye'ye bir adet de İlyuşin Il-20 (NATO kodu "Coot") elektronik istihbarat uçağı sevkettiği iddia edildi. Bu uçaklar zaman zaman Karadeniz üzerinde Türk hava sahasına yakın uçuyorlar.
Son olarak 26 Eylül günü altı adet yeni nesil Su-34 taktik bombardıman uçağının Lazkiye'ye ulaşması ile, Rusya'nın bu ülkedeki hava gücünün büyüklüğü en az 35 uçaklık bir filo haline geldi.
Pist başına park etmiş Su-30SM'ler |
İşte bu ortamda, Rus uçakları, özellikle Su-24, Su-25 ve Su-34 tipi 30 adet taktik bombardıman ve yakın hava desteği uçağı, IŞİD ve isyancılarla mücadelede Esad rejimine büyük güç sağlayacaktır. Bu uçakları kullanan Rus personelin eğitim ve harbe hazırlık oranının yüksek olması olasıdır. Bakım, onarım ve yedek parça açısından da sıkıntı yaşanmaması beklenebilir. Başka bir deyişle Suriye'ye intikal etmiş Rus uçakları, Esad rejimi için taktik anlamda sürdürülebilir bir kuvvet çarpanı olma potansiyeli taşımaktadırlar.
Bu hava gücünün stratejik bir önemi daha bulunuyor.
Suriye'nin kuzeyinde insani yardım ve güvenlik maksadıyla bir tampon bölge ve/veya uçuşa yasak bölge (No Fly Zone) teşkil edilmesi, özellikle Türkiye tarafından uzun süredir uluslararası cmiada savunulan bir fikirdi. Suriye ordusunun ve özellikle hava kuvvetlerinin ülkenin kuzeyindeki etkinliğinin düşük olması, bu bölgedeki PYD/YPG ve IŞİD etkinliği, sınırda yaşanan mülteci dramı gibi etkenler nedeniyle, bir koridor açılması ve burada tampon bölge kurulması, bölgenin de Suriye hava kuvvetlerine yasaklanması savunulmaktaydı. Bu doğrultuda Türkiye, sınır boyunca hava savunmasında oldukça katı bir duruş sergilemiş, sınır ihlali gerçekleştiren Suriye hava kuvvetlerine ait bir Mi-17 helikopteri ile MiG-23BN jetini düşürmüştü.
Bir Rus Su-34'ü Lazkiye'ye inerken |
Meselenin çok daha ciddi başka bir boyutu daha mevcut:
Suriye'den yönelebilecek olası bir füze tehdidine karşı savunma desteği kapsamında Almanya, ABD ve Hollanda silahlı kuvvetleri tarafından Türkiye'nin güneyine 2013 yılında, "Etkin Çit Harekâtı" (Operation Active Fence) PATRIOT hava savunma füze bataryaları konuşlandırılmıştı. Hollanda sistemleri bu yıl Temmuz ayında İspanyol bataryaları ile değiştirilmişti. Ancak Ağustos ayında, Alman ve Amerikan sistemlerinin Ekim ayında görev sürelerinin dolmasından sonra geri çekileceği açıklandı. İspanya ise, eğer başka ülkeler tarafından konuşlandırma yapılırsa sistemleri Türkiye'de tutmaya devam edeceğini bildirdi.
Bu durum, Türkiye'nin hava ve füze savunmasında ciddi bir zafiyet doğurmuş durumda. Halihazırda modern orta ve yüksek irtifa hava savunma sistemine sahip olmayan Türkiye'nin, hava savunma erken ihbar, komuta ve kontrol sistemlerinin balistik füzelere karşı herhangi bir tespit, teşhis ve takip yeteneği de bulunmuyor. Başka bir deyişle Türkiye'nin, balistik füzelere karşı elindeki tek kabiliyet, NATO PATRIOT'ları idi.
Söz konusu PATRIOT'lar, eğer siyasi ve hukuki destek ve altlık sağlanabilirse, olası bir tampon bölge ya da NFZ teşkilinde de kullanılma potansiyeline sahipti. Zira uçuşa yasak bölgeyi teşkil etmek ve korumak için hava savunma sistemlerinin şemsiyesini kullanmak, bölge üzerinde savaş uçaklarını kullanmaya kıyasla teknik ve hukuki açıdan çok daha risksiz ve ekonomik.
Basel el Esad'a inmiş bir Il-76 ağır nakliye uçağı ve iki adet Su-24 |
Böylesine bir ortamda, NATO ülkelerinin Türkiye'ye PATRIOT konuşlandırma konusunda ne kadar istekli davranacağı soru işareti. Dolayısıyla Suriye içinde bir tampon bölge kurulma projesinin kadük hale gelmiş olduğunu iddia etmek mümkün.
Benzer şekilde ABD öncülüğündeki koalisyonun, Suriye'deki IŞİD hedeflerine karşı gerçekleştirmekte olduğu hava harekâtının da etkilenmesi söz konusu olabilir. Rusya, IŞİD'e karşı hava saldırılarına katılabileceğini açıkladı ve hatta Irak, Suriye ve İran ile IŞİD'e karşı istihbarat paylaşımı konusunda anlaşmaya varıldı. Teslim alındığı iddia edilen MiG-31'ler ve Rus Su-30SM'leri ile hava savunmasını güçlendiren Suriye, müttefik uçaklarının ülkesi üzerinde uçmasını engelleyebilir ya da böylesi bir tehdide karşı müttefik uçakları, sortilerini azaltabilirler.
Sonuç olarak Rusya'nın bu son hamlesi, Suriye İç Savaşı'nın gidişatı ve bölgedeki dengeleri ciddi biçimde değiştirmiş bulunuyor. Sevkedilen uçakların teknolojik gelişmişlik düzeyleri veya performansları ya da sayıları burada ikinci derecede önemlidir. Taktik anlamda zaten oldukça ciddi bir kuvvet aktarımı anlamına gelen bu sevkiyat, siyasi ve hukuki olarak da Batı'nın ve Türkiye'nin Suriye politikası üzerinde önemli etkiler doğuracaktır. Motor üretemediği için askeri gemi projeleri tıkanan Rusya, bir iki filo uçağı bir noktadan diğerine hareket ettirerek başarılı bir askeri - politik operasyon icra etmiştir.
Silahlı kuvvetlerin politika icrasında kullanımına güzel bir örnek...
6 yorum:
Normalde yazilarinizda kullandiginiz haber kaynaklarini soyluyordunuz. Bu yazinizda kaynaklarinizi soylememenizin bir neden var mi?
Bu haberler ve fotoğraflar bir aydır aleni bir şekilde değişik ortamlarda paylaşılıyor.
Rusya'da dün yaptığı hava saldırılarında neredeyse tamamen ılımlı muhalifleri ve sivilleri vurdu. Takip etmeyi bilenler için dün rusların katlettiği çocuk cesetlerini izlemekle geçen bir gündü. Ki bombardımanlar gece saatlerinde bile devam etti.
Bugün Ceyşul Fethi de vurduğu haberleştirildi.
Yani uzun lafın kısası bunlar medyada ve sahada zaten doğrulanmış haberler.
Selam ve dua ile,
Moralinizi bozmayın bazıları gazla çalışmıyor 200 yıl uğraşırsanız belki rusya gibi bir dış politikanız olur.
sadece Türkiye'nin değil Rusya'nında çatışma riskine karşı uyanık olması gerekir diye düşünüyorum. Türkiye'nin NATO üyesi olması bir yana Rusya'nın uluslararası hukuk bağlamında her istediğini yapabileceğini zannetmiyorum. sonuçta bazı dengeler var değil mi? tabii bedelini ödemeyi göze aldıktan sonra Suriye yönetimi ile anlaşıp, kendi meclisinde sadece terörle mücadele konusunda değil dış müdahaleye karşı da Suriye'yi koruma maksatlı bir tezkere çıkartabilr. ama dediğim gibi bedelini ödemeye razı olursa...yani dibindeki ukrayna'dan farklı olarak sınırları ötesinde bir ülkedeki bir harekatı iktisadi gidişi kötü iken ne kadar sürdürebilir? Afganistan'daki gibi asker veya teçhizat kayıplarına kaç yıl dayanabilir? 10 yıl? asker anneleri çeçenistan'da olduğu gibi vaveylayı koparır mı? bu son dediğim için rus halkının bu çatışmada taraf olunmasının gerekliliği konusunda ikna edilmesi gerekir.
uygur
Ekşisözlük'te suriyeden bir drone videosu yayınlandı gördünüz mü? Rus askerleri serbestçe rusya içinden video paylaşıyor, sizce bu ordunun teşvik ettiği birşey mi?
https://www.youtube.com/watch?v=1Q60yBQG8XI&feature=youtu.be
Yorum Gönder