21/02/2017

Ateş Gücünün Dağıtılması – Distributed Lethality

Eğer yüzüyorsa savaşır!” Bu slogan, ABD Deniz Kuvvetleri’nin (US Navy; USN) bir süredir gündeminde. Çıkış noktası ise, Rusya ve Çin’in deniz kuvvetlerine yaptıkları yatırımlar ve uyguladıkları A2AD (Anti Access Area Denial; Erişimi Engelleme / Bölgeden Men etme) stratejisi. Rusya A2AD’yi Karadeniz’de, Çin ise Güney Çin Denizi’nde etkin bir biçimde yürütmekte.

A2AD kabaca, düşmanın belli bir bölgeye erişimini veya o bölgede harekât yapmasını engellemek amacıyla kullanılan taktik ve teknikler bütünü olarak tanımlanabilir. Türkiye aslında A2AD’nin tarihteki en başarılı örneklerinden birini uygulamıştır: Çanakkale Harbi’nin deniz safhası, İtilaf donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan geçişinin kıyı topçusu ve mayınlar marifetiyle engellemesi ile sonuçlanmıştır. Müteakiben kara harbi safhası ile kesin sonuç alınmıştır.

Modern A2AD stratejilerinin odağında, yüksek süratli ve hassas güdüm kabiliyetli füzeler (balistik füzeler ve seyir füzeleri), deniz mayınları, hava savunma topçu ve füze sistemleri bulunuyor. Korvet ve hücumbotlar, denizaltılar, seyir / gemisavar füzesi ateşleyebilen uçaklar da A2AD’nin öne çıkan platformları. Farklı yönlerden gelen çok sayıda gemisavar füzesi ve akıllı deniz mayınları ile mücadele etmek, bunu aynı anda çok sayıda küçül, hızlı ve atik hücumbot / korveti takip kovalarken yapabilmek, Soğuk Savaş’ın simetrik harp ortamına göre şekillendirilmiş günümüz donanmalarının harcı değil.


ABD ve yakın müttefiki ülkelerin kullandığı AEGIS komuta kontrol sistemi ve Standard hava savunma füzeleri, öncelikli olarak görev kuvveti ve konvoyların seyir füzelerine karşı korumasını sağlamak üzere geliştirildi. Süreç içinde bu sistemlere balistik füzelere karşı savunma kabiliyeti de eklendi. Ancak uzun menzilli gemisavar füzesi olsun, taktik balistik füze olsun avantaj her zaman saldıran taraftan yana. Bunun üstüne, tehdidin farklı yönlerden çok sayıda gelmesi riski de eklenince, savunmanın delinmesi kaçınılmaz hale geliyor. Kullanılan hücumbot en son teknoloji ürünü olmuyor belki veya ateşlenen füzenin kalitesi çok ileri değil: Ancak onlarcası aynı anda ateşlenince elbet bir iki tanesi hedefi buluyor.

Niceliğin kendisi de bir nitelik haline geliyor.

Bu tehdide karşı etkin bir savunma inşa etmek çok zor. En azından pasif bir savunma algısı, sürdürülebilir değil.

Bu nedenle de ABD donanması bir süredir, özelikle Harpoon ve benzeri güdümlü füzeleri, lojistik destek gemileri dahil tüm platformlara takma fikrini değerlendiriyor. Gerçek zamanlı, yüksek kapasiteli veri bağları ile taktik resim ve hedef bilgilerini alan hafif veya yardımcı sınıf gemilerin de saldırı kabiliyeti kazanması hedefleniyor. Bu silahlandırma hamlesinin, LCS (Littoral Combat Ship) tipi muharip gemilerden başlayarak tüm donanmaya yayılması söz konusu. Böylelikle, merkezinde bir uçak gemisinin bulunduğu, destroyerler ve denizaltılar ile desteklenen büyük görev güçlerinin yerine, daha küçük gemilerden müteşekkil, daha ufak muharip gruplar ön plana çıkıyor.
Yani özetle, "ateş gücünün dağıtılması" (distributed lethality), "en iyi savunma saldırıdır" şiarının benimsenmesi anlamına geliyor.

Tabi bu yetenek, sadece tüm gemilere güdümlü füze takılarak elde edilemiyor. Farklı sensörlerden elde edilen bilgilerin anlamlı bir taktik resim oluşturacak şekilde birleştirilmesi ve paylaşılması gerekli. Bunun için de tüm suüstü ve sualtı unsurlarının hızlı ve kesintisiz bir ağ yapısı ile birleşmeleri şart. Her bir geminin, bir diğerinin gördüğünü ve bildiğini görüyor ve biliyor olması gerekli. Bu da erişilmesi yazmasından çok daha zor bir kabiliyet.

Çünkü bu yeni konseptte, ağ yapısında iletişim ve muharebe yeteneği gerekiyor. Ağ yapısı ise öncelikle eğitim, teşkilat ve emir – komuta zinciri kalemlerinde dönüşüm ile etkin işleyebilir. Klasik dikey emir – komuta zinciri, ağ yapısında iletişime ve savaşmaya uygun değildir. Bilginin, ağa bağlı her bir unsur tarafından gerçek zamanlı olarak toplanması, işlenmesi ve dağıtılması, en ileri (ya da en alt) seviyedeki unsur ile en gerideki (ya da en tepedeki) unsur arasındaki mesafeyi ve süreyi kısaltır. Tehdidin anlık konumlandığı, değiştiği ortamda, etkiye tepki şeklinde bir savunma felsefesi aciz kalacaktır: Önalıcı, önleyici (proaktif) bir savunma anlayışı gereklidir.

Buradan hareketle, “Distributed Lethality” konseptine ilişkin tartışmaların yakından takip edilmesi önem kazanıyor. Zira A2AD’nin en yoğun kullanıldığı bölgelerden bir diğeri Karadeniz…



Ayrıca bkz:

'Distributed Lethality' Is The Surface Navy's Strategy For The Trump Era
'Distributed Lethality'
Distributed Lethality Week
Distributed Lethality and Beyond: The U.S. Navy's Surface Fleet Is Evolving Right Before Our Eyes
The U.S. Navy Just Gave Us the Inside Scoop on the 'Distributed Lethality' Concept
US Navy, Cybersecurity, and Distributed Lethality: A Conversation With Adm. Rowden
‘If It Floats, It Fights’: Navy Seeks ‘Distributed Lethality’
LCS Lives: Hagel Approves Better Armed Upgrade
A2/AD - Anti-Access/Area Denial
A2/AD Is Dead, Long Live A2/AD
Chief of Naval Operations Adm. John Richardson: Deconstructing A2AD

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Tadımlık olmuş eline sağlık.

Adsız dedi ki...

İlginç bir konsept aslında.Bize uyarlarsak, sadece fırkateynlere korvetlere değil de daha da küçük gemilere de füze sistemleri takılacak, bunlara radar (aktif, pasif) takılmayacak, ana gemi kendi radar görüntülerini anlık paylaşacak. O zaman şöyle mi olacak, ana gemi aktif radardan düşman gemisini yakaladı, küçük gemiye füze ateşlemesini söyleyecek, o küçük gemiden kalkan füzeyi ana geminin radarıyla aydınlatacak/güdümleyecek(uzak mesafelerde gemiden gemiye ısı güdümü olmaz, gps/ins güdümü de denizde zor.)Uçak yakalarsa radardan bu sefer küçük gemiden ısı güdümlü de atılabilir. Genel durumu tahayyül edersek.Diyelim ki bir görev grubu var, bu gruptaki gemiler iyice dağıtarak hareket ettirilecek, 5x5 mil mesela, ortadaki ana gemilere gelene kadar, bu 5x5 millik alana giren tüm uçaklar, daha en başından küçük gemilerden kalkan füzelerle ateş altına alınmaya başlayacak. Ya da sizin gemiden gemiye füzelerin menzili diyelim 20 mil, ama bu füzeyi küçük gemiye koyar bir de 10 mil daha açığa alırsan, 30 milden ateş altına almaya başlayabilirsin.Aslında bu tam bir yöneylem ve optimizasyon meselesi.Matematiksel olarak modelleyip bakmak lazım, nasıl bize uyarlanabilir

Adsız dedi ki...

+İlave; tabi bu bahsedilen ''farklı sensörlerden elde edilen bilgi'' olmadan reaksiyon süresini çok etkilemez.Ana geminin radarı yakalayacak, yine 10-15 saniyesi var reaksiyon için.Ha kendi füzesini attırmış ha küçük gemiye arttırmış.O farklı sensör çeşitliliği nedir bilmiyorum ama, bizde olsa olsa yine radar olur. Küçük gemiye de radar koymak lazım.Aslında konsepti ben kendi açımızdan düşündüğüm için bu ortaya çıkıyor.Anladığım kadarıyla onların donanmaların yapısı çok daha karmaşık ve büyük olduğundan, küçük gemilerden oluşan muharip gemiler dediği zaten bizim fırkateynler oluyor.Olayın özü, istatistikler; savunma sistemleri ne kadar gelişmiş olursa olsun, atılan bir füzeyi düşürme oranı %16 ydı galiba, o halde atacağım füzeyi arttırayım.

Adsız dedi ki...

Detta projesi kapsamında deniz kuvvetleri gemileri ve kara unsurlarını birbirine bağlamayı deneyecek. Bittiğinde etkisinin ne olacağını merakla bekliyorum.

Adsız dedi ki...

Sayın atsız sizin tarif ettiğiniz zaten GENESİS, diğer geminin gördüğü hedefi ateş altına alabiliyor,ayrıca komuta kontrolü devre dışı kalmış silahları çalışan hasarlı gemiyide savaşta tutuyor,diğer geminin radarının gördüğü kendi ekranlarında görüyor yeter ki GENESİS sistemine bağlantısı olsun.

Yorum Gönder