22/08/2013

Gökyüzünde Yalnız Duran Sensörler: Aerostatlar

"Hey Rob, dünkü maç ne oldu?"

"Rangers, Brewers'ı ezdi. Milwaukee hiç bu kadar aşağılanmamıştı herhalde"

"Texas sürpriz yapmadı da diyebiliriz aslında"

Zulasında sakladığı birasını açarken John, Rob'un tespitini ince ve alaycı bir gülümseme ile onayladı. Rob'a da bir kutu uzattı ama arkadaşı reddetti. İstemediğinden değil, misafiri oldukları ülkedeki kısıtlı bira kaynaklarını idareli kullanması gerektiğini bildiği için.

Dondurucu çöl gecesinde biraya fazla da ihtiyacı yoktu zaten.

Hızlı yudumlarla birasını çabucak bitiren John gözlerini ovuşturarak ekrana baktı. Rob ise önceki gece kalibrasyon için söktükleri devre kartını inceliyordu. Kart kalibrasyonundan nefret eden arkadaşının şimdiden sıkıldığını hisseden John, onu sohbetle oyalamaya karar verdi:

"Sence savaş çıkacak mı?"

"Sanmıyorum. Adam ülkesini 8 senede mahvetti zaten. Sanırım bağırıp çağırıp tehditlerle istediğini koparmaya çalışacak"

"Umarım öyle olur. Ama her halükarda bir an önce defolup gitmek istiyorum."

"Ev sahiplerimiz iyi para veriyorlar, benim şikayetim yok".

"Ev sahiplerimiz TCOM'a iyi para veriyorlar. TCOM bize hakettiğimizi vermiyor bence"

Rob sessiz kalarak onayladı. TCOM'un Kuveyt'ten aslında resmî sözleşme bedelinden çok daha fazla para aldığı, derin bağlantıları olduğu gibi dedikodular zaten kafasını yeterince karıştırmıştı. Tüm bu ilişkiler yumağında kendini ucuz bir paralı asker gibi hissediyordu. Elektronik mühendisliği derecesi almak için uğraştığı senelerin karşılığı, üzerine radar takılı bir zeplinin düşük maaşlı operatörlüğünü, hem de bir çölün ortasında yapmak olmuştu. Kendini sıklıkla kendine ihanet etmiş gibi hissetmeye başlamıştı. Keşke Honeywell'den gelen teklifi kabul etseydi...

"Rob bu nedir sence?"

John'un ekranda gösterdiği parıltıya bakan Rob'un gözleri yuvalarından fırladı. Deneyimi, ekranda gördüğünün John'un az önceki sorusunun yanıtını almış olduklarını söylüyordu.

Ekranda, yukarıdan aşağıya doğru akmakta olan, en az birkaç kilometre uzunluğunda metal bir kütle görünmekteydi. Ağır ağır akan parlak ve kalın bir nehir gibi Mutla Tepesi'ne doğru iniyordu. Bu kadar yoğun bir görüntüye ancak tek bir şey neden olabilirdi: Yüzlerce tank, zırhlı araç ve kamyondan oluşan bir konvoy. Korktukları başlarına gelmişti.

Telefona sarılan Rob hemen Kuveyt'teki Amerikan askeri misyonu USLOK'un komutanını aradı.

"Albay Mooneyham? Özür dilerim efendim, gecenin 11'inde rahatsız etmek istemezdim ancak çok önemli bir durum var"

"Sorun değil.. Nedir durum?"

"Efendim, Balondaki radarımız Irak sınırından güneye doğru çok büyük bir mekanize birlik hareketi tespit etti. Doğruca sınırı geçmek üzere ilerliyorlar"

"Emin misiniz?"

"Evet efendim. Şu anda saat 11. Bu hızla ilerlemeye devam ederlerse saat 01 gibi Abdali Otoyolu'na ulaşırlar"

"Tamam. Siz balonun istasyonla bağlantısını kesin ve derhal orayı terkedin. Büyükelçiliğe ulaşmaya çalışın. Ben ilgili yerleri bilgilendireceğim".


*          *          *


Bu hikayede sadece operatörlerin isimleri ve aralarında geçen sohbet hayal ürünü. Geri kalan her şey 1990 yılının 1 Ağustos'unu 2 Ağustos'a bağlayan gece yaşandı. [1]

Kuveyt Hava Kuvvetleri için TCOM tarafından üretilen ve bu şirketin operatörleri tarafından kumanda edilen, Westinghouse üretimi AN/TPS-63 radarı ile donatılmış bir 71M LASS (Low Altitude Surveillance System; alçak irtifa gözetleme sistemi) aerostat sistemi, Irak Cumhuriyet Muhafızları'nın Kuveyt'e doğru ilerlemesini erkenden tespit etti. Derhal USLOK'u durumdan haberdar eden TCOM personeli, aerostat'ı imha etmeyi başaramadan bölgeden kaçtılar. LASS'ın sağladığı istihbarat sayesinde Kuveyt kraliyet ailesi ülkeyi erkenden terketti; askeri birlikler de, cılız da olsa Irak işgal güçlerine karşı koydular. İşgal güçlerinin eline geçen LASS sistemi teknik istihbarat için Bağdat'a götürüldü.

Radar ile donatılmış aerostat'ların önemini çok iyi kavrayan Kuveyt, 2002 yılında bu sistemlerin yeni nesil türevlerini aldı.

Kuveyt kraliyet ailesinin belki de hayatını kurtarmasını sağlayan istihbaratı sağlayan bu sistemlere genel olarak Aerostat deniyor. Yunanca "aer" ve "statos" kelimelerinin bileşim, "havada sabit duran" anlamına geliyor. Sıcak hava ya da helyum gibi gazlarla şişirilen esnek kauçuk malzemeden mamul bir gövdeye takılı elektrooptik ya da elektromanyetik algılayıcılarla donatılmış gözlem balonları bir nevi.

Bu basit ama son derece etkili sistemlerin avantajı, çevrelerindeki arazi engelini irtifaları ile bertaraf edebilmeleri. Zira hem çevre arazinin teşkil ettiği engeller hem de dünyanın yuvarlaklığı nedeniyle, kara konuşlu sistemler erken uyarı ve ihbar konusunda her zaman yeteri kadar etkili, hızlı olamıyorlar. Bu nedenle kara konuşlu keşif ve gözetleme sistemlerinde çoğunlukla "mast" denen direkler kullanılıyor. Teleskopik direklerin ucundaki radar ya da elektrooptik sensörlerle daha geniş bir alan ve daha uzun mesafede gözetleme sağlanabiliyor. Ancak bu kabiliyet de mastın uzunluğu ile sınırlı; onlarca metrelik mastın üretimi, kullanımı kolay değil.

Dolayısıyla arazi engebesini bertaraf edip, geniş alan + uzun menzilde gözetleme yapmak için alternatif ihtiyacı doğuyor. İnsanlı ya da insansız hava araçlarına (İHA) monteli sensörler bir çözüm, ancak bunlar da uçağın menzil ve havada kalma süresi gibi kısıtları nedeniyle kesintisiz (persistent) bir istihbarat yeteneği sunamıyorlar. İHA'lar özelinde en fazla 24 - 48 saat civarlarında süre ile gözetleme yapılabiliyor, uçağın tip ve kabiliyetine bağlı olarak. Belli bir bölgede kesintisiz gözetleme yapabilmek için ardı ardına, dönüşümlü olarak İHA uçurmak gerekli.

Ama İHA da her durum ve koşulda çözüm değil. Zira İHA'nın elektrooptik sensörleri ile arama / tarama yapmak, yaygın tabirle pipetle hedef aramaya benzer. Dolayısıyla WAAS gibi yenilikçi çözümler ya da SAR radarları gerekli. Uçuş, operasyon ve bakım maliyetleri de paralel olarak artıyor.

Ancak gözetleme / istihbarat ihtiyacı belli sektörlerle sınırlı ise, o zaman ihtiyacın boyutu da değişiyor. Sadece kısıtlı bir bölge için yapılacak bir gözetleme operasyonu için MALE sınıfı bir İHA'yı uzun süre alıkoymak verimli bir çözüm değil. Bunun yerine sabit, çevresindeki arazi engebesinden etkilenmeyen, operaasyon maliyeti düşük bir sensör çözümü gerekli.

İşte Aerostat'ların değeri burada öne çıkıyor: Oldukları yerde, arazinin engellerinden etkilenmeyecek irtifalarda sabit durabiliyorlar, uçuş maliyetleri İHA ya da insanlı uçaklarla kıyaslanamayacak kadar düşük, çok farklı sensörlerle donatılabiliyorlar, birkaç bin metre irtifaya kadar bile çıkabilen modelleri var ve yer istasyonu ile aralarındaki bağlantı kablosu ile güvenli veri iletişimi imkânları bulunuyor.

Bu avantajları nedeniyle ABD ve Avrupa'da çok sayıda farklı keşif / gözetleme / istihbarat Aerostat'ı geliştirilmekte ve kullanılmakta. [2] Bazı örnekleri şunlar:


71M Low Altitude Surveillance System (LASS): Kuveyt kraliyet ailesinin hayatını kurtararak büyük sükse yapan sistem. TCOM firmasının taktik, operatif ve stratejik aerostat ailesinin stratejik grubunun üyesi. 1,600kg faydalı yükü 4,600m irtifaya taşıyabiliyor. Bu irtifada bir ay (30 gün) boyunca görev yapabiliyor. 70 knot (yaklaşık 130km/saat) sürate kadar olan rüzgar altında görev yapabiliyor; 90 knot (yaklaşık 167km/saat) sürate kadar olan rüzgarlara da yapısal olarak dayanabiliyor. Bir üst modeli olan 74M ise iki katı faydalı yük ağırlığını azami 3,000m irtifada yine bir ay süreyle çalıştırabiliyor. 74M'nin 71M'den bir diğer farkı, faydalı yük güç desteğinin 23.5kVA'dan 70kVA'ya çıkartılmış olması. [3] Kuveyt'in kullandığı LASS'ı standart faydalı yükü, Westinghouse üretimi AN/TPS-63 radarı idi. D bandında çalışan bu radarın azami yaklaşık 295km menzili bulunuyor. 1m2 kesit alanına sahip bir hedefi 207km mesafeden tespit edebiliyor. [4]

REAP (Rapidly Elevated Aerostat Platform): ABD DzK ve KK desteği ile ISL tarafından üretilen REAP, bir HMMWV jipin arkasında taşınabilen küçük ve hafif bir sistem. 16kg faydalı yükü 90m irtifaya çıkarabiliyor. 10 gün kesintisiz görev yapabiliyor. ABD KK birlikleri tarafından Irak'ta kullanıldı. [5]

PTDS (Persistent Threat Detection System): Lockheed Martin tarafından Irak'ta yüksek öneme sahip tesis güvenliği için geliştirilen bu aerostat, 225kg faydalı yükü 760m irtifaya kaldırabiliyor. Sistem daha sonra Afganistan'da da kullanıldı. [6]

MARTS (Marine Airborne Re-Transmission System): Irak'taki ABD Deniz Piyadeleri ihtiyacı için geliştirilmiş bir telsiz röle aerostatı. Platform olarak TCOM 32M aerostat gövdesinin kullanıldığı MARTS'ın faydalı yükü ABD Savunma Bakanlığı ArGe birimi olan DARPA tarafından geliştirilmiş. UHF / VHF bandındaki askeri telsiz ve veri iletim sistemlerinin kesintisiz ve uzun mesafe iletişimini sağlıyor. 125km menzilli röle sistemine sahip MARTS 15 gün kesintisiz çalışabiliyor. Aerostat gövdesi piyade silahlarına ve yıldırım çarpmalarına karşı dayanıklı; aynı zamanda 85km/saat sürate kadar rüzgar altında da görev yapabiliyor. [7]


Değerlendirme

Aerostatların en önemli avantajları şu şekilde sıralanabilir:

1. Elektrooptik, radar vb sensörlerin, çevrelerindeki arazinin teşkil ettiği engel ve kör bölgeden etkilenmeden 360derece kapsama alanı ile kullanımına olanak sağlamaktadırlar.

2. Yerden yüksekliklerine bağlı olarak görece geniş bir bölgede 360derece, uzun menzil keşif, gözetleme ve iletişim kabiliyeti sağlarlar.

3. 15, 30 gün gibi oldukça uzun süreler boyunca kesintisiz görev yapabilmektedirler. Böylelikle belli bir bölgede taktik, operatif ya da stratejik ölçekte kesintisiz ISR imkânı sağlamaktadırlar.

4. Uçuş maliyetleri, insanlı ve insansız hava araçlarına nazaran oldukça düşüktür.

5. Uzun mesafe telsiz iletişiminin sağlanması (röle), ELINT / SIGINT / MASINT vb elektronik istihbarat görevleri ile sınır güvenliğinin sağlanması için maliyet - etkin alternatif sunmaktadırlar.

6. Faydalı yük taşıma kapasitesi / uçuş maliyeti oranları, insanlı ve insansız hava araçlarına göre son derece yüksektir.

Aerostat'ların bu açık faydaları, onların Türkiye'nin de gündemine girmesini sağladı. Yakın zamanda basına yansıyan haberlere göre Türkiye, sınır güvenliği ve terörizmle mücadele kapsamında aerostat tedariğini değerlendirmekte.

Bölücü terör ile 1984 yılından bu yana mücadele etmekte olan, güney, güneydoğu ve doğu sınırlarında ciddi terör ve güvenlik riskleri bulunan, güney komşusu iç savaş nedeniyle bir güvenlik kara deliğine dönüşen, güney ve güneydoğu sınırlarındaki terörist ve kaçakçı trafiğini kontrol edemeyen,  Doğu Akdeniz'deki ekonomik - askeri çıkarları ciddi tehdit altında olan, doğu ve güneydoğu bölgelerindeki yoğun engebeli ve yüksek rakımlı arazi yapısının askeri ve sivil iletişim için ciddi handikap oluşturduğu Türkiye, Konya ilinin yarısı kadar bir yüzölçümüne sahip Kuveyt'in 1990 yılında stratejik istihbarat kaynağı olarak başarıyla kullanmış olduğu aerostat sistemlerinden tedarik etmeyi planlamakta. [8] [9]





Kaynaklar

[1]: "Timely Deployment of TCOM Aerostat System Saves Lives in Kuwait": http://www.tcomlp.com/sample-page/case-studies/aerostat-system-kuwait
[2]: "Tethered Aerostats": http://www.designation-systems.net/dusrm/app4/aerostats.html
[3]: TCOM İnternet sayfası: http://www.tcomlp.com/aerostat-platforms/
[4]: http://what-when-how.com/military-weapons/ground-radars-military-weapons/
[5]: ISL firma broşürü: http://www.islinc.com/REAPInformationSheet.pdf
[6]: "Persistent Threat Detection System (74K Aerostat), United States of America": http://www.army-technology.com/projects/persistent-threat-detection-system-us/
[7]:
"Tethered Aerostats": http://www.designation-systems.net/dusrm/app4/aerostats.html
[8]: "Zeplinler 4 sınır ilinde uçacak": http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/01/27/zeplinler-4-sinir-ilinde-ucacak
[9]: "Teröre zeplinli gözetleme": http://smart.aksam.com.tr/Home/newsdetail?7/guncel/terore-zeplinli-gozetleme--158635h/haber-158635

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Güzel bir yazı.
Önce ben gördüm (see first),
Önce ben teşhis ettim (identify first),
Önce ben vurdum (engage first)
temel prensipleri gözetlemeye dayanır (surveillance). Dünyanın eğiminden dolayı kara radarları çok uzakları göremezler. Gözetleme kaplamasındaki boşlukları hava (awacs,iha, yüksek bir noktadaki radar) veya uzay sistemleri ile kapatmak/desteklemek gerekir. Ülkemizde uzun ufuk (yapıldı), SGRS (yapılacak) projeleri ile deniz kaplamasındaki orta ve alçak irtifa problem ele alınıyor. Ancak kara alçak irtifa kaplamasındaki boşlukları bu tür sistemler ile kapatmak veya iyileştirmek te mümkün. Güzel bir noktaya değinmişsiniz. ABD'nin bu tür sistemleri çok uzun zamandır var. Bu tür sistemleri yerleştirdikten sonra bir sonraki aşama ortak taktik resmin çıkartılması. İşte bu noktada zaafiyet olduğunu düşünüyorum. Belki bir sonraki yazınızda bu konuyu ele alırsınız.
Teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Böyle tedbirler önceliklere göre alınır.Benim anladığım şu; 1984 yılından beri problem olan birçok cana mal olan şey! üst kademelerde öncelikli problem olamamış! başka izahı yok bunun! Çünkü öncelikli problem yıllarca irtica olmuş, diğeri toplumu yönlendirmek için kullanılmış! Türkiye'de yerli teknolojilerle bile sınırdaki kaçakçılık ve terör istihbaratı yapılabilirdi şimdiye kadar ama yapılmak istenmedi! Ölümler olacakki toplum yönlendirilebilsin anlayışı hakim olmuş! Yıllardır önlenemeyen karakol baskınları bunun en açık ispatı! Daha 3 yıldır yeni "kalekol" inşaatları yapılıyor. Güzelim ülkem üzerinde maalesef çok fazla oyun tezgahlanıyor. M.Ö./Bursa

Adsız dedi ki...

Peki İsrail gibi benzer endişeleri olan ülkeler neden bu konuda yatırım yapmak yerine İHA'lara yönelmişler?yazdığınıza göre ABD bir nevi üs koruması dışında yaygın olarak balonları/zeplinleri kullanmıyor.Mahzurları mı var acaba?bilemedim.herhalde ABD kuveyte gelişmiş bir sistem yerine kısıtlı bir sistem vermeyi daha uygun bulmuştur.uygur

Adsız dedi ki...

Bu konunun öncelik kazanmamasının nedeni yukarıda belirtildiği gibi konunun irtica veya toplumun şekillendirilmesi değil, terörle mücadelenin için yeniden yapılanmadır. 1990'lı yıllarda öncelik zırhlı araç (BTR, Shorland vb.) gece görüş sistemleri, dağlık arazide hareket edebilecek araç alımı, yeni helikopter alımı, telsiz vb. gibi teçhizat alımına verilmiştir. Ayrıca GNAT'ları 1990'larda hizmete alarak insansız hava araçlarını mevcut şartlarda gayet etkin kullanmıştır. Terör 1999 yılında hemen hemen bitmişti. 2005 yılında ise yeniden başladı. Bu da mı TSK'nın suçu?

Adsız dedi ki...

Bu blog'u böyle tartışmalara alet etmek istemiyorum. Söylenecek çok şey var ama sadece şunu hatırlatayım. Terör bitti dediğiniz dönemin hemen ertesinde polisin özel harekatçıları niçin ve kimlerin baskısıyla doğu'dan batıya kaydırılıp dağıtıldı? Sanırım hepimiz biliyoruz. Ayrıca sizin yazdıklarınız karakol baskınlarındaki acziyeti izah etmiyor. Ben 1987 yılındaki İDEA'87 fuarından bu yana yazılı basın ve fuarlarla gözbebeğimiz TSK'nın güçlenmesini görmek için ciddi takip ediyorum.Beni TSK değil üst kademelerindeki bazı kişilerin! öncelikleri rahatsız etti hep. Barış Kartalı projesinin nasıl bir aciliyet !!! bahanesiyle Başbakana imzalattırıldığını hatırlıyorsunuzdur! Kolay gelsin, M.Ö./Bursa

Adsız dedi ki...

Gnatler'da hiç verimli kullanılmamıştır. Bu konuda daha önce bir çok yazı okudum çoğu çok kısa zaman içerisinde düşmüş ve kırıma uğramıştır. Ayrıca bundan daha önemlisi Gnatlardan yıllar önce TAI'nin insansız uçaklardan yapıp TSK'ya önerdiğini isterseniz geliştirebiliriz dediğini ve maalesef TSK'nın ihtiyaç öngörmüyoruz diyerek bu gelişimi engellediğini biliyormusunuz? Sonrasında o yıllarda moda olan "acil ihtiyaçtan hazır alım" koduyla Gnat lar aldırılmıştır. M.Ö./Bursa

parketaşı makinası dedi ki...

konuya göre öncelikler değişir