Eser: "Geopoliticus Child Watching the Birth of the New Man" Salvador Dali |
Bu makaleyi, geçtiğimiz hafta Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen İleri Teknolojiler Çalıştayı için hazırlamıştım. Çalıştay programında son gün oturumunda konuşmacı olarak duyurulmuş olmama rağmen, herhangi bir açıklama ya da mazeret göstermeden bildirimi sunmama fırsat verilmedi. Her ne kadar önemli eksiklikleri olsa da, makaleyi aşağıda paylaşıyorum. Çalıştay için hazırlamış olduğum sunumu da geliştirip ayrıca paylaşacağım.
1. Giriş
Savunma teknolojileri, doğası gereği ekonomik, ticari, askeri ve
bilimsel çok sayıda boyuta sahip, disiplinlerarası bir konudur. Savunma
teknolojilerinin yönünü ve kapsamını belirleyen ana etken, ülkelerin askeri
güçlerinin ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçlar ise, ulusal güvenlik algısının ve
ulusal stratejilerin ışığında şekillendirilmektedir. Dolayısıyla savunma
teknolojileri, üreten ya da tedarik eden (müşteri) ülkelerin jeopolitik
gündemleri ve güvenlik ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmektedir.
Savunma sanayiinin sadece ulusal güvenliği kurma ve korumada bir araç
değil, aynı zamanda ulusal ekonomiye katma değer sağlayan bir sektör olduğu
hususu gözden kaçırılmamalıdır. Bu katma değer, sadece ulusal ihtiyaçların
karşılandığı, iç pazara yönelik bir sektörel faaliyet olarak
değerlendirilmemelidir. Savunma sanayii bir dışsatım (ihracat) kalemi olarak
aynı zamanda bir uluslararası ilişkiler ve yumuşak güç (soft power) unsurudur.
Başka bir deyişle savunma teknolojilerinin ihracatı, ülkelerin uluslararası
ilişkilerinin ana konularından biridir.
Bu ana hususlardan hareketle, savunma teknolojilerine yönelik kısa, orta
ve uzun vadeli eğilimleri tespit etmek için, bu teknolojilerin geliştirilmesine
yön veren bölgesel jeopolitik gelişmelerin incelenmesi gerekmektedir. Bu
çalışmada, dünya çapında halen gündemde olan başlıca jeopolitik kriz bölgeleri
ve bu bölgelerin savunma sistem ihtiyaç ve eğilimlerine etkileri genel bir
çerçevede incelenecek, tespitler ışığında 2020'li yıllara dair değerlendirme ve görüşler
paylaşılacaktır.
2. Bölgesel Jeopolitik
Gelişmeler
21’nci yüzyıl, özellikle enerji güvenliği alt metnine sahip çok sayıda
bölgesel rekabet, anlaşmazlık ve çatışma ile başlamıştır. Soğuk Savaş’ın
ideolojik eksenli ve iki kutuplu ortamının sona ermesinden sonra anlaşmazlık,
kamplaşma ve çatışmaların ana nedenleri, mikromilliyetçilik, enerji ve su
kaynaklarına ulaşım ve hakimiyet, ticaret hatlarının güvenliği, insani kriz ve
doğal afetler gibi etkenler olmuştur. Bu etkenlerin şekillendirdiği çok sayıda
sorun ve anlaşmazlığın, bazı coğrafi bölgelerde yoğunlaşmış olduğu
gözlenmektedir. Sıcak Bölge (Hot Spot) olarak adlandırılan bu bölgelerin en
önemlileri şunlardır:
2.1. Doğu Akdeniz
Coğrafi konumu nedeniyle Doğu Akdeniz, tarih boyunca farklı medeniyet ve
devletlerin egemenlik savaşlarına sahne olmuştur. Bu durumun en önemli nedeni,
bölgenin Asya, Avrupa ve Afrika arasında bir kavşak konumunda olmasıdır.
Bölgenin jeostratejik önemi, özelikle 20'nci yüzyılın ikinci yarısında,
Ortadoğu petrol kaynaklarına açılan kapı hüviyeti kazanmasıyla daha da
artmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile Orta Asya enerji kaynaklarının
uluslararası pazarlara açılması, bölgenin değerini pekiştirmiştir. (1)
Doğu Akdeniz'in jeostratejik önemini şekillendiren gelişmelerin en
önemlisi olarak 1869 yılında Süveyş Kanalı'nın açılmasını göstermek mümkündür.
Söz konusu kanalın açılması ile o zamana kadar Ümit Burnu'nun çevresi
dolaşılarak yapılmakta olan deniz ticaretinin süre ve maliyetinde ciddi
tasarruflar sağlanmış; Asya, Afrika ve Avrupa pazarları birbirine bağlanmıştır.
Günümüzde Akdeniz'de yılda ortalama 220,000'den fazla geminin seyir yaptığı
tahmin edilmektedir. Bu rakam, dünya deniz ticaretinin yaklaşık üçte birlik bir
kısmına tekabül etmektedir. (2)
2000'li yılların başında bölgede yapılan hidrokarbon keşifleri, bölgesel
güç ve egemenlik mücadelesini başka bir boyuta taşımıştır. Özellikle Kıbrıs
adası etrafında yapılan keşiflerde tespit edilen kaynakların boyut ve mali
değerleri, kıyıdaş ülkelerin yoğun bir güç mücadelesine girmesine neden
olmuştur. Söz konusu bu mücadeleye bölge dışı aktörlerin de dâhil olmasıyla
Doğu Akdeniz, Kutuplar - Kuzey Denizi, Güneydoğu Asya - Malakka Boğazı, Doğu
Afrika ve Kafkaslar gibi bir "sıcak bölge" (Hot Spot) niteliği
kazanmıştır.
ABD Jeolojik Araştırmalar Dairesi'nin (USGS; U.S. Geological Survey)
2010 yılında yayımladığı bir araştırmaya göre, Kıbrıs Adası ile İsrail arasında
kalan "Leviathan" sahası başta olmak üzere Doğu Akdeniz'de, bilhassa
Kıbrıs Adası çevresinde bulunan toplam enerji rezervinin 30 milyar varil petrol
eşdeğeri olduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu bu rezervin pazar değerinin
USD1.5 trilyon olduğu belirtilmektedir. Varlığı tahmin edilen rezervler ile
ispatlanan rezervler arasında kayda değer bir fark bulunmaktadır. Özellikle
2000'lerin ortalarından bu yana devam eden sondaj çalışmalarına bağlı olarak
rezerv miktarı ve piyasa değerinin güncellenmesi mümkündür. (3)
Enerji kaynaklarının tespit, işlenme ve pazara arz güvenliğinin
sağlanması amacıyla kıyıdaş ülkeler silahlı kuvvetlerinin tedarik ve
modernizasyon programların donanma sistem ve unsurlarına verdikleri ağırlığı
artırmaya başlamıştır. Bu durumun en belirgin örnekleri Türkiye, İsrail, Mısır
ve her ne kadar ekonomisi çökmüş durumda olsa da Yunanistan'dır. Bu ülkeleri,
kısıtlı altyapı ve bütçe imkânlarına rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)
takip etmektedir. (4)
2.2. Kuzey Kutup Bölgesi
Küresel ısınma nedeniyle eriyerek çekilen buz sınırı, Kuzey Kutup
(Arktik) Bölgesi'ndeki zengin hidrokarbon yataklarını açığa çıkarmıştır. Bu
durum aynı zamanda yeni deniz ticaret ve ulaşım hatlarının da oluşmasını
sağlamıştır. Örneğin deniz ulaşımında yaygın olarak kullanılan Kuzey Deniz
Rotası (Northern Sea Route; NSR) ve Kuzeybatı Geçidi (Northwest Passage; NWP)
hatları, yaz aylarında da gemi ulaşımına açık hale gelmiştir. Bölgenin görece
ortasından geçen yeni bir deniz hattının da 2040 itibariyle gemi seyrine müsait
olacağı değerlendirilmektedir. (5) (6)
Kuzey Kutup bölgesi, 19 adet coğrafi havzadan oluşmaktadır. USGS
tahminlerine göre bu havzalarda bulunan hidrokarbon yataklarında 90 milyar
varil petrol ve 44 milyar varil sıvı doğal gaz bulunmaktadır. (7) Söz konusu 19
havzadan sadece Alaska açıklarındaki Beaufort Denizi ve Batı Barents
Denizi'ndeki yatakların işletilmekte olduğu değerlendirilirse, bölgenin enerji
açısından bulunduğu bakir durum daha net görülecektir.
Uluslararası hukuka göre Kuzey Kutbu'nda ya da çevreleyen denizde hiçbir
ülkenin hükümranlığı söz konusu değildir. Bölgeye komşuluğu bulunan beş ülke
olan Rusya Federasyonu, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Norveç ve
Danimarka'nın kıyılarından itibaren 200 deniz millik Münhasır Ekonomik Bölge
(MEB) sahaları bulunmaktadır. Ancak söz konusu enerji kaynaklarının büyük
kısmının bulunduğu ve uluslararası sulara denk düşen bölgelere erişim ve bu
bölgelerin kontrolü için söz konusu ülkeler arasında oldukça yoğun bir hukuki,
siyasi ve askeri bir rekabet söz konusudur. (8) Bu kapsamda özellikle Rusya
Federasyonu, bölgeye yönelik ciddi bir silahlanma ve modernizasyon faaliyeti
yürütmektedir.
2.3. Doğu ve Güneydoğu Asya
Yaygın kabul gören tanımı ile Brunei, Çin, Doğu Timor, Endonezya,
Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland ve Vietnam
ülkelerinin kıyılarının bulunduğu bölgeyi kapsayan Güneydoğu Asya, özellikle
Güney Çin Denizi bölgesindeki çeşitli kıta sahanlığı ve egemenlik anlaşmazlıkları
nedeniyle önemli bir Sıcak Bölge niteliği taşımaktadır. Bölgede neredeyse tüm
ülkelerin birbirleri ile farklı anlaşmazlıkları bulunmaktadır. Bölgenin,
dünyanın en işlek deniz ticaret hatlarına ve zengin enerji kaynaklarına ev
sahipliği yapıyor olması, konuyu dünya ölçeğinde önemli kılmaktadır.
Bölgedeki başlıca anlaşmazlıklar şu şekilde sıralanabilir: (9)
1. Vietnam, Çin ve Tayvan arasındaki karasuları anlaşmazlığı,
2. Endonezya, Çin ve Tayvan arasındaki Natuna Adaları sorunu
3. Vietnam, Çin, Tayvan, Malezta, Filipinler ve Brunei arasında
Borneo’nun kuzeyindeki karasuları hükümranlık sorunu
4. Vietnam, Malezya, Filipinler, Brunei, Tayvan ve Çin arasında Güney
Çin Denizi’nin güney kesimlerinde karasuları anlaşmazlığı,
5. Filipinler, Çin ve Tayvan arasında Palawan ve Luzon açıklarında
karasuları anlaşmazlığı
6. Vietnam, Çin ve Tayvan arasında Paracel Adaları anlaşmazlığı
7. Filipinler ve Tayvan arasında Luzon Boğazı deniz sınırı anlaşmazlığı
8. Malezya ve Filipinler arasında Kuzey Borneo / Sabah sorunu
9. Brunei, Malezya, Filipinler, Vietnam ve Çin arasında Güney Çin Denizi
MEB sahası anlaşmazlıkları
10. Çin - Tayvan sorunu
Bu sorun ve anlaşmazlıklar nedeniyle bölge ülkeleri silahlı kuvvetleri
karşı karşıya gelebilmekte, sık sık gerilim artmaktadır. Ayrıca bölge ülkeleri
askeri güç gösterisi ve caydırıcılık maksadıyla bölge dışı müttefik ülkeler ile
birlikte müşterek tatbikatlar icra etmektedirler. Özellikle Çin’in silahlı
kuvvetler kapasitesini artırması ile birlikte bölge ülkeleri, ulusal menfaatlerini
ve jeopolitik çıkarlarını korumak için silahlanmaya ağırlık vermişlerdir.
2.4. Ortadoğu ve Kuzey Afrika
2011 yılında Tunus’ta patlak vererek hızla Kuzey Afrika ve Ortadoğu
bölgesine yayılan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan halk hareketleri, bölgenin
jeopolitik dengeleri üzerinde büyük değişime neden olmuştur. Tunus, Libya ve
Mısır’da rejim değişikliği ve Suriye’de iç savaşa neden olan bu hareketler,
bölgede çeşitli radikal dinci ve ideolojik silahlı grupların etkinliğini
artırmasını da sağlamıştır. Monarşi ile yönetilmekte olan Arap Yarımadası’ndaki
ülke yönetimleri, bu tür halk hareketlerini engellemek ya da bastırmak için iç
güvenlik ve istihbarat faaliyetlerine ağırlık vermektedirler. (10)
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, bölge ülkelerinin ulusal
güvenliklerini doğrudan tehdit eder bir duruma gelmiştir. Çatışmaların 2014
yazında Irak’a da sıçraması ile birlikte, her iki ülkedeki terörist gruplara
karşı ABD liderliğindeki koalisyon tarafından hava saldırıları başlatılmıştır.
Krizin, bölge ülkelerini içine alan bir savaşa ya da daha derin bir krize
dönüşmesi riski bulunmaktadır. (11)
Bölgenin en önemli enerji üreticilerinden İran’ın yürütmekte olduğu
nükleer program ve bu programın muhtemel askeri boyutu, bölge ülkeleri olduğu
kadar uluslararası sistem tarafından da ciddi bir tehdit olarak
algılanmaktadır. İran’ın özellikle uzun menzilli roket ve füze teknolojileri
ile Basra Körfezi’ndeki deniz trafiğini engelleyebilecek nitelikteki sistemlere
yapmakta olduğu yatırım, bu tehdit algısını pekiştirmektedir. İran ile İsrail
arasındaki gerilimin bir çatışmaya dönüşme olasılığı söz konusudur.
3. Öne Çıkan Savunma ve Güvenlik
Teknolojileri ve Sistemleri
Savunma sistemlerine yönelik ihtiyaç tanımlama, projelendirme,
geliştirme, üretim, tedarik ve kullanım süreçleri, doğrudan doğruya ulusal
savunma mekanizmasının plan, program ve stratejileri ile şekillendirilirler.
Dolayısıyla savunma sistemlerinin ortaya çıkışında, üretici ya da ihtiyaç
sahibi ülkelerin ulusal güvenlik gündemlerinin belirleyici olduğunu iddia etmek
mümkündür.
Bu kapsamda, savunma ürünlerinin ve bu ürünleri meydana getiren sistem,
alt sistem, bileşen ve teknolojilerin ortaya çıkmasının, önceliklendirilmesinin
ve geliştirilmesinin, uluslararası ilişkiler ve jeopolitik gelişmelerin sonucu
olduğu tespiti yapılabilir. Söz konusu gündemin niteliği, ülkelerin askeri
ihtiyaçlarını belirlemesinde, bu ihtiyaçlar arasında önceliklendirme yapmasında
ve tedarik programlarını yürütmesinde yol gösterici olmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında, savunma sanayini, bir ülkenin uluslararası
ilişkilerinde ve ulusal ilgi ve menfaatlerini korumada kullandığı bir araç
olarak değerlendirmek mümkündür.
Savunma ve güvenlik mekanizmasının kurulması, korunması, güncel ve
caydırıcı tutulması süreçlerinin yanı sıra, savunma sanayinin ulusal ekonomiye
bir girdi kaynağı olarak da büyük önemi bulunmaktadır. Zira savunma sanayinin
öznesi olan sistem ve platformlar ileri teknoloji içeren, yüksek maliyetli ve
işletme idamesi kimi zaman onlarca yıla sâri ürünlerdir. Bu ürünlerin satışı,
ilgili işletme, idame, bakım ve onarım hizmetleri, üretici ve geliştirici
ülkelere yüksek gelirler kazandırmaktadır. Öte yandan savunma sistem satışının,
üretici ve tedarikçi ülkeler arasında siyasi ve askeri farklı boyutlarda
ilişkilerin hem sağlayıcısı hem de koruyucusu olduğu da göz önünde
bulundurulmalıdır.
Bu hususlar ışığında, bir önceki bölümde özetlenen bölgesel jeopolitik
gelişmelerin ön çıkardığı ve önümüzdeki on yılda gündemde olması beklenen savunma sistem ve teknoloji eğilimlerini şu şekilde
sıralamak mümkündür:
3.1. Siber Harp
Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki (BİT) gelişmeler, askeri ve sivil
neredeyse tüm sistem ve araç gerecin birer bilgisayar bileşeni taşıması sonucunu
doğurmuştur. Münferit ya da bir ağ mimarisi ile birbirine bağlı sistemlere
karşı BİT vasıtası ile düzenlenen saldırılar, siber harbin özünü teşkil eder.
(12)
Siber harbin çeşitli amaç ve yöntemleri bulunabilir. Bunlar arasında
hedef sistemin çalışmasının tamamen ya da kısmen engellenmesi, sabotaj,
istihbarî bilgi elde edilmesi ya da bilgi toplanmasının engellenmesi
sayılabilir. Siber harp şahıslar arası ilişkilerde, ticari, askeri ya da
terörizm maksatlı icra edilebilir. (13) Şahıs, grup, kurum ya da kuruluş
bazında yürütülebilmektedir. Siber harp ile elde edilecek etkilerin maliyetine
oranı, diğer harp ve operasyon türlerine kıyasla çok daha yüksektir, bu da
sonuç alıcı veya sonuç almayı kolaylaştırıcı en önemli etken olarak 21’nci
yüzyıl muharebe ortamında siber harbi aslî unsur haline getirmiştir. Siber harp
vasıtalarının hedefleri arasında enerji üretim ve nakil altyapısı, e-devlet ve
e-ticaret sistemleri, hava savunma ve komuta kontrol muhabere ağları, hassas
bilgilerin işlendiği ve depolandığı veri merkezleri sayılabilir. (14)
Günümüzde siber harp usul, teknik ve teknolojilerine yatırım yapan
ülkeler arasında Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, ABD ve Hindistan
özellikle dikkat çekmektedir. Çin, siber harbi bölgesel ve küresel güç
mücadelesinde etkin bir unsur olarak kullanmaktadır. Bu ülke siber harp sistem
ve teknolojilerini başta ABD olmak üzere rakip ülkelerin teknolojik bilgi ve
sırlarını elde etmede ve başta Tayvan ve Japonya olmak üzere bölgesel rakip ve
hasımlarının askeri ve sivil altyapılarına zarar vermede kullanmaktadır. Benzer
şekilde Rusya Federasyonu, siber harbi 2007 yılında Estonya ve 2008 yılındaki
savaş sırasında Gürcistan’a karşı kullanmış, her iki ülkenin de idari ve
iletişim altyapılarını felce uğratmıştır. (15)
Maliyetinin oldukça düşük olması, istihbarat toplama ya da yanlış bilgi
yaymada (dezenformasyon) etkinliği ve çok geniş kapsamlı hasar verebilme
potansiyeli, siber harbin önümüzdeki onyılda savunma ve güvenlik gündeminin bir
numarasında tutacaktır.
3.2. İnsansız Sistemler
İnsansız sistemler, özellikle insansız hava araçları, stratejik, taktik
ya da operatif seviyede ortam koşulları, dost ve düşman unsurların takibi
vasıtası ile durumsal farkındalığın sağlanmasında kullanılırlar. Farklı
niteliklerdeki sensör sistemlerinin topladığı verilerin birleştirilmesi ve
değerlendirilmesi ile müşterek bir resim oluşturulur. Bu resmin gerçek zamanlı,
doğru ve güvenilir olması, karar verici makamların sağlıklı strateji ve
politikalar geliştirmelerini ve muhtemel krizlere hızlı ve etkin müdahale
yapılmasını mümkün kılar. Bu sistemler arasında uzun menzil ve yüksek irtifada
görev yapan insansız hava araçları, açık denizde uzun süre havada kalabilmeleri
dolayısıyla özellikle faydalıdırlar. (16)
Kabiliyet ve kapasitelerinin artması, İHA’ların çok çeşitli amaç ve
alanlarda kullanılmalarını mümkün kılmıştır. Başlangıçta kısa mesafeli ve
sınırlı ölçekli keşif ve gözetleme görevlerinde kullanılan, sadece önceden
belirlenmiş bir rota üzerinde kısa süreler için uçabilen İHA’lar artık çok daha
uzun süre ve yüksek irtifalarda görev yapabilmektedir. Farklı tip sensörlerle
keşif ve gözetleme yapabilmekte, güdümlü silah sistemlerini kullanabilen
İHA’lar, arama ve kurtarma, topografi, çevre kirliliği ile mücadele gibi sivil
maksatlar için de kullanılmaktadırlar. Bu, İHA’ların bölük gibi küçük askeri
birimlerden, stratejik ölçeğe kadar geniş bir yelpazede, farklı motor, menzil
ve altsistem konfigürasyonlarında kullanılabilmesini mümkün kılmıştır. (17)
Sensör ve iletişim sistemlerindeki gelişmeler, birim zamanda
iletilebilen veri büyüklüğünün artması, savaş ve çatışmaların asimetrik nitelik
kazanarak meskûn mahallere kayması gibi etkenler, savaş alanındaki her unsurun
birbiri ile çift yönlü iletişim kurmasını ve gerçek ya da gerçeğe yakın zamanlı
bilgi paylaşımını zorunlu kılmıştır. Zira, savaş alanının gerçek ya da gerçeğe
yakın netlikte bir taktik ve / veya stratejik resmini çıkarmak için gereken
bilginin nitel ve nicel büyüklüğü artmış, karar alıcıların hâkim olması gereken
bilginin hacmi şişmiş, otomasyon bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu
zorunluluk, Ağ Merkezli Muharebe (AMM) adı verilen bir yapılanmanın ortaya
çıkmasına neden olmuştur.
Bu ortam koşulları içerisinde, özellikle son yıllarda orta ve yüksek
irtifada, uzun süre görev yapabilen, birden fazla tipte gelişmiş sensör ve
algılayıcı sistemlere sahip İHA’lar yaygın biçime kullanılmaya ve pek çok
gelişmiş ülkede havacılık kuruluşlarının Araştırma ve Geliştirme (ArGe)
faaliyetlerinin odağında yer almaya başlamıştır. Söz konusu sistemler kabiliyet
bazında ve taktik ve stratejik ölçekte kuvvet çarpanı niteliği taşımaktadırlar.
3.3. Deniz Sistemleri
Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra deniz kuvvetleri dünya
çapında sadece savaş ya da kriz döneminde kullanılan unsurlar olmaktan
çıkmıştır. İnsani yardım, barışı kurma ve koruma harekâtları, deniz ticaret
yollarının güvenliği, terörizm ve deniz korsanlığı ile mücadele gibi savaş dışı
harekât (Operations Other Than War; OOTW) görevleri, giderek artan oranda deniz
kuvvetlerinin harekât ve sistem isterlerinde rol oynamaya başlamıştır.
Kuzey Kutup Bölgesi, Güneydoğu Asya, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz gibi sıcak
bölgeler, hem işlek deniz ticaret hatlarını hem de zengin enerji kaynaklarını
barındırmalarından dolayı, bölge ve bölge dışı ülkelerin deniz kuvvetlerinin
güç mücadelesine sahne olmaktadırlar. Bu bölgelerde ilgili ülkelerin ulusal
güvenlik alaka ve menfaatlerinin korunması kadar, bayrak gösterme ve istihbarat
toplama gibi görevlerde de deniz kuvvetleri asli unsur niteliğindedir.
Bahsi geçen görev tipleri ve 21’nci yüzyılın harekât ortamı, askeri
deniz platformlarının tasarımında da etken rol oynamaktadır. Bu noktada ön
plana denizaltı ve korvet tipi savaş gemilerinin çıkmakta olduğu gözlenmektedir.
Denizaltılar, sahip oldukları stratejik güç nedeniyle 21’nci yüzyıl
donanmalarının ana tedarik hedefi haline gelmişlerdir. Taşıdıkları elektrooptik
ve elektronik istihbarat sistemleri ile bu gemiler, barış ve kriz dönemlerinde
en ön saflarda görev yapan birer stratejik istihbarat ve nokta operasyon unsuru
olarak kullanılmaktadırlar. Bu nedenle de, deniz ilgi ve sorumluluk sahasının
kesintisiz olarak kontrol altında tutulması, güvenliğinin sağlanması ve
bölgedeki diğer devletlerin faaliyetlerinin izlenmesi açısından son derece
etkin platformlardır. (18)
Korvetler, tasarım özellikleri itibariyle kıyı sularında görev yapan ve
özellikle barış ya da savaş dışı gerginlik dönemlerinde bayrak gösterme, kriz
müdahalesi, caydırıcılık, terörizm ve asimetrik tehditlerle mücadele gibi
görevleri üstlenen gemilerdir. Firkateynler kadar büyük ya da karmaşık
donanımlı olmadıkları için ilkalım, işletme ve idame maliyetleri daha düşüktür.
Bu nedenle de özellikle barış ya da gerginlik dönemlerinde ön plana çıkmaktadır.
Öte yandan hücumbot ve karakol botlarından tonaj olarak daha büyük olmalarından
dolayı nispeten daha açık sularda ve daha sert deniz koşullarında görev
yapabilirler ya da deniz komandosu, özel kuvvetler, kurtarılan rehine ya da ele
geçirilen terörist / deniz korsanlarını barındırarak denizde yüzen bir karakol
unsuru olarak kullanılabilirler. (19)
4. Sonuç ve Değerlendirmeler
Savunma teknolojileri, ülkelerin ulusal güvenlik ihtiyaçları
doğrultusunda geliştirilirler. Bu süreç ise, ulusal güvenlik algısı ve
jeopolitik durumun bir yan sonucudur.
Dünya genelindeki sıcak bölgeler ve çatışma alanları incelendiğinde,
stratejik ticaret hatları ve enerji kaynaklarının büyük kısmının kapsandığı
görülecektir. Bu durum, söz konusu bölgelerin jeopolitik önemlerini olduğu
kadar askeri ve ticari özkütlelerini de artırmaktadır. Başka bir ifade ile söz
konusu sıcak bölgelerin askeri, siyasi ve ekonomik gündemleri, dünya çapında
etki yaratma potansiyeli taşımaktadır. Buradan hareketle, sıcak bölgelerde
bulunan ülkelerin savunma ihtiyaçlarının, dünya genelindeki üreticilerin
savunma teknolojileri geliştirme süreçlerini şekillendirdiği tespitini yapmak
mümkündür.
Bilişim ve İletişim Teknolojileri (BİT) alanındaki gelişmeler, bu yeni
dönemde özellikle belirgin öneme sahiptir. BİT’in sağladığı asimetri ve yüksek
etki – maliyet oranı, bu unsurun devlet veya devlet dışı kurum ve gruplar
tarafından öncelikli tercih olmasını sağlamıştır. Arap Baharı sürecinde de
görüldüğü üzere BİT’in, geniş kitleleri organize etme, yönlendirme ve bilgi
harbi icra etmede olağanüstü bir etkisi bulunmaktadır. Öte yandan Çin ve Rusya
gibi ülkelerin BİT’i bir istihbarat ve sabotaj aracı olarak başarıyla
kullanmaları, önümüzdeki onyılda siber harbin savunma ve güvenlik sanayiinin
ana öznesi olacağının habercisidir.
BİT alanındaki gelişmelerin bir başka sonucu da insansız sistemler ile
komuta – kontrol ve istihbarat sistemlerindeki yeniliklerdir. Stratejik
seviyeden yerel ölçeğe kadar çeşitli boyut ve kabiliyette insansız sistemler,
muharebe icrası ve istihbarat toplamada ana unsur haline gelmişlerdir. Son
dönemde bu sistemlerin hassas güdümlü silahlarla da donatılabilmeleri, onları
birer sonuç alıcı platform haline getirmiştir. Bu tür sistemlerin görece düşük
maliyeti, kullanan personelin hayatının risk altında olmaması ve sonuç alıcı
operasyon yapabilme potansiyelleri, insansız sistemleri ve özellikle insansız
hava araçlarını savunma araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde ön sıralara
taşımıştır.
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra savunma mekanizmalarının planlama,
kurulma ve idamesinde bütçe ve teknoloji anlamında önemli değişiklikler ve
dönüşümler yaşanmıştır. Silahlı kuvvetler için ayrılan bütçeler daralmış, harbe
her an hazır büyük orduları idame etme zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Sürecin
bir başka sonucu da, savunma teknolojileri ile sivil maksatlı teknolojiler
arasındaki ayrımın belirsizleşmeye başlamasıdır. Çift kullanım (dual use)
teknolojiler, geliştirme, tedarik ve kullanım maliyetlerinin düşürülmesi
anlamında önemli etki yaratmıştır. Soğuk Savaş döneminde radikal inovasyonun
ana itici gücü askeri ihtiyaçlar iken, 21’nci yüzyılın başından itibaren durum
tersine dönmüş, savunma ve güvenlik teknolojileri sivil alandaki inovasyon ve
gelişmeleri takip eder hale gelmiştir. Bugün başta insansız sistemler olmak
üzere savunma sanayiindeki pek çok yenilikçi ürün ve çözüm, sivil alandaki
uygulama ve inovasyonlardan beslenmektedir. Bu sürecin, önümüzdeki onyılda daha
da hızlı ve geniş kapsamlı bir şekilde devam edeceği değerlendirilmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde daralan savunma bütçelerinin ve serbest
piyasa ekonomisinin bir başka yan ürünü de, hizmet alımı ve tedarik
süreçlerindeki dönüşümdür. Ordular ve güvenlik birimleri artık eğitimden bakım
– onarıma pek çok süreç için hizmet alımını tercih etmektedir. 2001 Afganistan
ve 2003 Irak harekâtlarında da görüldüğü gibi özel şirketler aynı zamanda özel
operasyon ve güvenliğin sağlanması gibi ihtiyaçlar için de askeri hizmet
sağlamaktadırlar. Başta bakım – onarım ve eğitim olmak üzere muharip olmayan
görev ve ihtiyaçlar için özel şirketlerden hizmet alımının artarak süreceği, bu
kapsamda yenilikçi çözüm ve formüllerin geliştirilebileceği
değerlendirilmektedir.
Savunma sanayii, ileri teknolojilerin jeopolitik koşullarla doğrudan
etkileşim içinde olduğu bir alandır. Bu alanda politika ve çözüm geliştirmek,
çok boyutlu ve uzun vadeli bir ortak akıl geliştirebilmeyi ve idame edebilmeyi
zorunlu kılmaktadır. Teknolojiyi tüketen değil üreten bir mekanizmanın, böyle
bir ortak aklı bağımsız bir şekilde kurması şarttır.
5. Kaynaklar
1. Doğu Akdeniz'in Yeni Enerji Jeopolitiğinde Bölge Ülkeleri Deniz
Güçlerinin Yeri Ve Etkisi. Mevlütoğlu,
Arda. Kocaeli : Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi, 2014.
2. Yaycı, Cihat. Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması
Sorunu ve Türkiye. Bilge Strateji. 2012, Cilt 4, 6.
3. BilgeSAM Bilge Adamlar Kurulu. Doğu Akdeniz'de Enerji Keşifleri
ve Türkiye. Ankara : BilgeSAM, Aralık 2013.
4. Israel-Cyprus exclusive economic zone
set. Ynet News. [Çevrimiçi] 19 12 2012. [Alıntı Tarihi: 19 09 2014.] http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-4000679,00.html.
5. IHS Jane's. Cold War: The Race for Arctic Resources Continues. 26
11 2013.
6. Territorial claims in the Arctic. Wikipedia.
[Çevrimiçi] [Alıntı Tarihi: 12 09 2014.] http://en.wikipedia.org/wiki/Territorial_claims_in_the_Arctic.
7. United States Geological Survey (USGS). 90 Billion Barrels of Oil
and 1,670 Trillion Cubic Feet of Natural Gas Assessed in the Arctic.
[Çevrimiçi] 27 07 2008. [Alıntı Tarihi: 20 09 2014.]
http://www.usgs.gov/newsroom/article.asp?ID=1980.
8. Yenikeyeff, Shamil ve Krysiek, Timothy Fenton. The Battle for the
Next Energy Frontier: The Russian Polar Expedition and the Future of Arctic
Hydrocarbons. Oxford Institute for Energy Studies. 2007.
9. Territorial disputes in the South China
Sea. Wikipedia. [Çevrimiçi] [Alıntı Tarihi: 06 10 2014.]
http://en.wikipedia.org/wiki/Territorial_disputes_in_the_South_China_Sea.
10. Dabashi, Hamid. The Arab Spring: The End of Postcolonialism. s.l. :
Palgrave Macmillan, 2012.
11. Brownlee, Jason, Masoud, Tarek ve Reynolds, Andrew. The Arab
Spring: The Politics of Transformation in North Africa and the Middle East. Oxford :
Oxford University Press, 2013.
12. Cyberwar: War in the Fifth Domain. The
Economist. [Çevrimiçi] 01 07 2010. [Alıntı Tarihi: 20 09 2014.]
http://www.economist.com/node/16481504?story_id=16481504&source=features_box1.
13. Andress, Jason ve Winterfeld, Steve. Cyber Warfare: Techniques,
Tactics and Tools for Security Practitioners. s.l. : Syngress, 2012.
14. Janczewski, Lech ve Colarik,
Andrew. Cyber Warfare and Cyber Terrorism. s.l. : IGI Global,
2008.
15. Cyberwarfare. Wikipedia. [Çevrimiçi]
[Alıntı Tarihi: 20 09 2014.] http://en.wikipedia.org/wiki/Cyberwarfare.
16. İnsansız Hava Araçları ve Ağ
Merkezli Muharebe Kavramı. Mevlütoğlu, Arda. Eskişehir : V.
Ulusal Uçak, Havacılık ve Uzay Mühendisliği Kurultayı, 2009.
17. Geleceğin Harekât Ortamında İHA
Sistemleri: Askeri Uygulamalar & Teknoloji Gereksinimleri. Karaağaç,
Cengiz. İstanbul : 3. Ulusal Havacılıkta İleri Teknolojiler Konferansı,
2014.
18. Submarine. Wikipedia. [Çevrimiçi]
[Alıntı Tarihi: 15 09 2014.] http://en.wikipedia.org/wiki/Submarine.
19. Gürel, Hakan. Korvet Sınıfı
Gemiler. Jeopolitik ve Jeostrateji. [Çevrimiçi] 30 05 2007. [Alıntı
Tarihi: 23 09 2014.] http://modusstrateji.blogspot.com.tr/2007/05/korvet-snf-gemiler.html.
2 yorum:
Rica etsem Sukhoi PAK FA / T - 50 hakkindaki görüşlerinide yayinlayabilir misin? TŞK.
Senkaku Adaları meselesi de eklenirse önemli bir eksiklik giderilirse sanıyorum.
Yorum Gönder