29/06/2023

Savunma ve Havacılık Sanayii 2022 Performans Raporu ve Bazı Değerlendirmeler

Yeni Zelanda'daki Skippers Canyon yolu
Fotoğraf: Dean Purcell

Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD), 2022 Performans Raporu'nu yayımladı.

Toplam 276 üyesi olan derneğin bu yılki raporuna 104 üye veri ile katkı sağlamış. Raporun sunuş yazısında SASAD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Okyay'ın işaret ettiği üzere, sektör COVID-19 pandemisinin etkilerini atlatarak 2021 yılındaki yükseliş ivmesini devam ettirmiş görünüyor: Toplam ciro ve ihracat gelirlerinde dikkat çekici artışlar var. Ayrıca ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları da büyük ölçüde artmış. Bu özellikle sevindirici, zira sektörün alt sistemden bileşene ve teknolojiye inecek şekilde yerlileştirmeye daha da odaklandığını gösteriyor.

Okyay, Rusya - Ukrayna Savaşı'nın ve Asya - Pasifik'teki jeopolitik gelişmelerin yeni ihracat fırsatları yarattığını vurgulayarak, çift kullanımlı ("dual use") teknolojilere, çözüm ve kabiliyet portföyünü genişletmek üzere yoğunlaşılmasına dikkat çekmiş.

Bu iki konu, Türk savunma sanayiinin önümüzdeki süreçte ana sınavlarından olacak gibi görünüyor.


Raporda sunulan veriler ve yorumlarına geçmeden önce bir hususa dikkat çekmek istiyorum.

SASAD performans raporları, üye kuruluşların paylaştıkları verilerin derlenmesi ile hazırlanıyor. Ayrıca SASAD üyesi olmayan veya üye olup bilgi paylaşmayan firmaların ciro ve diğer verileri analize ekleniyor. Örneğin 2022 Performans Raporu'nda pylaşılan ihracat miktarına (USD4,396 milyar) Baykar'ın yapmış olduğu USD1.18 milyar ihracat dahil ancak Baykar SASAD üyesi değil. Benzer şekilde Türk Hava Yolları'nın yolcu uçağı alımları son iki senede sektör ithalatını kayda değer şekilde artırmış durumda. Bu veri analizlere hangi durumda dahil edilmeli, hangi durumda edilmemeli, net bir ayrım yok.

Yaklaşık 15 yıldır savunma ve havacılık sektörünün ciro, ihracat, ithalat, çalışan sayısı, ArGe harcamaları gibi verileri ile bunların Türkiye'nin ekonomisindeki yerine dair göstergeleri aylık bazda kaydediyor, analizlerini yapıyorum. Her sene savunma sektörüne dair ana veri kaynakları olan Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), SASAD, SAHA İstanbul, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan verilerde çelişkiler, değişiklikler, eksiklikler tespit ediyor, kendi veritabanlarımı buna göre devamlı surette "güncellemek" zorunda kalıyorum.

Sektörün gelişimini ve performansını sağlıklı bir şekilde takip edebilmek için veri ve göstergelerin temiz olması gerekiyor. Bu sektörün kendisi için (hem kamu hem de şirketler bazında) olduğu kadar sektörü akademik ve profesyonel maksatlarla takip edenler ve hatta vergi mükellefi vatandaşlar için de bir gereklilik.

Rapora göre 2022 yılına ait savunma ve havacılık sektörünün ana göstergeleri ve 2021 yılı ile karşılaştırması şu şekilde:




Tabloda ilk dikkat çeken, alınan sipariş miktarının görece sabit durması. Yurt içi alınan siparişlerde büyük bir oynama olmamış (2021'de USD4,172 milyar; 2022'de USD4,023 milyar) ancak yurt dışından alınan siparişlerde ufak bir artış var (2021'de USD4,404 milyar; 2022'de USD4,774 milyar).

2021 yılına göre %20 artış gösteren sektör cirosunun yaklaşık dörtte biri sivil havacılıktan gelmiş. Sivil havacılık alt sektörü, ciro kırınımında en yüksek paya sahip; geleneksel olarak en fazla paya sahip olan kara araçları alt sektörü ise üçüncülüğe gerilemiş. İHA ihracatının da etkisiyle askeri havacılık sektörü ikinci en yüksek paya sahip olmuş. Rapordaki ilgi çekici bir not, bilişim sektörüne dair verilerin ciro dağılımında yer almaması, zira bu veriler platformlar altında yer almış.

Sektör göstergelerinde dikkat edilmesi gereken bir husus, firmaların son kullanıcı ya da tedarik makamlarına yaptıkları satışlar ile birbirlerine yaptıkları satışların bir arada yer alması. Yurt içi sanayiciye yapılan satışların etkisinden arındırılmış veriler şu şekilde:

Yurt içi satış gelirleri: USD5.782 milyar
Yurt dışı satış gelirleri: USD3.069 milyar

Dolayısıyla Türk savunma ve havacılık sektörünün gerçek cirosunun toplam yaklaşık USD10.178 milyar olduğu görülüyor. Artış oranı olarak çok ciddi bir gelişme olduğu ortada ancak yerli ve yabancı son kullanıcıya satış bazında USD10 milyar sınırının yeni aşılmış olması önemli bir gösterge. Bu rakamın, sektörün üzerinde çalıştığı ürün ve proje portföyünün genişliğini yansıtmadığını, bilhassa ihracat bakımından alarm sinyali olduğunu düşünüyorum.

Sektörün ihracat - ithalat dengesi bakımından ise 2018 yılından bu yana devam eden olumlu seyir devam ediyor: İthalatın ihracata oranı düzenli olarak düşüyor.  Bunda, sektörün alt sistem ve bileşenlerde yerlileştirme gayretlerinin etkili olduğu söylenebilir. Nitekim sektörün ürün ve teknoloji geliştirme için yaptığı harcamalarda COVID-19 öncesi dönem seviyesine ulaşılmış ve 2021 yılına kıyasla büyük bir artış kaydedilmiş.

Sektör ihracatında Avrupa ve ABD'ye yapılan satışların diğer bölgelere yapılan satışlar karşısında belirgin şekilde gerilediği görülüyor. Bunda, Afrika, Ortadoğu ve Asya ülkelerine yapılan İHA / SİHA satışları etkili olmuş olsa gerek. Avrupa ve ABD ihracatında offset satışlarının payı geleneksel olarak oldukça yüksektir, ancak raporda ihracatın ne kadarlık kısmının offset'ten geldiğini göremiyoruz.

Alınan siparişler ile ilgili olarak, hava araçları ile silah, mühimmat ve füze kalemlerinin en yüksek paya sahip olduğu görülüyor; SİHA ve bunlarda kullanılan mühimmatların etkisi olmuş olabilir. Raporda, diğer alt sektör siparişlerinin önceki yıllara göre aşağı yukarı aynı olduğuna dikkat çekilmiş.

Gerek ciro gerekse alınan siparişlerin yurt içi - yurt dışı dağılımları incelendiğinde, iç pazarın görece sabit kaldığı, ihracatın ise yavaş bir genişleme geçirdiği görülmekte.

Süregiden ekonomik kriz ve mali daralma, döviz kurundaki anormal hareketlilik, seçim sürecinin bütçeye getirdiği yük ve 6 Şubat depreminin neden olduğu, resmî rakamlara göre USD100 milyardan fazla maddi kayıptan dolayı, savunma ve havacılık sektörünün önümüzdeki süreçte ciddi bir finansman sıkıntısı çekmesi, iç pazarın en iyi ihtimalle sabit kalması beklenebilir.

Bu ortam koşullarında Türk savunma ve havacılık sektörü için ihracat pazarı her zamankinden daha da hayati önem taşıyor.

Raporda yer almayan bazı hususları burada vurgulamak gerek:

Rusya - Ukrayna Savaşı ile birlikte Avrupa'da, özellikle Doğu Avrupa'da savunma ve güvenlik harcamalarında patlama yaşandı. Polonya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi hem ordularını güçlendirmek için hem de Ukrayna'ya askeri yardım sağlamak (veya Ukrayna'ya verdikleri eski silahları ikame etmek) için yeni silah siparişleri veriyorlar. Polonya, yalnızca 2022 yaz aylarında Güney Kore'ye onlarca milyar dolarlık savaş uçağı, tank, obüs ve topçu roketi siparişi verdi. Güney Kore bu şekilde yalnızca muazzam bir satış başarısı yakalamakla kalmadı, aynı zamanda Avrupa savunma pazarına çok güçlü bir giriş yaptı.

Türkiye'nin savunma ihracatında önemli bazı avantajları var rakipleri karşısında: Türk savunma sanayii, çoğu gerçek harp koşullarında kendini kanıtlamış ürün ve sistemleri; Avrupalı ve ABD'li rakiplerinin aksine herhangi bir siyasi koşul ya da kısıt olmaksızın; Çinli rakiplerinin de aksine NATO üretim ve performans standartlarında sunabiliyor. Bu avantajlar bileşimi özellikle Afrika ve Asya'da Türk savunma sanayiine muazzam fırsatlar sunuyor, nitekim Türk İHA ve zırhlı araçlarının Afrika'da büyük rağbet görmesinin bir sebebi de bu.

Benzer bir şekilde Doğu Avrupa pazarında da Türk savunma şirketlerinin avantajları var denebilir, ancak bu fırsat penceresinin hızla kapanmakta olduğunu düşünüyorum, başta siyasi etkenler nedeniyle. Zira Güney Kore'nin Polonya üzerinden bölgeye güçlü bir giriş yapmasının bir sebebi de, ürün ve sektörünün arkasındaki ABD tekno-siyasi desteği.

SASAD raporuna göre sektör ihracatının %22.6'sı KOBİ'ler tarafından gerçekleştirilmiş. Savunma ve havacılık sektörü, KOBİ'ler üzerinde yükselmektedir ve daha da genişlemesi için KOBİ'lerin yatay ve dikeyde büyümesi gerekir.

İhracat rakamlarının anlamlı şekilde artması için SİHA, gemi, helikopter vb gibi sofistike platformları satabilmek, bunun için de bir tarafından dış politika diğer tarafında da KOBİ'lerin bulunduğu bir stratejini kurgulanması gerekiyor. Aksi takdirde sektör olması gereken konuma ulaşamaz, ne uzar ne kısalır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder