31/12/2025

Başlıksız

Eser: Die Toteninsel
Arnold Böcklin
Bir süredir kişisel lügatimden çıkarmaya çalıştığım bir sözcük var: "Koşturmak". İlaveten bu kelimenin türevi, "koşturmaca". 

Asıl anlamı, hızlı bir şekilde yürümek, koşarak gitmek olan bu kelime, yaygın kullanımda "yoğun çaba harcamak, uğraşmak, ağır mesai altında olmak" gibi anlamlar için kullanılıyor. "Nasılsın?" sorusuna, "Koşturuyorum" derken mesela, aynı anda birden fazla meseleye odaklanmış halde, yoğun -hatta olağanüstü- bir tempo içinde çalışıldığı mesajını içeriyor.

"O kadar meşgulüm ki, bir sürü işe aynı anda yetişmeye çalışıyorum, oradan oraya koşturuyorum".

Ben bunun, en hafifinden, samimiyetsizlik olduğunu; dahası, zora gelemeyen, çalışmanın, çabalamanın ne olduğunu bilmeyen bir duruşu yücelttiğini düşünüyorum.

Mirasyedileri ya da derbederleri ayrı tutarak, yaşı, makamı, mevkisi ne olursa olsun insan zaten çabalamak zorunda değil midir? Hele modern insan, şehirde ya da köyde, kendine ve ailesine bir hayat sunmak ve o hayatı korumak için; üretmek ya da paylaşmak için; yükselmek ya da en azından var kalmak için çabalamak hem de aynı anda pek çok sorunu çözmek, pek çok işi başarmak için uğraşmak zorunda değil midir?

"Koşturmak" zaten rutin değil midir? Koşturmadığın zaman ne yapıyorsun mesela?

"Nasılsın?" sorusuna "Her zamanki gibi. Pek çok iş üzerinde çalışıyorum, pek çok sorun çözmeye çalışıyorum." gibi bir yanıt vermek daha samimi sanki.

Siyah Gri Beyaz okuruna da geride bıraktığımız yıldakinden daha fazla iş üzerinde çalışacağı, daha fazla sorunla mücadele edip daha fazla çözümler üreteceği bir yıl diliyorum.




Not: İş, akademi ve uzun süren bir gribin ardından bir süredir sevgili babamın geçirdiği ağır sağlık sorunları nedeniyle hem Siyah Gri Beyaz hem de Silahlar ve Tereyağı aksadı. Sadık takipçiden özür diler ve anlayışını devam ettirmesini rica ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder