15/01/2014

2013 Muhasebesi

Bir önceki "Başlıksız" yazımda, muhasebe yapmanın önemine dikkat çekmeye çalışmıştım. Muhasebe, gelinen noktanın görülmesi için önemli. Bir çeşit geribesleme sistemi aslında, zira hedefe ne kadar yaklaşıldığını ölçmek mümkün olabiliyor, daha ne kadar yürünmesi gerektiğini de (ve belki yürümekten koşmaya geçmenin zamanının geldiğini de)

Kendi iç muhasebemi yaptım. Ancak içim rahat etmedi, Türkiye için de yapmak istedim. Bu konuda yeteri kadar done ve veri mevcut, tek yapılması gereken biraz daha yakından bakmak ve zaman ayırmak.

2013'te Türkiye neredeydi? Innovation Union Scoreboard ve Global Innovation Index başlıklı araştırmalar, bilim, teknoloji ve inovasyon alanlarında (yani bir ülkenin gelişmesinin ve kalkınmasının sacayakları) Türkiye'nin fotoğrafını çekmişler bile. Her ne kadar geçtiğimiz sene pek çok ülkede gündemin birinci sırasına oturup uzun süre tartışılmış olsalar da, Türkiye'de öksüz ve yetim kalmışlardı.



IUS2013

Avrupa Birliği’nin Innovation Union Scoreboard (IUS; İnovasyon Birliği Skor Tabelası) çalışması, Avrupa Birliği (AB) üyesi ve AB’nin yakın çevresindeki ülkelerin Araştırma Geliştirme (ArGe), inovasyon, ve bilim – teknoloji performanslarının ölçüldüğü, geniş kapsamlı bir çalışma. IUS2013’te, AB üyesi 27 ülkeye ilaveten Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Türkiye, İzlanda, Norveç ve İsviçre de incelenmiş.

IUS2013, özellikle küresel ekonomik krizin AB üyesi ülkelerin bilim – teknoloji politikalarına etkisini göstermek ve yürürlüğe girecek olan HORIZON 2020 bilim – teknoloji teşvik programı için bir zemin etüdü olmak gibi iki özelliğe sahip. Ekonomik kriz nedeniyle durgunluğa giren AB ekonomisinin, teknoloji yarışında ABD ve Çin karşısındaki hasar değerlendirme raporu olarak da değerlendirilebilir.

Rapor, İsveç’in Avrupa çapında inovasyon alanındaki liderliğini göstermekle birlikte, özellikle birliğin küçük ve büyük üyeleri arasındaki mesafenin hızla açılmakta olduğunu vurgulaması açısından da ilginç sonuçlar içeriyor. Öte yandan Avrupa 2020 stratejisinin, barındırdığı tüm idealizme karşın, AB içinde bir kader ve iş birliği ortamı yaratmakta başarısız olduğunu da gösteriyor; zira sadece güçlü ülkeler genişlemeye devam ederken, nispeten zayıf AB ülkeleri yarışta giderek daha geride kalmakta.

IUS2013, ülkeleri toplam 24 göstergede inceliyor. Bu göstergelerin verdiği sonuçlara göre ülkeler, belirlenmiş dört kategoriden birine dahil ediliyor: 1. İnovasyon Liderleri, 2. İnovasyon Takipçileri, 3. Orta Seviye İnovasyoncular ve 4. Mütevazi İnovasyoncular.

IUS2013 raporu Türkiye sayfası
(Büyük hali için üzerine tıklayınız)


IUS2013’te Türkiye

IUS2013 sonuçlarına göre Türkiye’nin bilim – teknoloji, inovasyon (BTİ) alanlarındaki durumu, en iyimser bakış açısıyla, “rezil” şeklinde nitelendirilebilir.

Türkiye, IUS2013’te incelenen 34 ülke arasında, BTİ performansı açısından Makedonya ile sonunculuğu paylaşıyor. Araştırmadaki pek çok göstergede de Avrupa sonuncusu ya da en kötü 5 içinde. Belirli bazı göstergelerdeki vasat performansa rağmen genel vaziyet, özellikle Türkiye’nin ekonomik ve demografik potansiyeli ile karşılaştırınca, tam bir trajedi.

Bu kapkaranlık tabloda nispeten iyi durumdaki tek gösterge, küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ), pazarlama ve organizasyon inovasyonları yaratabilme performansları. Bu alanda Avrupa çapında ilk 5 içinde yer alınıyor. Bir başka yüksek performans göstergesi ise, piyasaya yeni sürülmüş ürün ve teknolojilerin satışı. Ancak bu son gösterge, BTİ alanındaki kötü durum ile birleşince başka bir anlam ifade ediyor: Türkiye bilim ve teknoloji üreticisi değil, tüketicisi konumunda ve daha da kötüsü üretim – tüketim dengesizliği hızla açılıyor.

Araştırma raporunun da işaret ettiği gibi kötü performans en yoğun şekilde insan kaynaklarının yönetimi alanında kendini gösteriyor. Ekonomik gelişme her ne kadar Avrupa ülkelerine kıyasla güçlü olsa da, ekonomiden BTİ’ye ayrılan pay AB ortalamasının çok altında. AB hedefi (Lizbon Stratejisi) gereği BTİ’ye ayrılan payın en az Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) 3% olması gerekirken Türkiye'de bu pay 0.8 – 0.9% bandında.

Avrupa'ya kıyasla kategorik olarak en kötü durumda bulunulan bir başka alan, fikri mülkiyet ve patentler. Patent başvurusunun düşüklüğünü, bilgi - yoğun sektördeki istihdamın düşüklüğü tamamlıyor. Paralel şekilde bilgi - yoğun hizmet ihracatında da Avrupa ile makas açık durumda. Bu etkenler bir arada değerlendirildiğinde, ekonominin ağırlıkla ileri teknoloji ya da BTİ odaklı olmayıp, düşük teknoloji ve üretim / hizmet odaklı olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Otomobil ya da tren üretimi peşinde koşup "Avrupa'nın üretim merkezi olduk" mastürbasyonuyla yetinen bir BTİ politikasının doğal sonuçları.

Nitekim bu sonuçlar, OECD Science, Technology and Industry Outlook 2012 (OECD Bilim, Teknoloji ve Sanayi Manzarası 2012) başlıklı raporunda da gözler önüne serilmiş durumda. Tarım ağırlıklı ekonomi, orta - düşük teknoloji içeren sistem ve ürünlerin üretimine geçiş yapmış ancak BTİ'nin genel içindeki ağırlığı son derece düşük.




GII2013

BTİ performansı açısından en ciddi ve prestijli araştırmaların başında gelen Global Innovation Index (GII), her sene Cornell Üniversitesi, INSEAD (Institut Européen d'Administration des Affaires; Avrupa İş İdaresi Enstitüsü) ve Dünya Fikrî Mülkiyet Teşkilatı (World Intellectual Property Organization; WIPO) tarafından ortaklaşa hazırlanıyor. Araştırma sonuçları yayınlandıktan sonra ülke ülke gezilerek seminer ve konferanslar düzenleniyor, sonuçlar tartışılıyor, ev sahibi ülkenin BTİ alanında yapması gereken iyileştirmeler ve yol haritası önerileri masaya yatırılıyor. Türkiye’de, muhatap bulunamadığı için böyle bir etkinlik düzenlenemedi.

GII, 142 ülkeyi, beş ana grupta toplam 84 göstergede inceleyen, oldukça kapsamlı ve ayrıntılı bir çalışma. Dikkat çekici bir özelliği, sadece BTİ ile ilgili göstergeleri değil, siyasi istikrar, basın özgürlüğü gibi yan etkenleri de değerlendirmeye alması. Böylelikle ülkelerdeki düşünce özgürlüğü, siyasi huzur ortamı gibi, BTİ verimine doğrudan etki eden faktörlerin de değerlendirilmesi mümkün oluyor.


GII2013 raporu Türkiye sayfası
(Büyük hali için üzerine tıklayınız)

GII2013’te Türkiye

Türkiye’nin GII2013 araştırmasında puanı 100 üzerinden 36.03. Bu puan, Türkiye’yi 142 ülke arasında BTİ performansı açısından 68’nci sıraya taşıyor. GII2012 araştırmasında Türkiye’nin sıralamasının 74 olduğunu hesaba katarsak, ülkemiz açısından müthiş bir başarı ve sıçramanın kaydedilmiş olduğuna inanıp sevinebiliriz.

Siyasi istikrar ve basın özgürlüğü alanlarında sıralamanın sonlarında bulunan ve USD783.1 milyar GSYH ve USD15,028 fert başına GSYH ile orta gelir grubunun üst bandında yer alan Türkiye’nin, verimlilik alanında, 0.9’luk bir oran ve 29’nculuk sıralaması ile önemli oranda iyi durumda olduğu gözleniyor.

Nitekim gösterge seti yakından incelendiğinde, özellikle insan kaynakları ve kurumsal potansiyel alanlarında son derece vahim bir tablo karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin zayıf / güçsüz yanları özellikle bu iki başlık altında yoğunlaşmış durumda. Söz gelimi eğitim için ayrılan bütçenin oranı ve öğrenci başına yapılan eğitim harcaması parametrelerinde sıralamanın en alt çeyreğinde bulunuluyor.

Çevre performansında 104’ncülük gibi yüz kızartıcı bir sıralamaya erişilmiş. Ekolojik sürdürülebilirlik performansı 64’ncülükle “ödüllendirilmiş” ki, diğer sıralamalara göre oldukça iyi bir değer.

BTİ’nin ekonomik etkisi incelendiğinde, bilgi-yoğun sektörlerde istihdam açısından 76’ncılığın elde edildiğini görüyoruz. Bilginin özümsenmesi ve yayılması performansları da farklı değil. Dikkat çekici bir başarı, GMAT sınav başarısında elde edilmiş, ilginç.

Bilgi ve teknoloji çıktıları alanında kayda değer başarı ve güçlü yanlar bulunuyor. Harcama ve büyüme alanında başarı söz konusu ancak bu başarıların etkisi, bilgisayar, bilişim ve yazılım ihracatında 130’nculukla “taçlandırılmış”. Bu da, IUS2013’le paralel bir şekilde, Türkiye’nin teknoloji üreticiliğinden ziyade teknoloji tüketiciliğine kaydığını düşündüren bir gösterge.


Değerlendirme

Her iki araştırma da, Türkiye'nin bazı kronikleşmiş yapısal sorunlarının, özellikle insan kaynakları yönetimi ve kurumsal sorunların, BTİ performansını ciddi şekilde etkilediğini göstermekte. Bu tıkanma ve sıkıntılar, uzun vadeli strateji ve politika üretme zafiyeti (ve üretilmiş politikaların istikrarlı şekilde sürdürülememesi) ile birleşince, ortaya vasat, hantal ve tüketici bir BTİ mekanizması çıkıyor.

AB ve OECD araştırmalarında, Türkiye'nin inovasyon üretim performansının son derece düşük çıkıp, inovasyon yatırımı ve pazarın talepleri açısından lider konumda olması, ciddi bir krizin yaklaşmakta olduğuna işarettir. Ekonomik cüssesi ile orantısız bir biçimde teknoloji üretmeyen, buna karşılık büyük bir iştahla tüketen bir ülke haline gelinmektedir. Yüksek - teknoloji sektör ve alanlarda istihdam edilecek araştırmacıların da yetiştirilemiyor olduğu olgusu ile birleşince, vaziyetin vehameti daha da artmaktadır. Herhangi bir ileri teknoloji gerektirmeyen alanlara haddinden fazla yatırım yapılmakta, enerji, havacılık, uzay gibi alanlara yönelik uzun vadeli, istikrarlı ve çok boyutlu stratejik planlamalar gerçekleştirilmemektedir. 5 Yıllık Kalkınma Planları sembolik dokümanlar haline gelmiştir. Söz gelimi Güney Kore, "577 Girişimi" kapsamında ve ulusal bir strateji çerçevesinde kısa - orta - uzun vadede yatırım yapılacak toplam 90 teknoloji alanını belirlemiş ve bu doğrultuda tüm kurum, kuruluş ve politikalarını seferber etmişken, Türkiye'de mantar gibi çoğalan yol haritaları ve eylem planları birer niyet ve temenni belgesinden öteye gitmemektedir.

Türkiye'nin güya genç nüfusu, verimsiz, uzgörüsüz ve plansız bir eğitim sisteminin üretim bandı ile, vasat üretim ve hizmet elemanları olarak yetiştirilmektedir. Üretilen bilimsel yayın ve patent sayıları kahredicidir. Nitekim en son yayınlanan PISA skorları da bu manzaranın üzerine tüy dikmiştir.

Siyasi iktidarlardan bağımsız olarak stratejik körlük, istikrarsızlık ve koordinasyon eksikliği, en ciddi sorunlar olarak göze çarpmaktadır. Türkiye, bir Doğu Avrupa ülkesi gibi üretip, İsviçre gibi tüketen bir ülkeye benzemektedir.

Tüm bunlardan daha da vahimi, Türkiye'de yönetimlerin halkını, halkın da kendi kendini kandırıyor oluşudur.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Tespitler yerinde olmuş elinize sağlık