20/10/2011

4. Deniz Sistemleri Semineri

Artık gelenekselleşen Deniz Sistemleri Semineri'nin (DSS) dördüncüsü, 17 - 18 Ekim tarihleri arasında, Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın (SSM) ev sahipliğinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kongre ve Kültür Merkezi'nde (KKM) düzenlendi. Etkinliği iki gün boyunca değerli dostum Cem Devrim Yaylalı ile birlikte takip ettim.



Toplam 47 sunumun paylaşıldığı seminerin fuar ve sergi alanında ise 55 firma ve kurum standları ile ürünlerini sergilediler. DSS, katılımcı sayısı bakımından da yükseliş eğilimini kayda değer biçimde devam ettirdi: 2010'daki etkinliğe kayıt yaptıran katılımcı sayısı 750 iken bu sene bu sayı 1,200'ü geçti.

DSS, askeri denizcilik sektörünün gündeminin takibi ve nabzının ölçülmesi açısından önemli bir fırsat teşkil etmekte. Gündemdeki askeri denizcilik projeleri, seminerin içeriği ve firmaların katılımlarını doğrudan etkiliyor. Ancak gözlemlediğim bir husus, etkinliğe Deniz Kuvvetleri (DzKK) ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan katılımın neredeyse hiç olmaması idi. Önceki seminerlerde bu kuvvetlerden rütbeli personel gördüğümü hatırlıyorum. Bu seneki eksiklikleri dikkat çekici idi - bazı firma yetkilileri de bu durumdan hoşnut değildi, zira bu gibi etkinlikleri üreticilerle kullanıcıları bir araya getirmeleri açısından önemli bir platform niteliği teşkil etmekte.

Gelelim iki gün süren etkinlikten notlara...

Açılış konuşmaları sırasında kürsüye giren ODTÜ'den Prof. Dr. İrem Dikmen, üniversitenin savunma sanayiine yönelik araştırma ve geliştirme (ArGe) çalışmalarını özetledi. ODTÜ bünyesinde halen devam etmekte olan 500 civarındaki ArGe projesinin yaklaşık 150 kadarının savunma sanayiine yönelik olduğunu ifade etti. Bu projelerden askeri denizcilik ile ilgili olanlarının ise özellikle insansız sualtı araçları, akustik karşı tedbirler ve atmosferik yaşam destek sistemleri üzerine olduğunu ekledi. Savunma sanayii şirketlerinde çalışan personelden ODTÜ'de lisansüstü çalışmalarına devam eden öğrenci sayısının yaklaşık 600 olduğunu söyleyen Dikmen, üniversite olarak TSK-MODSİMMER, BİLTİR ve METU-MEMS mükemmeliyet merkezlerine sahip olduklarını, askeri deniz sistemleri alanında da bir mükemmeliyet merkezine ev sahipliği yapmak istediklerini söyledi. Siyah Gri Beyaz'ın takipçileri hatırlayacaktır, ODTÜ'nün bu isteğini aynen bu şekilde geçtiğimiz yıl yine aynı seminerde Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Volkan Atalay da dile getirmişti. Öyle görünüyor ki bu konuda çok büyük bir ilerleme kaydedilebilmiş değil.

Prof. Dr. Dikmen'den sonra kürsüye gelen Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, kurumunun ve askeri denizcilik projelerinin genel durumu ile ilgili genel bir değerlendirme yaptı. Halen Tuzla'daki 5 tersaneye verilmiş olan USD 5 milyardan fazla proje bulunduğunu ve tersaneler bölgesindeki 10,000 civarındaki işçi mevcudunun yaklaşık yarısının askeri gemi projelerinde istihdam edildiğini söyleyen müsteşar, daha önce çeşitli konferans ve seminerlerde de paylaştığı sektörel stratejisini tekrar aktardı. Sektöre yeni tersane girmesine müsade etmeyeceklerini, hatta askeri gemi projesi bitirmiş ya da yürütmekte olan 7 adet tersanenin bile fazla olduğunu vurguladı.

Bayar konuşmasında, iç pazarın bu sektörel kapasiteyi devam ettirmek için yeterli olmadığını, ihracat çalışmalarının geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Müsteşar'a göre, daha büyük sınıf gemilerde yurtdışı ile birlikte, ortak geliştirme projeleri, risk ve maliyet paylaşımı ile finansman konusunda bir çözüm teşkil edebilir. Türkiye'nin, TF-2000 ve LPD (ve hatta uzun vadede LPH) gibi milyarlarca dolarlık pahalı ve son derece karmaşık projeleri gündemine almaya hazırlandığı göz önünde tutulursa, Murad Bayar'ın bu vurgusu daha da anlam kazanmakta.

MilGem projesine de değinen Bayar, projede yerli katkı oranının 65%'e ulaştığı, 50'den fazla ana alt yüklenici ile bunlara mal ve hizmet sağlayan 200'den fazla küçük ve orta boy işletme (KOBİ) bulunduğu bilgisini paylaştı.

SSM Deniz Araçları Daire Başkanlığı görevine iki ay kadar önce atanan Mustafa Şeker, dairesinin yürüttüğü çalışmalar ile ilgili ayrıntıları sundu. Şeker'in aktardığı bilgilere göre hazırlanmakta olan 2012 - 2016 SSM Stratejik Planı, teşkil edilen kabiliyetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması, derinleştirilmesi, yan sanayinin korunması ve geliştirilmesi ile program yönetiminde olgunluk hedeflerini taşıyor. Bu kapsamda lojistik sözleşmeleri öncelik listesinde üst sırada olacak. Bu dönem için hedeflenen savunma sanayii ihracatı USD 2 milyar, toplam sektörel ciro ise USD 8 milyar olarak belirlenmiş.

SSM'nin artık ihtiyaç tanımlanması aşamasında da görev aldığını belirten Şeker, halen yürütülmekte olan toplam 269 projeden 24 adedinin dairesinin sorumluluğunda olduğunu; USD25 milyarlık toplam proje mali hacminin yaklaşık üçte birinin deniz araçları projelerine ait olduğunu ifade etti.

SSM'nin deniz araçları straejisi ile ilgili bilgiler veren Mustafa Şeker, daha önce de vurgulanmış gemi sınıfı - tersane dağılımını aktardı. Buna göre bot sınıfı için iki, yardımcı sınıf ve firkateyn / korvet sınıfları için toplam iki - dört tersane ile denizaltı sınıfı için Gölcük Tersanesi çalışacak. Bu tersanelerden başkasının sektöre girişi teşvik edilmeyecek. Yardımcı sınıf ve firkateyn / korvet sınıfı için halen kısa listede olan tersaneler: RMK, Dearsan, ADİK ve İstanbul Tersanesi.

Askeri gemi insa sektörüne yönelik olarak 235 kalem sistem, malzeme ve hizmet; bunların geliştirilmesi, üretim ve tedariği için ise 214 kurum ve kuruluş belirlenmiş durumda. Söz konusu sistem, teknoloji  ve malzemelerden, kısa - orta vadede milli olarak edinilmesi hedeflenenler şunlar:

Tahrik sistemleri: Dizel ve gaz türbin motorlar, şaft ve pervaneler, aktarma organları
Silah sistemleri: Denizaltılar için güdümlü mermi, ağır torpidolar
Sensörler: Aktif faz dizinli radarlar, sonar sistemleri

İleriye yönelik, uzun vadeli olarak ise:

"All-electric ship"; elektrik tahrikli gemi
Tümleşik insansız araçlar
Kinetik enerjili silahlar
Lazer silahları
Sualtı elektrooptik algılayıcılar

Milli teknoloji - malzeme - sistem geliştirme sürecine bir örnek de verdi Şeker. MilGem projesi kapsamında geliştirilen milli gövdeye monteli sonar geliştirme projesi kapsamında öncelikle belirlenen kritik malzemenin (Piezo elektrik seramikler) üniversite - KOBİ işbirliği ile geliştirilerek kritik teknoloji kaleminin (transduser) araştırma kurumu ve yan sanayi işbirliği ile üretildiğini, bu kritik teknoloji kaleminin de, kritik sistem (sonar) üretimi için altlık teşkil ettiğini ifade etti; bu süreç yönetiminin diğer teknoloji - sistem geliştirme programları için de uygulandığını ekledi.

MTA Sistemik Araştırma Gemisi projesinde sözleşmenin yıl sonuna kadar imzalanacağını söyleyen Mustafa Şeker, kısa ve uzun vadeli projeleri ise şu şekilde sıraladı:

Kısa vade: MilGem seri üretim, denizde ikmal ve destek gemisi, LCAC
Uzun Vade: TF-2000, Türk tipi hücumbot, mayın avlama gemisi, yelkenli okul gemisi

Türk askeri gemi inşa sektörünün ihracat potansiyeline de değinen daire başkanı, gündemdeki, görüşmeleri devam eden veya muhtemel ihracat fırsatları ile ilgili de şu bilgileri aktardı:

LCT: Suudi Arabistan, Avustralya, Mısır
Tip 209: Endonezya, Malezya, Polonya
MilGem: Malezya, Polonya, Birleşik Arap Emirlikleri
STAMP: Malezya, Katar, Bahreyn
Ani Müdahale Botları: Katar, Nijerya, Azerbaycan, Hindistan

Mustafa Şeker'den sonra kürsüye, İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nden ve aynı zamanda Birleşik Krallık Ticaret ve Yatırım Ajansı Savunma ve Güvenlik Kurumu (UK Trade & Investment Defence & Security Organisation; UKTI DSO) sanışmanı Yüzbaşı Tim Davies geldi. Davies, İngiltere'de halen devam eden en önemli üç askeri gemi inşa projesi olan Queen Elizabeth uçak gemisi, Tip 45 destroyeri ve Tip 26 firkateyn projeleri hakkında bilgi verdi. İngiltere'nin, UKTI DSO'nun koordinasyonunda sunduğu işbirliği teklifinin odağında yer alan Tip 26 Global Combat Ship (Küresel Muharebe Gemisi; GCS), 2021'den itibaren hizmete girecek, Tip 45 teknolojisi üzerine şekillendirilen ve esnek mimariye sahip bir firkateyn tasarımı olacak. İngiliz DzK envanterindeki Tip 23 firkateynlerinin yerini alacak Tip 26'ların helikopter pisti CH-47 Chinook nakliye helikopterlerinin iniş kalkışına uyumlu olacak şekilde planlanmış. İngiliz Ultra Electronics, BMT ve Rolls Royce firmalarının halen Türkiye'de çeşitli kuruluşlarla işbirliği yaptığını belirten Davies, bu mevcut altyapıyı daha da ileri götürmek istediklerini vurguladı. Bilindiği gibi Ultra Electronics, karşı tedbirler konusunda Koç Savunma ile, BMT ise LPD tasarımı konusunda RMK ile birlikte çalışmakta.

İngiltere'den bir başka konuşmacı, BAE Systems'dan Chric Clayton ise, önerdikleri işbirliği modelinin ayrıntılarını aktardı. Buna göre İngiltere, üç boyutlu bir işbirliği modeli teklif etmekte: Hükümetler arası, donanmalar arası ve sanayiler arası. Bu kapsamda, ana hedefi müşterek geliştirme, entegrasyon ve üretim olan, dört safhadan oluşan bir yol haritası çizilmiş. İlk safhada işbirliğinin koşul ve kapsamı belirlenip mutabakata varılması; ikinci safhada tecrübe ve personel değişimi ile kaynaşmanın sağlanması ile iletişimin geliştirilmesi; üçüncü safhada tasarım merkezlerinin kurulup yatırım ve altyapı tesislerinin tamamlanması ile dördüncü safhada üretim ve geliştirmenin gerçekleştirilmesi öngörülmüş.

Önemli bir kısmı vizyon, misyon ve kapasite tanıtımına ayrılmış olan ASELSAN sunumunun dikkat çeken satırbaşları Alper LPI radarı, Serdar sahil gözetleme radarı ile S band suüstü / hava arama ve çok maksatlı faz dizinli radar geliştirme projeleri idi. Sunumu gerçekleştiren Suat Bengür, ASELSAN olarak alçak ve orta irtifa hava savunma füzelerinin deniz platformlarına uyarlanması ve orta menzilli satıhtan satıha gemisavar füze projelerinde görev almaya hazır olduklarını vurguladı.

Vizyon, misyon ve kapasite tanıtımı bakımından ASELSAN'ı geride bırakan HAVELSAN sunumunda öne çıkan noktalar, ihracat potansiyeli ile ilgili bilgilerdi. Firma yetkilisi Serdar Müldür'ün aktardığı bilgilere göre HAVELSAN'ın gündemindeki muhtemel ihracat projeleri şu şekilde:

Endonezya: Korvet modernizasyonu, deniz karakol uçağı
Malezya: Korvet modernizasyonu
Türkmenistan: Deniz karakol & keşif uçağı
Mısır, Polonya, Pakistan: Firkateyn modernizasyonu
Birleşik Arap Emirlikleri: Deniz karakol uçağı yer destek sistemleri

ASELSAN Radar ve ED Sistemleri Müdürü İbrahim Tekin ise, şirketin askeri gemilere yönelik projelerini sundu. Tekin'in aktardığı bilgilere göre Tip 214TN ve Ay sınıfı modernizasyon projeleri için ARES-2SC ESM sistemleri teklif geliştirilmekte. Şirket ayrıca entegre deniz elektronik harp (EH) süitini geliştiriyor. EH Suiti şu alt birimlerden oluşuyor:

EH Suit Merkezi Yönetim Birimi
Elektronik Taarruz (ET) Sistemi
Elektronik Destek (ED) Sistemi
Dekoy Atım Sistemi Entegrasyonu
Sarfedilebilir Aktif Karıştırıcı (SAK) çözümü

Tekin ASELSAN'ın gündemindeki diğer projelerin LPD, LST, TF-2000 ve TF-100 ile firkateyn modernizasyon projeleri için ESM sistemi olduğunu ekledi.

İlk gün öğleden sonraki oturumda konuşan HAVELSAN Deniz Projeleri Grubu yöneticisi Ercüment Dokanakoğlu, MilGem projesi kapsamında inşa edilen ikinci gemi olan TCG F-512 Büyükada'nın, ilk gemi F-511 Heybeliada'dan en önemli farkının Link 16 kabiliyeti olduğunu, halen devam eden GENESİS projesi kapsamında edinilen tecrübelerle bu kabiliyetin olgunlaşarak Büyükada'da entegre edileceğini ve daha sonra da Heybeliada'ya uygulanacağını söyledi.

İstanbul Tersanesi'nin faaliyetleri hakkında bilgi veren Sena Nomak, şimdiye kadar SAR35 Sahil Güvenlik bot modernizasyonunu gerçekleştirdiklerini, 2007 yılında SAT intikal botu ve 2008'de LCT projelerine teklif verdiklerini, Romanya sınır polisi için 5 adet nehir karakol botu üretip teslim ettiklerini ve halen MOSHIP / RATSHIP / MTA Sismik Araştırma Gemisi projelerine hazırlandıklarını aktardı. MOSHIP / RATSHIP projelerinde sözleşmenin Ekim sonunda imzalanacağını belirten Nomak, dünyadaki benzer tip gemilerden örnekler verdi ve kendi tasarımlarının ayrıntılarını aktardı.

TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Merkezi'nden (BİLGEM) Sevgi Akgün, kurumun geliştirip teslim ettiği Denizaltı Taktik Simülatörü (DATAS) projesi ile ilgili bilgileri aktardı. Tamamıyla Türk mühendis ve bilimadamlarının çabaları ile geliştirilen DATAS projesinin hedefi, denizaltı “hücum subayları” (denizaltı gemisi komutanı)  ile  atış kontrol partisinde görevli personele hedef  tespit, teşhis ve hücum ile ilgili taktik eğitim vermek üzere HLA (High Level Architecture; Yüksek Seviye Mimari) tabanlı, dağıtık, gerçek-zamanlı ve etkileşimli bir simülatör geliştirmek olarak belirlenmiş.

TÜBİTAK BİLGEM tarafından DATAS kapsamında geliştirilip üretilen bileşenlerin kırınımı şu şekilde verilmiş:
  • Denizaltı simülasyonu (Farklı tipte denizaltılara uyarlanabilir 6 serbestlik dereceli denizaltı dinamik modeli, ortam şartları etkisi, gemi kontrol konsolu, ufki ve amudi dümen kontrolu, gaz ve su kontrolu, sürülebilir direk kontrolu, kovan kontrolu, umk manometresi, sürat indikatörü ve cayro ripiteri kontrolu)
  • Atış Kontrol Sistemi yazılımı
  • Sensör simülasyonu (Pasif Sonar, Aktif Sonar, Pasif Mesafe Bulucu, Pasif Intersept Sonar, Flank Array Sonar, Radar, ESM, Link 11/ROL 11, Sonar Odyo İşlevleri, Sonar Performans, Analiz işlevleri, Hedef  parametrik sensörleri ( Radar, ESM, Pasif Sonar, Aktif  Sonar, IPS), Decoy, Sonobuoy, VDS)
  • Periskop (Hücum ve seyir periskopu, lazer mesafe bulucu, hava koşulları, stadimetre, gece görüş sistemi)
  • Silah simülasyonu (6 serbestlik dereceli torpido dinamik modeli, ortam şartları etkisi, pasif ve aktif torpido sensör simülasyonu, torpido iç güdümü, 6 serbestlik dereceli güdümlü mermi, modellemesi, silah-atış kontrol entegrasyonu)
  • Hedef platform simülasyonu
  • Ortam modellemesi
  • Akustik modelleme
  • Konsol (8 x konsol; Farklı denizaltı konsollarının gerçeklemeye uygun donanımsal arayüzler, standart  grafik arayüz geliştirme altyapısı, hızlı giriş paneli, sayısal harita altlığı, harita işlemleri hedef, kendi gemimiz ve hedef simgeleri, yön vektörleri, periskop doğrultusu sensör envelope curve gösterimleri, AML nesneleri)
  • Sesli Muhabere Sistemi
  • İz Masası (S57 harita kullanımı, kendi gemimiz ve hedef gösterimi, çizim işlemleri, strip plot işlemleri, history & future işlemleri, atış  kontrol konsollarından hedef aktarımı, radar ve periskoptan hedef aktarımı)
  • Simülasyon altyapısı ve simülasyon kontrol (Federe Yönetim Sistemi (FYS) , DATASLink altyapı yazılımları HLA nesne ve mesaj yönetimini yapan FOMLink ve yardımcı kütüphaneler, eğitmen kontrol arayüzü entegrasyonu ve hedef yönetim federesi gösterimi, IEEE ve SISO  standartlarına uyumlukluk, RPR-FOM kullanımı)
  • Debriefing ve Performans değerlendirme
  • Akustik Bilgi Bankası
  • Model Veri Giriş İstasyonu
Son derece gurur verici bir proje. BİLGEM, modern bir denizaltının "beynini" neredeyse sıfırdan geliştirip üretecek kadar bilgi birikimi edinmiş. Başka bir deyişle bir denizaltı komuta kontrol sistemini geliştirebileceklerini ispatlamışlar. Umarım bu bilgi ve teknoloji birikimi Tip 214TN ve Ay sınıfı modernizasyon projelerinde verimli bir şekilde kullanılır.

Seminerin yabancı katılımcıları arasında öne çıkan bir diğer firma ise, füze üreticisi MBDA idi. Firma deniz uygulamalarına yönelik olarak şu sistemleri tanıttı:

Fire Shadow: Önem derecesi yüksek hedeflere karşı geliştirilen bir hassas güdümlü silah sistemi olan Fire Shadow, İHA ile güdümlü silah arasında bir yerde bulunuyor. Önceden planlanmış bir bölgede uzun süre (yaklaşık 6 saat) havada kalabilen ve azami 100km menzile sahip sistem, çift yönlü veri bağı ile uzaktan kumanda edilerek hedefe yönlendirilebiliyor. Yaklaşık 200kg ağırlığa ve 150 - 300km/saat arası bir seyir süratine sahip füzenin ilk deneme atışı 2010 yılında gerçekleştirilmiş. İngiliz Savunma Bakanlığı, Afganistan'da gerçek harekât şartlarında denemek için bir miktar sipariş vermiş. MBDA yetkilisi, Fire Shadow'un gemi üzerinden de kullanılabilecek bir türevi üzerinde durduklarını belirtti.

Dual Mode Brimstone: Milimetrik radar ve lazer güdümlü bir tanksavar füzesi olan Dual Mode Brimstone İngiltere tarafından Irak, Afganistan ve en son Libya'da yoğun biçimde kullanıldı. MBDA yetkilisi, füzeyi bot ve gemilerden kullanmak için tüp şeklinde bir lançerin geliştirildiğini ifade etti.

CAMM: Savaş gemilerinde kullanılan Sylver ve Mk41 lançerleri ile uyumlu olarak geliştirilen, düşük maliyetli bir hava savunma füzesi olan Common Anti Air Missile (CAMM) sisteminin geliştirme ve test süreci halen devam ediyor. Hava, kara ve deniz platformlarından atılabilmesi öngörülen füzenin ağırlığı 99kg, menzili ise 25+km olarak verilmiş. CAMM, İngiliz Deniz Kuvvetleri'nin Sea Wolf hava savunma füzelerinin yerini alacak ve Tip 26 firkateyninin ana silah sistemlerinden biri olması planlanmış.

Aster: Savaş gemilerinin öz savunma, yakındaki gemilerin ve alan hava savunması için geliştirilen Aster hava savunma füzesi, Standard'ın aksine, aktif güdüm sistemi ile dikkat çekiyor. Aster 15'in sürati Mach 3, menzili 30+km olarak veriliyor; Aster 30'un ise sürati Mach 4.5, menzili 100+km. Füzeler PAAMS hava savunma sistemi bünyesinde, İngiliz Tip 45, Fransız Horizon ve İtalyan Orizzonte gemilerinde kullanılıyor)

FASGW-ANL: Sea Skua ve AS15TT füzelerinin halefi olan Future Anti Surface Guided Weapon, Anti Navire Leger (FASGW-ANL) sisteminin geliştirme çalışmaları halen devam ediyor. Deniz helikopterleri ile kullanılacak füze 30kg ağırlığa sahip ve güdüm sistemi IIR başlık ile çift yönlü veri bağından oluşuyor. Başlıca hedefleri hücumbotlar, korvetler, sabit kıyı hedefleri ve daha büyük gemilerin hassas / kritik noktaları olarak sıralanmış. Mevcut kızak, vinç ve depolama altyapılarına uyumlu olarak geliştirilen FASGW-ANL, AW-159 Lynx WildCat, NH-90NFH ve Panther helikopterlerine entegre edilecek.

İnsansız deniz araçları (Unmanned Surface Vessle; USV) piyasasına ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme sunan AMI International'dan Bob Nugent, Soğuk Savaş sonrası esnek ve daha küçük tonajlı korvet / OPV tipi gemilerin yükselişe geçtiğini aktardı. 2011 - 2020 döneminde çeşitli tiplerde 100 - 200 civarında USV'nin satılacağı öngörüsünde bulunan Nugent, küresel USV piyasasının hacminin USD200 - 400 milyon civarında seyredeceğini tahmin ettiklerini belirtti. Türkiye pazarı için 2013'e kadarki dönemde kıyı ve liman / üs / tesis güvenliği, 2014 - 2016 arası için mayın harbi ve asimetrik tehditlerle mücadele, 2017'den sonrası için de Denizaltı Savunma Harbi (DSH) görevleri için USV'lerin gündeme gelmesini beklediklerini söyledi.

BAE Systems'ın Mk45 Mod4 top sistemini tanıtan Chris A. King, söz konusu sistem için üç farklı çözüm önerdiklerini söyledi. Bu çözümler şu şekilde:

Yeni sistem tedariği: Ortak üretim yönetiminin açık olduğu bu tedarik yönteminde yeni üretim Mk45 Mod4 topu öneriliyor. Halihazırda Japonya ve Güney Kore deniz kuvvetlerine ortak üretim yöntemi ile sağlanmakta. Doğal olarak en pahalı çözüm. En önemli artısı yeni üretim olması ve envanterdeki tüm 127mm mühimmat tiplerini kullanabiliyor. BAE Systems, Mk45 toplarının 2050'lere kadar kullanılmasını bekliyor. Topun ilk kez 1970'lerde hizmete girmiş olduğu düşünülürse ciddi bir başarı olur bu.

Mod2 toplarının tadilatı: Hizmetteki Mk45 Mod2 toplarının Mod4 seviyesine modernizasyonu. 60% oranında parça değişimi gerçekleştiriliyor. Danimarka tarafından seçilmiş ve uygulanmakta.

Mod2 toplarının kontrol sisteminin iyileştirilmesi: Mk45 Mod2 toplarının top atış kontrol sisteminin, Mod4'lerde bulunan Common Control System (CCS) seviyesine modernizasyonu. Mevcut toplardaki aksamın 10% kadarı değiştiriliyor. Kullanılabilen mühimmat menzili olarak tam kapasite Mod4'ten az, Mod2'den fazla bir kabiliyet kazanılıyor. Halihazırda İspanya'da devam ediyor.

King, Mk45 Mod1 toplarının modernizasyonunun Mod2'lerin modernizasyonunda biraz daha zor ve zahmetli olduğunu belirtti. Bilindiği gibi DzKK envanterindeki MEKO sınıfı firkateynlerden Yavuz sınıfı Mk45 Mod1, Barbaros sınıfı ise Mk45 Mod2 baş top kullanıyor.

Mk45 Mod4 ile TF-2000 ve Yavuz sınıfı modernizasyon projelerini hedefleyen firma ayrıca LRP (Long Range Projectile) uzun menzilli güdümlü mühimmatı da tanıttı. ABD DzK için geliştirilmekteyken iptal edilen ERP (Extended Range Projectile) projesinin devamı olarak ve özkaynaklarla geliştirilen LRP'de ilk test atışının 2012'de yapılması planlanıyor. Firma yetkilisi, bu atışın başarılı olması durumunda ABD Savunma Bakanlığı'ndan finansman desteği alabileceklerini tahmin ettiklerini söyledi.

BAE Systems gibi köklü ve tecrübeli bir firmanın bu gibi bir projeye yaklaşımı ve yaşadığı zorlukları göstermesi açısından, Türkiye için mikro-ibretlik bir durum diye düşünüyorum.

Bir başka dikkat çekici sunum, Oto Melara yetkilisi Andrea Montobbio tarafından gerçekleştirildi. 76/62 toplar için Vulcano 76 güdümlü mühimmatını tanıtan Montobbio, öncelikle bu mühimmat tipine duyulan ihtiyacı ve piyasanın durumunu özetledi. Vulcano 76, 127mm baş toplar için geliştirilen Vulcano'nun daha küçük bir türevi. Mühimmatın üç değişik türevi bulunuyor. Bunlar:

Vulcano 76 Ballistic Extended Range (BER): Güdümsüz; suüstü / hava hedefleri ve kıyı bombardımanı için
Vulcano 76 Guided Long Range (GLR): GPS güdümlü; uzun menzil hassas atış desteği
Vulcano 76 Guided Long Range IR (GLR/IR):
GPS/IR güdümlü; suüstü hedeflere karşı.

Firma yetkilisi bir soru üzerine, mühimmatın terminal aşamada arayıcı başlığın otomatik olarak devreye girdiğini, devreye girme anının bir zamanlayıcı tarafından belirlendiğini belirtti.

Değerlendirme

DSS'te Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan personel katılımının düşüklüğü dikkat çekici idi. Sebeplerini aşağı yukarı tahmin etmekle birlikte bu durumun, sektör ile kullanıcı arasında kurulması gereken iletişim açısından zafiyet teşkil edebileceğini düşünüyorum.

RMK ve Yonca Onuk'un stand ve sunum olarak katılım göstermemiş olması da dikkatimi çekti. Firma yetkilileri gelmiş midir bilemiyorum ancak ben göremedim.

Öte yandan DSS'te, askeri gemi inşa sektörünün vites küçülttüğünü gözlemledim. Önceki yıllardaki fuar ve seminerlere kıyasla heyecanı daha az bir etkinlikti. Bunda başlıca projelerin imzalanmış olması, henüz sözleşmesi verilmemiş projelerin finansman ve sanayi altyapısı açısından ciddi meydan okumalara sahip olması (TF-2000, MOSHIP, LPD gibi) önemli etkenler sayılabilir.

DSS'in bir başka özelliği, İngiltere'nin işbirliği için varını yoğunu ortaya koymuş olması idi. GCS projesine katılım için oldukça cömert br yaklaşım sergileyen İngilizler, bu projeyi çok boyutlu bir işbirliği fırsatı olarak gördüklerini hissettiriyorlar, zira hem İngiliz DzK, hem UKTI DSO hem de BAE Systems tarafından yoğun bir katılım sağladılar. Bu işbirliğinin hayata geçmesini kuvvetle muhtemel görmekteyim. Gerçekleşirse ve eğer sağlıklı bir şekilde yönetilebilirse eğer, bu işbirliği Türkiye'ye büyük kazançlar sağlayabilir, gerçekleşmezse İngiliz tarafının kaybı daha büyük olacaktır. (Konu ile ilgili olarak bkz: BAE Systems'in Türkiye'ye Tip 26 Teklifi)

Türk askeri gemi inşa sektörünün ciddi sınavlar vereceği bir döneme girmek üzere olduğunu gördüm. Çünkü artık konu proje almak değil, proje yönetmek ve kabiliyeti korumak olacak. Aynı sorumluluklar, SSM için çok daha ciddi bir sınav konusu haline gelmiş durumda.

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayın Arda MEVLÜTOĞLU;
İzlenimlerinizi dikkatle okudum. Ancak yazınızın bir yerinde "İlk gün öğleden sonraki oturumda konuşan HAVELSAN Deniz Projeleri Grubu yöneticisi Ercüment Dokanakoğlu, MilGem projesi kapsamında inşa edilen ikinci gemi olan TCG F-512 Büyükada'nın, ilk gemi F-511 Heybeliada'dan en önemli farkının...." cümlenizi tamalamamışsınız,acaba bir nedini mi var, yoksa gözünüzden mi kaçtı? merak ettim. Yazınız için teşekkür ederim.

Arda Mevlutoglu dedi ki...

İlginiz ve uyarınız için teşekkür ederim.

Evet o kısmı uyarı ile farkedip düzelttim.

Sevgiler,

Adsız dedi ki...

Sayın Arda MEVLÜTOĞLU,

4. Deniz Sistemleri Semineri ile ilgili yazınız için çok teşekkürler. Sizin ve Sn.Cem Devrim YAYLALI'nın çalışmaları sayesinde bizler aydınlanıyoruz.

Yazınızı çok bilgilendirici bulmakla beraber, İstanbul Tersanesi'den Sn.Sena Nomak'ın MOSHIP / RATSHIP projeleri kapsamında anlattıkları hakkında, bizleri daha geniş kapsamlı bilgilendirebilir misiniz ?

Çalışmalarınızın devamını ve hayatta başarılar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla ...

Adsız dedi ki...

sayın arda tesbitleriniz çok doğru aynı şeyleri bende düşünüyorum ama ingilizlerin GCS teklifi bizim hava savunma fırkateyni ihtiyacımızı tam olarak karşılayabilirmi bu bende şüphe yaratıyor , bence ingilizlerle daha çok lhd yada ilerde carrier planımız olursa bunu saglayabiliriz

Adsız dedi ki...

Merhaba

Yazınızı dikkatle okudum.İngilizlerle yapılacak bir işbirliğine sıcak bakmıyorum.Çünkü ortak üretimlerde iş paylaşımı olduğu için bazı noktalarda geri kalmak kaçınılmaz oluyor.Her iki tarafın kar edebilmesi için bazı noktalardan fedakarlık yapılıyor.Türkiye gemi üretiminde kritik eşiği aşmıştır.Stealth bir Genel maksat fırkateyni bile geliştirebilir.Bunu duymak pekte süpriz olmaz. Belki onlarla sadece gemi motoru konusunda ortaklık yapılabilir. Ayrıca İngilizlerin bize geçmişte attığı kazığıda unutmayalım. Milletimizin dişinden tırnağından arttırdığı parayla aldığı İki dreadnought'a 1.Dünya Savaşında hukuksuz yere el koyduklarını ve Lozan Barış anlaşmasında zayıf durumumuzdan istifade ederek parayı geri vermemiş ve bu durumu bizede kabul ettirmişlerdir. Belki alt sistem bazında ihtiyaç duyduklarımızda olabilir.Ötesi zarardır.

Adsız dedi ki...

Sayın Arda MEVLÜTOĞLU,
Yazılarınızı büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Son yazınızda Deniz Silahları Seminerine Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik personelinin düşük seviyede katılımı aslında vahim bir duruma işaret ediyor. Asıl kullanıcılar olmadan hiç bir sistem veya platform işlevsel olamaz. En modern silahlara hatta savunma sanayiine sahip olabilirsiniz. Ancak şevki kırılmış bir silahlı kuvvetleriniz varsa sadece geçit törenlerinde kendinizi kandırırsınız. Siz askerlerinize diğer devlet memurlarından farklı olmadıklarını söylerseniz onlarda diğer devlet memurları gibi davranmaya başlarlar. Maalesef yazınızda böyle bir tehlikenin uç vermeye başladığı görülmektedir. İnşallah Hükümetimiz de bu gerçeğin farkına varır. iyi çalışmalar diliyor, yeni çalışmalarınızı bekliyorum.

Adsız dedi ki...

Sayın Arda Mevlütoğlu;

MİLGEM F 512 de yerlileşen yeni bir sistem var mı? F 511 den diğer farkları nelerdir?

Teşekkürler!

Arda Mevlutoglu dedi ki...

Merhaba,

F-512 ve F-511 arasında, alt sistme bazında şimdilik büyük bir fark yok bildiğim kadarıyla. Özsavunma sisteminin ASELSAN üretimi olması söz konusu ancak bu da sanırım kesinleşmedi.