01/10/2005

IDEF 2005 İzlenimleri

Fuarı ikinci gün Saturn5, üçüncü gün de beleg, Jedi ve Picard kod adlı arkadaşlarla gezdim. kanımca önceki IDEF'lere nazaran daha iyi bir organizasyon vardı, ancak bazı firmalar organizasyondan oldukça şikayetçi idi. Tüyap ilk kez düzenlediği IDEF için oldukça özen göstermiş anlaşılan, zira son IDEF'ler epey hayal kırıklığı yaratmıştı. Ulaşım Etimesgut'takine göre daha kolay gibi geldi bana, öncekilerde daha sorunluydu.



Öncelikle genel olarak IDEF savunma fuarına dair bir tespitim olacak. Kanaatimce IDEF, bölgesel bir bitelik kazanma fırsatını kaçırmış görünüyor. Fuar alanının Etimesgut'tan Hipodrom'a taşınması hava araçlarının, özellikle uçakların sergilenmesini olanaksız kılmış. İlaveten Ankara'nın coğrafi konumundan dolayı liman / deniz ulaşımı olmadığı için tank, hava savunma bataryası vb gibi büyük sistemlerin sergilenmesi ulaşım masrafları nedeniyle mümkün değil. Aslında sadece fuar açısından bakılacak olursa en ideal merkez İstanbul, ancak bu da bürokratik bazı sebeplerle mümkün değil ( = başkent İstanbul değil, Genelkurmay, SSM, MSB vb İstanbul'da değil vb). IDEF halihazırda Türkiye odaklı bir fuar görünümünde, bazı savunma devi şirketlerin mütevazi katılımı ve Türkiye ile köklü ilişkileri olan şirketlerin gövde gösterisi bunun işareti.



Fuar alanına girişte A-129CBT Mangusta ve 2000 yılında testler için Türkiye'ye getirilmiş Leopard 2A6 AMT ziyaretçileri karşılıyordu. A-129CBT bizzat Irak'ta uçmuş ve fuara da uçarak gelmiş. Oldukça fazla ziyaretçisi vardı. Ancak Türkiye pazarlama sorumlusu ile sohbet ettiğimde pek sağlam bir pazarlama faaliyetlerinin olmadığı izlenimi edindim. A-129 orijinalde İtalyan ordusunun sadece tanklara karşı olarak geliştirdiği ve tasarımında başlangıçta top bulunmayan bir saldırı helikopteri. Karşı tedbir olarak halihazırda Türk helikopterlerinde de kullanılan "Disco Ball" olarak tabir edilen ve model ismi kazınmış bir chaff-flare dispenseri kullanıyor. Yorumların aksine aviyonik tertibatına baktığımda "glass kokpit" sınıfına girebilecek bir artı göremedim. Şirket sorumlusuna esasen topsuz olarak tasarlanan bir helikoptere daha sonra top ilave edilmesinin ne gibi sorunlara (stabilite, etkinlik, ağırlık vs) yol açabileceğini sorduğumda doyurucu bir yanıt alamadım (önemli not: "doyurucu yanıt alamadım" ifadesi yazının bundan sonraki kısmında "o gibi teknik konularla ilgilenen arkadaş şu anda burada değil, daha sonra uğrarsanız bilgi alabilirsiniz, bu arada size bir broşür verelim" anlamında kullanılacaktır)

Büyük umutlarla gittiğim Roketsan standından biraz hayal kırıklığı ile ayrıldım. 107 ve 122mm ÇNRA ve ilk bakışta 2.75" lazer güdümlü roket sandığım Stinger füzesi haricinde dişe dokunur bir şey yoktu. Roketsan halihazırda "Cirit" isimli bir 2.75" lazer güdümlü roket üzerinde çalışmakta. "BAE Systems'in geliştirdiği APKWS ile karşılaştırabilir misiniz?" diye sorduğumda APKWS projesinin, artan maliyetler sebebiyle iptal edilmiş olduğu yanıtını aldım. Açıkçası bu beni şaşırttı, zira APKWS'nin IRak'ta operasyonel testlerde kullanıldığı haberleri sızmakta ve roketin kullanıldığı DASALS güdüm - kontrol sisteminin arkasında yaklaşık 6 yıllık bir Ar-Ge altyapısı bulunuyor (hoş, çok daha eski mazisi olan projeler de iptal ediliyor ama neyse)

MKE standı bildiğiniz, tahmin ettiğiniz gibi... Tek ilginç not, sergilenen ERYX kısa menzilli tanksavar füzesi idi. Füzenin başındaki yetkiliye "bu proje iptal edilmemiş miydi?" diye sorduğumda TSK ve GIAT arasında bazı sorunların olduğunu, üretimin Kasım - Aralık civarında tekrar başlayabileceği yanıtını aldım. "Teşekkür ederim" dedim, oradan ayrıldım.

Kendi çapımda protesto için MKE standında hiç fotograf çekmedim.

ASELSAN kelimenin tam anlamıyla IDEF'in yıldızıydı. Oldukça büyük açık ve kapalı bir alanda çok çeşitli ürünler sergilenmekteydi. Açık alandaki ELINT vb araçları saymazsak ilk göze çarpan sistem hemen girişteki STAMP stabilize tareti göze çarpmaktaydı. Tasarım ve üretimi 6 ayda tamamlanan taret gerçekten oldukça etkileyici. Yetkililerin belirttiğine göre 7.62, 12.7, 40mm makineli tüfek / makineli top ve 40mm bombaatar monte edilebilen taretin tasarımına Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan gelen bir talep üzerine başlanmış. Halen dünya deniz kuvvetlerinde de, asimetrik tehditlere karşı küçük kalibre + stabilize taretler oldukça acil bir ihtiyaç (USS Cole olayından sonra bu ihtiyaç belirginleşmişti). Taretin kontrol konsolunu ilk başta KMS konsoluna benzettim, ancak yetkili konsolun yeni tasarım olduğunu belirtti. STAMP halen MilGem projesinde de yakın mesafe öz savunma silahı olarak da seçilmiş durumda (bacanın hemen arkasında iskele ve sancak tarafında). Yetkili bu taretin bir başka kullanım alanının da Güneydoğu'daki karakolların güvenliği için "Sentry Gun" olduğunu söyledi, bu yönde talep bulunmaktaymış. Bunu duyunca yalvarırcasına üzerinde durdum, çok önemli bir gelişme olacağını söyledim.

STAMP'in bir başka artısı mühimmatın taret üzerinde taşınması. Böylelikle gemiye takılırken güvertede kesme, modifikasyon vb işleme gerek kalmıyor. Ayrıca Cobra vb zırhlı araçlar üzerine de takılmış hallerinin çizimleri sergilenmiş, ancak aracın profilini epeyce yükselttiği izlenimine kapıldım, daha kompakt bir versiyon zırhlı araçlar için daha uygun olabilir. Sonuçta gemi üzerine takılabilecek bir taret sistemi tasarlandıktan sonra zırhlı araca entegrasyon fazlaca sorun teşkil etmez.

DNTSS'den başlayıp Kartal Gözü-3'e ulaşan tank atış kontrol sistemi ailesini ne kadar yazsam azdır diye düşünüyorum. Kat edilen mesafe muazzam. Halen Rus T-55 tanklarının Çin yapımı muadili Tip 59 modeli için bir atış kontrol sistemi "adı açıklanamaycak bir ülkenin" ihalesinde İtalya ve Hollanda ile yarışmaktaymış. Bu "adı açıklanamayacak ülkenin" çölünde gerçekleştirilen testlerde elde edilen sonuçlar beklenenden daha iyiymiş.

Açık alanda bir Leopard 1 tareterine monteli komutan görüş sistemi oldukça etkileyiciydi. Yeni nesil ana muharebe tankı projesi için geliştirildiğini tahmin ettiğim sistem Leopard 2A4 veya Leopard 1 modernizasyonları için düşünülmüyormuş. Sanırım tasarım aşaması henüz tamamlanmadığı içindir.

ASELSAN standında başımdan bir de pek hoş olmayan bir tecrübe geçti:

Kapalı standın arka köşesinde sergilenen gri - siyah renkli büyükçe bir cisim dikkatimi çekti. O köşeye gittiğimde "ELINT Podu" etiketini görünce kafamda şimşekler çaktı: bu, Kanatlar dergisinde daha önce CN-235 üzerinde temsili çizimi gösterilen pod olmalıydı. Standdaki yetkililere "bu nedir acaba?" diye sorduğumda "istihbarat podu" yanıtını aldım. "Ha, şu CN-235'lere takılan pod mu?" dediğimde iki mühendisin de surat ifadeleri çarpıldı, kem küm ederek "evet, o" dediler. Podun büyük kısmı şeffaftı, içindeki devreler görülebiliyordu. Ya sergilenme ya da eğitim maksadıyla açık bırakılmış sanırım. İçindeki devreleri, üzerlerinde ASELSAN damgası var mı diye dikkatle inceledim, bundaki maksadım podun tamamının yerli üretim olup olmadığını öğrenmekti. Bu arada iki mühendis de dikkatle beni süzüyordu. Fotograf çekip çekemeyeceğimi sordum, podun özel izinle getirildiğini, fotograf çekmenin yasak olduğunu söylediler. Ben de içindeki devrelerle işimin olmadığını, şeklinin seçilebileceği bir açıdan çekmek istediğimi söyledim. Ona da izin vermediler, standdan ayrıldım. Yalnız unuttuğum şey, fotograf makinem boynumda asılı idi ve objektifi direkt ileri bakıyordu...

Standdan ayrılıp bir iki adım atar atmaz bir kol omzumu sıkıca kavradı ve "beyefendi siz az önce ne yaptınız?" diye sordu. Aramızdaki diyalog aşağı yukarı şu şekilde cereyan etti:

- Hiç bir şey, neden?

- Kameranızın video modu var mı? Siz videoya çekim yaptınız sanırım.

- Hayır canım, ne alakası var, fotograf çekmeme izin vermediniz, ben de çekmedim.

- Kameranızın hafızasına bakabilir miyim?

- (la havle) Buyrun bakın. Buyrun kartvizitim, kimliğim.

Fotograf makinemdeki tüm çekilmiş resimlere iki mühendis sırayla bir kaç kez baktılar, kartvizitim ve kimlik bilgilerim alındı. Güvenlik kleransıma rağmen casus muamelesi ve küfür gibi bir muameleyle karşılaştım. Internette ve başta Jane's olmak üzere pek çok kaynakta hakkında haberler, yazılar dolaşan bir pod için, üstelik de işbirliği yapmama rağmen bu kadar yaygara koparılmasına anlam veremedim. "Herkesin bildiği çok gizli sırlar" açığa çıkmasın diye olmuş olabilir. "Fotograf çekilmesine izin verilmeyecekse fuara neden getirilir acep?" diye sormadım, "casus olsam zebellah gibi yarı-profesyonel makineyi boynuma asıp neden ayan beyan çekim yapayım? Gizli kamera neyim kullanırım" diye düşünmedim hiç. Eskişehir Jet Üssü nizamiyesindeki F-84'lerin yanında telefonla konuşurken iki nöbetçinin koşarak gelip "fotograf çekmek yasak!" diye bağırmalarını hatırladım, gülümsedim sadece. Neyse..

ASELSAN standında ağzımda acı bir tad bırakan Knight-III sohbetini hafızamdaki bir köşeye, yanılıyor olma dualarımla birlikte kilitliyorum.

Yonca Onuk standındaki kısa sohbet kafamdaki pek çok soruyu cevaplandırdı. Öncelikle şirket yetkilisi, 16 adet karakol botu projesine, çelik gövde şartı sebebiyle cevap vermeyeceklerini söyledi. Sebebi ise, şirketin kompozit malzeme tecrübesi. MRTP-33'ün Harpoon takılı versiyonu ile ilgili konuştuk, gemide Harpoon'u tek başına güdümleyecek bir radar, atış kontrol sistemi bulunmamakta. Hedef tespit ve teşhisi Link-11 ile diğer hava ve deniz unsurlarından data link vasıtası ile mümkün oluyor. Harpoon haricinde diğer SSM'lerin de kullanılması mümkünmüş. MRTP-70 (75?) ile ilgili bazı temel test ve ölçümler yapılmış, ancak somutlaşması için ihtiyacın belirtilmesi beklenmekte imiş.

Yükte hafif pahada ağır standlardan birisi MilSoft idi. Tek başına "CMMi 5" tabelası bile yetmiş aslında anlayana.. Gösterdikleri taktik - stratejik durum yazılımı beni çok etkiledi, görsel teknolojisi biraz geri kalmış yalnız. Her seviyedeki birlik komutanlarının genel resmi görmeleri, belli bilgilere kolayca ulaşabilmeleri, üç boyutlu arazi görüntülerine erişimleri vb herşey düşünülmüş. Testleri tamamlanmış, oldukça tatmin edici görünüyor. Bu gibi komple paketlere piyasada oldukça rağbet var, son dönemde popülariteleri de arttı. MilSoft'un bu yazılımı ihrac etmemesi için hiç bir engel yok kanımca.

Mikes standındaki "Özışık" CMDS sistemi gurur vericiydi. Helikopter öz savunmasında kullanılacak sistem tamamen Mikes olanakları ile tasarlanmış ve üretilmiş..

Denel standındaki pazarlama yetkilisi şartnameden oldukça şikayetçi idi. Gerekirse Tübitak'a alt yüklenici olmalarının mümkün olduğunu, mevcut şartların ticari açıdan kabul edilemez olduğunu belirtti.

Türk Silahlı Kuvvetleri bölümündeki en gözde stand MilGem'e aitti. Burada gemiye ait epey görsel malzeme ve bilgiye ulaşmak mümkün oldu. Mühendislerden edindiğim bilgelere dayanarak aldığım notlar şöyle:

- SSM olarak Harpoon seçilmiş, GFE (Government Furnished Equipment) olarak entegre edilecek.

- Yakın menzil öz savunma silahı olarka ASELSAN STAMP tareti seçilmiş, hava savunma olarak kullanılması mümkün, ancak öncelikle tasarım ve kullanım amacı asimetrik tehditlere karşı.

- VLS SAM teorik olarak mümkün, tasarım aşamasında opsiyon olarak düşünülmül. Yeri 76mm taretin hemen arkası. Tahminimize göre 32 civarında kanister için yer var. Gemiye VLS ihtiyacı şu anda güncel değil.

- Uzun zamandır merak ettiğim bir husus gemilere verilecek ad idi. ben MilGem'in "H" sınıfı olarak adlandırılacağını, "H" harfiyle başlayan bu kadar çok ismin nasıl bulunacağını düşünüyordum. MilGem sınıfının ilk 5 gemisine ada isimleri verilecekmiş, yani "Ada" sınıfı denilebilir sanırım.

- Başlangıçta düşünülmeyen helikopter hangasının, ilerleyen safhalarda eklenmesi ile uzunluk önce 97, sonra da 99m'ye çıkmış.

- RAM'ın en son versiyonu monte edilecek.

- Malezya heyeti geminin birim fiyatını sormuş ve epey ilgilenmişler. Mühendisler tasarım çalışmalarının halen devam ettiğini, bu yüzden fiyat bilgisi veremeyeceklerini söylemişler.

- Torpido tüpleri gövde içine gömülü, fırlatma esnasında kapaklar açılıp dışarı çıkıyor. Benzer şekilde Harpoon atışı sırasında egzos gazlarının çıkışı için lançerin kıç kısmındaki kapaklar açılıyor.

Gerçekten gurur duydum, oradaki genç mühendislerin gözlerindeki pırıltıyı Fırtına KMS ile sohbet ettiğimiz Yarbay'da da görmek bana başka şeyler anlattı.

Gelelim Fırtına'ya..

İlk gün Fırtına'yı ziyaretim "acayip" oldu. Şöyle ki:

- Merhaba, bir iki soru sorabilir miyim?

- Tabi, buyrun

- Güdümlü top mermisi kullanılıyor mu acaba?

- Yok, hayır.

- Roket motoru itkili top mermisi?

- Yok o da kullanılmıyor (bu arada öndeki tabelada bu tip mermi kullanılarak menzilin 48+ km olduğu yazılı)

- Namlu konusu? Kore lisansı idi değil mi?

- Yok hayır. Lisans yok, ilk namlular Singapur'dan geldi, şimdi tamamen MKE üretimi

- ???

Ertesi gün bahsettiğim Yarbay ile sohbetimiz Fırtına'nın neden gurur duyulacak bir proje olduğunu anlamamı sağladı. Yarbay sanki Fırtına'yı oğluymuş gibi anlatıyordu. Verdiği bir örnek ibretlikti: Orijinzal K-9'un yol tekerlekleri alüminyum alaşımlu ve tanesi 1500 dolar.. Türkiye'de bu tip yol tekerlekleri üretimi mümkün değil, teknoloji ve ekipman yokmuş. Askerliğini yapmakta olan bir makine mühendisi asteğmene emir verilmiş, aynısının çelik alaşımlısını üretmesi için. Asteğmen gece gündüz uğraşarak sonuçta ortaya bir yol tekerleği çıkarmış. Ağırlık bir miktar daha fazla ama iş görüyor tanesinin fiyatı yaklaşık 150 dolar...

Yarbay'ın verdiği bilgilere göre halihazırda 32 adet Fırtına teslim edilmiş durumda. 48 adet namlu Kore'den hazır geldi, kalanları yerli üretim olacak. Bu arada atış kontrol sistemi özgün ASELSAN tasarımı, Kore'nin de bu sistemle ilgilendiği kulağıma çalındı.

Fuarda dikkatimi çeken bir şey, denizaltı piyasasının (olması gerektiği gibi) sessizce ama epey çekişmeli olarak kızıştığı idi. Alman Atlas Elektronik ve HDW ikilisine karşın Fransız Armaris firmaları kapışmaktaydı. Kapışmanın iki konusu AIP denizaltı tedariği ve Ay sınıfı modernizasyonu idi. AIP için HDW tanıdık Tip 214, Armaris ise ihrac sicili oldukça başarılı MESMA sistemini haiz Skorpene'yi sundu. Modernizayonda ise Atlas Elektronik'in son derece başarılı ürünü ISUS-90'a karşılık Armaris SUBTICS ile boy gösterdi. Armaris standında ayrıca FREMM çok maksatlı firkateyni, Mistral LHD'si ve GOWIND-200 korveti sergilenmekteydi. Mistral kanaatimce oldukça başarılı bir tasarım, ancak Saturn5'in de daha önce belirtiği ve şirket yetkilisi ile üzerinde tartıştığı gibi, yüksekliğinden kaynaklanan stabilizasyon problemi ihtimali mevcut. Mistral maketinin güvertesindeki Tiger da ilginç bir ayrıntı idi (muhtemelen bu da "kullanıcının isteğine bağlı"dır)

İsrail bu fuarda kelimenin tam anlamıyla gövde gösterisi yapmış. Benim ekseriyetle dikkatimi çeken iki şey Spice güdümlü bomba kiti ve TDzKK'nin AFSUDES projesine verilen teklif idi. AFSUDES teklifi ile ilgili bilgi, broşür, açıklama vs'ye ulaşamadım, ancak Spice kitini kendisi de bir F-15 pilotu olan pazarlama sorumlusu tanıttı.

Spice 1000 ve 2000 gerçekten mevcut hassas güdümlü bombalar arasında özel bir yere sahip, görüntü eşleme teknolojisi büyük avantaj sağlamakta. Tek dezavantjı olarak görev sırasında hedef bilgilerinin değiştirilememesi göze çarpmakta, yani görev esnasında hedefleme podu ile işaretlenen hedefe saldırı yapılamıyor. Hedef bilgileri görev planlama sistemi ile yerde saptanıp ufak bir Flash bellek ile silaha yükleniyor. Pilot uçuş sırasında bu hedeflerden uygun olanına saldırıyor. Bombanın sensörünün hedefi tam olarak görmesi gerekmemekte. Hedef bölgesinde referans teşkil edebilecek herhangi bir noktanın yakalanması yeterli, bundan sonra uygun algoritmalar kullanılıp hedefe yöneliniyor. Bu da, bulut, sis vb gibi görsel engellerin etkisini minimize ediyor. Hedefleme podu ile eşgüdümlü çalışabilecek versiyon üzerinde çalışılmaktaymış.

Şehir savaşlarına uygun geliştirilen ve personel tarafından taşınabilen bilgisayar, dürbün, bombaatar vs demoları da oldukça etkileyiciydi. Herhangi bir nişancılık kabiliyeti olmayan bir personelin bile kolayca kullanabileceği sistemler üretilmiş, ya da İsrailli'lerin pazarlama yöntemleri çok göz boyayıcı, ya da her ikisi birden..

Bu hengame arasında, sandviçlerimizi atıştırdığımız terasta, catering hizmeti veren şirketin de broşürünü almışım farkında olmadan..

Tiger şaşırtıcı biçimde fuar alanının en dibindeki ücra bir köşedeydi. Ancak Tiger'dan çok yanındaki M-113A2'ler dikkatimi çekti..

Başta Anafarta / Patria olmak üzere pek çok yeni zırhlı muharebe aracında, mayınlara karşı önlem olarak personel oturma yerlerinin kabin tabanı ile teması kaldırılmış; hepsi tavana asılı. Ancak M-113A2'lerde personel oturma yerleri tabana monteli. Mayın tehdidi bu kadar güncel olan bir ülkedeki zırhlı araçlarda bu gibi küçük ama son derece önemli detaylara hassasiyet gösterilmeli diye düşünüyorum.

FNSS standında RN-94'ü göremedim, sanırım bu proje rafa kalkmış durumda.

Otokar standındaki Cobra aracındaki tarette Spike füzeleri göze çarpıyordu. Bunu bir not olarak kaydettim, ilgi çekici, mesaj vericiydi...

Bir standdaki yetkiliden duyduğuma göre Ağ Merkezli Muharebe (NCW) projesi SSM'den geçmiş. Ancak neyi kastettiğini öğrenemedim.

Alenia'nın standında daha önce Paris Air Show'da gösterilmiş ATR-72 MPA maketi görülüyordu. Harpoon konusunda bilgi almak istedim, acnka yetkili birisini bulamadım. Edindiğim broşürdeki bilgiler çok net değil; gövde altındaki podun Harpoon için sertifiyeli olduğu yazılı ve kanat altı pilon görülmüyor. Bu konuda şimdilik elde veri yok gibi.

Fuarın yıldızlarının başında kuşkusuz EF-2000 Typhoon geliyordu. Hipodromun önünden geçerken afterburner'ı sonuna kadar açması ve havada bir an için motoru durdurup askıda kalması, canard'ların manevra yeteneğine bariz etkisi görsel ziyafet oluşturdu. Gayet anlaşılabilir sebeplerle pilot uçağı limitlerine kadar zorlamadı, temel aerobatik manevraları icra etti. Bu sebeple şu an için "EF-2000 şu uçağı döver, bundan kötüdür" vb diyemeyiz, bu gösteri uçuşu görsel olarak etkileyici olmasının ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Çünkü:

1. Türkiye'de henüz bu tipte bir uçak için bir alım projesi, ihalesi vb yok. Rekabet çok sıcak değil.

2. Fuara uçak olarak sadece EF-2000'in gelmiş olması bile bir gösterge, daha fazla zorlamak için sebep yok. Typhoon, görünen o ki, rakiplerinden bir adım önde.

3. IDEF bir Paris Air Show, bir Farnborough, bir Tushino vb değil.

Ancak yine de ben o EF-2000'i istiyorum :)

Sarsılmaz standında malum soruları sordum. İlk konuştuğum yetkili M4 lisans anlaşmasının ihracat pazarına girmek için yapıldığını söyledi. Daha fazla sıkıştırıp özgün tüfek hakkında daha spesifik sorular sormaya başladım. Önce daha üst kademeden bir yetkili geldi, ardından etrafımda takım elbiseli bir sürü genç belirdi! Smile Söylediklerine göre özgün tüfek çalışmaları devam ediyormuş, ancak M4'ü acil ihtiyaç için üreteceklermiş. Konuşma uzadıkça aldığım cevaplar daha da kafa bulandırıcı olmaya başladı. Sebebini piyade tüfeği konusunda rakip şirketler grubu çalışanı olmama bağlıyorum.

Ukrayna ve Hindistan, beklentimin aksine çok cılız bir katılım gösterdi. Hindistan'dan Bharat Electronics, haberleşme ürünlerini sergiledi, Ukrayna standında ise R-27'ler ve bir korvet maketi vardı. Bir de nereden nasıl, ne zaman aldım bilmiyorum, İran'dan bir şirketin ürettiği dürbün vb sistemlere dair broşür çıktı sırt çantamdan. Sanırım İran da katılmış fuara.

Benden duymuş (okumuş?) olmayın, KMW Türkiye'de askeri ve sivil simülasyon sistemleri pazarına çok ciddi bir giriş yapmakta.

Thales standındaki pazarlama yetkilisi ile yaptığımız uzun ve samimi sohbetin sonlarına doğru, ne kadar dertli olduklarını öğrendik. Thales'in İngiltere'nin Watchkeeper projesinde ortağı olan Elbit (ve ilaveten diğer İsrailli şirketler) Türkiye'deki hemen hemen her projede karşılarına çıkmaktaymış. Bu yüzden Thales Türkiye'deki büyük pazara istediği girişi yapamamaktaymış. Biraz daha konuşsak, "sevabına bize bir iki proje ayarlayıverin, bu İsrailliler bize hiç bir şey bırakmıyor" diyecek sandım.. İsrail'in fuara katılımının büyüklüğüne bakarsak manidar bir serzenişti bu.

Sonuç olarak benim düşünceme göre önceki son birkaç IDEF'ten daha başarılı bir fura idi. Özellikle ASELSAN ve Typhoon fuara damgasını vurdu. Fuar sırasında imzalanan anlaşmalar da ayrıca önem arz etmekte. Aslında aktaracak daha çok şey çıkar, ancak şimdilik notlarımdan ve hafızamdan derleyebildiklerim bu kadar. Fuara katılan diğer arkadaşlar da epey bilgi aktarmış. Umarım katılamayan veya arşiv yapmak isteyenlere yardımı dokunur.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş.

Yorum Gönder