12/07/2012

RF-4E Olayı: Sorunu Bileşenlerine Ayırmak

2011 İzmir Hava Gösterileri sırasında sergilenen
bir RF-4ETM. Uçağın kanat altlarında hassas güdümlü
bombalar bulunuyor. Kanat üzerindeki AN/ALQ-178 RWR
sisteminin alıcısına dikkat. Bu alıcı, Genelkurmay
tarafından yayınlanan bir fotografta
görülüyor.
(Fotograf: Arda Mevlütoğlu)
Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir RF-4ETM keşif uçağının 22 Haziran günü Doğu Akdeniz'de düşmesi ile patlak veren ve Türkiye ile Suriye arasında iyice artan bir gerginliğe neden olan kriz, Genelkurmay Başkanlığı'nın 11 Temmuz tarihli açıklaması ile iyice içinden çıkılmaz bir Arapsaçına dönüşmüş durumda.

Konu ile ilgili olarak sıcağı sıcağına ilk izlenim ve tahminlerimi, 23 Haziran günü "Doğu Akdeniz'de Yeni Kriz: Suriye Türk Jetini Düşürdü" başlıklı yazım ile paylaşmış, ancak bazı gelişmeler ve olayın seyrinin değişmesi neticesinde başlığı "Doğu Akdeniz'de Yeni Kriz: Suriye Türk Jetini Düşürdüğünü İddia Etti" şeklinde değiştirmiştim.

Bunu yapmamın nedenine değineceğim. Ancak öncelikle derin bir nefes almalı, daha en başından beri yapılmış olması gerekeni yapmalıyım: Problemi bileşenlerine ayırmak gerek.




Olay

22.06.2012 Cuma günü görev uçuşu için Malatya Erhaç 7. Ana Jet Üssü'nden saat 1030'da kalkış yapan 173'ncü Filo'ya bağlı bir RF-4ETM keşif uçağı ile, saat 1158'de, Hatay'ın güneybatısında, deniz üzerinde iken radar ve telsiz iletişimi kesildi.

Uçak ile iletişimin kesilmiş olduğu Türkiye Genelkurmayı tarafından 1445'te bir açıklama ile duyuruldu. Açıklamada uçak ile temasın kesildiği, arama ve kurtarma faaliyetlerinin başlatıldığı belirtildi.[1]

Aynı gün akşam saatlerinde, uçağın Suriye tarafından düşürülmüş olma ihtimali dile getirilmeye başlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye dönüşü saat 1930'da bir basın toplantısı düzenledi ve temkinli ifadeler kullandı.[2]

Gece saatlerinde Suriye resmî haber ajansı SANA'ya açıklama yapan Suriye askeri yetkilileri, uçağın Suriye hava savunma sistemleri tarafından, Lazkiye'nin batısında düşürüldüğünü açıkladılar. Türkiye'de ise saat 2200'de toplanan güvenlik zirvesinden (23.06.2012 Cumartesi günü) saat 0019'da yapılan açıklamada, uçağın Suriye tarafından düşürüldüğünün anlaşıldığı duyuruldu.[3] [4]

Uçağın enkazı ve pilotları arama kurtarma çalışmaları uzun süre sonuç vermedi. Daha sonra, Karadeniz'deki sondaj faaliyetlerine destek vermek için bölgede bulunan Nautilus derin deniz araştırma gemisinden yardım istendi. Geminin destek verdiği operasyon sonucu şehit pilotların naaşları ve uçağın çeşitli enkaz parçaları, Suriye sahilinden 8.6 deniz mili (yaklaşık 14km) açıkta bulundu. Bazı enkaz parçaları ve naaşlar denizden çıkartıldı, pilotlar toprağa verildi. Genelkurmay ayrıca çıkartılan ve deniz dibinde görüntülenen parçaların fotograflarını yayınladı. [5]

Türkiye, uçağın radar sisteminin testi görevi ile uçtuğunu, görevin gizli olmadığını, uçağın dost düşman tanıtma ve iletişim sistemlerinin açık olduğunu duyurdu.[6]

Bu süreçte, Suriye tarafı uçağın Suriye karasularında uçaksavar topçusu ile vurulduğunu, Türkiye ise uçağın Suriye kıyılarından 13 deniz mili uzakta füze ile vurulup Suriye karasularına düştüğünü iddia etti. Uçağın enkaz parçaları üzerinde inceleme başlatıldı. Türk Genelkurmayı, 11 Temmuz günü yaptığı açıklamada enkaz parçaları üzerinde yapılan inceleme sonucu, herhangi "bir petrol türevi herhangi yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde profiline, organik ve inorganik patlayıcı madde artığına ve herhangi bir mühimmata ait olduğu değerlendirilen bir bulguya rastlanmadığını", incelemelerin devam ettiğini açıkladı.[7]


Arkaplan

İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait F-16 ve F-15 uçakları, 05.10.2003 tarihinde, Şam'ın 15km kuzeydoğusunda bulunan Ayn el Sahib kampına bir hava saldırısı düzenledi. İsrail tarafından terörist unsurların barındığı iddia edilen kamp, Lübnan hava sahasından atılan hassas güdümlü silah sistemleri ile tamamen tahrip edildi. Saldırı sırasında Suriye hava savunma sistemine elektronik taarruz düzenleyen İsrail Hava Kuvvetleri, herhangi bir kayıp vermedi; Suriye hava savunma sistemi herhangi bir karşılık veremedi.[8]

İsrail Hava Kuvvetleri'ne bağlı savaş uçakları, 28.06.2006 tarihinde Suriye'nin Lazkiye kentindeki Suriye cumhurbaşkanlığı sarayının üzerinde yüksek süratle ve çok alçak irtifadan taciz uçuşu gerçekleştirdiler. Uçuşun, Suriye'nin HAMAS'a desteğini kesmesi için İsrail tarafından uygulanan baskının bir uzantısı olduğu iddia edildi.[9]

İsrail, 06.09.2007 tarihinde "Operation Orchard" (Bostan Harekâtı) kod adlı bir hava saldırısı ile, Suriye'nin kuzeydoğusunda, Türkiye sınırına yakın Deyr ez Zor yakınlarındaki bir nükleer tesisini vurdu. Saldırıya katılan F-15I Ra'am uçakları, muhtemelen dönüş bacağında Türk hava sahasını ihlal ettiler ve bu uçaklardan bırakılan boş yedek yakıt depoları Hatay civarında tarlada bulundu. Saldırı sırasında İsrail'in, Suriye hava savunma ve erken ihbar & ikaz sistemini körelttiği, kayıp vermeksizin etkili bir bombardıman ile hedefi imha ettiği iddia edildi. [10] [11]

21.06.2012 günü (RF-4E'nin düşmesinden bir gün önce) Suriye Hava Kuvvetleri'nden albay rütbesinde bir subay, MiG-21 tipi bir savaş uçağı ile Ürdün'e kaçarak sığınma talebinde bulundu, talebi Amman yönetimi tarafından kabul edildi. [12]

İsrail'in, İran'daki nükleer tesislere yönelik bir hava saldırısı sırasında kullanması muhtemel güzergâhlar arasında, uçakların Suriye hava sahası üzerinden uçtuğu senaryolar, sene başından itibaren dillendirilmeye başladı. [13] [14]

Suriye'de 2011 Mart ortalarından itibaren başlayan geniş katılımlı protesto gösterileri, hükümete ve Baas rejimine karşı bir ayaklanmaya dönüştü. Söz konusu ayaklanma süreci içinde, Özgür Suriye Ordusu gibi rejime muhalif silahlı örgütlere, Suriye Silahlı Kuvvetleri ve hükümet saflarındaki isimlerden katılımlar oldu. Rejim güçleri ile silahlı muhalif gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaya başladı. Bu çatışma ortamında Suriye Silahlı Kuvvetleri içinde emir - komuta zincirinde kopmalar ve iç gerginlikler yaşanmaya başladı.[15]

Türkiye, söz konusu süreç boyunca giderek artan bir tonda Esad yönetimine sert eleştiriler yöneltti. Bu tavır, Suriye'nin Dostları gibi inisiyatiflere ek olarak uluslararası platformda aktif ve yer yer müdahaleci olarak yorumlanan bir politikaya dönüştü. Suriye ile resmî kanallar kesildi ve Esad yönetiminden Ankara'ya yönelik çok sert suçlama ve eleştiriler yöneldi; Suriye Türkiye'yi, muhalif grupları silahlandırmakla suçladı.


Türk Hava Kuvvetleri'nin F-4E / RF-4E Uçakları Hakkında

Suriye sahilinden 8.6 deniz mili açıkta denize düşen uçak, Türk Hava Kuvvetleri 7. Ana Jet Üs Komutanlığı'na bağlı 173. Filo'ya ait (çağrı kodu "Şafak") bir RF-4E Phantom II tipi taktik keşif uçağı. Av - bombardıman maksatlı olarak tasarlanan ve dünyada en çok üretilen savaş uçaklarından biri olan F-4E Phantom II'nin, keşif görevleri için tadil edilmiş bir türevi. F-4E'den en önemli farkı, burun kısmındaki makinalı tüfeğin kaldırılarak yerine çeşitli açılarda fotograf makinalarının yerleştirilmiş olması. RF-4E'ler ayrıca gövde altlarında gelişmiş elektrooptik ve kızılaltı (infrared) keşif podlrı da taşıyabilmekteler. Çok uzun mesafelerde görüntü almayı sağlayan ve LOROP (Long Range Oblique Photography; Uzun Menzil Eğik Fotograflama) adı verilen bu sistemler, yedek yakıt tankı gövdesi içine monte ediliyor.

173. Filo, Türk Hava Kuvvetleri'nin keşif görevli iki filosundan biri. Diğer keşif filosu, Eskişehir 1. Ana Jet Üssü'ne bağlı 113. Filo (çağrı kodu "Işık").

Türkiye, hava kuvvetleri için toplam 236 adet F-4E ve RF-4E tedarik etti. Bu tedariklerin dökümü şu şekildedir: [16]

1. Peace Diamond I Projesi: 40 adet F-4E. Sözleşmesi McDonnel Douglas firması ile 1973 yılında imzalandı. Teslimatlar 30.08.1974 tarihinde başladı ve ABD ambargosunun uygulanmaya başladığı tarih olan 05.02.1975'e kadar22 adet uçak teslim edildi. Kalan 18 uçak, ambargonun kaldırıldığı 1977 yılında teslim edildi.

2. Peace Diamond II Projesi: 32 adet F-4E ve 8 adet RF-4E. Sözleşmesi McDonnell Douglas firması ile 1977 yılında imzalandı. Teslimatlar 1978 - 1979 arasında tamamlandı.

3. Peace Diamond III Projesi: 15 adet F-4E. ABD Hava Kuvvetleri'ne ait Aircraft Maintenance And Regeneration Center (AMARC) depolarından ihtiyaç fazlası uçaklar seçilerek 1981 yılı içinde teslim alındı. Bu uçaklar Türk Hava Kuvvetleri envanterine giren ilk ikinci el (kullanılmış) Phantom'lardır.

4. İkinci El Transfer, 1. Paket (Kaza - Kırım İkamesi): 15 adet F-4E. Mısır'ın teknik kapasite eksikliği nedeniyle uçuramadığı 34 adet F-4E'nin satın alımı projesi gerçekleşmeyince, kaza - kırım sonucu kaybedilen uçakların yerine ABD Hava Kuvvetleri'nden 15 adet ihtiyaç fazlası uçak 1984 - 1985 yılları arasında tedarik edildi.

5. İkinci El Transfer, 2. Paket: 40 adet F-4E. ABD Ulusal Muhafızları (Air National Guard) envanterindeki ihtiyaç fazlası uçaklar 1987 yılında teslim alındı.

6. Peace Diamond IV Projesi: 40 adet F-4E. Türkiye'nin 1991 Körfez Savaşı'nda müttefiklere verdiği yardım karşılığında ABD, ANG hizmetindeki ihtiyaç fazlası F-4E'leri 1991 - 1992 yılları arasında hibe etti.

7. Kaan Projesi: 46 adet RF-4E. İki Almanya'nın birleşmesi ardından gerçekleştirilen kuvvet indirimi ve Türkiye'nin Körfez Savaşı'na verdiği destek nedeniyle Almanya tarafından RF-4E keşif uçakları hibe edildi. Söz konusu uçaklar teslim edilmeden önce kapsamlı bir tadilat ve iyileştirmeye tabi tutuldular. Uçaklardan 14 adedi yedek parça kaynağı olarak depolara kaldırıldı; geri kalan 32 adedi aktif filo hizmetine verildi.

Dolayısıyla Türkiye, 80 adedi yeni üretim, 156 adedi ikinci el / hibe olmak üzere toplam 236 adet Phantom II tedarik etti. Bu uçakların 54 adedi RF-4E keşif modeli idi. 54 uçağın 40 adedi aktif hizmete alınarak 113 ve 173. Filolarda uçtular.


Phantom Filosunun Modernizasyonu

Türkiye, Phantom II filosundaki faydalı hizmet ömrünü tamamlamış uçakları zaman içinde emekliye ayırdı. F-4E'lerden gövde ömrü iyi durumda olan 54 adedi, İsrailli IAI firması ile birlikte oldukça kapsamlı bir aviyonik ve yapısal iyileştirmeye tabi tutularak F-4E 2020 Terminator olarak adlandırıldı. Bu proje ile birlikte aynı zamanda Eskişehir 1. Hava İkmal Bakım Merkezi'nde (1. HİBM) aviyonik modernizasyon altyapısı kazandırıldı.

Terminator modernizasyon projesi ile birlikte Türkiye, F-4E 2020 uçaklarının görev bilgisayarı ve elektronik harp sistemlerine tam erişim kazandı, bu uçakları yeni silah sistemlerinin geliştirilmesinde (TÜBİTAK HGK hassas güdümlü bomba ve SOM seyir füze sistemi gibi) ve denemesinde kullandı. Başka bir deyişle Terminator projesi, Türkiye'nin aviyonik alanında tam hakimiyetinde önemli bir mihenk taşı oldu.

Benzer bir modernizasyon ihtiyacı RF-4E filosu için de gündeme gelince Türkiye, bu uçakların yenileştirilmesini, Terminator projesinde kazanılan deneyimler ile kendisi yapmaya soyundu. Ve 2004 yılı Ekim ayında ASELSAN ve 1. HİBM arasında imzalanan anlaşma ile RF-4E Yapısal ve Aviyonik Modernizasyon Projesi, nam-ı diğer "Işık Projesi" başlatıldı.

Proje ile toplam 18 adet RF-4E'ye, 1. HİBM'de kapsamlı yapısal iyileştirme uygulandı ve uçaklara ASELSAN üretimi yeni nesil aviyonik sistemler takıldı. Bu sistemler:

LN-100GT INS/GPS hassas seyrüsefer sistemi
CDU-900Z uçuş yönetim sistemi
MFX-484 UHF/VHF güvenli iletişim sistemi
ARC-190 HF güvenli iletişim sistemi
AN/ALQ-178(V)3 RWR (Radar Warning Receiver; radar ikaz alıcısı) sistemi idi.

Işık Projesi Haziran 2010'da tamamlandı ve RF-4ETM olarak adlandırılan uçaklar 113 ve 173 Filolarda hizmete geri döndüler.

Işık Projesi ile RF-4E'lere takılan AN/ALQ-178(V)3 RWR sistemi, düşman hava savunma sistemlerinin radar sinyallerini tespit edip sınıflandıran, pilotu ikaz eden ve uçağın özsavunma sistemlerini denetleyen bir karşı tedbir birimi. Türkiye, bu sistemlerin tehdit kütüphanesini kendi imkânları ile güncelleyebiliyor, içeriğini kontrol edebiliyor. Aynı sistemler halihazırda F-16 filosunun büyük kısmı ve F-4E 2020 Terminator uçakları tarafından da kullanılmakta.

Işık Projesi'nin ikinci ayağı olarak Türkiye, RF-4ETM'lerin yeni nesil, çok yüksek çözünürlüklü ve uzun menzilli aynı zamanda gerçek zamanlı istihbarat sağlayabilecek sistemler donatılması için de bir proje başlattı. Bu kapsamda daha önce 2000 yılında başlatılmış ve İsrailli ElOp firmasına verilen ancak Şubat 2006'da iptal edilen LOROP-IR programı yerine, TARP (Turkish Aerial Reconnaissance Program; Türk Havadan Keşif Programı) başlatıldı.

HvKK envanterindeki F-16 ve RF-4E uçaklarında kullanılmak üzere alçak ve orta irtifa kabiliyetli Elektrooptik (EO) - Kızılaltı (IR) (PRESS) ve SAR/GMTI (SARENS) keşif podu tedariğini kapsayan proje ile İsrail'den 5 adet Elbit LOROP-IR Condor II PRESS, 2 adet Elta EL/M-2060P SARENS, 1 adet sabit Görüntü Kıymetlendirme Sistemi, 2 adet taşınabilir Görüntü Kıymetlendirme Sistemi, 3 adet yer Data Link Terminali, 3 adet Haberleşme Şelteri tedarik edilecekti. Bu proje, RF-4E'lere çok uzun menzillerden gündüz ve gece her hava şartında yüksek kalitede görüntü (IMINT) ve radar (RADINT) istihbaratı toplama ve toplanan istihbaratı gerçek zamanlı olarak kıymetlendirme merkezine aktarma kabiliyeti sağlayacaktı. Ancak proje, 2010'daki Mavi Marmara olayı ardından gerilen ilişkiler neticesinde İsrail tarafından tek taraflı olarak iptal edildi. [16]

Tekrar hizmete giren 18 RF-4ETM'den biri, 03.112011 tarihinde Konya'nın kuzeydoğusunda düştü. Olayda iki pilot şehit oldu. Dolayısıyla teorik olarak, 22 Haziran gününe kadar Hava Kuvvetleri envanterinde 17 adet RF-4ETM bulunuyordu. [18]

Türkiye ayrıca Terminator projesine tabi tutulmamış F-4E'lerden 16 adedini, Şimşek adlı bir proje ile kısmî aviyonik modernizasyona tabi tuttu. 2006 yılında başlayıp 2011'de biten proje sonunda F-4ETM olarak adlandırılan uçaklar 112. Filo'da hizmete girdi. Ancak bu uçaklar, muhtemelen ekonomik hizmet ömürlerinin sonuna gelmiş olmaları nedeniyle, bu senenin ilk yarısında uçuştan çekildiler.

Öte yandan RF-4E uçakları normalde silah taşımıyorlar. Ancak, Türk Hava Kuvvetleri'ndeki RF-4E'ler, Işık modernizasyonundan sonra güdümlü silah taşıma kabiliyetine sahip oldular. Nitekim İzmir'de Haziran 2011'de düzenlenen hava gösterileri sırasında kanat altlarında TÜBİTAK tarafından geliştirilmiş hassas güdümlü bombalar taşıyan bir RF-4ETM sergilenmişti.


Düşen Uçak Hakkında

Hürriyet gazetesinden Uğur Cebeci'nin bildirdiğine göre, Doğu Akdeniz'de düşen RF-4ETM'nin seri numarası 77-0314.[19]

Türkiye, hizmetindeki ABD menşeili uçaklarda, ABD'nin kullanmakta olduğu seri numarası sistemini aynen kullanıyor. Bu sistemde seri numarasındaki ilk iki hane, uçağın sipariş tarihini, tire işaretinden sonraki sayılar ise o üretim partisindeki kaçıncı uçak olduğunu gösteriyor.

Açık kaynaklara göre 77-0314 kuyruk numaralı RF-4E, Peace Diamond II projesi ile ABD'ye sipariş edilmiş ve 1980 yılında, 113. Filo'da hizmete girmiş. Uçak, McDonnell Douglas'ın ürettiği 5043'ncü Phantom II. [20]

Bu uçak, diğer 17 RF-4E ile birlikte Işık projesi kapsamında modernizasyondan geçirildikten sonra 173. Filo'da tekrar hizmete girdi.


Suriye'nin Hava Savunma Kabiliyeti

Suriye hava savunma sistemleri ve hava kuvvetleri, 1982 Lübnan Savaşı'nda İsrail karşısında utan verici bir hezimet yaşadılar. İsrail uçakları ve radarsavar silahları, neredeyse hiç kayıp vermeden, Suriye'nin Lübnan'daki tüm hava savunma altyapısını imha etti ve Suriye MiG'lerini insafsız oranlara varan hava zaferleri ile düşürdüler (86'ya karşı sıfır). [21]

Suriye bu tarihten itibaren kara konuşlu hava savunma altyapısını yenileştirmek için kapsamlı bir çalışma başlattı. Yeni sistemlerin tedariği 1980'lerin sonuna kadar devam etti ancak SSCB'nin dağılması ve Soğuk Savaş'ın son ermesinden sonra bu çalışmalar sekteye uğradı. Suriye'nin ekonomik sıkıntıları ve kaybolan SSCB desteği, Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin kapasite, kabiliyet ve harbe hazırlık oranını son derece olumsuz şekilde etkiledi. Bu azalan kapasite durumu, 1998 Ekim ayında başlayan Türkiye - Suriye krizinde Türkiye lehine büyük rol oynadı, zira Türkiye askeri gücünün psikolojik baskısından çok daha hızlı ve etkili bir netice elde edebildi.

Ancak 2000'lerin ortalarından itibaren Rusya ile tekrar gelişen askeri ilişkiler sonrasında Suriye, silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için daha fazla kaynak ayırmaya başladı. Bu kapsamda Rusya'ya çeşitli füze siparişleri verildi. Ancak son olarak, S-300 (SA-10 Grumble) tipi uzun menzilli hava savunma sisteminin teslimatı, Rusya tarafından tek taraflı olarak donduruldu. [22]

Suriye'nin büyük önem verdiği kara konuşlu hava savunma sistemleri, halen General Ahmed el Ratib komutasındaki Hava Kuvvetleri tarafından sevk ve idare ediliyor. Toplam 50,000 civarında personeli bulunan Hava Savunma Komutanlığı bünyesinde iki adet Uçaksavar Tümeni (24'ncü ve 26'ncı Uçaksavar Tümenleri) bulunuyor. Bu iki tümen bünyesinde ise toplam 25 Hava Savunma Tugayı ve iki Hava Savunma Füze Alayı yer alıyor. Bu kuruluşun toplamda 130 civarında bir batarya gücüne sahip olduğu tahmin ediliyor. [23] [24] [25]

Suriye Hava Savunma Komutanlığı'nın envanterindeki hava savunma sistemleri ise şunlar:

SA-2 Guideline (S-75 Dvina): Eski teknoloji telsiz komut güdümlü hava savunma sistemi. İlk modelleri 1950'lerin sonlarında hizmete girdi. 40 - 50km arasında bir menzili bulunuyor.

SA-3 Goa (S-125 Peçora): 1960'lı yılların teknolojisi, eski nesil orta menzilli, telsiz komut güdümlü hava savunma sistemi. 30 - 35km civarında bir menzile sahip.

SA-5 Gammon (S-200 Angara): Uzun menzil yüksek irtifa hava savunma füze sistemi. S-300'ün selefi. 1960'ların sonlarında hizmete girdi. Aktif radar güdümlü; 300km civarında menzile sahip.

SA-6 Gainful (Kub): Orta menzil hava savunma sistemi. Mobil lançerlerden fırlatılıyor. Yarı aktif radar güdümlü; 20 - 25km arası menzile sahip.

SA-8 Gecko (Osa): Kundağı motorlu alçak irtifa kısa menzil hava savunma sistemi. Radar komut güdümlü; 15km civarında menzili bulunuyor.

SA-17 Grizzly (Buk): Kub sisteminin halefi; gelişmiş orta menzil hava savunma sistemi. Yarı aktif radar güdümlü. 30 - 35km civarında menzile sahip.

ZSU-23-4 Şilka: Kundağı motorlu uçaksavar topçu sistemi. Zırhlı ve paletli bir araç şasisi üzerinde, dört adet 23mm otomatik top bulunuyor. Topun hedefe tevcihi, sistem üzerindeki atış kontrol radarı ya da elektrooptik kamera ile gerçekleştiriliyor. Sistem aynı zamanda kara hedeflerine karşı da kullanılabiliyor, nitekim isyana ait video görüntülerinde bu sistemler, muhaliflere ateş ederken görülmüştü. Suriye, Türk RF-4E'sini bu sistem ile düşürdüğünü iddia ediyor. Şilka'nın hava hedeflerine karşı ortalama menzili 2.5km civarında.

SA-22 Greyhound (Pantsir S1): Şilka'nın yeni nesil modern halefi. Suriye bu sistemleri yeni sipariş etti. Bir kamyon şasisi üzerinde iki adet çift namlulu 30mm otomatik top ve 12 adet telsiz komut güdümlü füze bulunuyor. Topların azami menzili 4km civarında; füzenin ise 20km civarında.


Hava Savunma Sistemlerinde Güdüm Çeşitleri

RF-4E olayının önemli bir boyutu, uçak eğer düşürülmüşse, bunun nasıl bir sistem tarafından olduğu idi. Bu konuda çok çeşitli iddialar ortaya atıldı. Ancak bu iddiaların bazıları, teknik veri ya da bilgiden yoksundu. Bu soruya yanıt aramadan önce, güdümlü füzelerin hedefe nasıl yönlendirildiğine, yani "tevcih" edildiğine bakmak gerekiyor. [26]

1. Komut Güdümü: Çok kabaca uzaktan kumandadır aslında. Personel, hedefi görerek (nişangâhtan) ya da radar vb sistemin ekranından takip eder. Dolayısıyla fırlatıcı platformun radar ya da bir nişangâh sistemi ile hedefi takip etmesi gerekmektedir. Ateşlemeden sonra füze, personel tarafından uzaktan kumanda ile kontrol edilir. Bu kumanda tel bağlantısı ile, radyo frekansı ile ya da lazer ışını vb yöntemlerle olabilir. Komut güdümü genelde kısa menzilli füzelerde kullanılır.

2. Aktif Güdüm: Füze, kendi üzerinde taşıdığı mini radar ile hedefe kilitlenir. Füzenin burnundaki radar, yaydığı ve hedeften yansıyan radar sinyallerini toplar, güdüm - kontrol sistemine iletir. Dolayısıyla füze, hedefi kendisi bulup imha eder. "At - unut" (Fire and forget) olarak adlandırılan füzeler bu güdüm sistemini kullanırlar. Çoğunlukla havadan havaya füzelerde kullanılan bir güdüm tipidir.

3. Yarı Aktif Güdüm: Burada atış kontrol radarı, fırlatıcı platform üzerindedir. Bu radar, elektromanyetik enerji yayar. Ateşlenen füzede ise radar alıcısı bulunmaktadır. Fırlatıcı platformun radarından hedefe çarpıp yansıyan radar sinyalleri, füze üzerindeki alıcı tarafından tespit edilir. Füze, elde ettiği sinyalleri işleyerek, hedefe kendi kendine yönelir. Çoğu hava savunma füzesi ve havadan havaya orta menzilli füzede bu yöntem kullanılmaktadır.

4. Pasif Güdüm: Bu yöntemde füze ya da fırlatıcı platform herhangi bir yayın yapmazlar. Füze, hedefin yaydığı enerjiyi algılayıp kilitlenir. Hava savunma sistemlerinde bu genelde, uçağın yaydığı kızılaltı (infrared; IR) tayftaki ısı enerjisidir. Bu sistemlerin en büyük avantajı, herhangi bir enerji yaymadıkları için, hedef uçak tarafından tespit edilmelerinin neredeyse imkânsız oluşudur. Dezavantajları ise, diğer sistemlere göre çok kısa olan menzilleridir. MANPADS olarak sınıflandırılan, omuzdan atılan uçaksavar füzeleri (Stinger, Igla gibi) bu güdüm tipini kullanırlar.

Bu yöntemlerin bileşimi ya da farklı yöntemlerin de eklenmesi ile çok daha farklı güdüm sistemleri de geliştirilebilmekte: GPS güdümü, track-via-missile (TVM) gibi. Ancak hava savunma sistemlerinde genelde yukarıdaki dört yöntemden biri kullanılmakta.

Komut güdümü ile aktif ve yarı aktif güdümlü füzelerin, hedef tarafından tespit edilmesi nispeten daha kolaydır. Çünkü bu yöntemlerde, fırlatıcı platform radar ya da telsiz yayını yapmaktadır. Bu yayının frekans, bant genişliği vb parametreleri tespit edilip, mevcut tehdit kütüphanesi ile karşılaştırılarak gerekli karşı tedbirler uygulamaya konur.

Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki F-16, F-4E 2020 ve RF-4TM uçaklarında bu işi yapan sistem AN/ALQ-178(V)3'tür. ASELSAN MİKES üretimi olan bu sistemin tehdit kütüphanesi, Konya'daki Anadolu Kartalı ve Elektronik Harp Test ve Eğitim Sahası'nda (EHTES) gerçekleştirilen tatbikat, deney ve eğitimlerle devamlı olarak güncellenmektedir.

Pasif güdümlü sistemleri, füze ateşlenmeden tespit etmek ise imkânsıza yakındır. Bu sistemlerde, fırlatmadan sonra yaklaşan füzeyi tespit eden füze ikâz sistemleri (Missile Warning System; MWS) bulunmaktadır. Ancak MWS sistemlerinin savaş uçaklarına yerleştirlmesi çok yenidir, bu sistemler daha ziyade helikopter ve pervaneli uçak gibi nispeten alçaktan uçan ve yavaş platformlarda, şimdilik, daha etkili çalışmaktadır.

Şimdi olaya geri dönelim...


22 Haziran 2012 Cuma

Yazının bu noktadan sonrası gözlem, tahmin ve spekülasyona dayanmaktadır.


Uçak nasıl düştü? Ben, bu soruya yanıt ararken beş farklı senaryo kurguladım, altıncısını, belirteceğim nedenlerden dolayı kaale almamaktayım:

Senaryo 1: Suriye kıyılarından yaklaşık 13 deniz mili (yaklaşık 24km) mesafede, hava savunma füze sistemi ile vurularak düştü (bu aynı zamanda Türkiye'nin de resmî tezi)

Senaryo 2: Suriye hava sahası içerisinde ya da dışında, MANPADS tipi, omuzdan ateşlenen uçaksavar füzesi ile vurularak düştü.

Senaryo 3: Suriye hava sahası içerisinde, uçaksavar topçu sistemi ile vurularak düştü (Suriye'nin resmî tezi)

Senaryo 4: Teknik bir arıza sonucu düştü.

Senaryo 5: Suriye hava savunma sisteminin ateş hazırlığı ya da açtığı ateşten kaçınmaya ve/veya sakınmaya çalışırken düştü.

Senaryo 6: Elektromanyetik taarruz, lazer silahı vb farklı bir sistem ile düşürüldü.

Bu senaryoları teker teker irdeleyecek olursak:


Senaryo 1


Bu senaryo, Suriye hava savunma sisteminin uçağı uluslararası hava sahasındayken vurmuş olduğunu iddia ediyor. Peki bunu nasıl bir sistem yapmış olabilir?

Suriye kıyısından cetvelle 13 deniz mili (24km) çizdiğimiz zaman, akıl ve mantık, bu sistemin en az 24km menzile sahip olması gerektiğini söylüyor. Ancak sistem tam kıyıda, dalgaların sahille birleştiği yerde mi konuşluydu? Yine akıl ve mantık, kıyıdan bir miktar geride olmasının makul olduğunu söylüyor. Bu durumda, Senaryo 1'e göre uçağı vuran sistemin menzili en az 25km olmalıdır.

Suriye hava savunma altyapısının hizmetindeki bu kabiliyetteki sistemler, SA-2, SA-3, SA-5, SA-6 ve SA-17'dir.

SA-2 olamaz, zira bu sistem, yapısı gereği çok geniş bir alana kurulmak zorunda olan, oldukça hantal, her türlü çalışma sistemi ve prensibi bilinen, etkisi ve performansı çok düşük bir sistemdir. SA-2 sistemlerinde, her bir füze lançeri, "Davut Yıldızı" olarak bilinen bir şekle sahip bataryanın her bir köşesinde konuşlandırılır. Füzenin reaksiyon sürati düşüktür. Benzer bir durum SA-3 için de söz konusudur. En uzun menzilli sistem olan SA-5 daha muhtemel görünmektedir.

Ancak bu senaryoda şöyle bazı sıkıntı bulunuyor:

Söz konusu füzelerin uçuş süratleri şu şekilde:

SA-2: 1,560 m/s = 5,616 km/saat
SA-6: 600 m/s = 2,160 km/saat
SA-11: 850 m/s = 3,060 km/saat

Dolayısıyla, eğer tam sahilden, denize sıfır bir noktadan ateşlenirlerse, 13 deniz milindeki hedefe ulaşma süreleri şu şekilde:

SA-2: 13.39 saniye
SA-6: 34.8 saniye
SA-11: 24.58 saniye

Fırlatıcı platformun RF-4'ü radarı ile tespit, teşhis ve takibi için bu sürelerden çok daha fazlası gerekmektedir. Sistemin, ateş açmadan önce hedefi radarı ile tespit etmesi, takip etmesi ve ateşlemeye yarayacak koordinat verisini elde etmesi için belli bir süre gerekmektedir. Tüm bu süre içinde ise radarın, uçak üzerine yönelmiş olması gerekir.

Bu durumu şöyle bir analoji ile izah etmek mümkün:

Farzedelim ki, zifiri karanlık bir odadayız. Elimizde bir el feneri var. Bir arı vızıltısı duyuyoruz ve arıyı el feneri ile bulmaya çalışıyoruz. Önce el fenerini odada rastgele noktalara tutuyoruz (arama radarı). Derken arıyı görüyoruz ve el feneri ile onu takip ediyoruz (radarla hedefe kilitlenme). Ayağımızdaki terliği (füzeyi) çıkartıp, bir elimizle feneri arıya tutarken diğer elimizle terliği ona doğru fırlatıyoruz. Terlik arıya çarpıyor (infilak).

Yukarıdaki füze uçuş sürelerinin üzerine bir o kadar daha, belki 1 - 2 dakika daha ekleyiniz. RF-4ETM'deki (ve muhtemelen çevredeki) algılayıcı sistemlerin böyle bir radar aktivitesini tespit, teşhis ve kayıt etmesi gerekirdi.

Öte yandan, bu tip orta - uzun menzilli hava savunma füzeleri, taşımak zorunda oldukları roket yakıtı nedeniyle büyük hacimlidirler. Uçağa doğrudan temas ya da yakınında patlama durumunda, füzenin gövdesi, harp başlığı ve roket motoruna ait kalıntıların bulunabilmesi gerekirdi. Genelkurmay Başkanlığı'nın 11 Temmuz tarihli açıklaması, bu senaryoyu çürütmekte.

Ayrıca eklemek gerekir ki, bu gibi sistemlerin faaliyetini tespit etmek için radar kayıtları tek yöntem değildir. Bu sistemlerin faaliyetleri ELINT / SIGINT (elektronik ve sinyal istihbaratı) ve HUMINT (insan istihbaratı) gibi çeşitli kaynak ve kanallardan takip edilir ve devamlı güncel tutulur. Bir olasılık, bu kaynakların sağladığı bilgi yeterli olmamış olabilir ya da "birleştirilmemiştir" (yani müşterek bir istihbarat resmi ortaya konmamış olabilir). Bu durumda Suriye'nin "düşürdük" açıklaması derhal doğru kabul edilmiş olabilir.


Senaryo 2

MANPADS tipi omuzdan atılan füzeler, yapıları gereği çok küçüktür, hafiftir ve kısa menzillidir (5 - 10 km civarı). Böyle bir sistem ile isabet olasılığı çeşitli nedenlerden dolayı düşük görünüyor:

1. Suriye sahilinden ateşlenecek böyle bir füze Türkiye'nin uçağın vurulduğunu iddia ettiği ya da enkazın bulunduğu mesafeye ulaşamaz.

2. Uçağımız, Suriye kıyılarına çok yaklaşmış olsa bile, yüksek hızı ve irtifası nedeniyle böyle bir isabet pratikte mümkün değildir. F-4E yüksek performanslı, süratli bir uçaktır. MANPADS tipi füzeler daha ziyade alçaktan ve yavaş uçan helikopter, pervaneli uçak, insansız hava aracı gibi unsurlara karşı etkilidirler. Saatte 1,500km uçan bir jeti bu şekilde vuramazsınız.

3. Deniz üzerindeki bir bot, gemi vb üzerinden ateşlenmiş olması çok daha düşük bir olasılıktır, zira yukarıdaki kısıtların üstüne bir de denizin dengeli olmayan ortamında hedefi tespit etmek ve kilidi korumak zorluğu eklenmektedir.


Senaryo 3

Suriye, uçağı 2.5km menzilli uçaksavar topçu sistemi ile vurduğunu duyurmuştu. Bu menzil bilgisi, dolaylı yolsan ZSU-23-4 Şilka'yı işaret ediyor. Bu, benim de başından beri üzerinde durduğum bir olasılıktı. Eğer jetimiz gerçekten vurulduysa bence hala en muhtemel sebebi bu tür bir sistemdir. Ancak bu senaryonun da bazı boşlukları bulunuyor:

1. ZSU-23-4 Şilka sisteminde makinalı toplar, hedefe radar ile tevcih edilir. Aynı uçaksavar füze sistemindeki gibi, burada da sistemin hedefi tespit etmesi, takip etmesi, uygun atış parametrelerini hesaplaması ve ateşe geçmesi için belli bir süre gerekir ve bu süre içinde radarın uçağı takip ediyor olması gerekir. Böyle bir durumda da uçağın üzerindeki AN/ALQ-178 RWR sisteminin ikaz vermesi gerekir.

2. Sistemin menzilinden dolayı, isabetin Suriye sahilinden en fazla yaklaşık 2km uzakta gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak enkazın bulunduğu yer sahilden 13 - 14km uzakta. Yani uçak isabet alıp bir müddet uçmaya devam etmiş olmalı. Bu gayet mümkündür, ancak bu süre zarfında pilotların, uçağı kurtarmaya çalışmış olsalar bile bir şekilde iletişime geçmiş olmaları beklenir. Ancak ortada böyle bir iletişim yok.


Senaryo 4

Uçağın enkazının bulunması ve Genelkurmay Başkanlığı'nın 11 Temmuz tarihli açıklamasından sonra üzerinde daha yoğun bir şekilde durmaya başladığım senaryo bu. Uçak gerçekten teknik bir arıza sonucu düşmüş olabilir. Bu arıza, uçak uluslararası hava sahasındayken gerçekleşmiş ve bir şekilde uçağın Suriye kara sularında düşmesine neden olmuş olabilir.

Böyle bir durumda Hava Kuvvetleri'nin derhal yapacağı şey, Arama ve Kurtarma uçak ve helikopterlerini bölgeye sevk etmek olacaktır. Hava Kuvvetleri envanterinde bu maksatla kullanılan CN-235 uçakları ile AS-532UL Cougar helikopterleri bulunmakta. Bu uçak ya da helikopter(ler), arama kurtarma faaliyeti sırasında uçakla temasın kesildiği bölgeye gitmiş ve belki de Suriye hava sahasını ihlal etmiş olabilirler. Bu esnada Suriye hava savunma sistemi tarafından üzerlerine ateş açılmış olabilir. Nitekim olayın olduğu gün, hükümet sözcüsü Bülent Arınç, bir "CASA uçağına" ateş açıldığını söylemişti. [27]

Sonuçta ortada bir kayıp jet, bir de üzerine ateş açılan uçak var. Bu durum, "fog of war" olarak tabir edilen bilgi karmaşası sırasında "Suriye RF-4'ümüze ateş açıp düşürdü" şeklinde yorumlanmış olabilir.


Senaryo 5

Bu aslında Senaryo 4'ün, diğer iki resmî tezle harmanlanmış bir türevi. Uçağın aniden, yüksek süratle denize çakılmış olması yönündeki emareler de aslında bu tezi destekliyor.

Bu kurguda ise, uçak üzerine ateş açılmak üzere olunduğunu ya da ateş açıldığını tespit etmiş olabilir. Bu durumdan sakınmak ya da kurtulmak için manevralar gerçekleştirirken denize çakılmış olabilir. Sakınma manevrası sadece füze fırlatıldıktan sonra değil, radar kilidini kırmak için de yapılır, dolayısıyla AN/ALQ-178'in tespit ettiği bir radar aktivitesi sonucu, bundan sakınmak için yüksek süratte belli manevralar gerçekleştirilirken kontrol kaybedilmiş ya da teknik bir arıza meydana gelmiş olabilir.

Dolayısıyla ortada bir Türk uçağına açılan ateş ve düşen bir uçak bulunmakta.

Bu senaryodaki en önemli bilinmeyen ise, olayın nerede gerçekleşmiş olduğu.


Senaryo 6

Amerikalıların bu tür fikir ve durumlar için kullandığı, çok sevdiğim bir ifade var: Bullshit.


Sonuç ve Değerlendirme

Olayın teknik boyutu son derece karmaşık ve yoğun. Ancak öyle bir krizle karşı karşıyayız ki, bu ince teknik ayrıntılar çok ciddi siyasi ve askeri sonuçlar doğurabilmekte. Siyasi bir yorum yapmamak için açıkçası kendimi çok zor tutuyorum, zira duygusal bir tepki ile hem nesnelliği ıskalamaktan, hem de zarar vermekten korkuyorum. Bu nedenle de olay ile ilgili bilgi ve görüşlerimi, mümkün olduğunca teknik çerçevede sınırlı kalmaya çalışarak kaleme alıyorum.

Şüphesiz ki, bu olayda askeri, istihbari, siyasi boyutta ve kriz yönetimi hususunda çıkartılması gereken çok sayıda önemli ders bulunmaktadır. İlgili ve yetkililerin bu konuda gerekli hassasiyeti gösterdiğine inanıyor, inanmak istiyorum.

Uçağın teknik bir nedenle ya da sakınma manevrası sırasında düşmüş olabileceğini düşünmeye başladım.

Ancak uçak hangi nedenle düşmüş olursa olsun,

Benim iki adet kahramanım şu an cennettedir. Onların kahramanlığına, yiğitliğine bir toz zerresi kadar yaklaşabilmek için neler vermezdim...



Kaynaklar


[1]: Türk Savaş Uçağı Kayıp, Sabah, 22.06.2012, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/06/22/savas-ucagiyla-irtibat-kesildi
[2]: Erdoğan'dan Suriye Açıklaması, CNNTürk, 22.06.2012, http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/06/22/turk.savas.ucagi.dusuruldu.mu/666156.0/index.html
[3]: Military Spokesman: Anti-Air Defenses Intercepted a Target That Violated Syrian Airspace Over Territorial Waters, Shot It Down West of Lattakia, SANA, 23.06.2012: http://www.sana.sy/eng/21/2012/06/23/427102.htm
[4]: Başkent'te kritik zirve sona erdi, Sabah, 23.06.2012: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/06/22/basbakanin-ucagi-rota-degistirdi
[5]: Türk pilotların naaşları çıkarıldı, DHA, 05.07.2012: http://www.dha.com.tr/turk-pilotlarin-naaslari-cikarildi_335805.html
[6]: "Uçağımız uluslararası hava sahasında vuruldu", CNNTürk, 24.06.2012: http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/06/24/ucagimiz.uluslararasi.hava.sahasinda.vuruldu/666256.0/index.html
[7]: TSK'dan flaş açıklama, Sabah, 11.07.2012: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/07/11/genelkurmaydan-jet-aciklamasi
[8] Ain es Saheb airstrike, Wikipedia: http://en.wikipedia.org/wiki/Ain_es_Saheb_airstrike
[9]: Lebanon, Jordan unite behind Syria in condemning IAF flyover, Haaretz, 28.06.2006: http://www.haaretz.com/news/lebanon-jordan-unite-behind-syria-in-condemning-iaf-flyover-1.191580

[10]: SSNET Özel Dosya: İsrail’in Türkiye üzerinden Suriye hava saldırısı, SavunmaSanayi.net, 05.06.2010: http://www.savunmasanayi.net/israilin-turkiye-uzerinden-suriye-hava-saldirisi/israilin-turkiye-uzerinden-suriye-hava-saldirisi 
[11]: Operation Orchard, Wikipedia: http://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Orchard
[12]: Syrian fighter pilot who landed jet in Jordan granted asylum, The Guardian, 21.06.2012: http://www.guardian.co.uk/world/2012/jun/21/syria-fighjter-pilot-jordan-asylum
[13]: Q&A: When And How Israel Will Attack Iran, The Business Insider, 01.03.2012: http://articles.businessinsider.com/2012-03-01/news/31112397_1_syria-iran-and-israel-israel-air-force
[14]: Analysis: How Israel might strike at Iran, BBC, 27.02.2012: http://www.bbc.co.uk/news/mobile/world-middle-east-17115643
[15]: Syrian uprising (2011–present), Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/2011_Syrian_uprising
[16]: Türk Hava Kuvvetleri'nin F-4E Phantom II tarihçesi için bkz: Anatolian Phantoms, Air International, Ocak 2011: http://www.naval-database.com/makaleler/AirInternationalJanuary2011_AnatolianPhantoms.pdf
[17]: TARP Projesi ile ilgili ayrıntılar için bkz: http://www.siyahgribeyaz.com/search/label/TARP
[18]: Konya'da askeri uçak düştü: 2 şehit, Radikal, 03.11.2011: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1068392&CategoryID=77

[19]: İşte Düşürülen RF-4E / 77-0314, Hürriyet, 01.07.2012: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20887997.asp
[20]: Turkish Military Aircraft Since 1912, Ole Nikolajsen, 2007
[21]: History of the Israeli Air Force, Wikipedia: http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Israeli_Air_Force#1982_Lebanon_War
[22]: Rusya Suriye'ye S-300 satışını durdurdu, Hürriyet, 27.06.2012: http://www.hurriyet.com.tr/planet/20854155.asp
[23]: Jane's Sentinel Security Assessment - Eastern Mediterranean, 28.06.2012

[24]: Suriye'nin stratejik hava savunma sistemleri ile ilgili kapsamlı bir analiz için bkz: Strategic SAM Deployment in Syria, Australian Air Power, Ocak 2010: http://www.ausairpower.net/APA-Syria-SAM-Deployment.html
[25]: The BEKAA Valley Air Battle, June 1982: Lessons Mislearned?, Airpower Journal, 1989: http://www.airpower.maxwell.af.mil/airchronicles/apj/apj89/win89/hurley.html
[26]:Bu konu ile ilgili giriş niteliğinde bilgiler için bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/Missile_guidance#Remote_control_guidance
[27]: Arınç: Suriye bir uçağımıza daha ateş açtı, Star, 25.06.2012: http://www.stargazete.com/politika/arinc-suriye-bir-ucagimiza-daha-ates-acti/haber-620410

12 yorum:

yatağan dedi ki...

Hocam mükemmel bir değerlendirme olmuş, tebrik ederim.

Adsız dedi ki...

Olayların gidişatına göre, uçakta her hangi bir vurulma belirtisi yoksa, senaryo 5 en uygun durum gibi görünüyor.

Kaç gündür beklediğim açıklayıcı bilgilerle dolu yazın için teşekkürler.

Serdaris

Gökhan dedi ki...

Hiçbir medya organında göremediğim, işitemediğim emek verilmiş, detaylı, kaliteli analizinizi okumak bu çok üzücü olayı tüm boyutuyla görebilmemi sağladı. Çok teşekkürler, tebrikler.

Adsız dedi ki...

Uçak QF-4 olabilir mi?

http://www.af.mil/information/factsheets/factsheet.asp?id=13226

Pilotlar da, Ali Candan iken Polat Alemdar olmuş olabilir mi?

Adsız dedi ki...

ne sessiz bir mutabakat...

herkes yazdığınız gibi düşünmüş olmalı ki, günlerdir tek bir yorum ilave eden yok... ;)

tommiks dedi ki...

teknik olarak analiz edilmiş bir konuya yorum mu yapılır varsayım mı?

Selamsız dedi ki...

olayın en acı tarafı F 4 teknik bir arızadan düşmüş ise Suriyede ben düşürdün dediyse Türkiye'nin vay haline acınacak durumdayız o zaman vesselam.

Adsız dedi ki...

Rusya'daki Izvestiya gazetesi, SA-17 Buk'a karsi THK'nin bir caresi olmadigini, bununla F-16'larin avlanacagi bilindigi icin TSK'nin RF-4'un dusurulmesine/dususune tepki vermedigini yazmis. SA-17'leri susturacak SEAD kabiliyetimiz var mi?

Adsız dedi ki...

@Adsız, hocam, çok çok çok affedersiniz ama ..... bile koruz.Ruslar propagandanın tillahını yapmış.

Adsız dedi ki...

@adsiz 29 temmuz 15:49, sagolun, soruyu soran olarak tesekkur ediyorum.

briket makinası dedi ki...

paylaşımınız için teşekkürler

Adsız dedi ki...

şahsen muz cumhuriyeti olmadığımızı düşündüğüm için genkur'un açıklamalarını güvenilir kabul ederek bende o tarihlerde bir senaryo oluşturmuştum.hadi buna da senaryo 7 diyelim.ama hemen öncesinde iki alıntı yapmak isterim.
1-genkur'un 13 Temmuz'da yayınladığı açıklamada aynen şu ifade geçiyor: "Kriminal inceleme sonucuna göre; uçağımızın düşürülme nedenleri arasında, Suriye tarafından iddia edildiği gibi bir uçaksavar ateşi ile düşürülme ihtimalinin ortadan kalktığı görülmüştür."
2-zaman gazetesinin (yaklaşık tarih 19/09/12) yaptığı bir haberde, genkur'un yaptığı araştırmalarda düşey stabilizedeki deliklerin kurşun deliği olmadığının tesbit edildiğini ve füzelerde oksitleyici olarak ya da savaş başlıklarında kullanılan potasyumklorat izine rastlandığı bildiriliyordu.füzenin uçağın sol altında patlamasıyla kontrollü uçuş rejiminden çıktığı bilgiside bulunuyor.
Eğer 25 km menzili dahi temel alsak Debkafile'ın dediği gibi SA-22 olmadığı aşikar, çünkü bu füzenin menzili 20 km.O günlerde hatay sınırından lazkiye'ye kadar kıyı şeridini googlearth'den takip etmiştim, 6 veya 7 hazırlanmış ama boş SA-2/3 mevzisi ve Lazkiye'nin hemen üzerinde ise bariz bir sabit SA-3 mevzisi gördüm.genkur'un açıklamalarında verilen uçağın kontrolsüz uçmaya başladığı koordinatlarla bu mevzinin koordinatları arasını ölçtüğümdeyse yaklaşık 34.5 km olduğunu gördüm.
90'ların ilk yarısında bosna savaşında sırpların elindeki SA-2/3 gibi sistemlerin o zamanın EH ortamında dahi etkisizlikleri görüldükten sonra ruslar bu füzelere optik güdüm kiti geliştirmişlerdi.Eğer optik güdümlü bir SA-3 kullanıldıysa uçağın RWR'ının uyarı vermemesi normal çünkü bu güdüm şeklinde takip radarına gerek yok dolayısıyla hedefe kilitlenmeye de gerek yok!füzenin burnundaki kamerayla son yaklaşma safhasında füzenin güdülebilmesi mümkün.tabii aklıma gelen başka bir ihtimalde 50 km'ye kadar menzili olan füzelerin kullanılabildiği SA-17.yorumcuların biri burun kıvırmış ama eğer bu sistemin takip radarı sinyal paternlerine sahip değilseniz, size kilitlendiğini anlayabilir misiniz?uygur